bugün

birinci dünya savaşının ardından bir çökmüşüz bir daha da doğrulamadık. oysa almanlar ve japonlar ikinci dünya savaşından sonra yarım yüzyıldan daha az bir sürede toparlanmışlar ve yeniden dünya devleri arasınra yerlerini almışlar. oysa biz yüz yıl geçti hala kendimize gelemedik. işte sevgili sözlük bu durumun nedenleri nelerdir neden bir türlü hak ettiğimiz uygarlık düzeyine erişemiyoruz. bunu yapmamıza engel olan şey ne?
çalışmayı sevmeyen bir millet olduğumuzdandır.
(bkz: chp)
(bkz: ismet inönü)
(bkz: nuri demirağ)
(bkz: 28 şubat süreci)
(bkz: erke dönergeci)
...
(bkz: 27 mayıs),
(bkz: 12 mart),
(bkz: 12 eylül),
(bkz: 28 şubat),
(bkz: 27 nisan).

--spoiler--
türkiye 2011 ilk çeyrekte en fazla büyüyen ülke oldu.
--spoiler--

to be continued...

--spoiler--
türkiye ımf ye olan borcunu sıfırladı
--spoiler--

to be continued 2 ...

--spoiler--
Türkiye 2014 yılında 16. büyük ekonomi olmaya aday
--spoiler--

to be continued 3 ...
yolsuzluktandır.
ülkenin yarısının buna inanmaması ve kendi içinde ayrılıyor olmasındandır.
3 tarafmızın denizlerle çevrili, harika bir iklimi ve havası olmasına, 4 mevsimin aynı zaman diliminde yaşanabilmesi, tarihi ve doğal güzellikleri olmasına rağmen bu kadar harika yönetilmesinden kaynaklıdır. değerini bilelim (!)
27 mayıs, 12 eylül, ismet inönü, chp bakınızı veren dangalakların zihniyetinin bu ülkeyi yıllardır yönetiyor olmasıdır. chp'li değilim hayır ama bu partinin -kuruluştaki halinin- bu ülkeye, bu millete neler kazandırdığı ortadadır.

kimse sözlükte akademik bir biçimde yazmıyor yazılarını, bu normal. ancak iktisadi, kültürel vd. kalkınma alanlarındaki geri kalmışlığı 3-5 chp ile ilgili bakınız vererek açıklamaya çalışmak dangalaklığın, cehaletin, düzlüğün ve avamlığın en büyük kanıtıdır.

aynı avam, aynı chp bakınızı veren cahil cühela kesim chp'nin ülkenin kuruluş yıllarında türkiye'yi nereden nereye getirdiğini ya bilmemekte ya da bilip bilmezlikten gelmektedir.
eğer bilmiyorlarsa bu cehaletten; biliyorlar ve bilmemezlikten geliyorlarsa ahlaksızlıktandır bu yaptıkları.

Cumhuriyetin ilk onbeş yılında, yani Atatürk Türkiye’sinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilk yıllarında uyguladığı ekonomik devrimlerle, siyasal bağımsızlığının ardından ekonomik bağımsızlığını da kazanma yolunda önemli adımlar atmıştır.

Cumhuriyetin ilk onbeş yılında, yani Atatürk Türkiye’sinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilk yıllarında uyguladığı ekonomik devrimlerle, siyasal bağımsızlığının ardından ekonomik bağımsızlığını da kazanma yolunda önemli adımlar atmıştır.

Sözlükteki çakma milliyetçi, gösteriş müslümanı ahlaksız kesimin alkışladığı AKP'nin sattıkları o günkü CHP'nin bu ülkeye kazandırdıklarıdır.

--spoiler--
1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Cumhuriyetin nüfusunun 13.648.000 kişi olduğu belirlenmiştir. Genel nüfusun %47,71’ini çiftçiler (4.368.061) %3,7’sini sanatkarlar (299.000) ve %2,8’ini de tüccarlar (257.000) teşkil ediyordu.

1924-1929 döneminde yılda ortalama yüzde 10,9, sanayi üretim ise yüzde 8,5 oranında artış kaydetmiştir. Bu sonuç, üretim kapasitesine yapılan ilavelerden çok, geçmişte meydana gelen kapasite boşluklarının kullanılmasının bir sonucudur.

29 Ekim 1929’de ABD’de yaşanan ekonomik krizden genç Türkiye Cumhuriyeti de etkilenmiş; devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır. 1923-1929 yılları arasında özel sektör girişimlerinin ülke kalkınmasında yetersiz kaldığını düşünen CHP, 1931 yılında programına devletçiliği almıştır. [1]

1935’de Atatürk’ün devletçilik kavramı hakkındaki görüşleri şöyledir:

Türkiye’nin tatbik ettiği devletçilik sistemi 19. asırdan beri sosyalizm nazariyatçılarının ileri sürdüğü fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş Türkiye’ye has bir sistemdir. Devletçiliğin bizde manası şudur: Fertlerin hususi teşebbüslerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleket iktisadiyatını devletin eline alması.

