bugün

sevdiği entry'ler

ekşicileri neden sevmiyorsunuz

Herşeye bir kulp takmalarından, güzele iyi dememelerinden, tanımadığı insanların hakkında sırf kendi egosunu tatmin etmek için aşağılıyıcı entryler girmelerinden, kendi milletine devletine aynı bir düşman gibi saldırmalarından, ve bunlarıda düşünce özgürlüğü altında yapmakta perhiz görmeyen, içinde bol bol pkklı troll barındıran, Türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanına ve devlet kurumlarına gerçeği yansıtmayan algı çalışmaları ile saldırmaları ve bunuda düşünce özgürlüğü altında yapmalarından, bu memleketin insanına dinine düşman organizmaların buluştuğu bu ortam inşallah ümit ediyorum tamamen kapatılır ben böyle çirkef ahlaksız adamları bir arada görmedim hiç temelli kapanması yerinde bir karar olur, ve milli güvenlik sorunudur, bu site kapatılması ve üst düzey yöneticilerininde yargılanmasınında şart olduğu sitedir bu adamlar deprem zamanında bile, birlik beraberliğe en ihtiyaç duyduğumuz zamanda bile yok iç savaş başlaması, baraj yıkılması, askerin suriyelilerle çatışması, gibi yalan yanlış bilgilerle ülkeyi iç savaşa sürüklemeyi düşünüyorlardı, umarım hukuk sistemimiz bu arkadaşlara gereken cezayı verir.

kaliteli arabesk

ferdi tayfur şarkılarıdır

(bkz: yaktı beni)
(bkz: huzurum kalmadı)
(bkz: bana sor)
(bkz: geçen yıl)
(bkz: göster)
(bkz: kurtuldum)
(bkz: her saat başında)
(bkz: gurbetçiler)
(bkz: bir yabancı gibi)
(bkz: hatıran yeter)
(bkz: ağlamazsam uyuyamam)
(bkz: senin için)
(bkz: seni dilendim)
(bkz: derbeder)
(bkz: sen de mi leyla)
(bkz: günaha girme)
(bkz: zalim sevgilim)
(bkz: bir avuç gözyaşı)
(bkz: herkes öğrensin)
(bkz: sensin tesellim)
(bkz: gel)
(bkz: gönül oyunu)
(bkz: sen gittin)
(bkz: kadınım)
(bkz: evde yoktun)
(bkz: gelin mi oluyorsun)
ve daha bir sürü

müslüm gürses şarkıları

(bkz: esrarlı gözler)
(bkz: hepsi sana benziyor)
(bkz: yıllar utansın)
(bkz: kaç kadeh kırıldı)
(bkz: hangimiz sevmedik)
(bkz: bir avuç gözyaşı)
(bkz: biz babadan böyle gördük)
(bkz: aldanma çocuksu)
(bkz: konuşsana birtanem)
(bkz: bir kadın tanıdım)
(bkz: adını sen koy)
(bkz: topraktan bedene)
vs.
`
orhan gencebay` arabesk yapmıyorum dediği için onları koymuyorum yoksa onun müzikleri bambaşka tabi.

durup durup allah çok şükür ya rabbi diyen tip

teşekkür etmeyi bilen insandır.aynı zamanda nankör değildir.

dayak yiyen kadın görseniz napardınız

umrumda bile olmaz.

nerde maço, dengesiz tip varsa koşa koşa altlarına yatan onlar. allah bilir hoşuna bile gidiyordur..

whataboutism

Ülkenin iki büyük embesil grubunun savunma silahı olarak kullandıkları kavram. Kim mi onlar? Akp'liler ve chp'liler.

Akp'liye soruyoruz, arkadaş nedir bu belediyelerin hali, her tarafta yolsuzluk paçalarınızdan akıyor, bu ne hal? Akp'liden gelen yanıt şaşmaz: "ama zamanında chp de yaptı, onlar da heykel yapıyor hebele hübele vs. Vs."

Şimdi de chp'liye soralım, ne bu partinin hali kardeşim? Sezgin Tanrıkulu, canan Kaftancıoğlu gibi milli varlığa düşman tipler Atatürk'ün partisinde ne arıyor? Chp'li gamze akkuş'un pkk'lı cenazesinde ne işi var? chp'linin fix yanıtı: ''ama zamanında akp de çözüm süreci yaptı megri megri dedi vs. Vs.''

