bugün

Sonra geç oldu. ikimiz de gitmeliydik. Ama Annie'yi görmek gene de iyiydi. Onun ne kadar harika bir kız olduğunu düşündüm. Onu tanımanın ne kadar güzel olduğunu. Ve aklıma o fıkra geldi. Hani adam ruh doktoruna gider ve 'Doktor kardeşim fıttırdı' der, 'kendini tavuk sanıyor'. Doktor da 'Eee! Getirseydiniz ya, tedavi ederdim' deyince, adam 'şey' der. 'iyi ama doktor sabahları onun sayesinde taze yumurta yiyoruz'. Galiba ben de insan ilişkileri üzerine aynı şeyleri hissediyorum. Çok akıldışı, mantıksız, hatta saçma olduklarını bilseniz de sürdürmeye çalışıyorsunuz. Çünkü hepimizin taze yumurtaya ihtiyacı var'
bak yine ismini görünce sinirlendim.

amk ayıcık severi. tf ye 3 sn geç girip bi ulti atar 3 kill birden alır.

adaşından bahsediyorum sadece ama annie hall ı tanımıyorum.
görsel
"sen beni seviyor musun peki? 
-sevmek çok zayıf kalır. seni sefiyorum. seni sevviyorum. seni seffiyorum , çift f ile."
Yalnızlıkla aşk anlaşmış gibi. Yalnızlık aşka itiyor, aşk yalnızlığa.

görsel
"ben küçükken herkes pamuk prensese aşık olurken bende kötü kalpli cadıya aşık oldurdum".
woody allen'ın keaton'un kendisini terk etmesinden sonra bolca 'dön bebeğim'i söylediği, ama avucunu yaladığı güzel film.
Diğer birçok filminde olduğu gibi inçe detaylarla örülü Woody allen filmi. En güzel filmi olabilir. Diyalogları dinlemek bile güzel.
woody allen'ın izlemekten oldukça keyif alınan, harikulade bir filmidir. kadın-erkek ilişkileri üzerine dair harikulade şeyler içerir.
filmin sonlarına doğru alvy'nin, annie ile ayrıldıktan sonra ikisi arasında geçenleri kaleme aldığı tiyatro eserinin canlandırılmasından sonra şöyle harikulade bir replik geçer filmde:
ön belirtme: tiyatro mutlu sonla bitmektedir, halbuki ikisi gerçek hayatta ayrılmışlardır. buna istinaden söylenir bu söz
"ne bekliyordunuz ki? bu benim ilk oyunum. sanatta her şeyi mükemmel yapmaya çalışırsınız çünkü bunu hayatta yapmak zordur. "
Tam 6 yil once elime cd seklinde bu film gectiginde ki o zamanlar filmler cdlerden izleniyordu, bi sekilde filmi izleme firsatini yakalayamamistim ve filmin kesfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi eski esyalarin icinde durmasina da aldiris etmemistim. Simdi anliyorum ne kadar buyuk bir hata yaptigimi. Belki de zamani degildi. Belki o zaman izlesem sevmeyip ne demek istedigini hic bir zaman anlamayacaktim ya da tam tersi hayatim cok farkli olacakti. Cunku bence film insan hayatini degistiren filmlerden . yaptigim onca hatanin farkina varirdim belki kim bilir. Cunku aslinda hepimiz alvy'nin soyledigi gibi yumurtanin derdindeyiz . Yemek ne kadar berbat olsa da az geliyor kim bilir. Bazen insan beyninin doydugunu hisseder ya bu film de o filmlerden. Tam 40 yil once yapilmasina ragmen hala gecerliligini koruyabilecek onermelere sahip zaten insan iliskileri de hic bir zaman degismeyecek sanirim.
woody allen ın kendi hayatından yola çıkarak, başrolünde de kendisinin oynadığı bence en iyi filmidir. annie ye hem kızıp hem de hak verdiğiniz, doğru tespitler içeren filmdir.
(bkz: beni kabul edebilecek kadından ben soğuyorum)

hakikaten var böyle bir durum. anlamsız salakça bir şey ama var yani.

güzel filmdir vesselam.

sonradan gelen edit: filmde bir söz var; "ilişkiler köpek balığı gibidir, ilerlemezse ölür" diye bence bu da ilişki dünyasını çok iyi açıklıyor.
bir güzel woody allen filmi.

sen beni seviyor musun peki?

-sevmek çok zayıf kalır. seni sefiyorum. seni sevviyorum. seni seffiyorum , çift f ile.
woody der ki, beni kabul edebilecek kadından ben soğuyorum.
"bir adam doktora gider ve der ki "doktor bey, kardeşim delirdi, kendini tavuk sanıyor." doktor cevap verir: "neden akıl hastanesine yatırmıyorsun o zaman?" adam der ki "yatırırdım ama.. yumurtalarına ihtiyacım var."
evet, işte, kısacası, ilişkiler hakkında böyle düşünüyorum diyebilirim. tamamen dengesiz, ve çılgınca ve ve absürtler ve ama gene de onlardan vazgeçemiyoruz, çünkü çoğumuzun yumurtalara ihtiyacı var."
diyaloglarıyla insanı müthiş bir şekilde çepeçevre saran sımsıcak bir woody allen olağanüstülüğü. seyrediniz!
bundan beş yıl önce filmi açmış, ilk sahnelerde allen'ın sinema sırasında, çok konuşan adama hayıflandığı yerde sıkılıp kapatmıştım.. belki bir iki dakika daha dayansaydım, woody allen'ın dönüp kamerayla konuşmasını görüp filmi sıkılsam bile izlemeye devam edebilirdim.

bu zamana kadar da öylece durdu ve bekledi beni. eh her şeyin bir zamanı var, beş yıl önce dişimi sıkıp izlemiş olsaydım kesinlikle ağır eleştirilerle kafama yer edinecekti.

peki ya şimdi?

harikulade.

bilmiyorum belki kendimden çok şey buldum diye. erkeğin ölüm, kadının şiir kitaplarını okuması beni çok güldürdü. son bir-iki senedir ölümle kafayı bozmuş durumdayım ve hayatıma bu süre zarfında giren tek kadın da şiir hastası.

filmi izlerken kendimi ve ilişkilerimi gözlemliyor gibi hissettim. ne kadar katlanılmaz bir insanım!

her neyse, woddy allen'ın midnight in paris, barselona, match point'inden sonra -roma'yı beğenmedim, doğruya doğru- geldiğim annie hall beni gayet tatmin etti.

farklı çekim teknikleri, altyazıda geçen düşünceleri (kaçırdım neredeyse hepsini ama olsun), kadın ile erkeği ayırıp terapiste konuşturması çok hoştu.

izleyin efendim.

ha ilişkiler mi? evet, hep bir acı var. sadece henüz bilemediğim; yalnızken mi yoksa bir kadın varken mi daha çok acı çektiğim.

edit: bazıları gülmediklerini söylüyorlar ama ben epey bir kahkaha attım. bilmiyorum woody allen'ın mizah anlayışına alıştım belki de.. yan etkiler'le, sırf anarşı'yi okumuştum birkaç ay önce de. yine epey eğlenmiştim, sağ olsun, ruhuma mutlulu kattı.

edit2: aklıma gelmişken, ilk sahnede arkada "ingmar bergman" afişine dikkat! woddy allen'ın bergman'ı beğendiğini ve ondan izler taşıdığını unutmamak gerek. bergman sahiden bir dahi, üstad.
(bkz: seninle sevişmek çok kafkaesk bir deneyimdi)
89 dakika 30 saniyelik cin iskencesi bu filmi guzel hatta basyap It bulan butun salaklara sesleniyorum hepiniz malsiniz hele basroldeki kadin oyuncunu o rezalet otesi oyunculuguna ragmen nasil oscar almis anlayabilmis degilim. lutfen ama woody allen kadin erkek iliskilerini inceliyo yaaa diye mesaj atmaayin 50 yildir zaten baska bok yemedi. overrated .
Ulan eş dost meclisinde woody alen diye diye adamların kafasının etini yiyen ben bile filmin abartıldığını düşünüyorum. Güzel mi? E güzel tabi ama vikipedinin ve bazı sözlüklerin 3-5 holivud eleştirmeninin sözlerine bakıp annie hall un woody nin başyapıtı olduğunu iddia etmesi canımı sıkıyor. Yok eğer hassasiyet ikili ilişkiler üzerine aforizmalar ise al sana "love and dead-1975" .
enteresan bir filmdir.
diyaloglari anlatis tarzi ve woody allen in insani yoran o hizli konusmasi nedeniyle sevemedigim filmdir.

sahnenin birinde bi de adamin biri atlayinca yok ben boyle dedim bilmem ne diye o an iyice boklayan filmdir. severim umidiyle izleyip sevemedigim film olmustur.
woody allen'ın başyapıtı sayılan 1977 yapımı film. bu sözlükte izleyip beğendiğim birçok film için entry girdim ama ilk defa bir filme, "ben bunu beğenmedim" diye entry giriyorum. "beğenenler nesini seviyor anlamıyorum"'la başlayan, benim de duymaktan nefret etiiğim lafı söylemeyeceğim, çünkü woody allen hakkında çok az şey biliyor olsam da bu adamın çok iyi yaptığı şeylerden birinin; ikili ilişkileri betimlemek olduğunu düşünüyorum. benim ilgimi çekmeyen nokta da bu. sevene saygı duyarım, lakin konu olarak ilgimi çekmeyen bir filmin, bir de sinemada en nefret ettiğim şeyi; "kameraya bakıp direkt seyirciyle konuşma" olayını defalarca yapmasına tahammül edemedim. fakat woody allen filmlerini sevmiyorum diye bir genelleme yapmamamın bir sebebi var; onun adı midnight in paris.
sahnenin orta yerinde kameraya bakarak konuşma geleneğini başlatan film.
"eski bir espri vardır, bilirsiniz. iki yaşlı kadın dağ başında bir lokantada yemek yemektedirler. biri, lanet olsun! der, yemekler ne kadar da berbat!evet der diğeri, üstelik ne kadar da az! yani, bu benim yaşam hakkındaki düşüncemin kısa bir özetidir: hayat yalnızlık, sefillik ,acılar ve mutsuzluklarla doludur ama keşke bu kadar kısa olmasaydı."
--spoiler--
(Seviştikten sonra )
Ally : -Balzac'ın dediği gibi ''Bir roman daha bitti.'
--spoiler--