1933 yılında, Sümerbank'ın kurulması ve Mevduatı Koruma Kanunu ile Ödünç Para Verme işleri Kanunlarının kabul edilmeleri başlıca iktisadi olaylardır. Devlet bu tarihte ilk defa faiz oranlarını belirlemeye başlamıştır.
--spoiler--

hadi ufak ufak uzayın. fanatiklik yapacaksanız stadyuma...
türkiye'nin bu konudaki en büyük dezavantajı çok partili yaşama çok geç geçilmesi ve de darbelerdir yani demokrasinin safdışı olduğu dönemlerdir. fakat şu nokta unutulmamalıdır ki gerek almanya gerekse de japonya 2. dünya savaşı'nın ardından amerika desteğiyle ekonomik olarak devleşmişlerdir, kapitalist ekonominin tüm imkanlarından yararlanmışlardır. elbette ki bu ülke vatandaşlarının çalışkanlığı yadsınamaz, fakat 2 kutuplu dünya'da ağır bir yıkımın ardından -ki savaşı kazanan ingiltere ve fransa dahi uzun süre toparlanamadı- 10-20 senede çıkamazsınız.
japonya'nın soğuk savaş döneminde bir ordusu olmadı ve olası bir ordunun muazzam masrafları ile yüzleşmedi. amerika için japonya önemliydi, uzak doğu'da bir nevi kale idi. bizimse 3-5 kuruş marshall yardımından başka birşeyimiz yoktu. elbette bu ülkelerin yeteneği yadsınamaz, fakat biz japonlar ve almanlar gibi bir süreci de yaşamadık. bir mac arthur'u kabul edemezdik çünkü...
toplumsal bilinç.
almanlar gibi disiplinli japonlar gibi çalışkan olmayı beceremediğimiz için diyeceğim ama biz böyle değildik bir zamanlar.
hem disiplinli hem çalışkandık. yani istesek hala olabiliriz ama tavuk-yumurta-kıç meselesi biraz galiba.
(bkz: recep tayyip erdoğan)
yapılan darbeler, ülke üzerinde oynanan karanlık oyunlar, terör örgütleri, dış devletlerin kirli oyunları...kendimizi almanya ve japonya ile karşılaştırmak saçma olur çünkü türkiye bulunduğu konum itibariyle dünyanın en stratejik yerlerinden birinde bulunuyor. bunun doğal sonucu olarak düşmanınız ve sizi engellemek isteyen, gelişmenizi istemeyenlerin sayısı da artıyor...
almanlar gibi olmak için fazla kafa, japonlar gibi olmak içinse fazla kafasızızdır.. evet olay budur özetle.
ayrıca (bkz: ak parti).
onlar gibi kaliteli otomobil üretemiyor hatta hiç üretemiyor oluşumuzdur.

Peşin Edit: ironi yapılmıştır.
hiç bir zaman çalışkan ve disiplinli olmayışımızdan kaynaklanır. almanlar gibi hür ve japonlar gibi gururlu bir kültürel geçmişe sahip olmayışımızdan da kaynaklanır. bu ülkede ne yaptığı yolsuzluktan dolayı halk tarafından koltuğundan edilmiş yöneticiler vardır ne de yaptığı yolsuzluğu kişiliğine yediremeyip intihar eden bakan.
öncelikle almanya, japonya ve türkiye tarihi göz önüne alinarak kiyaslanmalidir.

Almanlar bilindigi gibi dünya üzerinde en son milletlesmis ülkedir. Bu da napolyon sayesinde gerceklesmistir. Milletlerine sahip cikip sanayi devrimiyle birlikte, disiplini elden birakmadan calisip, didinip birseyler basarmislardir. Kisaca halk kendi huzurunu calismakta bulmustur. Tabiki sadece calismak degil; isin dogrusu bilgilenmekten gecmektedir. Bilgiler toplayip bunu uygulama yetenegine sahip olmalaridir.

