bugün

(bkz: Aşık Veysel)
(bkz: Arif Sağ)
(bkz: Musa Eroğlu)
(bkz: Ali Ekber çiçek)
(bkz: Erdal Erzincan)
(bkz: Sabahat Akkiraz)
(bkz: Aşık Mahsuni şerif)
(bkz: Yunus Emre)
(bkz: Taptuk Emre)
(bkz: şah Hatayi)
(bkz: Karacaoğlan)
(bkz: Neşet Ertaş)
(bkz: Muharrem Ertaş)
(bkz: çekiç Ali)
(bkz: Hacı Taşan)
(bkz: Pir Sultan Abdal)
(bkz: Fuzuli)
(bkz: Cem Karaca)
(bkz: Muhlis Akarsu)
5 tanesini öldürünce cennete gideceklerini sananlari görmüstüm, yemekleri zehirlediklerini sandiklari icin yemediklerini de duymustum ama o yemeklerin bir müslüman icin haram oldugunu ilk kez duyuyorum.

müslümanlik bu tür riyavetleri yumurtlamak ve cevrendekilere empoze etmek ise, aleviler'in bir kesme göre neden müslüman sayilmadiklarini(!) daha iyi anlamaya basliyorum sanirim;

bir yanda "incitsen bile incitme."

diger yanda;

"5 tanesini gebertince cennete gidecegiz."

bir yanda "eline, beline, diline hakim ol."

diger yanda;

"aleviler'in yemekleri haramdir."
kıytırık bir hiperyobaz (ki adını hayatımda duymamışımdır 10000 kişiye sorsak 2 kişi bile tanımaz) , "alevilerin canlari, mallari, namuslari size helaldir. bunlarin evlenmesinden dogan cocuklar pictir. bunlar, gavurlardan daha kotudur. alevilerle yapilan savasta olen sehittir. bunlarin yasadigi yerleri toptan yok etmek caizdir."

dedi diye( ki dedi mi şaibelidir , malum bunları üreten iftiracı kesim çakma internet siteleri ile tanınır) tüm müslümanları (ki alevileri müslümandan saymıyor bu "aleviler üstün insanlardır" diye düşünen zavallılar) bu sözde hurafelerin takipçisi ilan eden bir güruh tarafından desteklenen kitledir.

akılları sıra "aman aleviler bizim tapulu malımız , chp den başkasına oy vermesinler" diye düşünen bu cahil kesim doğrudan ak partiye iftira atmaktan çekinmez.

"çorum la gurur duyuyormuş" diye alevi düşmanı ilan etmeye çalışır. bu zihniyete kalsa gerçi mevlana da kötüdür , yunus emre de kötüdür , hz muhammed de, hz ömer de vs de kötüdür. bir tek hz ali iyidir . geri kalan herkes düşman , herkes aptal bir tek aleviler süper...

yersen.

yemeyenler için...
türkiye de herkes eşittir. bazı kendinibilmez yüksek bürokratlar alevi kardeşlerimizi diğer kardeşlerimizden(laz , çerkez vs.) daha yükseğe çıkarma gayretindelerdir.

60 senedir aynı uğraşı verirler ama izin verilmez bunlara. bunlara izin verildiği gün cumhuriyetin yıkıldığı gün olacaktır.

yani hiçbirzaman.
(bkz: up up)*
bin bir türlü fırkası olan mehzep...
Hz Ali'ye Allah diyeni de var, Allah'ın oğlu diyeni de...
Ehli sünnet itikadına en yakın olan kolu caferilerdir...
iran'da rejim caferilerin elindedir...
Türkiye'deki alevilerden çok önemli farkları vardır...
Türkiye alevileri şiiliği kabul etmezler...
sözlük gündemine birkaç haftada bir, ülke gündeminde ise 4-5 yılda bir getirilen; her seferinde biraz daha yaralandıklarını, insanların onları biraz daha aşağılamaya çalıştıklarını düşündüğüm; alevilik mezhebi mensubu kişi/kişiler. hayır, kime ne yapmışlıkları var, kimi neden geriyorlar onu anlayamıyorum.
şevket süreyya üstadın ''suyu arayan adam'' kitabından bir kesit...

