bugün

entry'ler (335)

sözlük yazarlarının itirafları

okulda daha 1. veya 2. sınıf olmasına rağmen bütün sosyal ağ hesaplarını "doktor falan filan" diye açanlara inanılmaz sinir oluyorum. yapmayın kardeşim. yapmayın.

en yakındaki kitabın yazarı

(bkz: george orwell)

babanın garip huyları

kendi babamın da fazlaca sahip olduğu huylardır.

olay şudur ki sevgili babam yürümeyi, hareket etmeyi pek sevmemektedir. lys'ye hazırlandığım zamanlarda ders çalışırken içeriden telaşlı bir şekilde beni çağırınca koşarak salona giderim ve sevgili babam kumandayı vermemi rica eder.
karşılaştığım manzara da şudur: canım babam kanepeye uzanmıştır ve bahsi geçen kumanda 50 cm bile uzağında olmayan sehpanın üstündedir.

oraya kadar gelmişken kumanda verilir, yanağından öpülür.

ah baba, ah.

en iyi kadın vokaller

(bkz: lzzy hale)

öğrencisi olunabilecek en iyi üniversite

(bkz: abant izzet baysal üniversitesi)
değildir.

sözlük yazarlarının itirafları

hasmet ibiktaroglu olmasa halimi hatrımı soran yok sözlük.

sözlük yazarlarının itirafları

her beyaz önlük giydiğimde, mp3 çaları kulağıma takıp massive attack - teardrop'u dinleyerek fakültenin koridorlarında geziyorum sözlük. birazdan gregory house çıkıp "get an mri!" diyecekmiş gibi geliyor, heyecan yapıyorum.

abant izzet baysal üniversitesi

yatay geçiş yapıp kurtulma amacında olduğum 2 haftalık okulum. yaşadığın şehirde üniversite falan okunmaz arkadaş.

edit: genç aibülüler rahatsız.

edit2: evet, yarın ilk senem büyük ihtimalle bitecek.
burası öyle bir okuldur ki bahar festivali yapmaz, 1 hafta envai çeşit etkinlikle necip fazıl'ı anar.
burası öyle bir okuldur ki çarşıdan okula gelmek 1,25tl, tıp fakültesinden kampüse çıkmak 1tl'dir.
gittiğim bölümden zerre kadar pişman olmamakla beraber keşke bir sene bekleseydim diyorum hala.

edit3: yatay geçiş yapabileceğim halde yapamıyorum babam sağolsun.

edit4: okulun akademik ve fiziksel anlamda tonlarca eksiği olmasına rağmen otobüs durağına takan öğrencileri olan üniversite. üniversitem. öğrencisine ingilizce transkript vermekten acizdir, hatta böyle bir talebi olan öğrenciye uzaydan gelmiş muamelesi çeken bir öğrenci işlerine sahiptir.
bir de son olarak, öğrenci toplulukları değil de öğrenci topluluklarının "şakirt alternative universe" versiyonları daha çok rağbet görmektedir. bir etkinlik yapmak için didinirsiniz, uğraşırsınız; ama o malum topluluklardan birindeyseniz bütün kapılar önünüze açılır. görünen köy kılavuz istemez tabi ama yine de insan sinirleniyor.
bitse de gitsek desem de uzun yıllar var önümde. ister istemez sevmeye çalıştığımdır.

2013 emmy ödülleri

favorilerim jim parsons ve jeff daniels'ın ödül kazandığı törendir.
jeff daniels'ın ödülüne itirazlar var bu konuda bir iki kelam etmek istiyorum.
öncelikle lütfen bi'açın the newsroom'un ilk bölümünü (we just decided to) izleyin. jeff reyiz burada tek kelimeyle döktürmektedir, canlandırdığı will mcavoy karakterinin geçmişle olan sorunlarını, olmak istediği kişiyle aslında olduğu kişi arasındaki çelişkileri müthiş yansıtmaktadır. bryan cranston'ı çok severim, kevin spacey'in adı yeter; ama şu bir gerçek ki jeff daniels'ın aday olduğu bölüm efsane bir bölümdü. hele de "why america is the greatest country" sahnesi.
onun dışında veep'e giden ödüller haricinde beklemediğim çok şey yoktu, en iyi dramanın breaking bad'e gideceğinin belli olduğu gibi en iyi komedinin de modern family'e tapulu olduğu bir gerçek. gönlüm, kalbim, ruhumla the big bang theory'i desteklesem de altın sezonları 1-2-3-4'te ödül alamadıktan sonra düşen bir çizgi izledikleri şimdiki sezonlarında almaları pek mümkün değil bence, çok daha başarılı giden diziler varken almasınlar da bence.

neil patrick harris'in sunumunu da genel olarak beğendim, ama koreografların hazırlandığı dans gösterisi gecenin doruk noktasıydı kesinlikle.

not: jim parsons'un maviş gözlerinden öper, yanaklarını sıkarım. ama 3. ödülde de ağlanmaz be hacı.
not2: professor proton, hüloğğğğ.

gupse

sorulduğunda canımın içi olarak açıkladığım sevgili ismim. bir de gupse özay sanılarak twitter'da takip edilmem var, konuyla alakası yok.

jesse eisenberg

now you see me filminde tek kelimeyle seksi olmuş insan. ancak hazırcevap, sarkastik çocuk rolünden kurtulamamış sanırım. sanırım, çünkü birkaç saniyesini gördüm orada da laf sokuyordu yine. öyle yani.

the newsroom

şu aralar en heyecanla takip ettiğim dizidir.

--spoiler--

allah belanı versin jerry dantana.

leona reyiz ccc

--spoiler--

sözlük yazarlarının itirafları

yıllığımı okudum bunalımdayım.

üniversite öğrencilerine sorulan kıl sorular

artık benim de bizzat maruz kaldığım sorulardır.

+hangi bölüm oldu evladım?
-tıp fakültesi teyze.
+oooo maşallah maşallah. hangi üniversite?
-abant izzet baysal üniversitesi.
+hıı olsun kızım o da üniversite.

(beş dakika sonra)
+kızım benim belim azıcık ağrıyor da...

not: daha başlamadım bile.

yazarların ezbere bildiği dini dualar

(bkz: dini olmayan dualar)

boğaziçi üniversitesi

gidip gitmemekte kararsız olduğum, 10. sınıftaki ziyaretimde insanları ve muhteşem ortamıyla ağzımı açık bırakan üniversitedir. moleküler biyoloji ve genetik bölümünde gönlüm vardır ancak tıp fakülteleri kafamı karıştırmaktadır. allah yardımcım olsundur.

tercihlerden sonra gelen edit: yazmadığım ama daima beğeniyle bakacağım üniversitedir. candır can.

gelecekteki sevgiliye mektup

Sevgili sevgili,
Facebook'ta her "bıdı bıdı ile dıdı dıdının ilişkisi var" yazısını gördüğümde küfür etmekten bıktım. eşek kadar oldum oyuncak ayıma sarılıp ağlamaktan bıktım. aşk filmi izlerken midemin bulanmasından, abidik gubidik şarkılara ağlamaktan bıktım. platonik olmaktan bıktım. ben insan değil miyim? ezik miyim ben? gelsene la.

htc one x

adından kazanan üründür.

(bkz: three days grace)

(bkz: one x)

chi cheng

bugün ölüm haberiyle üzmüş sanatçıdır. deftones onsuz aynı değildi, bir daha olamayacak da.

hayallerin peşinde

e2'nin son işkencesi.