bugün

entry'ler (23)

fidel castro nun 900 milyon dolar serveti olması

ahmet kaya'nın bindiği mercedes'in tasası tüm memleketi sarmışken kendisine bu konu ile ilgili yapılan "hani nerde solculuk?" tandanslı göndermeye, "komünistler her şeyin en iyisine layıktır" diyerek yanıt verebilmiştir. aynı yanıtı fidel'in servetinin yarattığı gerginliğe hediye ediyorum. naçizane. kabul ediniz.

suat derviş

hakkında yazılmış bir yazı için,
(bkz: http://atlasinyuku.blogsp...idir-cevriyem-sen-de.html)

jeanette winterson

kitaplarından toplanmış küçük alıntılar için;

(bkz: http://atlasinyuku.blogspot.com/)

tante rosa

adının karşılığı aşk'tır, kadın olmak ve ayakta kalmaktır. delicesine umut etmek ve bunu yaparken beklemekten vazgeçip, yola koyulmaktır.

baykal in basari citasi

sağını, solunu şaşırmaktan vazgeçip, tek bir yöne odaklandığında çıtayı daha da yükseltecektir.

dunyanin en zayif solunun turkiye de olmasi

zayıflıktan kastedilen şey nedir pek anlayamadım ama, öncelikli olarak türk solu'nun ne olduğu, nerde durduğu tartışılsa bu zayıflık, zafiyet sorununa daha net bakılabilir.

grace

yeryüzündeki en güzel isimdir. zarafet'tir ve inanç'tır. alex'in arizona dream'de hüzünle aşık olduğu kadındır, don juan de marco'nun aynı adı taşıyan filminde gül verdiği hemşiredir. paul auster'ın kehanet gecesi'nde risk alan kadındır. ve eminim gözden kaçan çok daha fazlasıdır.

masumiyet müzesi

orhan pamuk türkiye'nin sahip olduğu en büyük yazardır, ahmet altan'la, tuna kiremitçi'yle, aşk hikayelerini intihar romanlarına çeviren ve bunun üzerinden ucuz edebiyat yapan, arabesk-ağlak yazar tayfasından değildir ve olmayacaktır.

masumiyet müzesi, bir aşk romanıdır, aşkın basitliği ve sıradanlığı değildir anlatılan, obsesifliğe dönüşmüş ve bir yaşam tarzı olmuş, benliğini kaybettiren bir hastalık olarak anlatılır aşk, hasta ise kemal'dir. kemal; "yetişmiş, olmuş" anlamına gelir. kemal olma yolunda aşkla ilerler. bizlerde bunu okuruz. severek, bağlanarak, çoğu zaman merakla, ve çoğu zamanda kemal'in içine işleyen sıkıntıyla okuruz. ve biliriz ki, bu aşktır. bu kitabın yazarı büyük bir adamdır. yıllar sonra yine aynı heyecanla okunacak, sonu bilindiği halde sayfalar aynı keyifle açılacaktır.

the number 23

ucuz bir filmdir, sonu baştan bellidir. çok büyük bir rahatlıkla "abi ya bruce wills ölüymüş biliyon mu?" geyiğini yapabilirsiniz. mükemmel kurgudan sözedenler, kurgunun tanımını yapamayacak adamlardır, film bu değildir, bu vakit geçirmek için çerezdir.

the last temptation of christ

bir türlü academy'e yaranamayan, ne yaparsa yapsın altın heykelciği avuçlarında göremeyen scorsese'nin zannımca başyapıtıdır, kazancakis'in zorba'sının altında ezilmiş ve kaybetmiş isa'nın hikayesidir.

isa'nın insan olduğu, insani özellikleri acımasızca gözler önüne serilmiştir. isa bir babadır bu filmde, babasını aramaktan yorulmuş bi çocuk sahibidir. aldatan bir eştir, tanrıya inanmayan bir peygamberdir, sadakat arayan bir aldatandır. isa bu filmde bir insandır.

keşke nietzsche'de görebilseydi bu filmdi, belki biraz daha mutlu ölebilirdi.

