bugün
- selçuk bayraktar'dan beyaz eşya üreticisine tepki9
- dominik livakovic10
- akp nim aslında fena bir parti olmaması11
- true'nun yetkili olması9
- öldükten sonra unutulmak10
- cilt bakımı yapan erkekler9
- 28 eylül 2023 fenerbahçe başakşehir maçı16
- para bok huzur yok16
- recep tayyip erdoğan17
- l l l16
- gelmiş geçmiş en güzel dizi müziği14
- ak partililer olmasa ülke elden gitmişti21
- yazarların ruh halini anlatan görsel13
- mesaj bekleyen yazarlar veritabanı13
- düşün ki o bunu okuyor9
- ganire paşayeva13
- kitap alıntıları9
- yazarların olmak istediği süper kahramanlar19
- iphone 15 pro max13
- kendi kendine verilen sözler14
- kadınınıza kalem etek diker misiniz13
- durduramazsınız ak parti geliyor9
- sözlüğe yön veren bayan sayısındaki azalma11
- herkesin sevmeyip sizin sevdiğiniz şeyler8
- istanbul10
- üstad kadir mısıroğlu16
- dinin akıldışı bir durum olması17
- avrupalıların çok zengin olması9
- ilk sevgilinizin adı14
- bana aşık olan var mı13
- tek kelime ile yaşadığın yeri anlat17
- porselen bardakta kolanın gazı neden kaçar10
- bacak uzatma egzersizleri11
- üstteki yazarla evlenir miydin8
- true'dan ayrılmak11
- sinan oğan12
- türk düşmanı yazarlar14
- ups boobs'un götündeki 3 çıban8
- israil8
- her sey ups boobss icin9
- bir kızdan kibarca nasıl domalmş fotoğrafı istenir8
- true'nun nickaltını sol kısma kapattırması8
- sünnet olmanın saçmalığı11
- islamın nuru tamamlanacak8
- pirinç pilavı kelliğe yol açıyor9
- tüm dünyanın türk düşmanı olması9
- yazacağım kitaba isim önerileri9
- elysium0110
- saraca silsüpüroğlu17
- dinsiz kitapsiz kafir özele gel21
bu gibi kitapların asıl vurgulanması gereken yönü, genellikle asıl konuşulmayan yönü olmaktadır. evet, bu bir "yeraltı edebiyatı" değildir; "şuuraltı" edebiyatıdır ve "şuuraltı"nı pskologlardan önce dostoyevski'nin bulması ve onu "yeraltı" diye benzetmeli olarak anlatmasıdır. tek kelimeyle, dostoyevski'nin dehasını konuşturduğu eseridir.
suç ve ceza, "vicdan"ı, yeraltından notlar" ise, şuuraltı dünyasını, yani o ilkel benliği, freud'un sonradan id adını vereceği karanlık dünyayı anlatır.
bu kitaba nietzsche'nin bayılmasından daha önemli olan şudur: freud'a hiçbir şey, bu kitap kadar ilham vermiş olamaz.
suç ve ceza, "vicdan"ı, yeraltından notlar" ise, şuuraltı dünyasını, yani o ilkel benliği, freud'un sonradan id adını vereceği karanlık dünyayı anlatır.
bu kitaba nietzsche'nin bayılmasından daha önemli olan şudur: freud'a hiçbir şey, bu kitap kadar ilham vermiş olamaz.
zeki demirkubuz un yıllardır içinde kalan, şimdilerde film uyarlamasını yapmak üzere işe koyulduğu dostoyevski romanı.çekimleri ankara tunalı otel de devam ediyor.Engin Günaydın, Sırrı Süreyya Önder, Nihal Yalçın, Sarp Apak gibi isimler rol alacakmış.
ilk olarak 1846'da -vreme-(zaman) dergisinin 1,2 ve 4. ciltlerinde yayınlanmış dostoyevski hikayesi.
