bugün

görsel

ülke bunlarla dolu. bizim bu halde olmamızın nedeni de bu. biz aslında ülke olarak çukurdayız. yukarıdakilerin bizden farkı yok. onlar kötü biz iyi değiliz yani.
al al. ilk depremde hasar görüp turşusu çıksın.
Alıyım dedim beğendim semti güzel falan derken 4 milyon dediler aq su içmeye devam.
evim var, evi olmayanlara üzülmüyorum da, mutlu da olmuyorum evleri olmamasından dolayı, ama bu kadar kalabalık bi ev konusunda dertli kitlenin ortaya çıkışı evi olan biri olarak evimin olmasına sevinme eğilimimi artırdı. kötü bi insan gibi hissettiriyor o tayfadan olmadığın konusundaki ferahlık hissi. guilty bi pleasure, herkes adına üzücü. ha benim de arabam yok bu arada, herkeste bişeyler eksik.
her devirde zor, bu dönemde imkansız olan eylem. aslında hayallerimizden tamamen çıkartmak lazım. 1984 deki gibi yasaklı kelime olsun. kimse bu kelimeyi öğrenmesin. böyle daha mutlu oluruz belki.
Genellikle Banka kredisi çekerek yapılan eylemdir.
Bu dönemde en dandik evler 1 milyondan başlıyor.cok zor.
ilk vakıfbank vadeli hesabımı açtığımda 5 yıl önceydi. o zaman ilk iş, kendime ailem kiracı ve ben onlar gibi sıkıntı çekmeyeceğim ev alacağım dediğimde ev fiyatları şu ankinin yarısıydı. hesabımda şu an hatırı sayılır bi para var ama ben ev almaktan bi o kadar uzağım.
zamanında toki çok daha fazla ev yapsaydı bu sorun azalabilirdi. Ancak benim Maraş Göksun ilçesinde iken şahit olduğum bazı belediye başkanları illerindeki ya da ilçelerindeki müteahhitlerin daha çok kazanması için arsa göstermediler. Toki'nin ev yapmasını istemediler.
Atalarımızın sözünü dinlemenin vakti: "ev alma komşu al"
Eskiden mülteciler için çadırkentler vardı. yakında Türkler için açılacak bu gidişle.
Almanya'da daha ucuza daha Güzel, müstakil, bahçeli evler var.

Sevgili arkadaşım bana bir tane bakıyor. Emekli olunca ege kasabasına falan yerleşmek yok, topuk alamanyaaa
2 senedir evlenmek için para biriktirdikten sonra 6 küsür yıllık biriciğinizin sizi terk etmesi sonucunda eşrafınızın "bi salaklık yapma" baskılarıyla biriken parayı değerlendirme yollarından biridir, kendinizi tapu dairesinde gergin bir memur karşısında bulursunuz. muhafazakar ve garantici bir yoldur. *
daha serseri ve serkeş çözümler için: spor araç almak, tekne almak, uzak doğu ve pasifik tatiline çıkmak, yüksek işçilikli mücevherat almak gibi seçenekler gösterilebilir.

memur çocukları serseri ve serkeş çözümlere asla yönelemezler. *
sakıp sabancı olmayı gerektiren eylem.
Aklımın almadığı durum.

Bir zamanlar 90 bin liraya daire olduğunu hatırlıyorum.
160-220 binlere. 3+1.

Şu an Anadolu taşra şehirlerinde bile neredeyse 300 binden aşağı ev yok.

Hayır araba vb pahalı ama en azından zor da olsa ulaşılabilir durumda.

Ama ev misal 450 bin lira.
Borcu olmayan ve Ortalama bir maaş alan bir kimse bu evi nasıl alacak? Hadi krediye girse kaç sene kredi ödeyecek. Bunun onca yılda faizi ne kadar binecek?

Şu aşamadan sonra aileden destek olmadan ya da Allah korusun herhangi bir yerden miras kalmadıkça sıfır ev almak gibi bir ihtimal göremiyorum.

