bugün

basın özgürlüğü

basının "kafasına göre" ve "istediği gibi" her şeyi yazıp çizmesi, göstermesi anlamına geldiğini 2 gün önce öğrendiğim kavram.

davos 2009 da tayyip erdogan in paneli terk etmesi olayının bir kaç ülke basınında nasıl duyurulduğunu gördükten sonra, basının gerçekten de özgür, insanlara "nasıl istiyorlarsa" o şekilde haberleri yansıtması anlamına geldiğini bana öğretmiştir. bulgar basınında, "rte'ye söz hakkı verilmediği için", ispanya basınında "moderasyon'un rte'nin sözünü sıklıkla kestiği için", çek basınında "yahudi asıllı moderatörün peres'e sık sık söz verip, rte'nin zamanından çaldığı için", polonya basınında "peres'in bir çok kez rte'nin sözünü kestiği için", fransa basınında ise "peres'in rte'nin sözünü defalarca kesip, rte'ye saygısızlık yaptığı için"... diye haberi duyurlamaları basın özgürlüğü'nün, ne anlama geldiğini gözüme bir kez daha soktu.

verdiğim örnek ne bir siyaset içeriyor, ne partizanlık, ne fanatiklik. sadece, siz insan öldürmeyi çok iyi bilirsiniz sözünün bu saydığım basınlarda duyurulmaması, haberin "asıl sebebinin" ne olduğunu ülke insanıyla paylaşılmaması, bilinmesi gerektiği gibi, kısaca "istedikleri gibi" yansıtmaları "basın özgürlüğü" kavramının ne kadar göreceli olduğunu bana gösterdi.

sonuç olarak basın özgürlüğü; basın organlarının, halkı dünyada yaşanan olaylardan uzak tutmak, düşünmelerini, tartışmalarını engellemek, bir çok konuya "taraflı" bakmalarını sağlamak için konuları saptırarak, değiştirerek, özünü göstermeyerek yazması, göstermesi, duyurması... anlamına gelmektedir. ne güzel.