Bu iki sığır güruh hiçbir zaman dönüp kendisine bakmaz, kendini eleştirmez; ulan ben neden bu rezilliği savunuyorum diye düşünmez. Daima üste çıkmaya çalışır. Allah sabır versin bunların arasında kalıp akıl sağlığını korumaya çalışanlara.

kadınlara yapılan pozitif ayrımcılık

artık dur denilmesi gereklidir. bu olayda dibine kadar yaşamış biri olarak net söylüyorum boku çıkarılmıştır. bırakın eşimin evden uzaklaştırmalarını, eşimin samimi arkadaşı dahi benim için iş yerimden uzaklaştırma aldırdı. kadının şikayeti şu şekilde idi. siyah arabası var tabancası var. ben eşinin samimi arkadaşıyım. mahkemede şahitlik yapacağım. boşanma mahkemesi görülünceye kadar çalıştığım hastaneden uzaklaştırılması idi. pat diye aynı gün karar çıktı 3 hafta hiç bilmediğim bir hastanede çalıştım. itirazım kabul edildi ve sadece o kadının çalıştığı servise tek gitmemem şeklinde düzeltildi. yani yine uzaklaştırma aldım. yani istanbul sözleşmesinden çekilmek hiç bir şey ifade etmiyor. 6284 sayılı yasanın komple düzeltilmesi gereklidir. 20 aralık 2018 den beri bu kadınlarla uğraşmaktayım. tek başıma savaş veriyorum. ve kazanacağım. yaşadıklarımı anlattığım kısa videom. https://www.youtube.com/w...?v=MpDi3sV1LaU&t=122s

önder aponun götünü sikeyim

topunuzun amına koyim" şeklinde cümlesini devam ettiren yiğit türk komutanının lafıdır. aynen katılıyorum.
https://video.uludagsozlu...dular-neredesiniz-148326/

kadını yatakta mutlu etmenin yolları

Bugün feminist zihniyetin temel savunduğu şeylerden birisi,

Kadının erkek tarafından hem yatakta, hem maddi olarak, hemde ilgilenerek sürekli mutlu etmek zorunluluğudur.

Ayrıca erkek kadını sürekli koruyup kollamak zorunda olan, gerekirse onun için canını tehlikeye atıp, canını feda edecek değersiz bir canlıdır.

Kadının ise ERKEK karşısında hiçbir sorumluluğu yoktur.

FEMiNiST zihniyetin yarattığı bu algıya sonuna kadar karşı olmak en ahlaki ve insani görevdir.
Erkek kadının oyuncağı değildir.
Erkek kadını doyurmaya çalışacağına kadın erkeği doyursun

Bir insanı mutlu etmenin yolu onun doyumsuz beklentilerine esir olmak, köle olmak değildir.

melek mosso

buraya yazmam ne kadar doğru bilmiyorum ama bardağı da melek mosso taşırdı. severdim sesini. bundan sonra da dinlerim belki bazı şarkılarını.

ama bizim bu sanatçılarımız niye bu kadar cahil? ciddi soruyorum niye bu kadar cahil? bunların hepsi aynı fabrikada mı üretiliyor?

içi boş bir özgüven. içi boş bir siyasal bakış. sürekli popüler fikirlerin etkisine girme. yahu dünün ahmet kaya taşlayanları bugün evrenselci anti milliyetçi falan oldu.

abuk subuk filmleri, bir saniyesine katlanamayacağım dizileri çekip çekip birbirlerine övgüler eşliğinde ödüller veriyorlar.

bu ülkeyi sanatla ileri taşıdıklarını falan düşünüyorlar. öyle sanatçılar var ki adamın hayatı boyunca oynadığı bir tane düzgün film yok ama konuşurken dinlesen sanatla dünyayı değiştiren dahi yönetmen sanırsın.

hatta bazılarında hafif düzeyde zeka geriliği olduğunu düşünüyorum. entellerin cahil olarak tanımladığı kısmen halka dönük popülist sanatçılar bile bence melek mosso kafasındakileriden daha bilgili. en azından hayat bilgileri yüksek.