Bundan 10-15 yıl önce 450 bin liraya villa bakabiliyordun.
Krediyle ev almak mı? 10 sene boyunca bir çok şeyden vazgeçip hayatından ödün verip kazandığın parayı eve değilde bankaya yatıran ölmezsen 10 sene sonunda sana 4 duvar veren sistem? E kirada oturursan tüm evler senin. Neden 4 duvar sahibi olmak için 10 seneni yok edesin ki?
ortadoğu toplumlarında bolca görülen "başımı sokacak bir yerim olsun" kafasının bir tezahürü olarak bunun aşırı mantıksız şekillde karşımıza çıktığını görebilirsiniz.

en basit finansal değerleme hesaplarında dahi, özellikle türkiye gibi emlak sektörünün görece "balon" haline geldiği ülkelerde (ki aslında sadece türkiye'ye özgü bir durum sayılmaz, oecd raporlarına bakarak özellikle gelişmekte olan ülkelerde plansız büyümeden kaynaklı olarak metropol bölgelerinde biriken köyden kente göçenlerin oluşturduğu bu talep fazlası kaynaklı şişirilmiş ev fiyatlarını görebilirsiniz) ev almanın diğer finansal kararlara göre çok daha mantıksız ve "feasible" olmadığını görebilirsiniz.

bu noktada şirketler doğası gereği hanehalkına göre biraz daha mantıklı olduğu için kiralama yolunu daha fazla tercih ediyor ama insanımız için ev almak basit bir a mı yoksa b'mi seçeneğinin ötesine geçiyor ve en kötü ihtimalle "evladıma kalır" diye düşünerek varını yoğunu satıp ev alıyor. tabi işler pek planladığı gibi gitmiyor çünkü ne kadar varsıl olursa olsun "varınızın yoğunuzun" toplamı genellikle hemen bir ev alabileceğiniz fiyatlara yetişemiyor. hal böyle olunca da ömrünü ipotek eden kredi tuzağına düşüyor üstelik satın alma kararınızı bilen satıcılar da pozisyonlarını buna göre alarak normalde satmaya razı oldukları fiyatların üzerine çıkıyor ve doğal olarak ve maalesef bu fiyatlarda da alıcı bulmaya devam edebiliyorlar. aşırı "predictable" bir alıcı olarak kendinizi şişirilmiş fiyatların ortasında buluyorsunuz ve yetmiyor, bunu kodlarınız gereği bir "challenge" unsuru alarak satın alma kararınızda ısrar etmeye başlıyorsunuz. (normal şartlarda düzenleyici olarak devlet otoritesinin buraya müdahil olup tavan fiyat uyguamasını getirmesini beklemek de yine "oyunun kurallarına" henüz alışmakta olan gelişmekte olan ülkeler için genelde tercih edilmiyor bu da kontrolsüz fiyat artışının devamı demek oluyor. otoritenin müdahil olup olmaması gerektiği ise burada değinilemeyecek kadar uzun ve tartışmalı bir konu. neyse..)

bu kredi tuzağı düşündüğünüz gibi basitçe kreditöre gidip finansman ihtiyacınızı karşılayıp belli bir faiz oranı üzerinden belli vadelerde anlaşılarak halledilmiş bir seçenekten biraz öteye gidip problemlere de yol açıyor. kredilerini ödeyebilmek için en basit hayat standartlarından "feragat" etmeye zorlanan bireyler düşünün ve bunlardan binlerce, milyonlarca olduğunu düşünün.

ülkemize gelen turistlerle ufak bir konuşma yaparsanız ne o kadar da zengin olduklarını ne de evlerinin olduğunu işitirsiniz. tercihlerini ev almaktan yana değil kendilerini mutlu ettiklerini, hayat standartlarını yükselttiğini düşündükleri diğer seçeneği alıp evlerinden binlerce km uzaktaki bir ülkeye tatile gelip kaliteli zaman geçirebiliyorlar. eğer dünyayı gezme fikri kendilerini pek açmıyorsa kendi ülkelerinde kendilerini mutlu ettiğini veya değer kattığını düşündüğü şeylerle iştigal olmaya devam ediyorlar.

ev almak her şeye rağmen karmaşık bir karar alma süreci. nihayetinde ev almanın da bütün bunları bir kenara bıraksak dahi avantajları yok değil. örneğin ev alan bir insan en basitinden kendilerinin aylık masraf chart'ında en yüksek kalemi tutması muhtemel barınma giderinden kurtarmış oluyorlar. tabi bu giderle kredi ödemiyorlarsa ya da ikinci bir ev daha almak için kullanmayı düşünmüyorlarsa.