"gerek notlar yazarının, gerek -notların- tamamen hayal mahsulü olduğu şüphesizdir. Bununla beraber çevremiz insanları üzerinde biraz düşünülürse, bu notların yazarı gibi şahısların aramızda bullunmasının yalnız mümkün değil, muhakkak olduğu anlaşılır. ben okuyuculara pek yakın bir zamanın çoğunluk içinde göze çarğan tiplerinden birini tanıtmak istedim. bu, henüz hayatta olan neslin tiplerinden biridir. -yeraltı- adı verilen parçada bu şahıs kendisini fikirlerini tanıtırken muhitimizde yer alışını, bunun neden kaçınılmaz olduğunu açıklamak ister gibidir. Eserin ikinci kısmı bu şahsın hayatına ait bazı olayları anlatan hakiki -notlar-dır." dostoyevski
ağır buhrana yol açan, yer yer gülümseten, liza hamlesiyle iç acıtan akıcı bir eser. zverkov'u tokatlama isteği kahkahalara sebep olmuştur.
"gerek notlar yazarının, gerek -notların- tamamen hayal mahsulü olduğu şüphesizdir. Bununla beraber çevremiz insanları üzerinde biraz düşünülürse, bu notların yazarı gibi şahısların aramızda bullunmasının yalnız mümkün değil, muhakkak olduğu anlaşılır. ben okuyuculara pek yakın bir zamanın çoğunluk içinde göze çarğan tiplerinden birini tanıtmak istedim. bu, henüz hayatta olan neslin tiplerinden biridir. -yeraltı- adı verilen parçada bu şahıs kendisini fikirlerini tanıtırken muhitimizde yer alışını, bunun neden kaçınılmaz olduğunu açıklamak ister gibidir. Eserin ikinci kısmı bu şahsın hayatına ait bazı olayları anlatan hakiki -notlar-dır." dostoyevski
ağır buhrana yol açan, yer yer gülümseten, liza hamlesiyle iç acıtan akıcı bir eser. zverkov'u tokatlama isteği kahkahalara sebep olmuştur.
zeki demirkubuz'un yeni filmi için esinlendiği dostoyevski romanı.
filmin başrol oyuncusu engin günaydın.
filmin başrol oyuncusu engin günaydın.
sırrı süreyya önder: '' dostoyevski'nin insanın iç çekirdekteki fırtınalı halleri, beyaz perde de ölümsüzleşmekte.
ve zeki demirkubuz bu filminde hiçbir ustaya benzemeyecek kadar yerli, her insanın anlayabileceği kadar evrensel,
tartışılmayacak kadar hakiki yönetti.''
ve zeki demirkubuz bu filminde hiçbir ustaya benzemeyecek kadar yerli, her insanın anlayabileceği kadar evrensel,
tartışılmayacak kadar hakiki yönetti.''
nietzsche'nin neden vahiy olarak gördüğü, şu notlardan sonra daha iyi anlaşılan ve soğuk su etkisi yaratan aşmış kitap.
--spoiler--
- insanlarla kucaklaşma isteğini yerine getirebilmek için hiç olmazsa etiyle kemiğiyle bir insan gereklidir.
- insan önce kendisi yaşamayı öğrenmeli, sonra başkalarını kınamaya kalkışmalı.
- sevginin, sevilen kişinin kendi isteğiyle kendisini tutsak etmesi olduğuna inanıyorum.
- kolay kazanılmış bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten bir acı mı? hangisi daha iyidir?
- aslında biz ölü doğmuş kişileriz. aslında çoktandır canlı olmayan babalardan çoğalıyoruz ve bu durum giderek hoşumuza da gidiyor. bir kolayını buluversek, neredeyse doğrudan doğruya düşüncelerden doğmayı sağlayacağız.
--spoiler--
--spoiler--
- insanlarla kucaklaşma isteğini yerine getirebilmek için hiç olmazsa etiyle kemiğiyle bir insan gereklidir.
- insan önce kendisi yaşamayı öğrenmeli, sonra başkalarını kınamaya kalkışmalı.
- sevginin, sevilen kişinin kendi isteğiyle kendisini tutsak etmesi olduğuna inanıyorum.
- kolay kazanılmış bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten bir acı mı? hangisi daha iyidir?
- aslında biz ölü doğmuş kişileriz. aslında çoktandır canlı olmayan babalardan çoğalıyoruz ve bu durum giderek hoşumuza da gidiyor. bir kolayını buluversek, neredeyse doğrudan doğruya düşüncelerden doğmayı sağlayacağız.