türkiye'de ortalama bir sanatçıyı alın, aynı masada sohbet ederken gerilirsiniz veya sıkılırsınız. çünkü cahilce yorumlar yapmakla kalmaz sizi de küçümser. hele bir de tiyatrocuysa ortamı domine eder. konuşmanıza bile izin vermez.

bir bakmışsınız aşırı özgürlükçü olmuş, bir bakmışsınız aşırı ahlakçı olmuş. ne diyeceğinizi, kibarlık olsun diye nasıl huyuna gideceğinizi şaşırırsınız. sonunda da sanatınızı çok seviyorum, falan gibi şeyler saçmalayıp kaçarsınız.

feminizm süper ama genel evler kapanmasıncılık, çevrecilik ama elektrik hiç bitmesincilik sanayi üretimi çok önemlicilik, lgbt, anti-osmanlıcılık, kürtçülük, anti-arapçılık, ulusalcılık ama iskandinavsa bizim ulustan iyidircilik, atatürkçülük ama anti-devletçilik hatta anti-milliyetçilik, özgürlük ama üsttekileri savunanlara özgürlükçülük, laiklik ama hadi hristiyansa neyse de islam yok olsunculuk, alevicilik ama ateist alevicilik (beyniniz yandı mı), sosyalizmcilik ama fakirler ölsüncülük, hayvanseverlik ama sadece sokak hayvanı severlik...

bu böyle gider. hepsini toplayın, karşınıza türkiye sanat camiası çıkar.

bugün neye üzüldün

ezikliğime, işe yaramazlığıma, tipsizliğime, beceriksizliğime, beyinsizliğime, hala hayatta olduğuma.

adolf hitler vs josef stalin

0:00 4:20

en yakın arkadaşın evlenmesi

nikah salonundaydık. şahidiydim o'nun. birinin nikah şahidi olmanın ne kadar büyük bir onur olduğunun farkındaydım. kız tarafının şahidi ise, gelinin dedesiydi. gergin, aynı zamanda da mutluydum. mutluluğum, yıllarımızı beraber geçirdiğimiz arkadaşımın gözlerinin içinin gülmesiyle ilgiliydi sanırım. beraber kız tavlamaya çıkıp, zaferle ayrılmamızın sonrasında bile bu kadar saadet dolu olduğunu görmemiştim hiç. bu, sevdiceğiyle tanışana kadardı tabii ki. onunla olduktan sonra gözü başka hiç kimseyi görmemişti.

memur, malum soruyu sorduğunda 'haaaeveeett' şeklinde esprili bir cevap verdi arkadaşım. yıllarca bu komikliği yapanlarla dalga geçmiştim. ama o an güldüm. neden bilmiyorum. çok şirin gelmişti bana. gelin de evet dedi. birden titreme geldi vücuduma. üşüyordum. o'nu kaybetmek üzereydim.

sıra yaşlı amcayla bendeydi. önce yutkundum sonra da şahitlik ettiğimi belirttim. amca ise yaşının da verdiği avantajla yıllardır o binada şahitlik ediyormuşçasına gayet profesyonelce yaklaştı olaya. kahramanlarımız, imzalarını atarken gözlerimin dolduğunu fark ettim. gözyaşımın akmaması için gözlerimi kapatmamam gerekiyordu. fiziksel olarak mümkün olmadığından, daha fazla direnemedim ve yanaklarımdan bir çift damla süzülüverdi. neyse ki kimse anlamamıştı. herkes salonu terk ederken, o karambolde tuvalete gidip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. kafamı kaldırdığımda temizlikçi karşımdaydı. muhtemelen kabız olduğum için sıçamadığımdan ağladığımı sandı.

ilk üç paragraf romantik yazarlarımız için yazıldı. entrynin bundan sonraki kısmına isterlerse devam etmeyebilirler. olay böyle gelişmedi çünkü.

