bugün

düşünceyi açıklama özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlüktür. *
dünyada açık ara ingilterin lider oldugu bizde ise yıllar oncesine oranla ilerlemenin oldugu özgürlük
168 ülke içersinde, 98. olduğumuz özgürlük çeşidi.
basın özgürlüğünün en gelişkin olduğu ilk otuz ülke şöyledir;

01 Finlandiya
02 izlanda
03 irlanda
04 Hollanda
05 Çek Cumhuriyeti
06 Estonya
07 Norveç
08 Slovakya
09 isviçre
10 Macaristan
11 Letonya
12 Portekiz
13 Slovenya
14 Belçika
15 isveç
16 Avusturya
17 Bolivya
18 Kanada
19 Bosna - Hersek
20 Danimarka
21 Yeni Zelanda
22 Trinidad ve Tobago
23 Benin
24 Almanya
25 Jamaika
26 Nabibya
27 Litvanya
28 ingiltere
29 Kosta Rica
30 Kıbrıs
yok bu cenabet ülkede.
hükümet yalakası medya patronları bu ülkede var olduğu sürece, Türkiye'de hiç olmayacak bir özgürlük.
Resmiyette özgür; ama fiilen özgür olamayan bu ülkede basın da yeterince özgür değildir. Ve dünyada 98. sırada oılduğumuz da ortadadır.
günümüz türkiyesinde olmayan ve bunun oluşmamasında basının da büyük rolü olan bir özgürlük çeşidi..neden böyle dersin diyorsanız cevap basit:

medya artık iktidarla çıkar birlikteliği olan bazı şahısların tekelinde olan bir sektör haline geldikçe, ve geri kalan yazılı görsel kurumların da çoğu bu yolda ilerlemekteyken,doğruları yazan halçı, özgürlükçü bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda kurum ise her türlü baskı ve sansürleme mekanizmasıyla kuşatılmışken ve buna hiçbir tepki oluşmuyorken basın özgürlüğü terimini daha uzun yıllar ülkemiz için niteleyemeyeceğiz demektir..
son dönemde fazlasıyla tartışılan konu.
içinde bulunduğumuz dönemde tamamıyla ırzına geçilmiş kavramdır. (bkz: basbakanin aydin dogani tehdit etmesi) cumhuriyet gazetesi hem bombalanıp hem bombacı ilan edilmiştir.
yalnızca medya sahiplerinin sahip oldugu ozgurluktur.
başbakanın hakkında olumsuz haberleri ortaya koyan muhabirleri bafilediği bir ülkede olmayan olaydır..
MADDE 28.- Basın hürdür, sansür edilemez.

eger bu basin gercekten türkiye cumhuriyeti anayasasinda belirtildigi gibi hürse, sansür edilemiyorsa sayin basbakanin ve hükümetinin hür olmaktan, sansür edilmekten ne anladigini cok merak ediyorum. insan bu maddeyi okuyunca düsünüyor haliyle bir basbakan anayasada bu kadar acikca belirtilmis bir hükme nasil uymaz diye. nicin bu ülkede hala insanlar bloglara ya da youtube a ulasamiyor o da bambaska bir soru. ama bizler soru sormayi, karsi cikmayi, özgür, haklarini bilen ve savunan bireyler olmayi uzun zaman önce unuttugumuz icin bizim basimiza ne gelse müstahak o da ayri bir gercek.
ilk olarak virginia bildirgesi ve meşhur amerikan bağımsızlık bildirgesinde ele alınmıştır. daha sonra bir çok anayasa bu bildirgeden ve de dolayısıyla basın özgürlüğü konusundan etkilenmiştir, günümüze değin şekillenen ve modern halini alan önemli bir konudur.
basının "kafasına göre" ve "istediği gibi" her şeyi yazıp çizmesi, göstermesi anlamına geldiğini 2 gün önce öğrendiğim kavram.

davos 2009 da tayyip erdogan in paneli terk etmesi olayının bir kaç ülke basınında nasıl duyurulduğunu gördükten sonra, basının gerçekten de özgür, insanlara "nasıl istiyorlarsa" o şekilde haberleri yansıtması anlamına geldiğini bana öğretmiştir. bulgar basınında, "rte'ye söz hakkı verilmediği için", ispanya basınında "moderasyon'un rte'nin sözünü sıklıkla kestiği için", çek basınında "yahudi asıllı moderatörün peres'e sık sık söz verip, rte'nin zamanından çaldığı için", polonya basınında "peres'in bir çok kez rte'nin sözünü kestiği için", fransa basınında ise "peres'in rte'nin sözünü defalarca kesip, rte'ye saygısızlık yaptığı için"... diye haberi duyurlamaları basın özgürlüğü'nün, ne anlama geldiğini gözüme bir kez daha soktu.