1914-15 kışının soğuğunda, doğuda donarak şehit olan türk askerleri...

o sıralarda savaş biraz tavsamıştı. bölüklerin mevcudu, arkadan gelen yeni kuralarla arttırılıyordu. bugün, ordunun bilgi yapısında, birinci dünya harbindeki osmanlı ordusuna bakarak çok şeyler değişmiştir. fakat o vakit, örneğin bizim bu makineli bölüğünde, istanbullu bir başçavuştan başka okuma-yazma bilen kimse yoktu. daha ilk derste belli oldu ki, bu bölükte, hangi dinden olduğumuzu doğru dürüst ve kesin olarak bilen kimse de yoktur...

derse başlarken istanbullu başçavuşa dersi sadece dinlemesini, sual cevaplara katılmamasını söyledim. sonra da askerlere sordum:

- bizim dinimiz nedir? biz hangi dindeniz?

hep birden;

- elhamdü-l-illah müslümanız

diye cevap vereceklerini sanıyordum. fakat öyle olmadı. cevaplar karıştı. kimisi ''imamı azam dinindeniz'' dedi, kimisi ''hazreti ali dinindeniz'' dedi. kimisi de hiçbir din tayin edemedi. arada:

- islamız

diyenler de çıktı ama;

- peygamberimiz kimdir?

deyince, onlar da pusulayı şaşırdılar. akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. hatta birisi;

- peygamberimiz enver paşadır!

dedi. içlerinden peygamberin adını duymuş olan birkaçına da;

- peygamber sağ mı ölü mü?

deyince iş gene çatallaştı. herkes aklına gelen cevabı veriyordu. bir kısmı sağ, bir kısmı ölüdür tarafı tuttu. fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu, yahut bir tarafın daha ağır bastığını görünce, diğer tarafın da kolayca o tarafa kaydığı görülüyordu.

peygamberimiz sağdır diyenlere;

- o halde peygamberimiz hangi şehirde oturur,

diye sordum. cevaplar tekrar karıştı. onu istanbul'da, şam'da, yahut mekke'de yaşatanlar oldu. hiçbir yer tayin edemeyenler daha çoktu.

peygamberimiz ölmüştür diyenlere de;

- peygamberimiz ne kadar zaman evvel ölmüştür?

denildiği zaman bu sefer onlar şaşırdılar. yüz sene önce, beş yüz sene önce, bin sene önce diye gelişigüzel cevaplar verenler oluyordu. fakat çoğu vakit tayin edemiyorlardı;

dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmeyince de din ilkelerini ve ibadetleri doğru dürüst bilen hiç kimse çıkmadı. ezan dinlemişlerdi. fakat ezan okumayı bilen yoktu. namaz kılan bir iki kişi çıktı. fakat onların da hiç biri, namaz surelerini yanlışsız okuyamadı. daha garibi, niçin namaz kıldıklarını bir türlü anlayamadılar. sonra;

- köyünde cami olanlar ayağa kalksın

dedim. gerçi köylerinde cami olan birkaç kişi kalktılar. fakat onlar da bayramlarda, cumalarda adet yerini bulsun diye camiye gitmişlerdi. köylerinde mektep olan bir tek kişi çıkmadı. bazı camili köylerde, cami odasında küçük çocuklara imam tarafından kur'an ezberlettirilmeye çalışıldığını görmüşlerdi. ama usulü dairesinde ve ayrı bir köy mektebi gören kimse yoktu.

ilk ders beni şaşırtmıştı. bu bölük, o zamanki milletin bir parçasıydı. hepsi de anadolu köylüleriydiler. biz anadolu köylüsünü dindar, mutaassıp bilirdik. halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler.

fakat asıl şaşkınlığım ikinci derste oldu. daha ilk sual cevaplarda anlaşıldı ki, bu askerler yalnız hangi dinden olduklarını değil, hangi milletten olduklarını da bilmiyorlardı.

- biz hangi milletteniz

deyince her kafadan bir ses çıktı:

- biz türk değil miyiz?

deyince de hemen

- estağfurullah!...

diye karşılık verdiler. türklüğü kabul etmiyorlardı. halbuki biz türk'tük. bu ordu türk ordusuydu. türklük için savaşıyorduk. asırlarca süren maceralardan sonra son sığınağımız ancak bu türklük olabilirdi.

fakat ne çare ki bu; biz türk değil miyiz?; diye sorunca; estağfurullah; diye cevap verenlerin görünüşe göre türk demek kızılbaş demekti. kızılbaşlığın ise ne olduğu bilinmiyordu. ama, onu her halde kötü bir şey sanıyorlardı. yahut belki de aslında kendileri kızılbaş oldukları halde böyle görünüyorlardı.

anadolu'da vaktiyle binlerce, on binlerce insan kızılbaş oldukları için öldürülmüşlerdi. gerçi bu öldürülenler hakiki saf türk aşiretler halkı, oğuz türkleri'ydiler. demek ki korku hala yaşıyordu.