--spoiler--
"hasta bir adamım ben..."
"kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten acı mı daha iyi?"
"tanrım! gittikçe daha çok anlıyor ve anladıkça daha çok acı çekiyorum!"
"kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten acı mı daha iyi?"
"tanrım! gittikçe daha çok anlıyor ve anladıkça daha çok acı çekiyorum!"
"hayallerde aşkı en güzel şekilde yaşamak bana yeter, gerçek hayatta bir sevgilimin olması benim için bir lükstür. evet lükstür."
işte kitapta beni en iyi anlatan cümle. harikasın dosto baba.
işte kitapta beni en iyi anlatan cümle. harikasın dosto baba.
kısacık,az,öz,muazzam kitap.bin sayfada verilemeyen düşünceleri yüz sayfada veren kitap.
suç ve ceza'da ki raskolnikov'un kırklı yaşlarını anlatan kitap. ölmeden önce mutlaka okunması gereken kitaplar arasında zannımca başı çekmektedir. ayrıca zeki demirkumbuz bir dostoyevski hayranıdır. filmlerine baktığımızda bu ayrıntıyı gözden kaçırmayız. şimdi de zeki'nin bir film çalışması var. ''yeraltı'' diye. sırf zeki kazansın diye gidip izlenebilecek bir film olabilir.
1864 tarihli 'yeraltın notlar' türkçe adı ile yayınlanan dostoyevski eseridir. yazarın derin düşünce anlayışını ve edebi lezzetini bu eserde bulmak mümkündür.
dostoyevski'nin psikolojik yönü ağır basan bir kitabıdır. okunduğunda çoğu insanın kendisinden de bir şeyler bulabieceği sağlam bir kitaptır. özellikle kendisiyle çelişen ve sürekli kendini sorgulamayı becerebilen komplekssiz insanların, okuması tavsiye edilir.
yaşamın işleyişiyle ilgili sorunları ve soruları olan, hayata dahil olmakta zorlanan ve bunu yeterince istemeyen, hep seyirci olarak kalmayı yeğleyen fakat oyuna dahil olmanın nasıl bir şey olduğunu içten içe merak eden ve denemelerinde hüsranıyla birlikte yeraltına geri dönen bir karakterin kendisini çekinmeden, açık fikirlilikle anlattığı dostoyevski eseri.
--spoiler--
daracık dünyamda, insanlardan kopuk, manevi olarak çürümüş, yeraltında sahip olduğum kinimle baş başa nasıl boğuştuğumu anlatmak pek de hoş olmasa gerek. üstelik romanların bir kahramanı olur, bense bir kahramanın taşımaması gereken tüm özellikleritaşıyorum. bizim gibi insanları anlamanın en kolay yolu budur. bizler, yaşama yabancılaşmış, zorla yürüyen insanlar olduğumuzdan dolayı bu yazdıklarım etkili olacaktır. üstelik gerçek hayata öylesine yabancılaşmışız ki, adını bile duymak istemeyiz. bunda da o kadar ileri gideriz ki, gerçek hayatı ancak kitaplardan öğrenebileceğimize inanırız.
--spoiler--
--spoiler--
daracık dünyamda, insanlardan kopuk, manevi olarak çürümüş, yeraltında sahip olduğum kinimle baş başa nasıl boğuştuğumu anlatmak pek de hoş olmasa gerek. üstelik romanların bir kahramanı olur, bense bir kahramanın taşımaması gereken tüm özellikleritaşıyorum. bizim gibi insanları anlamanın en kolay yolu budur. bizler, yaşama yabancılaşmış, zorla yürüyen insanlar olduğumuzdan dolayı bu yazdıklarım etkili olacaktır. üstelik gerçek hayata öylesine yabancılaşmışız ki, adını bile duymak istemeyiz. bunda da o kadar ileri gideriz ki, gerçek hayatı ancak kitaplardan öğrenebileceğimize inanırız.
