bugün

daha en başındaki* müthiş klasik müziğin bestesi dmitri şostakoviç e ait olan film.
maalesef ülkemizde çok yüzeysel bir şekilde ''erotik, sıkıcı bir film'' diye tanımlanan, fakat gerçekte kubrick'in gider ayak bizlere hediye ettiği harika ötesi film.

tabii ayin sahnesinde o maskelerin arkasındaki elit polütbüroyu düşünmeyip, hatunların götlerine bakanlardan bu filmde verilen mesajları anlamalarını bekleyemeyiz.

(bkz: dünyayı yöneten gizli güçler)
film, fuck diye bir sesle biter.
ustanın ölmeden önceki bizlere bıraktığı son mirası.
şüphe götürmez ki, kubrick bir sinema tanrısıdır, beyazperdeyi yaratan ve ona anlam verendir. ve her tanrı gibi, anlam verme çabası içindeyken, anlatamadıkları içinde boğulmuştur. kubrick'in zekasından veyahut sinema dehasından şüphe etmeden kendi zihinxel yetersizliklerimle dalga geçerek, filmi anlamakta yetersiz kaldığımı söylemeliyim. yakaladığım birkaç nokta vardı, o da biraz dikkatle bakabilecek her kubrickçoksever'in gözüne çarpan şeylerdir muhtemelen rainbowimgesi bunlardan ilkiydi, ve ikincisi mozart takıntısı, bunu a clockwork orange'ta da yapmıştı.

seviyoruz.
Kubrick'in son filmidir. Görülen odur ki son olsa da Kubrick sinemayı sinema yapan o yaratıcı yönetmen kuşağının önemli temsilcisidir. Bir sanat yapıtından beklenen en önemli şeylerden birini yapmış, yine zihnimizde bir ışık yakmıştır. Film yaşamın meşru kavramlarından biri olan evliliğe öyle farklı bir açıdan bakar ki insan bundan önceki yaşamını sorgulayabilir. Mutlu bir yaşamın olmazsa olmazı gibi görünen kurum, bir gece Nicole Kidman'ın itirafıyla ve aynı zamanda Tom Cruise'in şaşkın bakışları arasında sarsılıverir. Nicole Kidman bir gece karşılaştığı bir subayla çocuğunu hiç düşünmeden kocasını terk edip gidebileceğini düşündüğünü açıkça belirtir. Yer yer cinsel ögelere de yer veren film iki insanın da varoluşunu ve ilişkisini sorguladığı bir öyküye dönüşür.
filmdeki en iyi oyunculuk ne nicole kidman da dir ne de tom cruise da.doktor william, nick nightingale kisisini aramak icin kaldigi otele gider ve orada bir resepsiyonist vardir.oyuncunun adi alan cumming imis.filmi yeniden izleyecek olanlara ve ilk defa izleyecek olanlara cogu sahnesi etkileyici olan bu filmde o sahnedeki adamin oyunculuguna dikkat etmelerini tavsiye ettigim filmdir.
criminal minds dizisinde kıdemli ajan ve ekip sorumlusu aaron hotchner' i canlandıran thomas gibson' un küçük bir rolde göründüğü, kubrick' in sansasyonel filmi.
2 ekim 2009 saat 0.00 itibari ile tnt'de izleyicileri ile buluşacak olan film.