dininde, milliyetinde birleşmiş olmayan bu bölük, dersler ilerledikçe görüldü ki, devletin şeklini, devletin adını, padişahın ismini, devletin merkezini, başkumandanını ve onun vekilini de bilmemektedir.

hele iş, vatan bahsine dönünce büsbütün karıştı. kısacası, vatanımızın neresi olduğunu bilen yoktu. yahut da bütün bilgiler, belirsiz, köksüz, şekilsiz ve yanlıştı.

edit: aleviliği, türklüğü ve diğer unsurları bilmeden tanımlamak kör-cehaletten başka birşey değildir.
türkiye de manevi açıdan oldukça fazla hırpalanan kesim. ayrıca yıllardır sürdürdükleri din dersinin seçmeli hale getirilmesi davalarında da sonuna kadar yanında olduğum insanlar. nasıl bir zihniyet herkesi aynı inanışa ait görüp ona göre eğitim verir anlamış değilim. alevi kardeşlerimi toplumda uğradıkları haksızlıklar karşısında sonuna kadar destekliyorum ve elimden geldiğince alevi olmayan kişilerin bazı şeyleri fark etmelerine yardımcı olmaya çalışıyorum.
islamla uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde islam şemsiyesi altına sığınmaya çalışan adama verilen isim. anadoluda kızılbaş olarak bilinirler. latincesini bilmiyorum.

devlet artık alevilere karışmamalıdır.
zorunlu din dersi kesinlikle kaldırılmadır.
alevilik resmi bir din olarak kabul edilip islamdan ayrıştırılmalıdır.

kendimizi kandırıp durmaktan da usanmalıyızdır.

bi de aleviler şu sevgi mevgi hoşgörü ayaklarını bırakıp kendi din kitaplarını filan yazmaya başlamalıdırlar.
islamla uzaktan yakından ilgisi olmayan kelimesi tam anlamıyla cahilliktir.böyle birşeyin denmesi için kreş bilgisine sahip olmak gerekir hergün porno izleyen çocuklar aleviliği bilmez tabii.
oku, öğren, yat, uyu: anadolu aleviliği'nin tarihsel arka planı / Mustafa Ekinci
kendini pek bir müslüman sanan malların bok attıklarını sandıkları insanlar.
taşaksız ateistlerin sığındıkları kale.

bkz: (#9826692) ve de (#9872772) gibi
kesinlikle kendi dini kitaplarını yazmalılar.
cahil müslümanlar yüzünden sevdikçe daha daha sevdiğim insanlar.
salak bir komşumuzun ablamın nişanlısına ''iyi çocuk ama alevi galiba'' demesinden sonra sayıp sövdüğümde annemin bana evde sayıp sövme ihtimalini takmamıştım bile. en azından içimde tutacağıma onun ablak suratına kustum. *
(bkz: sürekli siyasi dini konu açmak)
http://www.youtube.com/watch?v=V4AekRHuryY
sürekli dini,siyasi konu açmak.
eskiden varlıları reddedilen fırsat buldukca katledilen dönemimizde ise ''bir türkmen'' inancıdır denip sistem içine entegre edilmeye çalışılan her zaman için ise chp li kalantorların oy deposu olarak gördükleri topluluk...erenler ve hak yolunu bulmak dileği ile..
(bkz: unknown)
(bkz: artist)
vakti ile sünniler tarafından hor görülüp camilere alınmayan ve kendi ibadethanelerini;cem evlerini icat eden çok hoş bir müslüman kitledir
Herşeye rağmen, destekleyenlerin sayısının, karalayanların sayısından daha fazla olduğunun bilince olan kişidir..

Minnettarlığım Alevilerin değerini bilen ve onlara destek olanlaradır, eyvallah dostlar..
hoşgörü ve eşitlik üzerine bir kültürdür. iyi bişey yani.
ziyaret ettiğim köylerinde şu özellikleri rahatlıkla gözlenebilen, bizden olan insanlarımız:
- eşler birbirlerine karşı saygılı ve son derece sadıktır.
- kadınla erkeği birbirinden tamamen izole etme şeklinde yaklaşım olmamakla birlikte cinsellikle ilgili konular espri konusu olmaz, bu konularda son derece edepli bir yaklaşım hakimdir.
- hoşgörü ön plandadır.
- yeri gelince yapıcı mantıkta eleştirilmekle birlikte devlete saygı ve bağlılık esastır.
- her fırsatta hayır yapılmaya çalışılır (kurban kesip insanlara yedirmek, mezar ziyaretlerinde insanlara bir şeyler dağıtmak vs vs.).
- çocukların mümkün olan en son noktaya kadar eğitim almasına çalışılır. bunun için fedakarlık yapılır.