--spoiler--
Aşağılanmanın bile haz olduğunu ve insanın bundan zevk almasını anlatan bir kitap.
roman kahramanının bir adı yoktur. o bir anti kahramandır, kitap baştan sonra insanın dünya üzerindeki bunalımını ve olma çabasını işlemekte bu bakımdan kutsal sayılmaktadır edebi çevrelerde. aynı zamanda bu eser, dostoyevski'nin yazdığı tüm büyük eserlerinin anahtarıdır. anti kahraman'ın büyük bunalımı, ivan karamazov'un dünyayı yadsıyan nihilizmiyle son bulur.
--spoiler--
çünkü biz bağlantımızı kaybetmişiz. biz hepimiz sakatız, hem de her birimiz. bağlantılarımız o kadar kopuk ki gerçek hayata karşı tam bir tiksinti duyuyoruz. bu yüzden bunu bize hatırlatan insanlara kızıyoruz.
o kadar ileri gittik ki gerçek hayata bir yük olarak bakıyor ve kitaplarda bulduğumuz yaşamın daha iyi olduğuna inanıyoruz. peki neden bazen bir gürültü koparıyoruz? neden kendimizi aptal yerine koyuyoruz? ne istiyoruz? kendimizi tanımıyoruz biz. aslında bizim anlamsız dualarımız kabul edilecek olsa bu bizim için daha kötü olurdu. örneğin bize biraz daha özgürlük verin, ellerimizi çözün, evet... evet sizi temin ederim işte o anda tekrar kontrol altına alınmamız için yalvarmaya başlarız. bunun için bana kızdığınıza eminim. siz korkaklığınızı matah birşey sandınız ve bunda bir rahatlık buldunuz, kendinizi kandırdınız.
daha bir yaşamın ne olduğunu, nerede bulunacağını bile bilmiyoruz. kitapları da alın ve bizi rahat bırakın. şaşkınlıklar içinde kendimizi kaybedelim. neye sarılacağımızı, neye tutunacağımızı, neyi sevip neden nefret edeceğimizi, neye saygı duyacağımızı, neyi aşağılayacağımızı bilmeyelim. insan olmak, hem de kanlı canlı insan olmak bize zor geliyor. bundan utanıyoruz. bunu rezillik olarak görüyoruz.
vasat insanlar olmak için elimizden geleni yapıyoruz. biz ölü doğmuşuz. kuşaklardır kimseye babalık yapmamışız. gitgide daha da kötü oluyoruz. bundan tat alıyoruz. çok yakında fikirler bizi dünyaya getirecek. ama bu kadarı yeter! artık yeraltından başka birşey yazmak istemiyorum.
--spoiler--
çünkü biz bağlantımızı kaybetmişiz. biz hepimiz sakatız, hem de her birimiz. bağlantılarımız o kadar kopuk ki gerçek hayata karşı tam bir tiksinti duyuyoruz. bu yüzden bunu bize hatırlatan insanlara kızıyoruz.
o kadar ileri gittik ki gerçek hayata bir yük olarak bakıyor ve kitaplarda bulduğumuz yaşamın daha iyi olduğuna inanıyoruz. peki neden bazen bir gürültü koparıyoruz? neden kendimizi aptal yerine koyuyoruz? ne istiyoruz? kendimizi tanımıyoruz biz. aslında bizim anlamsız dualarımız kabul edilecek olsa bu bizim için daha kötü olurdu. örneğin bize biraz daha özgürlük verin, ellerimizi çözün, evet... evet sizi temin ederim işte o anda tekrar kontrol altına alınmamız için yalvarmaya başlarız. bunun için bana kızdığınıza eminim. siz korkaklığınızı matah birşey sandınız ve bunda bir rahatlık buldunuz, kendinizi kandırdınız.
daha bir yaşamın ne olduğunu, nerede bulunacağını bile bilmiyoruz. kitapları da alın ve bizi rahat bırakın. şaşkınlıklar içinde kendimizi kaybedelim. neye sarılacağımızı, neye tutunacağımızı, neyi sevip neden nefret edeceğimizi, neye saygı duyacağımızı, neyi aşağılayacağımızı bilmeyelim. insan olmak, hem de kanlı canlı insan olmak bize zor geliyor. bundan utanıyoruz. bunu rezillik olarak görüyoruz.
vasat insanlar olmak için elimizden geleni yapıyoruz. biz ölü doğmuşuz. kuşaklardır kimseye babalık yapmamışız. gitgide daha da kötü oluyoruz. bundan tat alıyoruz. çok yakında fikirler bizi dünyaya getirecek. ama bu kadarı yeter! artık yeraltından başka birşey yazmak istemiyorum.
