bugün

lombak dergisinin son zamanlardaki en komik bölümlerinden bir tanesi. ''martılar ölmeliler''
can babanın dediği gibi 'sokak çocuklarıdır denizin'.
müslüm gürses'in sözleri muhteşem bir şarkısı.
Kolay değil artık seni unutmak
Baktığım gördüğüm sevdiğim sensin
Senin hayalinle yaşarım her an
Baktığım gördüğüm sevdiğim sensin

Martılar ismini gelir fısıldar sahilde
Sesizlik benimle ağlar
Her tarafta senden bir hatıra var
Baktığım gördüğüm duyduğum sensin

Şimdi ben acılar ülkesindeyim
Yolcusuz yollarda beklemekteyim
Çaresisce seni özlemekteyim
Baktığım gördüğüm duyduğum sensin

Martılar ismini gelir fısıldar
Sahilde sesizlik benimle ağlar
Her tarafta senden bir hatıra
Baktığım gördüğüm duyduğum sensin
Bundan yüzyillar önce deniz aşırı, çok güzel bir ülke varmış.
Tabi her masalda oldugu gibi bu masalda da o ülkenin bir kralı ve
tabii ki bir de prensesi varmis. Prenses dünyalar güzeli bir kızmış.
Kral ona bakılmasını yasaklamış, her gün dolaşmak için saray muhafızları
ile sarayın dışına çıkacağı ilan edildiginde halk eğilir ve gözlerini kapatır,
ya da evlerine kaçışırmış. Onu görmenin bedeli ölümle cezalanmakmış.

Günlerden bir gün yine prenses dolaşmak için çıktığında; fakir bir köylü
delikanlı herşeyi göze alarak başını kaldırmış ve prensesle göz göze
gelmişler... O an fakir delikanlı prensese inanilmaz bir aşkla tutulmuş.
Prensesin derin bakışlarının da boş olmadığını düşünmüş ve günlerce
uyuyamamış. Fakir delikanlı ölümü bile göze almak pahasına, prensesi
bir kere daha görmek için uğraşmış durmuş. Bu arada güzel prenses de
onu tutulmuş onun zarar görmemesi için günlerce kendini saraya kapatmış.
Sonunda dayanamayan fakir delikanlı her şeyi göze alarak gizlice sarayın
bahçe duvarına tırmanmış ve prenses ile bir kere daha göz göze gelmişler.
Fakir delikanlı hemen duvardan atlamış ve prensesle konuşacağı anda
saray muhafızlarına yakalanmış. Kralın karşısına çıkarılan delikanli ölümle cezalandırılacağını bildiğinden krala prensese duydugu aşkını anlatmış.

Kral ölüm emrini vereceği anda prensesin yalvarışlarına
dayanamayarak delikanlıya başka bir ceza vermeyi kabullenmiş.

Hemen bir gemi hazırlattıran kral, gidilebilecek en uzaktaki adaya bir fener yaptırmış ve fakir delikanlıyı da o adada yanlız yaşamaya mahkum etmiş...

Aradan bir kaç ay geçmesine rağmen prensesi unutamayan delikanlı
prensese olan aşkını kağıtlara dökmüş ve martılara anlatmaya başlamış...
Artık bütün martılar fakir delikanlının prensese olan aşkını anlamış
ve yazdığı mektupları prensese götürmeye başlamışlar... Zamanla
prensesin de yazmış olduğu mektupları fakir delikanlıya götüren martılar
aracılığı ile iki gencin arasındaki aşk iyice büyümüş. Ta ki... Bir sabah
sarayın bahçesinde kahvaltı yaparken prensesin odasının penceresine
ağzında bir mektupla konan martıyı kralın görmesine dek. Tabii
korkulduğu gibi olmamış... Martıların bile aracı olduğu iki gencin
arasındaki büyük aşkı anlayamadığı için kendisinden utanmış ve
ağlayarak kızına sarılan kral, hemen bir gemi göndertip fakir
delikanlıyı getirtip kendisi ile evlendireceğini söylemiş.

Buna duyunca çok mutlu olan prenses hemen delikanlıya bir mektup
yazmış ve olanları anlatmış. Bu arada mektubu götürmek için bekleyen
martıya da tüm martıların düğünlerine davetli olduğunu söylemiş.
Buna çok sevinen martı mektubu bir an önce ıssız adaya götürmek için
yola çıkmış. Tam yolu yarılamışken yanından geçen bir kaç martı
arkadaşına haber verip hepsinin düğüne davetli olduğunu söylemek
için gagasını açtığında mektubu düşürmüş. Tüm martılar hep birlikte
mektubu aramaya başlamışlar. Fakat bir türlü bulamamışlar...

Bu arada prensesten mektup alamayan aşık delikanlı, yazmış olduğu
mektupları göndermek için bir tek martı bile bulamamış... Biraz
ilerisinde uçuyorlar fakat yanına gitmiyorlar ve mektubu ariyorlarmış...

