Seyirci olarak küfürlü, sıçmalı osurmalı komedilere değil, gerçekten hakeden yapımlara gişe yaptırabildiğimiz zaman. Para kazanamayan adam neden sana film yapsın. Bırak Şahan Gökbakar, Şafak Sezer yapsın. Ne de olsa paranı onlara veriyorsun.
Izleyicinin zevkleri ile sinemacilarin ortak bir gelisme surecine girmesiyle gelisir. Yaptigi isik basina kaşe alan isikcilarin goruntu yonetmeni kafalarigi donemde asistanlik yapan, ustalarinin is yaparken asistanlar gormesin diue basina muşamba gecirdigi donemde asistanlik yapan insanlarin aham saham eserler vermesi zor. Sekteron gercekligi bu. Bir de yapim var. Guzel bir film cekmek icin milyon dolarlar harcayip sonra avicunu yalayan yapim. Onlar da haliyle recep ivedik tarzi ucuz maliyetli getirisi yuksek isler yapmak istiyor. Bir de bkm yapimlari var. Resmen piyasayi dusuruyor. Haksiz rekabet ortami yaratiyor. Her sinemayla anlasmasi var. Aylarca da gosterim de kalabiliyorlar ama bir sanat filmi iki hafta. Nadiren iki uc ay gisede tutunmaya calisiyor. Hep husran. Ayrica kaşeler dusuk. Calisma saatleri uzun. Yeterli donanim yok. Senaryo eksikligi var ki bu konuda sektor kan agliyor. Velhasil kelam insanin degismesi lazin once. Sonra piyasalar degisir. Insan da degismiyor. Estetik zevkleri turk milletinin cok dusuk. Kaliteli sinema severler ile sektordekiler ne demek istedigimi cok iyi anlamislardir. Gecmis olsun yesilcam, kansersin.
(bkz: mustang) tarzı filmlerle öz-eleştirimizi yapabilmekle mümkündür. bak fransa'da yaşayan türk kızı ilk filmiyle oscar'a aday oldu. ha klişe şeyler yok mu filmde var. türk toplumunun birçok yarasını aynı senaryoya tıkalamış ama en azından cesur bir film yapmış, batılının da ilgisini çekti tabii, belki de bu yüzden oscarı alacak...
bir süre film yapmamak başlangıç olarak iyi bir çözüm.

sonrasında ise bol bol avrupa sineması izlenmeli, incelenmeli.
gişe muhakkak önemli ama sadece gişe kaygısıyla film yapılırsa afedersin, götüm gibi sinema ortaya çıkar.
türk sinema izleyicisi geliştiği zaman gelişir.
Kendi öz kültürümüze ait olaylardan ve tarihimizden yola çıkarak kaliteli ve geym of bizans gibi bokunu çıkartmadan yapmaktır.
1- yapımcıların kendini geliştirmeleri
2- yönetmenlerinin yerinde saymamaları gerek. entelektüel diye geçinirler. (adamlar ışıktan anlamıyor daha)
3- senaristlerin hayalgücü eksikliği. (bkz: brainstorming)
4- para (yatırım)
torpilli ve yeteneksiz pop müzik yorumcuları, tiyatro ruhundan anlamayan ve tek numarası boyu ve seksiliği olan manken bozuntularını bu sektörden uzaklaştırıp yerine işin okulundan gelen sahne tozu yutmuş yeni ve eski nesil tiyatroculara daha çok önem verildiğinde, sürekli aşk ve sıradan komedi filmi çekmeyi bıraktığı zaman gelişir.
türk sinemasının kanseri olan ticaret sinemasından vazgeçilmesi lazım bu bir. ikincisi komedi - dram filmlerinin artık bokunun çıkması ve aynı tip senaryolar ve çekim tekniklerinden vazgeçilmesi lazım. sinemayı sanat olarak özümsemek ve buna göre filmler çekmek sinemanın gelişmesinin birinci şartıdır.

türk sinemasının içine saplandığı bir başka olgu da, yerel ve kültürel sinemacılık anlayışı. bunu biraz açacak olursak, türk sinema filmleri hep türk devleti ve türkiye halklarının özünü yansıtmaya çalışan daha düşük perspektif ve sinemacılık anlayışı ile içine kapanık bir yapı olarak türk sineması, sinemanın evrenselleşmesi konusunda hep sınıfta kalmıştır. bunun aşılması ve türk sinemasının küreselleşmesi lazım. sinema eğer bir sanat ise sanatta evrensel olmak zorundadır. bu bakış açısıyla film yapmak ve sinema sanatını daha geniş perspektifte değerlendirmek gerekir.

