bugün

II. Abdülhamit döneminde almanlara yaptırılan tren garı
merdivenlerinden asagı inip bogaza bakılmasına doyulmayan, yapıldıgında da iste istanbul dedirten yer
yapımına 1906 yılında baslanıp 1908 de biten gar
anadoludan gelen her insanın istanbuldaki ilk durağı olan kapısından çıktıgınız anda karşınıza denizin muhteşem bir endamla çıktığı sevgililerin kimi zaman kavuştuğu kimi zamansa gözyaşı ve boğazları düğümlenerek ayrıldığı şimdilerde ise günümüz hükümetinin manhatten projesi adı altındaki bir proje ile haremden moda ya kadar olan sahil şeridini değiştireceğiz adı altında otel yapılmayı düşünülen ve bütün büyüsünü yitireceğini düşündüğüm tren garı.ayrıca bu alanın yenilenmesi ihalelerinin kimlere ve nasıl verileceğinin insanın kafasını türlü soru işaterleri getirdiği ve yoksa haydarpaşa garı da b.çamlıca tepesi gibi belli bir kesime mi hitap edecek diye düşündürten....
istanbulun muhteşem tarihi eserlerinden biri
insanın kapısından çıkınca işte istanbul böyle dedirttiren tren istasyonu...
birçok klip içinde tercih edilen tarihi mekan istanbulun simgelerinden biridir

Yalın- Zalim
Garbage - Run baby run v.s.
bir hediye gibidir istanbuluma gelebilmek için katlanılan onca zahmetten sonra şekerdir baldır kremadır.
hakkında, kapatılıp alış veriş merkezi yapılılacağı şeklinde söylentiler yayılan tarihi görkemli yapı.
bir çok müzik klibinde gördüğüm meşhur gar.
ikinci abdülhamid tarafından alman mimarlar otto ritter ve helmuth cuno 'ya yaptırılan bina, orta avrupa barok, prusya rönesansı ve neoklasik üsluplardan alınmış öğelerin bir arada kullanıldığı eklektik stilde yapılmıştır.

yukarıdan kuşbakışı bakıldığında binanın formu, iki kolu farklı uzunlukta "u" planlıdır.