pezevenk arkadaşım nikah şahidi olarak saçma sapan bi adam belirledi. ulan onca yaşanmışlıklardan sonra yapılır mı bu be. söyledim zaten. vurdum yüzüne. yıllarca yediğin içtiğin ayrı gitmesin. play stationda sırt sırta verip rakiplerini dize getir. tam otururken sandalyeyi altımdan çek. sonra git şahit olarak amcanın dayısının kızının torunu mudur nedir onu belirle. ayıp ulan. nerdeyse takacağım bileziği saklayıp, onun yerine 50 lira ittirecektim çaktırmadan. aşırı sinirlendim.

o değil de şimdi ben bu aktiviteleri kimle yapıcam. hemen hemen tüm arkadaşlarım da evlendi zaten. allah korusun bende mi evleneyim yani? onu mu istiyorsunuz? hangi kız benimle pes2009 oynar ki? hangisi saldalyeyi altımdan çeker ki he?

ya bazen şu ibne arkadaşlara çok özeniyorum. pardon eş cinsellere. cinsel hayat açısından söylemiyorum. aman yanlış anlaşılmasın. evlerden ırak, orası ayrı. adamlar rahat ama be. sonuçta öyle ya da böyle tarafların ikisi de erkek. oyununu oyna, kendi aranda küfürlü konuş, ensesine şaplat falan. çiftlerin bunları yapabilmesi çok hoş bence. ah şu birbirlerine kayma olayları olmasaydı işte.

neyse artık. her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. aynı zamanda gülü seven dikenine katlanır. biz aşk-ı memnu'yu izlicez, onlar da birbirlerini şey yapıcaklar. saygı duyuyorum. zor ama ya. hayat çok zor.

sevgisizlik

içimizdeki tarifi mümkün olamayan o boşluğun adıydı sevgisizlik.

Tarifi mümkün olamayan bir boşluktu bu. Kaynağıysa sevgisizlikti. Herkese göre yeterliydi sahip oldukların. Hatta eksiklerinden ziyade fazlan vardı. Her şeye sahip gibi görünüp hiçbir şeye sahip olamamaktı bu. Kimse içindeki fırtınaları kopartan o boşluğu göremiyordu. Kimse ellerini uzatıp seni, hala düşmekte olduğun o kapkaranlık, uçsuz bucaksız kuyudan çekip çıkarmıyordu ya da çıkarmaya çalışmıyordu. Çünkü insanlar bencillerdi. Ve senin öyle bir kuyuda düşmekte olduğunun bile farkında değillerdi. Sevgilerinin sana yetememesinin yegane sebebiydi, seni anlayamamaları. Sen anlaşılmaz biriydin, zaten onlarda anlamaya çalışmayan bireylerdi. Gün geçtikçe hayatı daha da çok kendi içinde yaşamana neden olan şeyde buydu, kimse seni anlamaya çalışmıyordu. Hayata olan güvensizliğinden geleceğin hayalini bile kuramıyordun. Çünkü senin için gelecek diye bir şey yoktu. Senin için hayat geçmiş ve şuandan ibaretti. Senin hayatında bir tek kaybettiklerinin önemi vardı, o kimsenin göremediği kaybettiklerinin. Sana göre nefes alman dahi diğer önemsiz her şeye dahildi. Hayat senin için kendi kendine yetebilme savaşı içinde kaybolup giderken, her geçen gün bir parça daha ölümü tadarak ölememekti belkide. içinde kocaman yer edinen sevilmeme hissini derinlerde hissedip sesini çıkaramamak, hep eksik kalmaktı.

sevgisizlik

sahte sevgilerle oluşan ruhsal boşluk...

adeta bir kanser gibi insan vücudunu yavaşça tahrip etmeye başlar. önce kalpte oluşan yalnızlık, huzursuzluk, mutsuzluk, korku, öfke, stres, depresyon, bencillik ve kıskançlık gibi olumsuz hislerle kendini gösterir. ardından hergün sokaklarda bir çok insanın yüzünde gördüğümüz donukluk, boşluk ve hüzün ifadeleriyle ortaya çıkar... bir sarmaşık gibi büyür her geçen gün, ayaklarından başlayarak sarar vücudumuzu. hareketsizleştirir, hissisleştirir, nefret duygularını körükler içimizdeki, etrafımızdaki her bir şeyden şüphe duymamızı sağlar.

