Panteizm felsefesinin öncüsü.

Etika kitabının yazarı.
"sub specie aeternitatis" deyimi ( ezeli-ebedi bir bakışla.) bu deyim spinoza tarafından şeylerin hep birden, ezeli-ebedi bir bakış açısıyla kavradığı tanrısal perspektif için kullanılmıştır.
spinoza ile ilgili güzel bir başlangıç kitabı önereceğim, uzun zamandır bir felsefeyi ya da filozofu bu kadar derin,sade,anlaşılır bir kitap görmemiştim. hayatının en ince detaylarını vererek boğmuyor (ki maalesef işbankası yayınlarının tüm biyografi kitapları böyle, işin özünü kaçırıyor örneğin; descartesi rousseau, paul dirac biyografileri böyle idi), spinoza meraklılarına şiddetle tavsiye ederim.

spinoza; bir başlangıç - diego tatian (dost yayınları)

ikinci bir okuma ise, spinoza felsefesinin gündelik hayata dair güncel örnekleri ile anlatan türkçe bir kaynak, bu kitapta gerçekten çok güzel

spinoza'nın sevinci nereden geliyor - çetin balanuye (ayrıntı yayınları)

şuraya da borges'in spinoza için yazdığı bir şiir bırakalım:)

altın sis, batı aydınlatır
pencereyi. hiç durmadan elden geçen kitap
bekler, şimdiden sonsuzlukla yüklü.
biri alacakaranlıkta tanrı'ya can verir.
bir insan yaratır o'nu. bir yahudi,
hüzünlü bakışlı ve sapsarı yüzlü.
zaman taşır onu, nehrin taşıdığı gibi
bir yaprağı, akıp giden su üzerinde.
ne gam. büyücü ısrar eder ve biçimlendirir
tanrı'yı, hassas bir geometride.
hastalığından ve hiçliğinden başlayarak,
sözleriyle oluşturmaya devam eder.
muazzam bir sevgi bağışlanmıştır ona,
sevilmeyi hiç beklemeyen sevgi.
çok düşünüp çok şeyi karıştırdığı için yahudilerden aforoz yemiş tatlı bir filozof.
ilber Ortaylı anlattı. Mercek yaparken gözüne cam kaçıp kör olmuş.
https://www.youtube.com/watch?v=Z7gQEI-lsSc

güzel bir spinoza tanıtımı kısa ve bilgilendirici.
17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerindendir.

--spoiler--
"insanın duyguları denetleme ve kısıtlama güçsüzlüğüne kölelik diyorum; çünkü duygulara tabi olan insan, kendisinin değil, ama kaderinin hükmündedir; öylesine onun hakimiyetindedir ki, kendisi için daha iyi olana bakmasına rağmen, yine de kötü olana akmaya zorlanır."
--spoiler--
https://www.youtube.com/watch?v=ciX7OTuCyug
Panteizm hakkındaki görüşlerinden ötürü yanlış anlaşılmış ve yanlış hatırlamıyorsam kilise tarafından idam edilmiştir.
Spinoza'ya göre insanın var-olma çabasını artıran arzusuna yönelmesi kudretini artırır, ancak kudret düşerse keder doğar. Var-olma çabamı artıracak şeylere yönelmem iyi, aksini yapmam kötüdür. Şimdi sorarım sana Spinoza ben benim kudretimi düşüren bir şeye yöneliyorsam, doğal olarak yöneldiğimiz var-olma çabamı artıran şey bana keder de verebilir mi yani? Veya ben kederimden zevk aldığım için kudretim mi artıyor? Bence artıyor. Neyse canım ya sen şimdi duygulanımlarının bilgisine erişmekle meşglsndr.
kendisi ispanya yahudisidir. ailesi hollandaya kçmış bu da aklını kaçırmış etiks diye bi kitap yazıp saçmalamış.
On yedinci yüzyıl filozofu.

Spinoza'ya dair sevdiğim bir şey varsa, o da iyi ve kötü'ye dair yaptığı çıkarımdır. Ona göre kendisine topyekün iyi ya da kötü diyebileceğimiz hiçbir şey mümkün değildir. Ve bu çıkarımın örneği olarak yunan kökenli olan "pharmakon" kelimesi verilir. Pharmakon, yunanca da hem zehir hem de ilaç anlamlarına gelir. Yani bir şey birisi için ilaç olabilirken, bir başkası için bir zehir olabilir. Keza Nietzsche de Spinoza'nın bu çıkarımından etkilenir.
bir özgürlük düşünürüdür.insanın özgürleşmesinin,ancak aklını kullanıp kendini bilgilendirmesiyle mümkün olduğunu kabul eder.
Vahdet-i vücud.
Ethica adlı eseriyle çok tanınsa da bana göre teolojik politik inceleme Adındaki kitabı ethica'dan çok daha fazla etkileyicidir.

Kendisinin bilgiyi üç tür olarak, birincisine vakıf olmanın aşamalı bir biçimde ta üçüncüsünden dolayı olması oldukça başka bir bakış açısıdır.

Bilindik ortaçağ tanrısını o kadar etkisizleştirmiş ve yerine o kadar farklı bir tanrı anlayışı getirmiştir ki ona göre ahitler aslında içerdikleri bakımından peygamberlerin hayal gücünün tecellesi ve yasaları bakımından pozitif hukuk örneğidir.

Yanlış anlaşılmamalı spinoza musevidir ama ona göre tanrının anlatımı ve gerçekte hali başkadır.
spinoza nın çoğu kitabı...

10 fikirden1 i ancak mantıklı. geri kalanları saçmalık.

bir allah'ın kulu da çıkıp dememiş mi: "kalemini, parşömenini, mürekkebini sikeyim spinoza, çapağını yiyeyim, gözünü seveyim yazma artık, saçmalama, kafa siktin spinoza" dememiş midir acep.
adamın tee 1600lerde söylediği "zihin, bilinç, akıl aynı şeylerdir" öngörüsü bugün bilimsel olarak kanıtlanmıştır. ileri görüşlü olduğu kadar, adı da karizmatiktir. düşünürlerimizin en büyüklerindendir.
(to be continued)
descartes'ın yaptığı dualist töz ayrımına karşı çıkar spinoza. ona göre zihin ve beden iki ayrı töz değildir. bunlar, tanrıda da bulunan iki niteleyendir. yani biz nesneyi zihinsel ve uzamsal olmak üzere iki biçimde kavrarız. ve bu iki niteleyen arasında nedensellik yoktur, birbirlerine paraleldirler. yani, beyaz bir kağıdın iki yüzü gibidirler. bir taşı fiziksel olarak, yani onu bir "dış beden" olarak algıladığımızda uzamsal niteleyeni kullanmış oluruz; fakat, taş ideasına sahip olmamız önümüzdeki şu taşı algılamamızın bir sonucu değildir. ikisi de aynı şeyi anlatır, fakat ne biri diğerinin sonucudur, ne de öteki diğerinden üstündür.
spinoza'ya göre tek töz vardır. bu da tanrıdır. tabii bu tanrı özgür iradeli, istediğini yaratan, istediğini cezalandıran bir tanrı değildir. doğadır. ibn-i sina'nın tanrısı gibi mutlak eylemdir, yani düşünüp taşınıp sonrasında eyleyen değil, eylemesi zorunlu olandır.
gelelim iyi-kötü ayrımına. spinoza'ya göre iyi ve kötü yoktur. varlıktaki (dikkat: sadece canlılarda değil) conatus'u, yani var kalma direncini düşüren şeyler kötü, direnci ve eylem gücünü arttıran şeyler ise iyi olarak değerlendirilebilir. Tanrı nasıl mutlak eylemse, insan için iyi olan da eylemektir. Çünkü insan kendisini dış bedenlerin etkisine bıraktığında, duygulanımları da edilgen olur. Yani sevinç ya da hüzün duymamız olayların insafına kalır. Spinoza’ya göre etken olmak için olayların arasındaki nedenselliği, yani zorunluluğu kavramaya çalışmalıyız, ki bu zorunluluk da tanrının ta kendisidir. Tanrıyı anlamalıyız.

Peki insan ilişkilerinde nasıl bir rol oynar spinoza’nın etiği? Bu açıdan spinoza için bireyci diyebiliriz. insanlara merhamet etmek ya da hep başkalarını düşünmek değildir önemli olan. Önemli olan, diğer insanların conatus’umuz için fayda sağlayabileceğini ve dolayısıyla hayat karşısında etkin bir rol oynamamızda bize köstek değil de, destek olabileceklerini anlamaktır.
''birinin sevdiğini ya da nefret ettiğini herkese onaylatma çabası gerçek anlamıyla hırstır. bu bize her insanın doğası gereği başkalarının da kendi düşünce tarzına göre yaşamasını istediğini gösterir. ama herkes aynı şeyi arzularsa, herkes birbirine engel olur ve herkes herkes tarafından övülmek ve sevilmek isterse herkes birbirinden nefret eder.''

rte, dostoyevski okuyormuş acep spinoza okudu mu hiç? mesele okumak değil ki. ya anlamak, uygulamak?!
hallacı mansur ile ilk okul sırasında beraber okumuş olmalarını istediğim filozof.
panteist bir filozoftur. çıkış noktası tanrı kavramıdır. ona göre evren ve tanrı bir ve aynıdır. tanrı özgürdür. kendisi tarafından belirlenmiştir. onu hiçbir şey etkilemez.
doğum günlerimizin aynı olduğu filozoftur.
çelişkiler yumağı, ama okursunuz, okursunuz, okursunuz..
çok ağır bir dille çok basit mevzular anlatan felsefeci. anlatımında ki bu kompleksliğinden dolayı halk arasında söylenegelir ki;
(bkz: kafam olmuş spinoza).

ayrıca insanın özgür olabileceğini ama bunun yine insanın mevcudiyetindeki bazı sınırlarla engellendiğini ve mutlak özgürlüğün olanaksızlığını savunur.

"ağaç sulu ve ışık gören bir yerde ise dilediği gibi meyve verebilir. ama hiç bir zaman elma ağacı armut vermez."
şimdi efendim bu spinoza mühim bir adamdır. zat-ı alileri hakkında yuvarlak şeyler söylemeyi bırakıp iyisi mi anlaşılır bir şekilde ne demeye çalıştığına üstünkörü biçimde bir bakalım. şimdi spinoza metafizik dizgesinde;

öncelikle töz kavramından bahseder. nedir töz? kendi içinde kendinde varolan şeydir. ve kendisi ile ve kendi aracılığı ile kavranan şeydir. kavramın onunla biçimlendiği başka nesneye başvurmayacağım şey. başka bir şeye gönderide bulunmadan kavrayacağımız şey. zannımca töz hakkında bu kadar verilen tanım yeterli. bu töz kendinin nedenidir yani causa sui'dir. şimdi efendim doğa bir tanedir, tanrı bir tane'dir, töz bir tanedir; hali ile

deus=natura=substantia'dır ve bu da causa sui'dir. ifade ettiğimiz gibi kendinin nedenidir. diğer bütün öteki şeyler tözden zorunluluk ile türerler. zorunluluk ile tözden meydana gelme plotinos'un "hen"ini anımsatmaktadır. tözün sonsuz sayıda attribitum [anlağın(intellektus) töz hakkındaki sanki o tözün kendisinin özünü kurarmış gibi[vurgulu] anladığı tasarladığı şey. kurarmış gibi çünkü tözü kurabilmesi için tüm attribitumları bilmesi lazım. intellektus tözün özünü ne olduğunu kurmak için o"o düşünür, "o yer kaplar" diyor. tözün özünü ifade ettiğine inanıyor. bazı çevirilerde ifade edildiği gibi kurmuyor!]'ları vardır. buna[attribitum] yüklem ya da sıfat diyebilirsiniz ama ben latincesini tercih ediyorum. bu töze sonsuz sayıda sıfat atfedilebilir. yani tözün sonsuz sayıda attribitum'u vardır. Ama insanlar sadece bu iki attribitum'u bilebiliyor;

1-Cogitatio(Düşünce)
2-Extentio(Uzam)

bununla birlikte "modus" kavramını veriyor. h.z. ülken tarafından "tavır" diye çevrilmiş[bu arada maalesef fransızcadan yapılan bu çeviri oldukça zorlayıcı bir çeviri hiç tavsiye etmiyorum], ulus başer "görünüm" diyor, aziz yardımlı ise oldukça mantıklı biçimde "kip" diyor buna[dikkat ederseniz bir fiilden kip yardımı ile zamanları türetir cümlemi kurarım]. ama biz modus diyelim efendim orjinal olalım. şimdi modusların sayısı da sonsuz sayıdadır. bunların içinde rahatça yakalayabileceğimiz iki şey söz konusudur. birisi Aziz yardımlı'nın "tin" olarak, ülken'in ise "ruh" olarak ifade ettiği aslı "mens" ve diğeri ise "corpus"(beden)dur. bunlar modusların her biri parlayıp sönen anlarıdır. modusların sayesinde öteki şeyler kuruluyor. yani sonsuz intellektuslu moduslar ortaya çıkıyor. bu arada mens ve corpus düşünce ve uzam'ın bir modusudur yani sonsuz sayıda kiplerinden sadece ikisidir. bu arada mens'i kuran şey ise "idea"dır. bunlar birleşik idealardır. bütün gerçeklik idealardan kuruluyor. özellikle corpus'a ait idelalar oldukça önemli.

şimdi "modus" kavramını daha fazla genişletelim. onun hakkındaki "eidos"larımızı daha açık ifade edelim; efendim modus tözün "affectio"sudur[bu kavram konusunda çevirmenlerimiz hem fikir gibi-duygulanım].. bir de affectus durumu sözkonusudur. affectus ise daha çok bir tortullanma halidir. yani olumsuz etkilenim/duygulanımların bizi pasif hale getirmesidir. şimdi bunu şu şekilde anlayalım mesela trafikte çok sinirlendik bir olay yaşadık. bu olay ya da bu duygulanım bizi sürekli etkiliyor. yaşadığımız diğer olaylara da yansıyor. yani mesela trafikteki senin çok sinirlenmenin tüm varlığını alıp seni edilgin hale getirmesi bir başka ifade ile "köleleştirmesi" de diyebiliriz. çünkü akabinde gelecek durum ile ilgili bu öncesinin etkisinden kurtulabilmiş değilizdir ve diğer yaşadığımız duruma yansımıştır vs..

lakin bu pasif durumdan sıyrılma olanağı hep mevcut. spinoza bunun reçetesini veriyor. şimdi bu halden sıyrılabilmek için üç bilgi aşamasını veriyor sevgili spinoza. bunları kaba şekilde ifade edersek;

1-Vaga imago[bulanık imge]
2-Ratio
3-Scientia inituetiva

şimdi efendim bir adama böyle içten içe uyuz oluyorum. hatta şöyle diyelim ben bir adamdan nefret ediyorum. ondan nefret etmeme neden olan ise o adamın idesi. yani beni rahatsız eden bu ide. fakat bu ideden sıyrılma olanağım var. belki de o adam aslında nefret edilecek bir adam değil. ilk aşamada bu adama dair belirsiz bir imgesi var. beni de rahatsız eden bu adamın "idesi". buna izin verdiğimde bu adama duyduğum nefretin beni sarmasına izin veriyorum. bu adama dair ideyi benim işlemem gerekir. bu noktada bir aklın süzgecinden geçirdiğimde olayın nedenlerine indiğimde[ratio] ve en sonunda da bütün varolanların tanrıdan zorunlulukla meydana geldiği bilgisi benim bu nefret durumundan kurtulmamı sağlıyor. bu [scientia inutietiva]. yani bu noktada ben duygularımın kölesi olmuyorum. bu beni passio durumuna getirmiyor. aktif bir duruma getiriyor. aslında burada antik yunan'ın theoria etkinliğini de bulmak mümkün.

bu noktada varlığımı geliştirmeme engel olan her şey kötü, varlığımı geliştiren her şey iyi durumuna geliyor. spinoza'nın ethica'sı işte bundan dolayı bir ethica'dır[iyi ve kötü nedir?]..

şimdi efendim iş bu kadar ile bitmedi tabi ki daha laetitia ve tristitia var ki bu başka bir entry'nin konusu.