o değil de rtük'ün olduğu bir ortamda film oldukça kısa sürecek gibi gözüküyor.
kubrick eseri. neden beğenilmez anlamam. ve de beğenenler filmi neden anlamaz, onu da anlamam.
çıplaklık ile bir film nasıl değerlendirilir, onu hiç anlamam. kısaca elalemin bu film hakkındaki görüşlerini ben anlamam.
bildiğimi okurum. çok ama çok başarılı iki oyunculuk performansı vardır filmde. tom cruise'yi sevmeyenler olabilir ama adam oynamış. aynı şey kidman için nicole kidman için de geçerli.
diyaloglar ekstra başarılı. karı-koca arasında geçen "çılgın" cümleler ve vurgular, alt metinleri iyice zenginleştiriyor.
görselliğe bir şey demek için sinema tarihini yalamak lazım. üstelik yutarak. hikaye de iyi.
çok iyi muhteşem değil belki ama vasatın epey üzerinde bir film. sanat kokuyor en başta her yönüyle. daha ne olsun.
hakkında yazılan bu kadar iyi yorumu okuduktan sonra yapabileceğim yegane yorum; ya ben sinemadan hiç anlamıyorum ya da millet böylesi dandik şeylere 'ama bak bu yozlaşmış insan ilişkilerini, evlilik kurmunun boğuculuğunu, aldatmanın iç dünyasını ve daha bi sürü çok ilginç bıdı bıdıyı anlatıyo' gibi anlamlar yükleyerek izlediği çizgi filmi bile sanat eserine çevirebiliyor. bildiğin sıkıcı ve soğuk bir film. yüzlerce meme ve popo gördük ama film erotik ya da porno değil diye hemen cinsellikle barışık süper sanat filmi mi oldu? tinto brass bu film için "asla benim filmlerimdeki cinsellikle karşılaştırılamaz, ne o öyle buz gibi kadınlar" gibi bir laf etmiş. hoş, kulvar farkı var ama adam yine de haklı. insanı cinsellikten soğutur bu kadar abuk bir portre. zaten arada üç defa uyuyakalıp izlemiştim ben de, keşke hiç kasmasaymışım izleyeceğim diye.
filmin en etkileyici kısmı bence izleyenlerin, olayların gerçekliğinden şüpheye düşmemesi. eminim ki izleyen herkes, benim gibi o ayinin bir yerlerde yapılmakta olduğunu düşünüyor. senaryoyu sadece bir kurgu olarak alamıyoruz. her sahnenin gerçekten yaşanmış olduğuna inanasım geliyor. bu açıdan çok başarılı bir film bence, ama ben de sıkıldım şahsen. 2 saat 39 dakikalık bir film, 100 dakikayı geçemeyen bünyemi yordu.
stanley kubrick'in kendisinin en sevdiği filmi olduğunu açıklamış bir yerde. ayrıca nicole kidman'ın yatak odasındaki tartışma sahnesindeki oyunculuğu, ayin sahnesi, muhteşem müzikleriyle kesinlikle görülmesi gereken bir film.
film bittiği anda berbat dedim fakat aklıma gelen soruları cevaplamaya çalışırken aslında o kadar da beter olmadığını fark ettim. yalnız filmdeki o müzik beni benden aldı ve daha da geri getirmedi. tüylerim diken diken oldu korkudan. ve de burdan izleyen arkadaşlara sormak istiyorum spoiler çerçevesinde
--spoiler--
filmin sonunda yataktaki maskeyi alice mi koyuyor, o da mı ordaymış. ya da bambaşka birileri bunlara musallat mı oluyor, o zengin bilardo masası olan adamın anlattıkları yalan mıymış. kafam karıştı benim.
--spoiler--
http://www.youtube.com/watch?v=go4e4tngqks *
* filmin müziklerinde ünlü caz piyanisti brad mehldau'nun imzası var.
stanley kubrick, nicole kidman ve tom cruise isimlerini birlikte gördüğünüzde heyecanlanmanıza sebebiyet verecek bir film fakat herkesin beğenisini kazanmadığına şüphe yok. bu film ya hayatınızın filmi olur ya da sizin için hiç bir şey ifade etmez ki benim için etmiyor. diyaloglar insanı çileden çıkarar, sahneler bir o kadar uzun ve bununla beraber filmin yaklaşık 160 dakika olması sıkıntıdan patlamaya neden olabilir.
kubrick'in en hakkı yenmiş filmidir, müthiş bir script'e sahiptir bence.
stanley kubrick'in oyuncuları canından bezdirdiği bir başka filmi.
film kesinlikle ve kesinlikle kadın-erkek ilişkilerini anlatma amacında olan bir film değil. film izlendikten sonra değerli yazar
michael sikkofield'ın incelemesi okunmalı. stanley kubrick senelerini verdiği bu filmde müthiş bir illuminati deşifresi sergiliyor. gerek burada gerek ekşi'de millet bu filme kadın-erkek ilişkileri bağlamında bakıyor. kesinlikle öyle değil. önce filmi izleyin, sonra şunu bir okuyun, ağzınız açık kalsın. http://michaelsikkofield....ck-zihin-kontrolu-ve.html

not: ulan sikko sana selam olsun. öyle güzel giydiriyor ki entel ekşicilere.
masonların cinsel fantazilerini deşifre eden film.
harika bir filmdir.

özellikle nichole ablamız ve memişler tam kıvamındadır.
stanley kubrick reis'in illuminati'ye selam çaktığı filmdir.
evli bir çiftin ilişkilerini derinlemesine işleyen, bağlılığa ve sadakate vurgu yapan, aynı zamanda ise masonik ritüellere vurgu yapan stanley kubrick filmidir.

tom cruise'un her soruya soruyla cevap vererek, içten içe kendisine gıcık olmamı sağlamış olsa da oyunculuğu fena değildir.
michael sikkofield'in bu film hakkındaki enteresan yazısını okumalısınız.
sikkofield'in filmle ilgili arak yazısı bulunmaktadır.