bugün

entry'ler (252)

sevişirken bana orospu de diyen kadın

(bkz: dirty talk)

sevişmeyi "cima eylemek" sananların anlamayacağı kadındır.

30 yaşına gelip hala ailesiyle yaşayan erkek

--
üst edit: bu giride herkesin kendi başına 4 duvar arasında yaşaması gerektiği anlatılmıyor. entryi okuduktan sonra bu sonuca varanlara itibar etmeyiniz. swh. 30 yaşına gelip ailesiyle yaşayan erkeğin muhtaçlığı vurgulanıyor. 30 yaşındaki erkeğin sevgili veya ev arkadaşı ile aynı evi paylaşması, kendi başına yaşaması kadar sorumluluk getiren bir durumdur ki, bu insanlara yapılan herhangi bir yorum bulunmuyor yazıda. yalnız; sevgiliyle, ev arkadaşıyla yaşamak bir seçenekken aileyle yaşamak eziklik, sorumsuzluktur. bu entryde "ailesiyle yaşayanların fakir oldukları" gibi bi anlam çıkaramazsınız; entry, kendi başına yaşamayı sadece zenginlerin yapabileceğini zannedenlere verilen cevabı içerir.
--

30 yaşına gelip ailesiyle yaşayan veya 30 yaşındaki halini ailesinin yanında gören umutsuz erkekleri germiş olan başlıktır.

gerilmeyin arkadaşlar. kabullenin. "ee ne olmuş yani"den öte, gerçekleri yazın buraya. deyin ki;

"benim kendi başıma yaşayacak ne enerjim, ne param var.

sabah kahvaltımı, akşam yemeğimi annemden beklerim. zira kendim ancak menemen yapabildiğim için düzensiz beslenmeden yatağa düşebilirim.
bulaşık yıkama konusunda girmiyorum bile.

kirli çamaşırlarımın yıkanmasını ütülenmesini kendim yapamam. niye yapayım ki annem varken? enayi miyim?

annem 30 yaşındaki kocaman oğlunun hayatına artık zaten karışamaz. aldığım maaşımın 8de 1ini de karışacağı zevklerime sus payı olarak veririm, benden rahatı olmaz.

kız arkadaşım olduğunda ailemle yaşadığımı söylemeye utanmıyor değilim ancak bu, el değmemiş fatmanurları etkilemenin iyi bir yolu. aile babası izlenimi oluşturuyoruz kızın beyninde hanyy, ayıx.

eğlenilecek kız diye tabir edilen pelinsularla işi pişirmek de bi gecelik otel parasına bakar. yolumuzdayız anlayacağınız"

böyle konuşun canımı yiyin.

sizler masraftan kaçan, özgürlüğünü annesinin yardımıyla ve patronunun para kazanmasına yardım ederek (ki buna özgürlük denir mi emin değilim) sağlayan, evlendiğinde karısına hizmetçi gözüyle bakacak olan, tamamıyla başkasına muhtaç, tembel ve yarım insanlarsınız.

kendi başına yaşayan, hayatının tüm sorumluluğunu kendisi üstlenmiş, aynı zamanda eğlencesine de zaman ayıran, gezebilen erkekleri gördüğümde alınlarından öpesim geliyo. şimdi diyeceksiniz ki "ama onlar zengin, o hayat için çok paraya ihtiyaç var" hayır, yok.

sen şu ekonomide enayi gibi asgari ücrete talim çalışırsan evet, olmaz. yaratıcı olabilirsin ama. basit bir şeyler üretip kapı kapı gezip satabilirsin. kitap ayracı mesela. kapı kapı gezerek tanesi 10 tl'den 10 ayraç satsan her gün, aylık 3000 tl gelirin olur. emin ol 10 tanesini satman 8 saatini almaz. ya da asgari ücretle çalışırken ek iş olarak bunu yapabilirsin ve "ama onlar zengin" dediğin insanların hayatını yaşayabilirsin.

yemez, değil mi? yemez tabii ki. çünkü sen tembelliğe alışmışsın. bi kere, senin başında sana hayatı öğretememiş bir anne var. anneni suçlamıyorum ama kendini geliştiremediğin içi seni suçluyorum. eziksin. ezikliğini mağdur edebiyatınla rasyonelleştirmeye çalışıyorsun. 30 yaşında "neden ailem varken başka eve ekstra para harcayayım, ben mantıklı olanı yapıyorum" diyerek yerlerde sürünen karakterini dile getiriyosun.