işlerin karmaşıklaştığı ve anlamsızlaştığı yer tam olarak burada başlıyor, çünkü fazla fonlarını bilindik borsa, hisse senedi, kambiyo işlemleri ve hatta kripto markette değerlendirmek yerine daha fazla ev alarak bunun bir değer kapısı, daha doğrusu gelir kapısı olarak görülmesi biraz sıkıntılı bir durum. çünkü bu fazla kaynaklar kapitalist bir düzende bu bozuk sistemi feed'lemek yerine yeni iş alanlarında değerlendirilmesi, istihdama katkıda bulunması ya da en azından o ülke için makro düzeyde finansal piyasalara akışkanlık kazandırması açısından oralarda değerlendirilmesi gerekir. bu elinizdeki fazla fonla bulduğunuz ilk çiğ köfte franchasing'ine atlamaktan çok hisse senedi satın alarak iş alanlarının gelişimine katkıda bulunup teşvik etmekle alakalı bir durum aslında.

batı bu konuda daha akıllı ve mantıklı kurum ve anlayışa sahip olduğu için de bugün devletlerden daha güçlü şirketlerin varlığına şahit oluyor. sizin sadece üç beş wall street delikanlısının ya da "drop-out" college nerd'lerinin bir garajda kurduğunu düşündüğünüz yazılım şirketlerinin arkasında bu fonları buralarda kullanmak isteyen ve zaman zaman başlangıç yatırım düzeyinin bile (angel investment) 1 milyon doları bulabildiği durum yatmaktadır.
Para peşin kırmızı meşinse okey. Krediyle olursa da ev sahibini sevmeyi öğrenirsin.
geçen ay sayesinde almıştım evimi. allah olmayanlara da nasip etsin. ayrıca bana şu zamanda çok güzel işleyen bir sistemle ev aldırdıkları için teşekkür ediyorum. arkadaşlar sizlerde bir göz atın bu firmaya pişman olmazsınız.
Bir ev aldık. Balkonu akar imiş. Üst katta oturan, kiracı. Söyledik, oralı olmadı. Bir gün misafirimiz var. Balkonda ki sese, uyanır. Sarkar bakar, üst kattaki. Hemen yıkar balkonu.
Eskiler ev alma komşu al demişler. Nede doğru söylemişler.
ev almak iskencedir. sirf su yasli ana babamiz rahat etsin diye giristik bir ise, hic ihtiyaciniz olmadiginda kopek gibi kredi vermek isteyen bankalar, siz kredi isteyince imza sirkusu bile talep ediyor. bitmedi!!! ev asla ama asla saticiyla anlastiginiz fiyata mal olmuyor, yakin bile degil. kredinin faizi, harc parasi, rayic, emlak vergisi. anasinin amini sikeyim boyle isin. bu devirde ev alan adamin ben aklina sasarim, hele ikinci evini alanin aklina sokarim. kal kiraci biriktir parani, butun evler senin kiraciyken.

not: yatirimini hisselere, faize ve altina bolusturmus biriyim bu arada. Kesinlikle ev alip yatirim yapmak mantiksiz bir is. Bir kere mulkun varsa derdin var kardesim ya. Kiraya versen ayri dert, otursan ayri dert.
Türkiye'de ev almak gayet mantıklıdır. Hatta en mantıklı eylemdir. Türkiye'de altının dahi değeri düşer teneke olur, ama betonun değeri asla düşmez. Bu gün sarılmayı bekleyen milyonlarca ev var ama fiyatlarda dişe dokunur en ufak bir düşüş dahi yok. Türkiye'de en garantili emtia betondur yani ev özellikle kredisiz peşin paraya alınan bir ev al sat yaparak güzel para bırakır. Ben daha ev alıp da zarar eden bir insan evladıyla karşılaşmadım bu yaşıma kadar. Türkiye'de emlaktan zarar etmek için mahallenize çöplük vs yapılması gerekir ancak o şeklide zarar edebilirsiniz.
nakit parayla almak mantıklı geliyor şu devirde ama yinede sözlük emlakçılarına danışmak gerek.
oturma evi dışında türkiye'de ev almak çok mantıklı değildir. zira diğer ülkelerde evler kendisini 15-20 yılda amorti ederken bu süre türkiye'de 35-40 ki bu ortalama süre. 60 olan bile var.
tokiye yazildim arabam var diye elendim.
pesin yerine taksitle sifir ev almak daha mantikli gelmisti.
arabayi devredip tekrar deneyecegim.