Prensesin kendisini artık unuttuğunu, istemediğini, martıların da onun için
yanına gelmediğini sanan delikanlı üzüntüsünden sonunda kendisini
fenerden kayaların üzerine atarak intihar etmiş. Olanlardan habersiz kralın
gemisi adaya vardığında fakir delikanlının soğuk bedeni ile karşılaşmışlar...

işte o gün bugündür, martılar o mektubu ararlar. Mektubu bulup,
o inanılmaz sevgiyi geri getirebileceklerine, her şeyi
düzelteceklerine, inanarak hep denizler üzerinde uçuşup dururlar.
pek çok şarkıya da konu olmuş güzelim hayvanlardır. ezginin günlüğü'nde de rastlanabilirler; (bkz: martı) ve (bkz: sarhoş balık ile topal martı).
ne dediysem bir bir hepsi çıktılar
üzerimden güldü geçti martılar
bu aşk böyle yürümez sandım, içime kapandım
soğudum, soğudum, soğudum, ısıttı şarkılar

oldum olası sevmez kalbim matemi
hiç gerek yok suç sende mi, bende mi
bu aşk böyle yürümez sandım, içime kapandım
sevmenin adaleti yokmuş anladım

gelme istemezsen
yorgun düştüm, yüreğim sana kırgın
inandır, bu son olmayacaksa
gelme istemem.

ne dediysem bir bir hepsi çıktılar
üzerimden güldü geçti martılar
bu aşk böyle yürümez sandım, içime kapandım
soğudum, soğudum, soğudum, ısıttı şarkılar

oldum olası sevmez kalbim matemi
hiç gerek yok suç sende mi, bende mi
gözlerinden güneş çaldım, hep sana uyandım
sevmenin asaleti buymuş anladım

gelme istemezsen
yorgun düştüm, yüreğim sana kırgın
inandır, bu son olmayacaksa
gelme istemem.

(bkz: enbe orkestrası)
(bkz: altan çetin)
garip şeyler, duygusal mesela.
iç acıtır.

--spoiler--
bu aşk böyle yürümez sandım, içime kapandım
sevmenin adaleti yokmuş anladım
--spoiler--
--spoiler--
martılar ki sokak çocuklarıdır denizin... *
--spoiler--
--spoiler--
gökte uçuyor martılar
denizde kum gibi balıklar
bir kilo istavrite 300 lira diyorlar

kemik yiyor bizim ihtiyar
dört nala gidiyor martılar
hani nerde tutturanlar
beşte kalıp fıttıranlar
sürprizle aklını kaçıranlar *
--spoiler--
(bkz: Richard Bach)
(bkz: martı)
dinlenesi şarkıdır, klipteki kız güzel oğlanda pek yakışıklıdır, kısaca klibide izlenesidir.
güzel bi şarkıdır. yalnızken çok güzel gider.
onlar bile ağladılar..
şüphesiz ki en ünlüleri martı jonathan livingston olan deniz kuşları.
--spoiler--
gelme istemezsen
yorgun düştüm, yüreğim sana kırgın
inandır, bu son olmayacaksa
gelme istemem.
--spoiler--
*
--spoiler--
gelme istemezsen
yorgun düştüm, yüreğim sana kırgın
inandır, bu son olmayacaksa
gelme istemem.
--spoiler--

biten aşkların ardından yüreği pis yakan şarkı. keşke olmasaydı, keşke böyle bir şarkı yapılmasaydı da can acımasaydı bu kadar...
martılar sokak çocuklarıdır denizlerin...
bu ne güzel şeydir ya!
bu enbe orkestrası hakikaten güzel işler yapıyor.
çok naif, çok güzel bir şarkı daha. martılar çok sitemli, çok dokunaklı bir şarkı. ayrıca altan çetin'in ses tonu da ayrı bir güzellik. kesinlikle güzel şarkı, evet.

ferhat göçer'in sol omzundan bu orkestrada da var anladım ben.
her gece sabaha kadar vıcır, vıcır bağırıp uykuyu haram eden hayvan sinsilesi.
sevdiği uzaklarda olanların dinlerken daha çok anlamlar çıkarbileceği güzel, insanı yormayan hoş bir enbe orkestrası-altan çetin şarkısıdır. gerçekten duygulandırır.

--spoiler--
inandır, bu son olmayacaksa
gelme istemem...
--spoiler--
bizim buralarda binaların üstünde bolca bulunan kuşlardır.işin kötü yanı bir silah patlıyınca yada uçak gürültüsünden vb. şeylerden korkunca çatılardaki tüm martılar korkuyo ve korkunca 50-60 tane martı korkudan biyerlere doğru uçuyolar biz arkadaşlarla o martılara kamikazeler deriz her üstümüzden geçince mutlaka 6-7 tane bırakır bombayı korkudan altına sıçıyo kuşcağız hakverıyorum ama hepmi tutturur kardeşim.
kadıköy anadolu mezunlarına verilen addır. öğrencilere de küçük martı denir.

(bkz: kadıköy anadolu lisesi)
saksafonla çalınan giriş müziği eğer bir yerlerden arak değilse türk müzik tarhinin en harika giriş müziğidir.
ankaradan fethiyeye kaçan herşeyden usanmış organizmanın kendini attığı sahildeki sıradan bir büfe bozması mekanı en huzur dolu yer yapan denizin maşukudur bu martılar.