eyes wide shut

şüphe götürmez ki, kubrick bir sinema tanrısıdır, beyazperdeyi yaratan ve ona anlam verendir. ve her tanrı gibi, anlam verme çabası içindeyken, anlatamadıkları içinde boğulmuştur. kubrick'in zekasından veyahut sinema dehasından şüphe etmeden kendi zihinxel yetersizliklerimle dalga geçerek, filmi anlamakta yetersiz kaldığımı söylemeliyim. yakaladığım birkaç nokta vardı, o da biraz dikkatle bakabilecek her kubrickçoksever'in gözüne çarpan şeylerdir muhtemelen rainbowimgesi bunlardan ilkiydi, ve ikincisi mozart takıntısı, bunu a clockwork orange'ta da yapmıştı.

seviyoruz.

quills

sadece bir film değildir, de sade'a hayran olan bünyeler için eşi bulunmaz bir anlatıdır. de sade'ın hayatı en ufak ayrıntılarına kadar işlenmiş ve dönem içinde hakettiği (hak etmek elbette tartışılması muhtemel bir konudur) yeri bulamayışı gözler önüne serilmiş ve hatta filmin sonunda sanki marki'den özür dilenmiştir.

biz de sade'ı sevenler, aldık ve başımızın üzerine, tanrının tam altına hakettiği yere koyduk bu filmi.

kapimda kopek olsan bakmam yuzune

serdar ortaç şarkılarının albenisine, demet akalın'ın vurdumduymaz sözlerine sahip, aşktan ağzı yanan her aşk garibinin diline pelesenk olan söz.*

ideolojik kavga

kavgayla kalmayacak, savaşla sürecek, dünyayı kana bulayacaktır.

batililasmayi gotunden anlamak

batı kelimesini, yaşam tarzı etrafında şekillendirmek, merkez olarak da a.b.d'yi seçmektir. hatadır. zira; batı bir yaşam tarzı değil, sadece haritada bir yöndür.

kızların kokulu mum hastaligi

bu kız denen dişi beşerin, çok değişik alışkanlıkları vardır. bunlardan biri de başlıkta adı geçen kokulu mum hastalığıdır, biz buna kısaca kmh diyelim. öldürücü bir hastalık olmaması itibariyle korkutucu bir durum yoktur fakat bıktırıcı bir hastalıktır.

hiç bir hastalığa sahip olmayan, tüm kusurlardan muaf erkek ırkı için kabus dolu günler bu kokulu mumların yanışıyla başlar. zira, kmh'nın pençesine düşmüş kızlar, aynı zamanda ilk çıktığı * erkekle evlenme hastalığı'na da yakalanmış kızlardır. ki bu başka bir uzmanlık alanıdır, başka bir yazının konusudur.

zamanin dili olsa

her dakika, her saniye hayatı size zehir edecek olaydır. iç seslerinizden dahi kurtulmayı başaracak bir güdeye sahip değilken, zamanın sesine aldırış etmeden yaşamak ya da yaşamaya çalışmak ne zordur kim bilir!

geleceğe yönelik kaygılardan sıyrılıp, pek tabii bir merakla geçmişi sorgulamaya, evvel zamanlarda kalan, unutulup küflenmeye yüz tutan anıları, kişileri, olayları dinlememize, sorgulamamıza ve zilli acılara teslim olmamıza vesile olacak anlatılar silsilesini sürükler peşisıra. zamanın sahip olmadığı lisan için çok şükür deyip, kulaklar da küpe olan o sözü hatırlamalı bir kez daha;

geçmiş, kimseye mutluluk getirmez!

carsafa sokulup zorla kuran kursuna yollanan kiz

babası tarafından zorla evlere odalara kapatılmış, tesadüfen dinle tanışmış, tanıştırılmış, bu yetmemiş 15'inde evlendirildiği kocası tarafından zihninin sınırları çizilmiş, tek derdinin yemek, çocuk, ev, temizlik, oda, dolap, din olması için hayatı programlanmış, her kadın ölü doğar sözünü doğrulayan cümlesini doğrulayan bir hayat, bir kadın, bir olay.

dunyanin en mutlu insani

candide ya da iyimserlik*'i okumasını salık verdiğim, gözlerini açıp etrafına alıcı gözle bakmasını istediğim, neyi beklediğini dahi bilmeyen, mutluluk nedir sorusuna kem küm eden, kendini bilmeyen insan tipi.

zaman gazetesi aboneligi

abone olan kimsenin; ne zaman, hangi şartlar altında, ne diye ya da neyin karşılığında abone olduğunu bilmediği bir kampanyadır.