Japonlar ikinci dünya savasindan sonra disiplini elden birakmayip, durmadan calismislardir. Bu calisma kavrami biz türklere ne yazik ki (her gün türküm, dogruyum, caliskanim, ... desek de) uzak bi kavramdir. Ülkelerinde calisan japonlar yilda iki hafta tatille yetinmeyi bilirler, üstelik buna ragmen cumartesi günlerini de devlete calisirlar. Bu sekilde de tarimla ugrasamayan japonya yurt disindan almis oldugu gida maddelerini spekulasyon uygulayarak fiyatlari dusuk tutar. Japonlarin surekli tatillerinde resimler cektigini hepimiz biliriz. Adamlar cok kisa tatil yapiyorlar, neden resim cekerek hayatlarini zehir etsinler ki? Degil mi? Hayir efenim, cekmis olduklari resimlerden ilginc olanlari paylasarak dünya üzerinde olup bitenleri birbirleriyle paylasip, kendilerine göre teknolojilerini gelistiriyorlar.
kisacasi; almanlardan tek farklari tarimla ugrasamamalari.

peki türkiye neden onlar gibi gelisemedi, oysa türkiye birinci dünya savasini almanya ile birlikte kaybetti, üstelik osmanli devleti olarak dünya ´ya nam salmis olmasina ragmen? Haydi birinci dünya savasini kaybettikten sonra diger ülkeler iceri kuluclanmislardi, peki kurtulus savasindan sonrasi?
Evet kurtulus savasindan sonra devrimler gerceklesti, hersey birden degismeye basladi. Güzel birsey ama ne yazik ki yukaridan gelen bir devrimdi. Bu da halkin hazira konmasini saglamis oldu.
1923´de cumhuriyet kurulduktan sonra ülke genelinde okula gönderilen cocuklarin sayisi oldukca azdir. hatta günümüzde bile (yil 2011) bazi aileler kiz cocuklarinin okumasina engel olmaya calismaktadirlar. Bilgi kiz veya erkekte olmasina bagli degildir, sadece bilgiyi kullanabilmek ve bu bilgiyi baska seyler üzerinde kullanabilmek önemli olan.
Türkiye´de sanayilesme su anda bile baska ülkeler sayesinde gerceklesmekte, tarimdan uzaklasmaya baslamis, demir celik sanayileri sadece silah sanayilerine calismaya baslamis, üstelik otomobil sektörü dahi yurt disindaki firmalara aittir. Ama belki de bu yapilanlar tamamen ülke halkini tetikletip, "elalem yapmis, ben neden yapmiyim lan!" diye düsündürüp, büyük bir motivasyonla kendisinin de basarmasini saglattirabilir. Yine de bizim halkimiz hazira konmayi seven bir toplum oldugundan, türkiye´nin alman ve japonlar gibi hizli bir sekilde kalkinmasi zor olur.
doğru iş doğru insan mantığını oturtulamamış olması.
götünün dibindeki ülkeye ırak diyen miskinlerin ve tembellerin oluşturduğu bir ülke olduğumuzdan.

içimizde yetişen çalışkan insanları sadece devlet kademesinde çalıştırdığımızdan.

mangal ve çınar gölgesi kavramlarından.
almanya ve japonya ikisi de gerçekden gelişmeyi çok iyi başaran ülkeler arasındadır.
biz onlar gibi olmıyoruz.
-çünkü onların insanları daha duyarlı.
-çünkü onların alt yapısı gelişmiş.
-çünkü onların iyi bir yönetim sistemleri var.
-çünkü insanlarımız okumuyor.
-çünkü insanlarımız umursamıyor.
-çünkü insanlarımız duyarsız.
-çünkü insanlarımız bilgilendirilmiyor.
-çünkü onların çocukları anneden üniversiteye kadar iyi bir eğitim alıyor.

japonya'daki 8.9 büyüklüğündeki deprem , ardından tsunami..
ne kadar çok zarar verdi.
ama hemen yönetim hemen kemer sıkma politikası geliştirdi.
tüm ülke beraber uyguladı.
gereksiz ışık yakılmadı, klimalar çalıştırılmadı onun yerine insanlar iş yerlerinde serbest ince kıyafetler giydi.
keşke bizde de böyle şeyler olabilse.
zemin hazırlanmıştır, zamana ihtiyaç vardır.

10 yıl sonra almanya ve japonya sözlüklerinde tartışılacaktır benzer konular.

(bkz: türkiye gibi olamama nedenlerimiz)
(#11784666)
yobaz toplum.
bütün enerjimizi cinsel konulara harcamak.
iyiki değiliz ulan onlar gibi. Empati yapsanıza almanya ve japonya yıllarca işgal altında kalıyor. Onca bomba yemelerine rağmen bi de bir sürü para ödüyor bombayı atanlara. Bununla da bitmiyor çekilen her film almanların yaptığı soykırım üzerine. Düşünsenize bu filmlerin sözde ermeni soykırımı ile ilgili olduğunu kafayı yeriz herhalde. O nedenle almanlar ve japonlar bu dünyanın kafayı yemiş ameleleridir. Onlar gibi olmadığınız için ne kadar şükretseniz azdır.