verdiğim örnek ne bir siyaset içeriyor, ne partizanlık, ne fanatiklik. sadece, siz insan öldürmeyi çok iyi bilirsiniz sözünün bu saydığım basınlarda duyurulmaması, haberin "asıl sebebinin" ne olduğunu ülke insanıyla paylaşılmaması, bilinmesi gerektiği gibi, kısaca "istedikleri gibi" yansıtmaları "basın özgürlüğü" kavramının ne kadar göreceli olduğunu bana gösterdi.

sonuç olarak basın özgürlüğü; basın organlarının, halkı dünyada yaşanan olaylardan uzak tutmak, düşünmelerini, tartışmalarını engellemek, bir çok konuya "taraflı" bakmalarını sağlamak için konuları saptırarak, değiştirerek, özünü göstermeyerek yazması, göstermesi, duyurması... anlamına gelmektedir. ne güzel.
sistemin yanı sıra türk basının da kendi kendine yok ettiği özgürlük. basınımızn bir kısmı patronlarının kişisel çıkarları diğer bir kısmı ise iktidarla olan ilişkileri sebebiyle objektif ve özgürce yayın yapamamaktadırlar. artık türkiye'de bırakın haberin yorumunu haberin kendisi bile objektiflikten uzak at gözlükleri takılarak verilmektedir.
en önemli özgürlüklerdendir.

Ahmet Hakan'dan basın özgürlüğüne ilişkin iyi bir yorum için yazının son kısmı; http://www.hurriyet.com.t...sp?yazarid=131&gid=61
diğer özgürlük çeşitleri gibi türkiye'de kısıtlandırılan özgürlük.
Freedom House örgütü tarafından hazırlanan '2010 yılı dünya basın özgürlüğü' listesinde Türkiye 106. sırada yer aldı. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde yayınlanan listenin ilk dört sırasını Finlandiya, izlanda, Norveç ve isveç paylaştı. Türkiye, Maldivler ve Tanzanya'nın ardından listenin 106. sırasında yer aldı. Bu sıra ile Türkiye 'kısmen özgür' ülkeler grubuna dahil oldu.

basın üzerindeki en etkili liderler klasmanında rte zirveyi kimseye bırakmayacak gibi görünüyor. *
(bkz: özgür bir ülke olarak türkiye)
uluslararası sınır tanımayan gazeteciler örgütünün her yıl yayımladığı Basın Özgürlüğü Sıralamasında 'Türkiye' 175 ülke arasından bangladeş,kamboçya,kongo,uganda gibi ülkelerin arkasında kalarak 2005 ve 2006 yılında 98.sırada, 2007'de 101., 2008'de 102., ve 2009'da 122. sırada yer almıştır.
türkiye'de uygulanması, kuzey kıbrıs'tan daha zor olan durum. zira basın özgürlüğü endeksinde türkiye 122. sıradayken, kuzey kıbrıs 51. sırada.
kişiye ve takındıgı tavıra göre degişen bir olgu.
türkiye de herkesin kendi çıkarları geçerli olduğunda aklına getirdiği bir özgürlüktür. biri için özgürlük diğerine gelmeyebilir. basın nedense hiçkimseye yaranamamıştır. bundan sonra da yaranmayacaktır. onun için artık herkes kendi yandaş medyasını kurmaktadır. ama birileri bu konuda çok yeteneklidir.
genel anlamda özgürlüklerin neden sınırlandırıldığını ve bu bağlamda türkiye'de basın özgürlüğünün durumuna kısa bir özete geçelim.

türkiye'de son zamanlarda basın özgürlüğü yok diyerek azaldı diyerek yürüyen bir propaganda olması nedeniyle bu yazıyı kaleme aldığımı da belirtmek isterim. söyleyeceklerim genel olarak özgürlüklere bakış olacak.

türkiye'nin yapısı diğer ülkelere pek benzemez. demokratik bir ülke olamadığımız için yönetimle halk arasında keskin sınırlar var. yani yönetim başka şeylerden çalarken halk oy verdikleri iktidarda olsa bile apayrı şeyler çalıyor. ülkemizin basını da devletçi bir basın. yeri gelip darbeyi bile destekliyorlar, darbe istiyorlar.

bütün özgürlüklerin bir sınırı vardır. bu sınır nedir? insanları birbirine düşürecek, kargaşa yaratacak, arasını açacak özgürlüklere sınırlandırmalar konulur. ülkenin veya halkının yapısına uymayan faaliyetlerde bulunan bir basın devletçilikten aldığı güç ile bazı faaliyetlerini fütursuzca yürütüyor ve halka karşı cephe alıyor. kendini, mahalle baskısı ile özgürlüklerinin sınırlarını çizmekten aciz kalıyor. belki maddiyat kaygısı olmayan ve basını siyasi bir güç olarak kullanmaktan doğan bir alışkanlık. eğer basın, yaptıklarıyla para kazanma derdinde olsaydı birçok yanlışını yapmazdı. ama basın dediğimiz şeyimiz sadece siyasi kaygılarla faaliyet yürütüyor ve birilerine maşa oluyor. yani kendiliğinden olması gereken sınırlandırmalar bu ülkede işe yaramıyor. özgürlüklerinizi aşırı sınırsız zannedip kullanırsanız bundan rahatsız olanlar size yapılkan baskıları görmezden gelir. yani arkanızda bir destek bulamazsınız. bunca zaman birilerinin basın özgürlüğü kısıtlanırken vurdum duymaz davrananlar, şimdi kendilerinden gördükleri basın için yaygara kopartıyor. yıllar boyunca bu ülkede basın özgürlüğü vardı da bugün mü kayboldu? bir ülkede kurallar kendinden olanı korumaya yönelik oldukça bu tür tartışmaları yaşayacağız. gücü olan dilediğini yapacak. bir kesim veryansın ederken bir kesim sessiz kalacak. hele demokrasi ile çoğunluğa aykırı davranan basın bundan daha çok darbe alacak. bu doğal bir süreç.