(bkz: bir baltaya sap olamamak)

sözlük üzerine 12 dakikalık ses kaydı

2:42'ye kadar dinlediğim kayıt.
acilen hobi öneriyorum başlık sahibine. aç internetten sesli kitabını, al eline kalemi kağıdı, yine aç googledan seveceğin basit bi resmi, baka baka çiz anasını satayım. sonra imgurdan resmin fotoğrafını bana at. dinlediğin sesli kitabın özetini de vocarooda kaydedip bana gönder.

zencilerin başarılı olduğu alanlar

blues, blues rock, jazz, reggae. rap yazılmış.

şahsen en iyi vokallerin de siyahiler olduğunu düşünüyorum.

killa hakan

"arabanı tararım, akıllara zararım" sözüyle beni benden alan rapçi.

"benim yaşadığım yerde sen üşürsün, titrersin, girersin şoktan renkten renge" de ektrası.

içinde kötülük barındırmadığını düşündüğüm rapçidir ayrıca. rap nadiren dinlerim ama bu adam beni eğlendiriyor. kreuzberg sokaklarında kötülüğe savaş açan hero gibi bir şey kendince ve bence çok samimi. tanışmak isterdim kendisiyle. bu tarz street çocuklarını seviyor ve tanışıyorum. egosu tavan yapmış sahte hırboların yanında elmaslar.

evlendikten sonra değişen kardeş

acı gerçektir.

annem, dayılarım ve teyzelerim arasındaki ilişkiyi hayretle izleyip anneme "siz nasıl kardeşlersiniz, kardeşler hiç böyle olur mu" diye sormuşluklarım oldu. defalarca sordum. annem her seferinde evlendikten sonra insanların değiştikleri cevabını verdi.

saf olan ben, jenerasyon farkından dolayı onların böyle olduğunu düşündüm. yoksa ablamla biz asla onlar gibi olamazdık. gelgelelim ablam bu sene evlendi, bi bakmışım bizim kardeşlik dediğimiz şey bambaşka bir ilişkiye dönüşmüş. hiçbir fark yok annemin kardeşleriyle olan ilişkisinden. ablamla sürekli tartışırdık zaten ama pat diye iletişimin kesileceği, her konuşmada laf sokarcasına tavırların yaşanacağı aklıma gelmezdi.

ilk başlarda düşündüm ki "kaynanası evlilik sürecinde çok çektirdi, yazık stres içinde, alttan alayım" ama yok. aradan 7 ay geçmiş durum hala aynı. bir ara dayanamadım. sayfalarca mesaj döşedim "biz neydik noolduk gardaşım" tarzında, ağlamaklı. aldığım cevap ne kadar ergen olduğumu anlatmaya çalışır nitelikteydi. umurunda değil kızın. hayır bi de uzaktayız hep, ben izmirdeyim o eskişehir, bi düğünde görüşmüşüz bi de düğün öncesi yılbaşı kutlamışız sonu tartışmayla biten. özlememiz lazım normalde.

ben de kestim ümidi artık. yuvasında mutlu yaşasın, şu tavrı değişmeyecekse de benden uzak olsun.

(bkz: koy götüne rahvan gitsin)

güldükten sonra horrrk sesi çıkaran kezo

gece horlaması muhtemeldir. ablamdır.

izmir de velev ki fahişeyiz pankartı açan kadın

"bir insan kendini nasıl bu hale sokar"mış mış.

evlilik kurumunun olduğu her yerde fahişelik olacaktır. bunu reddetmek yerine artık kabullenin.
kadın fahişe olabilir. iki lafından biri yalan olan politikacıları tv lerde izleyip taraflarını tutuyoruz. bu yapılan haysiyeti satmaktır. kadın da bedenini satıyor. ben hiçbir fark göremiyorum açıkçası.

evet, velev ki fahişeler, sana ne? bi kadının seninle evlenebilmesi için senden istediği şeylere bi baksana. düğün, altınlar, mobilyalar, beyaz eşyalar, tatil, kendine ait ev, araba, maaş miktarın...
evet sen de fahişeyle evleniyorsun aslında. bunları vaad etmesen/sahip olmasan yüzüne bakılmayacak belki. şimdi haklı olarak "sadakat" gerçeğini vurgulayabilirsiniz. onu da evlendikten sonra konuşalım, kıps.

"Boşanmaların 2019 yılında %36,0'ı evliliğin ilk 5 yılı, %20,6'sı ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleşti." diyor haber kaynağı. sadakati falan geçeceksiniz. zaten bi kadının ilki olma hayalleriyle yaşayan amipe hiç girmiyorum.

2009 yılından beri birlikte olan çift, kuzenim ve 3 yıl önce evlendiği kocası geçen aylarda ayrıldı. kocasının başka bir kadınla sevgili olup kadına ev tuttuğu gerekçesiyle. 1 yaşına yeni giren çocukları var. ikisi de zengin ötesi olmasına rağmen uğraşıyorlar şimdi nafakadır velayettir vesairedir.

yani miss stoner der ki, evlilik=fahişelik. birinde çok eşlisin, birinde tek. (yersen)
onurlu olan tek eşlilik mi? hiç sanmıyorum. asıl onursuzluk sevmediğin biriyle sırf kendi çıkarların veya "elalem ne der" düşüncesi yüzünden birlikte yaşamaya devam etmektir. karşındakini tek olduğuna inandırarak başkalarına gitmektir.

elele tutuşup yürüyen çiftin kadını da yüksek ihtimal fahişedir çünkü sevgilisinin parası vardır, arabası vardır, kendine harcama yapıyordur. hatta biz biliriz böylelerini ve çoğumuz der ki "iyi yere kapak attı, oh ne ala"

eee, fahişe olunca "bi insan kendini nasıl bu hale sokar"; böyle çiftler için "oh ne ala"

bu nasıl algı? işte bunlar hep beyninizi çalıştıramadığınızdan, asla kendi düşünceleriniz olmadığından dolayı. öyle görmüşsünüz öyle gidiyorsunuz. fahişeleri bu kadar büyütmeyin, yani kendinize zarar çünkü. en azından dürüstçe söylüyorlar ne yaptıklarını. kocasından gizlice yatağa sevgilisini atan kadındır asıl hakareti hakeden.

biri fahişeyim dediğinde "politikacıyım" demişçesine sallayın başınızı. sonuçta ikisine de işinin detaylarını soramıyorsunuz. fahişe anlatsa veya sussa dahi politikacı muhakkak yalan söylemek zorunda.

okuyan fahişelere selam olsun.

berat albayrak

işte bu yüzden milleti eğitimsiz bıraktılar. adı "eğitim" olsun diye mezun olunduğunda hiçbir işe yaramayacak meslek yüksek okulları kurdular ilçelere.
liseleri imam hatipe çevirdiler. şimdi bu cehaletle tv karşısına geçip "1 dolar 1 tl olur mu,
matematiğe aykırı" diyen hazine bakanının cümlelerine katılabilirsiniz.

ülke tam bunların elde etmek istediği kıvama geldi.

sesini çıkaramıyorsun, bataklık gibi direndikçe dibe batıyorsun. ne umut bıraktılar insanda ne bir istek, ne enerji. (bkz: psişik vampir)

öğle vaktinde bira açtırıyorlar insana. gerçeklerden kaçmak istiyoruz çünkü. 50 cl arpa suyuna 12.5 tl vererek.

üstteki yazar hakkındaki fikrini söyle

nuribeyebirun: acemi bakkal çırağı.

"nuri beye bi un, lütfen" diye rica ediyor aklınca.

neden acemi? çünkü diyor ki; bir un.

"bi tane un" diye bi şey olmaz. un "bir un, iki un" diye sayılmaz. biraz un veya bi paket dersin. sinirlerim bozuldu.

kendi hakkını savunamayan kişi ne yapar

(bkz: kişi kendinden bilir işi)

hakkını savunamayanın yapacağı şeyin "saldırmak" olduğunu düşünen insan net kendisinden yola çıkıyordur.

kendi hakkını savunamamak denildiğinde aklınıza avukatı olmayan eğitimsiz mağdurlar gelsin, maddi gücü yerinde olan failin karşısındaki masumlar gelsin. bunlar ne yapıyor biliyor musunuz? daha doğrusu ne yapmıyorlar? saldırmıyorlar.

çoğu sineye çekip psikolojik travmalarıyla sürdürüyorlar hayatlarını, adaletin sağlanamayacağından emin olup elleri kolları bağlı yaşıyorlar.

başlığın esas konusuna dönüş:
öğretmenlerin maaşını ödeyen sisteme mi saldırsın?
yoksa mecliste horlayan milletvekillerine mi saldırsın?
pekii, şu an maaş alan öğretmen mecliste horlayan milletvekiline saldırıyor mu? neden saldırmıyor?
kimin dipte olduğuna kim karar veriyor, sen mi?
3 farklı lisans bölümünden mezun adam sadece çeviri yaparak geçimini sağlıyorken, kimin kimden daha dipte olduğuna sen mi karar vereceksin?
fabrikada bedenini presse kaptırarak can veren atanamayan öğretmen peki? bence o, faturasını ödeyemeyen vatandaşın kendi aldığı maaşa isyan etmesine "kendi gibi beni de dibe çekmeye çalışıyo yea" demezdi.

kendinden yaşça büyük hatuna aşık olmak

hatunun da size karşı hisleri var ise ya paralısınızdır ya da kadın maturedir. son ve en düşük ihtimal, kadının nöron ağları sizinkinden daha az gelişmiştir ve beyninize aşık olur. ümitlenmeyin okurlar, bu cidden düşük ihtimal.

erkek arkadaşımdır bu arada bunlardan biri. tabii ben kendisinden 5 yaş küçük olmamla birlikte, eski karısı kendisinden 5 yaş büyüktü. olmadı, ayrıldılar.

bakın, kadınların şu olgunluk denilen düşünce yapısı erkeklerden daha erken gelişir. sadece ataerkil toplumlarda mı böyle yoksa her şekilde mi bilemiyorum ancak bi kadın ne kadar saf görünse de yaşıtı olan erkekten daha olgun düşünür. ataerkil toplum diye özellikle belirttim çünkü kadının özgürlüğünün sınırlandığı yer burası. erkek her şeyi yapar mübahtır, kadının arkadaşlarıyla tatile gidebilmesi için bile açıklama yapması gerekir. erkekler lay lay lom her istediklerini düşünmeden yapabilirken kadın ince eleyip sık dokuyup atom parçalar gibi "nasıl elde edebilirim"i düşünür. böyle böyle neyin mantıklı neyin mantıksız olduğu konusunda uzman haline gelirler. hoş, benim hesap verecek baskıcı ailem olmadı ancak toplum da yetiyor buna. tanımadığın adama bile hesap vermek zorundasın. tecavüze uğrasan sana "neden bağırmadın, neden vücudunda darp yok" denip serbest bırakılıyo hayatının travmasını yaşatan mahluk.

uzattığımı düşünen yallah "ilk gecede veren kadın" başlığına.

yani bence aşık olmayın kendinizden yaşça büyük kadınlara beyler. ha bu arada, 35 yaşa kadar veriyorum bu tavsiyeyi. 35inize kadar eremediyseniz olgunluğa hiç eremezsiniz zaten. paranız yoksa da olmayan kafanıza hiçbi kadın aşık olmaz. "ben bilmem beyim bilir"ci eminelerle birlikteliğinizi sürdürebilirsiniz ancak.

başlığa bir guilty pleasure bırak

misafirlikte sümüğümü koltuğun altına sürmek.

radyo arkista

keşfettiğimden beri bağımlısı olduğum, 7-24 reklamsız, nonstop harika müzikler çalan online radyo. tavsiyemdir.

bakara 230 suresinin türk aile yapısını bozması

(bkz: şakirt detected)

pkkya terör örgütü diyemeyen solcu

pkk'lı olsaydım "terör örgütü üyesiyim" derdim. sempatizanların veya üyelerin pkk'ya neden terör örgütü diyemediklerini de anlayamıyorum.

"terör" kelimesinin kötü olduğu için mi? eee sen sivil halkın ortasında canlı bomba patlatıp yüzlerce kişinin ölümüne sebep ol ve bununla gurur duy, sonra kendinde "terörist" diyeme? wtf?

o kadar salaklar ki her şekilde kendileriyle çelişiyorlar. sen varolan bir ülkeyi bölmek kendi ülkeni kurmak istiyorsun, bunu da binlerce masumu sinsice öldürerek yapıyorsun, e bunun adı terördür kardeşim neden reddediyorsun ki? hakikaten anlamıyorum.

2 milyon kürdü zamanında savaşta ölmesinler diye ülkemize aldık. ürediler ürediler, minnettar olmak yerine toplanıp bizi s*kiyorlar.

ben boşnağım mesela, sırplar topluca katletmiş boşnakları. şimdi bi sırp gelse o adamı yargılamak, o adamdan nefret etmek aklımın ucundan geçmez.

seni kimse dışlamıyor, aksine seni eğitmeye gelen öğretmeni öldürüyorsun. senin dilin ve edebiyatın bu ülkede üniversitelerde okutuluyor. kafanı çalıştırsan holding sahibi olursun, hatta hiç çalıştırmadan milletvekili olursun, yediğin kaba tükürmek nedir? neden?