--spoiler--
dostoyevski'yi en iyi tanıtan kitap.
bir bu bir de albert camus'nün yabancı'sı kısa ve özlük olarak benim için bir tane olan kitaplardandır. ama kamü'nün yabancı isimli kitabına ayılıp bayılırım bunu çok severim o ayrı. kısaca okuyun, okutun, anlayın, anlatın.
sayfası az olduğundan mıdır nedir, en çok okunan dostoyevski kitaplarından biridir. halbuki ecinniler bu kitaptan daha iyiydi bence.
--spoiler--
Peki, ne diye bazen içimiz içimize sığmaz olur, tersleşir, türlü tutkulara saplanırız? Kendimiz de bilmeyiz bunun nedenini. Eğer bu saçma sapan tutkularımız, isteklerimiz yerine getirilirse, bundan en çok zarar görecek olan gene biz oluruz. Örneğin, bir deneme olsun diye, içinizden birine daha çok serbestlik tanıyın; ellerindeki bağı çözüp yaşama alanını genişletin, kimseye bir bağlılığı kalmasın. işte o zaman bakın, göreceksiniz ki bağlanmak isteyen gene kendisi olacaktır.
--spoiler--
daha ne denilebilir ki.
Peki, ne diye bazen içimiz içimize sığmaz olur, tersleşir, türlü tutkulara saplanırız? Kendimiz de bilmeyiz bunun nedenini. Eğer bu saçma sapan tutkularımız, isteklerimiz yerine getirilirse, bundan en çok zarar görecek olan gene biz oluruz. Örneğin, bir deneme olsun diye, içinizden birine daha çok serbestlik tanıyın; ellerindeki bağı çözüp yaşama alanını genişletin, kimseye bir bağlılığı kalmasın. işte o zaman bakın, göreceksiniz ki bağlanmak isteyen gene kendisi olacaktır.
--spoiler--
daha ne denilebilir ki.
zamanında istanbul devlet tiyatrosunun ankara turnesi sırasında izlediğim dostoyevski yapıtıdır. oyunu izlemeden önce kitaplığımı şöyle bir karıştırıp kitabını bulmuştum ve oyundan öncede okumuştum, herzaman ki gibi kitap muhteşem olmasına rağmen oyunun sadece kitap sayfası gibi olan dekoru görülmeye değerdi. ama kitap gerçekten okunmalı ve rus edebiyatına bir kez daha hayran kalınmalı.
bu hikayede, haklı bir adamı, hasta bir adam olarak algılayanlar yüzünden; haklı adam kendisini hasta zannetmektedir. tersine işliyor burda herşey, dostoyevski, yıllar öncesinden sezmiş ve bu harika kitabı yazmıştır.