demokrasi çoğunluk diktasıdır. azınlık korunur ama çok da korunmaz. örnek vereyim. aihm kararlarının din üzerine verdiği kararları incelediğinizde tezatlar görülür. özellikle bizim bakış açımızdan. evrensel bir davranış göstermediklerini ülkelere göre farklılıklar yaptıklarını söyleyebiliriz. ama aslında aihs'nin algılanamamış olmasının sonucunda böyle düşünüyoruz.

aihm kararlarını verirken aihs'ye uygun düşünüyor. yani ülkeler için farklı kuralların geçerli olduğunu belirtiyor. aihs'yi de incelediğinizde görürsünüz. bir özgürlük tanımlanırken "gerekirse bir devlet bunları sınırlandırabilir" dediğini görürsünüz. bundan çıkan anlam farklı uygulamaların olabileceğidir. sebebini başta da anlattım. bu farklılığın sebebi; evrensel bir karar vermek değil ülkelerin iç yapısına uygun ve bir ülkede genel anlamda huzur sağlayacak uygulamalar sağlamaktır. din konusunda örnek vereceğim. bazı ülkeler ile ilgili kararlarında dindarları aşırı ajite eden uygulamaların sınırlandırılmasını haklı görüyor. bazı ülkelerde ise dindarlar ajite olmuyorsa sınırlandırmaları kabul etmiyor. yani aynı olaya bir ülke için okey derken başka ülkede hayır diyor. temel aldıkları şey "toplum huzuru", ikincil olarak "evrensel huzur". türkiye için aldıkları kararlar da bu yönde. türkiye devleti ve hükümetleri türbana karşı kanunlar çıkartmış ve tersi durumun toplumsal huzuru bozacağını iddia ediyor. mahkeme de bu yönde kararlar veriyor. avrupalılar alışmamış. demokratik ülkelerde olabilecek durumlara göre kararlar veriyorlar.demokratik ülkelerde çoğunluk türbana özgürlük istiyorsa özgür olur veya türban çoğunluğu rahatsız etmiyorsa özgür olur. fakat bizim ülkemizde halkın %90'ı türban özgür olsun dese bile %10 ona engel olabiliyor.

türban kararında bunu açıkça görüyoruz. devlet toplum huzuru için gerekli önlem olarak türbanı kısıtlayabilir diyor. ama ülkemizde demokrasi olmadığından çoğunluğun şiddetle karşı olduğu bir yasak var olabiliyor. avrupalı'nın demokratik kafasıyla bunu algılaması imkansız. yani; nasıl olur da ülkenin çoğunluğu türbana özgürlük isterken bunu kısıtlayan kanunlar olabilir algılamaları imkansız.

biz bir geçiş sürecindeyiz. ne tam demokrat ne dikta. birilerine baskı olacak. bu bazen dikta heveslilerinden, bazen demokrasi deyip demokratik dikta yürütenlere ait olabilir. normalde demokratların bir diktaya dönüşmesine gerek olmaz. çünkü diğer kurumlarda demokratikse toplumla uyumlu davranır ve huzur sağlanır. diktaya karşı bir demokratik dikta görüntüsü veriliyorsa bunun sebebini demokrasiye bulamazsınız. özgürlük deyip halkın çoğunluğuna küfür edemezsiniz, aşağılayamazsınız.

basın demokratikleşirse, siyasete maşa olmayı bırakır, ekmeğini ordan kazanan insanlara dönüşürse o zaman basın özgürlüğü oluşur. çünkü millet o zaman basının yanında yer alır. * *
hangi ülkede bir insan basın mensubu olup okuyucu olma potansiyeline sahip insanlara hakaret etmiştir? bu ülkede bu var. öyleyse fazla özgürüz. faşist ülkelerde çoğunluk faşistse bu yapılabilir ama çoğunluk olmayan biri bunu yapıyorsa arkasında demokraside olmayan güçler var demektir. bir azınlık faşizmi var ve gücünü ordan alıyorsa o da bu azınlık egemenliğinin bittiğini algılayacak. azınlık faşizmleri silahlı güç ile sağlanır. tsk artık buna destek vermiyor. birileri akıllı olup bunu göremiyor. alışacaklar efendim...
özgürlügü götünden anlayanların ülkesinde hiç anlamı olmayan olay.