sevgisizliğin acısıyla insanların bedenlerinde oluşan çürüme hızı da mucizevi olarak süratle artar. cildin temiz ve genç yapısını kaybederek sertleşmesi, kırışması, hastalık derecesinde bozulması ve renksizleşmesi, saçların dökülmesi ve matlaşması, beden yapısının şekilsizleşmeye başlaması ve güzel görünümünü yitirip sağlıksız bir hal alması, dişlerin ve tırnakların parlaklığını kaybetmeye başlaması, hareketlerin ve tavırların robotlaşması, güçsüz, bıkkın, şevksiz ve halsiz bir görünüm, stresli, mutsuz, üzgün, kızgın, küskün, kıskanç, ters, merhametten ve güzel ahlaktan yoksun tavırlar oluşmasıyla kendini belli eder...

tedavisi çirkin kurbağayı öpmektir, seni hesapsızca seven, karşılığında hiçbir şey istemeyen o çirkin kurbağayı öpmek, sevimsizi sevmektir... bu donuk ruh halinden uzaklaşmak için o mu? bu mu? şu mu? diye daldan dala uçmak, her çiçekten bal almak, kendini duygusuzluklar içindeki girdaba bırakmak değildir... elimizdeyken sevginin kıymetini bilmediğimizden, yanımızdayken sevginin farkında olmadığımızdan, şımarıklığımızdan, aymazlığımızdan, kibrimizden elimizin tersiyle ittiklerimizden... bazen de hep kendimizden ödün vermekle kendimizin oluşturduğudur. öyle fedakarlıklar yaparız ki, öyle yapılmayacak şeyler yaparız ki artık kendimize geldiğimizde biz olmadığımızı anlarız... kendinden çok uzak bir yerde bulursun kendini, sürekli verip hiçbir şey almamaktan...

zehirli bir sarmaşıktır, kendi ellerimizle diktiğimizdir ve artık büyüyüp etrafımızı sarmasına mani olamadığımız...

sevgisizlik

hatalara sürükleyen yoksunluktur. el uzattığınız her şeyin yeni bir sevgisizlik olduğunu anlasanız da yenisi aranır. "belki" denir. çocukluktan gelen sevgisizlikse eğer hatalar çok daha büyük olur. kendiniz büyüdükçe hatalar da büyür. sevgi açlığı ileri boyuta ulaşmıştır çünkü. ruhunuz hala çocuktur. çocuk ruhundan daha çocuk.

umudunu kaybetmek

sessizligin ötesinde 3. boyut seslerin duyulmaması sendromudur. ne bir iz vardır nede bir emare. sarhoş olmaya başladıktan sonra 5-10 dakka sonra duyulacak o muhteşem haz bile zamanla kendini umutsuzluga sıradanlıga verir. votkanı yudumlerken girdigin bu entry üzerine daha düzgün cümleler kurmaya çalışırsın.
işsiz kalmaktır çogu zaman, dogru sevgiliyi bulamamaktır yada ailevi sorunların sen hayatta oldugu sürece var olacagını bilmektir. umudu kaybetmektir budur dostlar, anne ile babanın ayrılmasıdır, 4 sene üniversitede şehir dışında okurken beyninin yüzde 50 sinin evde kalmasıyla geri kalan yüzde 50 si ile ders çalışma ihtiyacıdır. hergün beş karış suratla eve gelen bir babanın neden böyle yaptıgına bir anlam veremeyip akşam saatlerini beklememektir, hastalıktan kurtulamayan bir anne için tıp okumaktır, bitirince doktor olcam annemin bütün saglık sorunlarına çözüm bulacagım düşüncesi ile tıp fakultesine girmektir. içki içmedigi halde umutsuzluga kapılıp sarhoş olmak ve üstüne sarhoşken entry girmektir.
sevgilinin yukarıdaki sorunları dinleme gibi bir çabası olmadıgı için ona derdini anlatamamak ve her geçen gün daha kötüye giden bir ilişkiye son vermektir. arkadasları arasında "aaaa iysr mi hani depressif çocuk" gibi cümleler kurulmasına göz yummak "ulen neyimi görüdünüz, sizin gibi süper bir haytımız yok" deme çabası içersine girmektir.

çevik kuvvete alternatif isim önerileri

la havle vela kuvvet.

çevik kuvvetin ismi neden değişiyor amk?