garın önündeki haydarpaşa iskelesi 1915 yılında mimar vedat tek tarafından yapılmıştır.
gar binasının mimarisi prusya yeni rönesans üslubunda gerçekleştirildi. 6 eylül 1917 günü çok sayıda insanın ölümüne ve gar binasının önemli ölçüde zarar görmesine neden olan bir sabotaja uğrayan gar, daha sonra onarılarak yeniden hizmete açıldı.
yakında dünya bilmemne merkezine dönüştürülmek suretiyle içine edilecek gar..
http://www.milliyet.com/2.../06/15/yasam/axyas01.html
istanbula gelen herkesin kesinlikle göreceği yerlerden biri...son zamanlarda müzeye dönüştürüleceği söylenen yer.
sanırım yan tarafı boyanmaya çalışılmamıştır denize bakan tarafında merdivenlerin hemen üstünde yer alan levhada yazar ki:
yıllardan bir yıl boğazda bir tanker patladı
saçtı parçalarını deldi bizim duvarları dağıttı
şimdi uğraşıyoruz tamir etmeye
orjinalini bulamamış ahmet usta
uğraşıyor en benzeyinini alıp gelmeye *
öğrencilik zamanlarımda anlamsız bir şekilde arkadaşlarımla ya da yanlız gidip saatlerce oturmak istediğim mekan. Yapının aslında alman mimarisi olduğunu bildiğim halde bana sürekli yaşamak istediğim zamanları , osmanlının son zamanlarını anımsatan bina. Aynı zamanda halen tren istasyonu olması beni zerre alakadar etmiyor.
yesilcam filmlerinde istanbula gelen basrolün son durağı. karakter asla ucak gemi yada otobüsle gelmez her zamanki gibi trenle gelmiştir. haydarpasadan söyle bir boğaza bakar gördükleri karsısında abondone olmustur. o anda kendini bu büyük sehirde kücücük hisseder...
belki de anadolu yakasının en hoş mimarisine sahip yapı. ayrıca her köyden gelen yeşilcam karakterinin merdivenlerinden inip istanbul la tanıştığı mekan.
yakında modernleştirme * adı altında tarihi dokusunu kaybedecek olan yapı. güzel şehrimi, kadıköy'ümü mahvettikleri, koca bir tarihi gömdükleri yetmiyormuş gibi çocukluğumu da çalıyorlar benden!
manzarası sürekli hüzün barındıran mekan.
özel bir anlamı yoktu benim için haydarpaşa tren istasyonunun. istanbul da ikinci öğretim okumanın ve üniversitenin ilk günlerinin rehaveti ile karışık muhteşem güzelliğini yaşıyordum o zamanlar. acıbadem deki okulumdan çıkıp, e-5 ten herhangi bir otobüsle kadıköy e gelip, rıhtımdaki büfelerden iki sosisli çakıp, henüz yeni gelmiş olan gemiye biner hareket etmesini beklerdim. tek derdim sınıfın sol önden 3. sırasında oturan pembeli kızın adını öğrenmek ve tanışmaktı o zamanlar. gemi hareket eder, ben istanbul un o her zaman hüzün veren manzarasını seyre dalardım. tarihi bir bina, bir estetik harikası olmasının dışında hiç bir anlamı yoktu benim için, hatta zaten gecenin 11'i olmuş biz hala yollardayken geminin birde haydarpaşa'ya yanaşması inceden kıl ederdi beni. hiç düşünmezdim o yanaşan gemiye binen insanların nerden ne amaçla geldiğini. benim başka bir dünyam vardı çünkü. istanbul da yaşıyordum, istanbul da okuyordum. tatile gitmekten başka hiç bir nedenle ayrılmamıştım ki istanbul dan. ayrıca hayatımda gayet iyiydi. yeni başladığım okulda güzel bir çevre edinmiş popülerde bir tip olup çıkmıştım. haydarpaşa dan gemiye binen insanlar benim mutlu yaşantımda küçük birer figüranlardı sanki. bir süre sonra çıktı hayatımdan haydarpaşa. zira mavi kart çıkartmıştık ve o zamanlar gemide mavi kart kullanılmıyordu. artık okula geliş gidişlerde otobüs kullanıyordum. fakat başka nedenlerle gemiye bindiğim her zaman haydarpaşa benim için anlamsız ama içerisinde bir derinlik barındıran ''bir iş var ama hayırlısı'' dedirten gizemli yapısını korudu benim için. ilk zamanlarda hiç umursamadığım haydarpaşa yolcuları ufak anlamlar kazanmaya başlıyordu. herhalde diyordum, şehir dışında okuyan öğrenciler bunlar. ama elbette ki büyülü hayatım henüz bitmemişti. çok güzel günler yaşıyordum, kısa bir zaman sonra hayatımda çok köklü değişikliklerin olacağını, sevdiğim birçok şeyi bir daha kavuşamamak üzere kaybedeceğimi o zamanlar bilmiyordum. düşünmüyordum da. çünkü dehşet veriyordu düşünmek. amma velakin sayılı zaman çabuk geçer düsturundan hareketle benim güzel günlerimde bitti. zaten 2 senelik olan okulum bir dönemlik uzatmayla ebediyen hayatımdan çıktı. haydarpaşa tren istasyonu ise yerli yerinde duruyordu. beni berbat bir hayata yolcu edeceğini hala daha düşünmüyordum. okul bittikten sonra sap gibi ortada kalan şu satırların sahibi, eğitim-öğretim hayatını devam ettirmek için sınava girer ve anadolu'nun ''sevilen'' bir şehrinde bir ''anadolu üniversitesi'ni'' kazanır. hep kafasında eski günleri vardır. o günlerin ışığının geleceğini de aydınlatacağını düşünmektedir. yolculuk günü geldiğinde haydarpaşa tren istasyonu son gülen iyi güler tarzından bir bakış atar o'na. daha önce umarsızca geçip gittiği hatta gemi yanaşmasa ya diye içten içe söylendiği tren istasyonunun müdavimlerinden birisi olmuştur. yeni okula başladıktan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını gördüm. o ilgi gören, sevilen, güçlü kişilik gitmiş, hayattan umudunu silmiş, hedefsiz, mutsuz silik bir karakter gelmiştir. zaman geçer ama gidişat değişmez. mutsuzluk sarmıştır dört bir yanı. istanbul a dönüş günlerini iple çeker olmuşumdur. ve nihayet o istanbul a ilk dönüş günü gelmiştir, tcdd nin teknoloji harikalarıyla. elde bavullarla haydarpaşa tren istasyonundan bir ferdi tayfur edasıyla çıktıktan sonra gemiyi beklemeye koyulmuşumdur. kaderin insanları nerden nereye sürüklediğinin ibret verici bir örneğidir aslında bu. yanaşan geminin içindeki gece öğrencilerinin ''off gene mi buraya yanaştı bu gemi ya'' tarzından serzenişleri acı dolu bir yürekle hissedilir. 2 sene önce haydarpaşa dan binenleri figüran yapan çocuk, artık kendisi figüran olmuştur. gemiye biner. gider. gider.
eğer trenle gidiyorsanız istanbul'a, ilk varacağınız yerdir haydarpaşa. kondüktörün sizi uyarmasıyla uyanır, yüzlerce yıllık, dev gibi bir esere adımını atarsınız ilkin. öyle güzel bir yerdedir ki, iner inmez denizi, iki kıtayı, istanbul'u tanırsınız. karşıya geçecekseniz eğer bir de, deniz otobüsüne biner, denizin sizin içn hazırladığı bir salıncaktan, boğazı, istanbul'u seyredersiniz. gece geldiyseniz eğer istanbul'a, indiğinizde, bu kez, boğazın boynundaki bir gerdanlık gibi parlar haydarpaşa. deniz, aynalarını, istanbul'un ışıklarını aksettirir alabildiğine.
vapurla önünden geçerken "evimiz burası olsun.." hayalleri kurdurtabilecek güzellikte bir yapı.
' ey istanbul seni yenmeye geldim' cümlesinin söylendiği mekandır.
milyonlarca garibanın umut kapisi. binbir umutla şehre gelenlerin keşke birgün oradan trene binip geri dönebilsem hayali kurduğu eski bir yapı.
izmir'in sevinci gibi bir zamanlar sevgililer için fix buluşma mekanı olmayı başarmış devlet demir yollarımızın güzide garlarından biri.