103 yaşında dövme yaptıran kadın

yaşı dolayısıyla ölümün yakın olduğunun bilincinde olan kadının salgın günlerinde bu gerçekle iyice yüzleşmesi halinde yapmaya karar verdiği eylemdir.

bence çok tatlı. hepimize ilham olmalı. zira ölüm düşeğindeki yaşlılara tek tek sormuşlar "pişmanlıklarınız var mı" diye. hiçbiri yaptığı bi şeyden dolayı pişman olduğunu söylememiş. hepsi yapamadıkları şeylerden pişman olduklarını söylemiş.

dün 94 yaşındaki teyzenin doğum günü videosunu izledim. happy birthday şarkısını söyledikten sonra kadın "thank you very much. i hope this is my last" diyor. ölmek istiyor. o kadının aksine bu bana ilham oldu şahsen.

"mezarlığa renk katmak istemiş" gibi saçma sapan entrylere gülmektense bu kadına bakınız, ertelemenin nelere mal olacağını görünüz. her şeye rağmen yaşama istencinin gücünü farkediniz.

sözüm bu dünyayı boşverip öteki dünya için çabalayan müminlere değil. sizler kuşa bakıp "rabbim ne güzel yaratmış" diyin, her gece uyumadan önce "yattım allah kaldır beni nur içine daldır beni" diyin. dövme de neymiş şarap akan nehirler, sınırsız bakireler varken. bi an önce ölmeyi dileyin bence.

güzel günler göreceğiz

insan kaçakçılarının, organ mafyalarının, uyuşturucu bağımlılarının, töre için cinayet işleyenlerin ve töreden kaçıp fahişe olan kadınların bulunduğu film.
karakterlerin bazıları kötü ötesiyken bazıları fazlaca iyi. değişik bir dram. izlerken ağlanabilitesi yüksek.
yerli filmleri çok içip akşamdan kalma olduğum sabahlar izliyorum, hiçbir beyin yorgunluğu yaşatmadıkları ve tekdüze oldukları için. yoksa ne oyunculuk var ne sanat, ne topluma pozitif bakış açısı sağlayabilecek bi mesaj. bi dram türünde iyiyiz onu da nadiren muhteşem yapabiliyoruz.
sonuna kadar izlettiği için puanım 6/10.

twitter da haluk levent in linç edilmesi

"o saatte o kızın orada ne işi vardı" diyenlerden farksız bir paylaşım yapmış olduğu içindir.

bakın şu hiç doğru değil; "yoksa ölürsünüz :("

sondaki saçmalık, bu kadar ciddi bi konuda sanki dalga geçer gibi durmuş. kadın cinayetlerinin azımsanmayacak kadar çok olduğu ülkede "şöyle yapma yoksa ölürsün" demek hiç de "haklısın ağabey, şiddet gördüğümüz yerde durmayalım yoksa ölürüz" diye cevap verilebilecek bi cümle değil.

anlatsın bakalım haluk ağabey, başka neler yapmamalıyız ölmemek için?

sen kızlara ölmemeleri için tavsiye vereceğine, erkeklere tavsiye versene biraz. bu mu yani, erkekler öldürür, biz ayağımızı denk alacağız?

söyleyin, hanginizin anne babası kavga etmedi? ama hiç etmedi? haluk abi diyor ki en ufak şiddeti affetmeyin. nasıl şiddet peki? şiddetin kaç türlüsü var; psikolojiği fizikseli cinseli.
peki siz ana-babalarınızın yatak odalarını biliyor musunuz? cinsel ilişki için eşi zorlamak da şiddettir, bunların hiçbiri olmayan ilişki de herhalde milyonda bir falandır.

hepinizin aileleri boşansın o zaman. bunlardan birini en az bi kere yaşayan kadın boşansın, neden, çünkü "yoksa anneniz ölür :("

anladınız mı, bu algı bu şekilde devam ettiği sürece "o saatte o kızın orada ne işi vardı" diye soranlardan hiçbir farkınız kalmayacak.

babanız annenizi öldürdüğünde diyecekler ki "zamanında şiddet yaşarken neden boşanmamış ki kadın?"

anladınız mı şimdi...

biz psikolojik-cinsel-fiziksel şiddeti affedip şans verdik diye ölmeyeceğiz!

siz öğreneceksiniz öldürmemeyi! siz öğreneceksiniz şiddet uygulamamayı!

edit: seri eksiler başladı, çünkü sırf kendi görüşüne zıt bir yorum diye eksileyen, asla anlamamaya programlanmış bi topluluk var bu sözlükte. anlamanız için başınıza gelmesi gerek. çok üzücü.

durduk yere ağacı söken dede

kötü ekonomi + eğitimsizlik + nefret politikası = sonuç.