--spoiler--
"Hey yarabbi, şu tabiat kanunlarından, iki kere ikinin dört etmesinden bana ne? ya herhangi bir sebeple bu kanunlardan ve iki kere ikinin dört etmesinden hoşlanmıyorsam? şüphesiz böyle bir duvarın hakkından gelmeye gücüm yetmezse boşu boşuna yırtınacak değilim. ama karşımda bir taş duvar var diye büsbütün boyun eğmeye de razı olamam. Siz insanların çıkarlarının yalnızca doğal, olumlu konularla ilgili bulunduğunu,yani refahın insan çıkarlarıyla ilgili olduğunu niçin bu kadar kesinlikle düşünüyorsunuz?insan aklının çıkarlarla ilgili konularda aldandığı olmuyor mu hiç? Belki de insan yalnızca refahtan değil, acıdan da aynı ölçüde hoşlanıyor. Hatta acının mutluluk kadar yararlı olduğu bile düşünülebilir.insanın yeri geldiğinde acıyı, tutkuya varan derecede sevdiği bir gerçektir. Bunu anlamak için insanlık tarihine bakmaya gerek yok,yaşamın ne olduğunu bilen bir insansanız kendi kendinize sorun yeter. Benim kişisel düşünceme göre,yalnızca refahı sevmenin biraz ayıp yanı bile vardır. iyi mi kötü mü olduğunu bilmem ama bazen bir şeyleri kırıp dökmenin bile kendine özgü bir tadı olabiliyor. Bu açıdan,ben ne yalnız başına refahı, ne de yalnız başına acıyı yeğlerim. Ben kişisel kaprisimden,onu istediğim anda tatmin edebilme olanağımın olmasından yanayım. Komedilerde acının yerinin olmadığını biliyorum. Acı, camdan saraylara ise tümüyle yabancıdır. Acı, kuşku demektir, yadsıma demektir. içimizde kuşku uyandıran bir camdan sarayı düşünemeyiz bile. Bununla birlikte insan gerçek acıyı tatmak istediğinden, çevresinde bir kargaşa yaratmak, yok etmek, dağıtmak hevesinden asla kendisini uzaklaştıramaz. Bizim manevi varlığımızın biricik kaynağı acı değil mi?"
--spoiler--
zeki demirkubuz'un romandan uyarladığı filmi için verdiği röpörtaj :http://www.hayalperdesi.n...laklik-vaat-ediyorum.aspx
(#15240589)
--spoiler--
"Hey yarabbi, şu tabiat kanunlarından, iki kere ikinin dört etmesinden bana ne? ya herhangi bir sebeple bu kanunlardan ve iki kere ikinin dört etmesinden hoşlanmıyorsam? şüphesiz böyle bir duvarın hakkından gelmeye gücüm yetmezse boşu boşuna yırtınacak değilim. ama karşımda bir taş duvar var diye büsbütün boyun eğmeye de razı olamam. Siz insanların çıkarlarının yalnızca doğal, olumlu konularla ilgili bulunduğunu,yani refahın insan çıkarlarıyla ilgili olduğunu niçin bu kadar kesinlikle düşünüyorsunuz?insan aklının çıkarlarla ilgili konularda aldandığı olmuyor mu hiç? Belki de insan yalnızca refahtan değil, acıdan da aynı ölçüde hoşlanıyor. Hatta acının mutluluk kadar yararlı olduğu bile düşünülebilir.insanın yeri geldiğinde acıyı, tutkuya varan derecede sevdiği bir gerçektir. Bunu anlamak için insanlık tarihine bakmaya gerek yok,yaşamın ne olduğunu bilen bir insansanız kendi kendinize sorun yeter. Benim kişisel düşünceme göre,yalnızca refahı sevmenin biraz ayıp yanı bile vardır. iyi mi kötü mü olduğunu bilmem ama bazen bir şeyleri kırıp dökmenin bile kendine özgü bir tadı olabiliyor. Bu açıdan,ben ne yalnız başına refahı, ne de yalnız başına acıyı yeğlerim. Ben kişisel kaprisimden,onu istediğim anda tatmin edebilme olanağımın olmasından yanayım. Komedilerde acının yerinin olmadığını biliyorum. Acı, camdan saraylara ise tümüyle yabancıdır. Acı, kuşku demektir, yadsıma demektir. içimizde kuşku uyandıran bir camdan sarayı düşünemeyiz bile. Bununla birlikte insan gerçek acıyı tatmak istediğinden, çevresinde bir kargaşa yaratmak, yok etmek, dağıtmak hevesinden asla kendisini uzaklaştıramaz. Bizim manevi varlığımızın biricik kaynağı acı değil mi?"
--spoiler--
zeki demirkubuz'un romandan uyarladığı filmi için verdiği röpörtaj :http://www.hayalperdesi.n...laklik-vaat-ediyorum.aspx
(#15240589)
masanın dengesini düzenleyebilecek incelikte, beynimizin dengesini bozabilecek ağırlıkta dostoyevski düşünceli kitaptır.
yeraltı edebiyatının isminin çıkış noktası olan, dostoyevski ustanın eseridir.
okunduğu zaman üzerine bir şeyler okunmayıp şöyle bir düşünülmesi gereken kitaptir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar