bugün

paul simon'ın, woody allen'dan bile daha kısa olduğunu gördüğümüz film.

bir woody allen şaheseri. 1977'de, en iyi film ödülünü alan, woody allen'a en iyi yönetmen, diane keaton'a da en iyi kadın oyuncu oscarlarını kazandıran film, o yıl akademi ödüllerinin 4 tanesini birden kapmıştır.
woody allen'ın aslında ne kadar naif farklı biri olduğunu anlatan "evet! tam da böyle hissediyorum" nidaları ile coşabileceğiniz, yapılan iyiliklerin fedakarlıkların hep ama hep denize atılmasını vurgulamasa da aslında hayatın bir yerlerde sizi buna zorladığını anlatan baş yapıt. yaşamda kazananlar ve kaybedenler klüpleri olsa da gün gelir kimin kaybedip kimin kazandığı belirginsizleşir der allen. zaten annie hall'u izledikten sonra film izledim demezsiniz, diyemezsiniz. bir gerçeklik izlemişsinizdir; alvy singer'ın iyi biri olsa da her şeyi bu kadar irdelediği için hiç bir zaman mutlu olmayacağıdır bu gerçeklik. sonrasında ise hem ona hem kendinize üzülürsünüz.
annie ile allen'ın hikayesine çok benzer şeyler yaşadıysanız daha da derinden yaralayan, kesinlikle izlediğim en güzel aşk filmi olduğunu düşündüğüm şaheser. üstüne bir de manhattan izlenirse hacı olunur.
"'beni bile üyeliğe kabul edecek hiçbir kulübe girmezdim' işte kadınlar hakkında düşüncem" demiş woody üstad bu muazzam filminde.
Woody Allen'in yönetmenliğinin doruk noktası kabul edilir. Bu filmde Allen, Alvy Singer karakterini yaratır. New Yorklu uyumsuz, karamsar entelektüel tipi bu filmle birlikte kesin çizgilerle belirmiş olur. Yaşama karamsar bir gözle bakıp aynı zamanda güldürmek, karakterin ilgi çekici yanı olmuştur. insan içinde kendini rahat hissetmeyen Alvy, toplumun genel geçer alışkanlıklarına da her zaman tepkilidir. Onu sempatik yapan da bu uyumsuzluğun kendisidir belki de. Kadın - erkek ilişkilerine alışılmışın dışında bakışı da filmin can alıcı noktalarındandır. Woody Allen'in genel özelliği de budur aslında. Kadın sevgisinin mantıklı temeller üzerine oturmadığını vurgular. bunu alaycı bir yaklaşımla, Alvy Singer'in modern toplumu eleştiren görüşleriyle harmanlayarak verir. Alışılmış entelektüel özentiden nefret eden Alvy aslında doğal yaşamı savunur; ama her insanın- kendisi de dahil- doğallığı kendi anlayışında aradığını inkar etmez.
Ustanın unutulmaz filmidir. izlenmelidir.


--spoiler--
Hayata kötümser bir bakışım var. Eğer birlikte olacaksak bunları bilmelisin. Hayatın korkunç ve sefil olarak ikiye ayrıldığını düşünüyorum. Bu iki kategori şöyledir:
Korkunç; ölümcül hastalık, körler, sakatlardır. Hayatı nasıl geçirdiklerini anlamıyorum.
Diğer herkes ise sefildir. Hayatını yaşarken sefil olduğuna şükret.
--spoiler--


--spoiler--
Güzel mi? 1975 yılındayız. Artık güzel diye bir şey yok.
--spoiler--


--spoiler--
Annie'nin ailesiyle tanışmaya giden Alvy büyükannenin yahudilerden nefret etmesinin ezikliğiyle bir hahama dönüşür.
--spoiler--


--spoiler--
Alvy yolda gördüğü bir çiftle hayali bir diyaloga girer:

Çok mutlu görünüyorsunuz öyle misiniz?
-Evet.
-Mutluluğunuzunn kaynağını nasıl açıklarsınız?
-Ben çok sığ ve boş kafalıyım. Hiçbir konuda söyleyecek şeyim yoktur.
-Ben de öyleyim.
-Anlıyorum. Demek bu şekilde yürütüyorsunuz.
--spoiler--
la-de-da.
woody allen ın bir yahudiyi gerçekten mükemmel yansıttığı filmdir. romantik komedi film türünün kültüdür. ve bir dakikasında bile zamanınızın ziyan olduğunu hissetmeyeceğiniz sevimli sıcak bir filmdir. woody allen hayranlığı oluşturacak woody allen filmidir.
(bkz: any hole)
(bkz: hayvansın woody allen)*
Christopher Walken'in ufak bir rolü vardır burda, kendisi hayranı olduğumdanmıdır nedir bilinmez filmin en iyi sahnelerinden biridir, belki de en iyisi. Duane Hall karakteri Alvye kendisini öldürmek istediğinden bahs ettiği sahnedir o sahne. Ancak Chris araba ve yemek sahnesindede gözükmektedir. Tek bir sahneden ibaret değildir yani. Fakat bu kısa sahne onu ilk ünlendiren sahnedir. Sonralar The Deer Hunter ile dünyaca bir ün elde etmişdir.
woody allen'ın sinema tarihinin nirengi noktalarından biri kabul edilen filmidir. diğer romantik komediler gibi aşkın ne kadar güçlü olduğunu anlatmaz, aksine bir ayrılığın öyküsüdür annie hall. çok samimi bi havası vardır, insana kendinden bir şeyler buldurtur. neden bilmem yengeç* yakalama sahnesi gözümün önünden gitmez. ne kadar samimi ilişkilerin biteceğini ne güzel anlatır. woody allen'ın ara sıra seyirciye dönüp konuşması filme acayip sıcak bir hava katar.
ha bir de woody allen ile diane keaton'un geçmişteki ayrılıklarından izler taşımaktaymış.
woody allen'ın gözünden 90 dakikalık bir ince zeka ürünü,otobiyografik bie şekilde anlatılan filmde üstad woody allen yaşadığı entel dünyada gerçek aşkı bulmaya çalışıyor ama aramadan yaratmaya çalışarak.film kadınlar hem sevilmeli hem aldatılmalı fikrini aşılıyor insana
romantik komedi-güldürgeçli ilişki filan ne denirse işte, o türün en iyileri; when harry met sally ile birlikte annie hall galiba?

filmden:

annesi, a. singer'a (woody a.) seslenir:

"insanlarda daima en kötü şeyleri görüyorsun. okuldaki hiç kimseyle asla anlaşamıyorsun. dünyayla uyum içinde değilsin. meşhur bile olsan yine de dünyadan şüphe ediyorsun."

şu diyalog enfes ötesi. şahane bir tespit. şahane bir tansiyon düşürücü:

a. singer: hey dinle! bana bir öpücük ver!
a. hall: sahi mi?
a. singer: neden olmasın. çünkü sonra eve gitcez di mi? bir gerilim olacak. daha önce hiç öpüşmedik. doğru hamlenin ne zaman yapılacağını bilemem. öyleyse şimdi öpüşelim ve bunu unutup yemeğe gidelim. ve yemeği daha iyi sindirelim?
a. hall: tamam!

a. singer: adamın biri analistine gider. "doktor, kardeşim delirdi. kendini tavuk sanıyor!" der. doktor ise "neden onu da getirmediniz?" der. bunun üzerine adam "getirirdim ama bana yumurta lazım" der. ilişkiler hakkında ben de böyle düşünüyorum, tamamıyla mantıksız, çılgınca ve absürttür. ama galiba sürdürmek zorundayız; çünkü çoğumuzun yumurtaya ihtiyacı var. * * * * * .

son olarak;
when the writer of when harry met sally met annie hall? arak değil tabii ki, lakin bir esin söz konusu olabilir belki de. ya da ben saçmalıyorum. neyse.
woody allen' ın yönettiği ve 1977 oscar ödüllerinde en iyi görüntü ödülünü kazandığı filmidir. ayrıca senaristliğini de kendisi yapmıştır. özellikle woody allen'ın kokaine hapşurma sahnesi defalarca izlenmeye değer bir sahnedir.
woody allen'in kameraya fikra anlatmasiyla baslar. aslinda fikra kara mizah ornegidir ve allen "iste ben hayat hakkinda boyle hissediyorum" diye baglar. adama hayran oldum ben bu filmi izledikten sonra. cok gozlemci, cok akilli.
woody allen'a sempati duymamı sağlayan film.
bir aralar cnbc e deli gibi bu herifin filmlerini yayınlıyordu. siz entellektüel sözlük yazarları bilirsiniz. ben de bu herifi ne zaman görsem * uyuz olup kanalı değiştirirdim. bi kere tipten uyuz oluyordum. o kadar uyuz oluyordum ki ne kendime ne de ona birbirimizi tanımak için fırsat tanımıyordum.
gün geldi çattı. bu filmle tanıştım. evet çok geç olmuş biliyorum hatta film nerdeyse 40. yaşını dolduracak.

işte bu film : amaan allah'ım dedirtti bana. bi ilişki üzerine yapılabilecek tüm tespitleri yapmış başıma gelenleri de teker teker yüzüme vurmuştu.
işte bu filmden sonra ben bu adama herif demeyi bıraktım.
woody allenın çok güzel, insanı mutlu eden filmi. kesinlikle oscar'ı hak etmiş bir yapım.
90larda çekilmiş bir film kadar kaliteli. kesinlikle hala aynı fikirler aynı şekilde çatışıyor.
her replik bir tespit.
ilişkilerdeki kaçınılmazları insanın gözüne sokan, woody allen'ı yakışıklı değil ama sempatik gösteren film.
annie'nin evinin duvarındaki ıstakozlu alvy fotoğrafları, ilişki bittikten sonra alvy'nin aynı karedeki * eğlenceyi farklı bir kadında yakalayamayacağı farkındalığı, akabinde günün en sevdiğim rüzgarlı akşam üzeri vaktinde kendisini ceketine sarılmış deniz kenarında bulması ,annie'nin gece yarısı böcekten kurtulmak için telefona sarılması, tatlıydı.. ve annie fular sana yakışıyor. fular severim.
--spoiler--
Eski bir fıkra aklıma geldi, biliyor musunuz; adam biri günün birinde bir psikologa gitmiş ve demiş;" Doktor, erkek kardeşim delirdi, kendisini tavuk sanıyor" Doktor da;"iyi ama neden onu tedavi ettirmiyorsun?" Adam şöyle demiş; "Ettirirdim ama yumurtalarına ihtiyacım var"
Sanırım ilişkilerimizin hali bu. Aşağı yukarı. ilişkiler ne kadar mantıksız, çılgınca ve saçma olsalar da onları yaşamaya devam ediyoruz. Çünkü çoğumuzun yumurtalara ihtiyacı var.
--spoiler--
elinize bir fincan kahve alıp, sararmış yapraklarını karıştırdığınız sürükleyici bir romanı okurken, usulca camınıza vuran yağmur damlaları gibidir bu film. gözünüze sokmaz, ama içinize işlemeyi bilir.
woody allen sinemasında bir kopuş filmidir. annie hall dan önceki erken dönem vudi filmleri son derece absürdlerken bu filmle beraber daha ciddi, ilişkiler üzerine tespitleri daha yoğun olan filmler yapmaya başlamıştır yönetmenimiz. senelerce önce izlediğimde burun kıvırıp 'vudi sadece absürd olsun!' diyen bünyemi seneler sonra tekrar bu filmi izlediğinde ekran karşısına çakıvermiştir. tespitler 10 numaradır. bir kadın olarak annie hall u sonuna kadar anlarsınız ama bir yandan da alvy singer a üzülürsünüz, acaba daha farklı olabilir miydi diye dertlenirsiniz. ama ne yazık ki olay budur. başlarda bir eğitmen edasıyla yaklaşan taraf (ki genelde erkekler olur gerçekten) sonrasında kendi kurmaya çalıştığı şeyin altında eziliverir öylece. tam da filmin başında vudinin ettiği lafa döner hikaye, benim gibi birini kabul edecek bir kulübe girmek istemem... işte, sen o kulübü aklınca 'iyileştirdin' ama şimdi de seni kabul etmeyecek bir noktaya geldi...

elbette burda annie hall karakterini çok edilgen algılamamak lazım. değişimi sadece alvy karakterinin dürtmesinden menkul değil. bir yerde damlanın kendini tamamlaması olay. tetikleyen, cesaretlendiren alvy oluyor. sonrasında da alvy deki bunalımlı karamsar hal (ki muhtemelen ilişkinin başlarında tam da annie yi çeken şey) sonrasında tahammül edilemez bir sıkıntı oluyor. ayrılmak annie yi hafifletirken, alvy i bunalımlı dünyasında daha derine gömüyor...

çok güzel film çok! ama biraz ilişki eskitip öyle izlemek gerekiyor, daha çok anlıyor insan daha çok içine giriyor karakterlerin.
woody allen'ın durmadan konuştuğu, ikili ilişkilerle ilgili sağlam tespitler içeren film.

--spoiler--
woody allen sevgilisini eve götürürken yolda aniden durup "give me a kiss" dediği sahne efsane. sebebi ise daha önce hiç öpüşmemiş olmaları. "evde o gerilimi yaşayıp, doğru anı kollamak için bekleyemem, o yüzden şimdi öpüşelim" diyip kız arkadaşını öper ve hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam eder.
--spoiler--
woody allen'ın yarattığı bu iki nevrotik karakterin before sunrisedaki jesse ve celine'in didişen abla ve abileri olduğu kanısına vardığım film.
diyaloglarıyla akılda kalan büyük bir filmdir annie hall.
tekrar tekrar bıkmadan izlenilebilen çok tatlı bir film. klasik woody allen tarzında bol göndermeli ve kavramların içine bakışlar sunan, bunun yanında izleyenin ruh haline göre şekillenen bir film. ikiz kardeşi manhattan ile birlikte woody allen ın en iyi iki orta dönem filmidir kanımca.