yaratıcı senaryolar , kaliteli çekim teknikleri ve türk sineması kavramının başındaki türk ibaresinin artık kaldırılması ve sinemanın evrenselleşmesi gerekir. yoksa hep aynı tip hikayeler ve aynı coğrafyaları barındıran filmlerden kurtulamayız.
Daha bilinçli, ucuzluklara izin vermeyen, sırf yakışıklı ya da güzel olduğu için oyuncuya prim vermeyen seyirci kitlesi oluşursa türk sineması gelişir.
1) roller mankenlere değil de oyunculara verildiği zaman
2) karakter odaklı komedi filmlerinden senaryo odaklı komedi filmlerine geçildiği zaman. (bkz: recep ivedik) (bkz: şevkat yerimdar)
3) türkiye'de sinema kültürünün tam oturmasıyla. böylece filmler daha çok izlenir ve yapımcılar filmlere harcama yapmaktan kaçınmazlar.
4) aşk filmlerindeki sıradanlıktan kurtulunduğu zaman.
5) kopyalamaktan ya da uyarlamaktan vazgeçildiği zaman. özgün sinemalar her zaman daha değerlidir.
6) bilinen tarihi hikayelerden çok (bkz: fetih 1453), az bilinen hikayelere önem verildiği zaman. böylece insanlar ne olduğunu daha fazla merak edecekler. (fetih 1453 yapılması gereken, güzel bir filmdi. ancak daha iyi de olabilirdi. yine de türk sinemasında bazı şeylerin öncüsü olabilir. yani umarım olur.)
7) teknik açıdan kendimizi geliştirdiğimiz zaman. (ne efektler gördüm zaten yoktular) (stv).
evet yukarıda arkadaşlar gayet güzel bir şekilde sunmuş önerilerini ve gayet mantıklılar teşekkür ediyorum. onları pekiştirecek olursam:
1. komedi filmi yapmayın demiyorum, yapın ve bu işten paranızı kazandıktan sonra lütfen bir daha komedi yapmayın tek seferlik olsun o.
2. oyuncu demek eşittir uzun boylu kaslı erkek veya 85 beden göğüslü miss turkey birincileri değildir, bunun bilincine varın.
3. sağlam senaryolar bu ülkede yazıldı, yine yazılır. bizim ülkede konudan bol ne var anasını satayım. bu işin ehilleri dahil olmalı sektöre.
4. ve son olarak bu işe gerçekten tutkusu olanlar, bedavaya oyunculuk yapabilecek, yönetmenlik yapabilecek insanlar tanıyorum.(ben de bunlardan biriyim.) bunların önü açılmalı ve maddi manevi destek olunmalıdır. zaten bu dünyanın en iyileri işini en çok seven ve becerebilen insanlar değil midir?
aynı cevap trafiğe de çözüm olur.
Son zamanlarda farkettiğim kadarıyla, çoğu yerli film yapımcısı "zaten izliyorlar, niye gelişmek için kasalım?" mantığıyla hareket ediyor.

Sadece filmler değil. Dizi ve müzik sektörü de. Tabi ki konumuz film sektörü.

Aynı şeyler taklit edilip duruluyor. Tabi buna halkımız da izin veriyor. Çünkü, bir filme giderken o filmi beğenmeye, ağlamaya ya da gülmeye odaklanıyor.

Bu sezon arkadaş ısrarı yüzünden iki defa yerli komedi filmine gittim. "Güzel filmdi ama!" diye tepki almak istemediğim için isimlerini yazmak istemiyorum.

Iki Filmde de zırnık komik bir şey olmamasına rağmen, kendini gülmeye programlamış seyirci, osuruğa, küfre, cinsel espriye, milletin kavga etmesine basıyor kahkahayı.

Türk sinema sektörünü geliştirmek ise türk halkına kalmış bir şey.

ilk olarak kendini filmden keyif almaya programlamamak, abi film güzel olmayabilir zorlama senaristin istediği seyirci olmaya. Kimseye aldırmadan Çatır çutur yap eleştirini. Her şeyi bok gibi gören stan marsh gibi olmak lazım bazen. Tabi ayarında.

ikincisi gitmeden önce filmi iyi bir araştırmak, gerçekten iyiyse git. "Aa şunun filmi, hadi gidelim!" Mantığıyla hareket edersen, "şu" tabiki çaba göstermez. Adı yetiyor zaten.

Yerli filmler hakettiği muameleyi, reytingi gördüğünde, iyi filmler aradan sıyrılacak, yerinde sayanlar bu rekabet ortamında telaş içinde kendisini geliştirecek.

Çözümü özetlemek gerekirse, ey seyirci titre ve kendine gel!
Porno sektörüne girilmesiyle. Bakınız 70-80 ler türk sineması altın çağını yaşamıştır. Tekrar o dönemlerdeki gibi erotik yapımlar bekliyoruznefenim.
Komediden başka şeylere yatırım yaparak.
Sorunu çözmek için ( gelişme sağlanması ) sorunu doğru tespit etmekle işe başlamak gerekiyor.

Türk sinemasının sorunları konusunda fikir birliği oluşması durumunda bir yerden başlanabilir.
sen sus lan köylü.

(bkz: timsıpik küfürleşmesi)
iyi senaryolarla.
Korku filmi diye önümüze cinli şeytanlı filmler sunmaktan vazgeçmeleri lazım. Daha kurgusal ve yaratıcı düşünmeleri gerek.
Şimdiye kadar izletilen sözde fantastik karakterler/filmler için de daha çok uğraşmaları gerek.
Bilemiyorum belki dinin etkisiyle bilim-kurguya yönelemiyoruz.
Ayrıca sıradan aşk töre hikayelerinden de yeterince payımızı aldık.
Zaten harcanan bütçeyle ortaya konan şeyin kalitesi arasında da dağlar kadar fark var. Birkaç absürt komedi dışında elimizde hiç iyi şeyler yok.
Devlet yani kültür Bakanlığı sinemaya destek veriyor ama destek verdiği filmleri yanyana koyup bir bakmak lazım.
Gelişemez. Para harcamaya korkuyorlar. Villalar , arabalar kenarda dursun da şu 1 milyonla filmi çekeyim diyor hepsi. Nasıl olsa izlenecek , kara geçecek, zaten türkler izlesin yeter diyorlar. Bu yüzden bizde gişe rekoru kıran filmlerinin hepsi şiveli karakterlerle dolu. Biz şiveye , küfüre gülüyoruz mecburen. Elin amerikalısı izlese ne anlayacak. Ülkede sanat kesinlikle para için yapılıyor.

Kimse dünyaya hitap etme fikrini göze alamıyor. Türk seyirciyi kaybetmekten korkuyorlar. Benim türk sinemasına puanın 3\ 10 . çok bile inanın.
Bu kadar para kazanıyorlar ve tek dertleri çok para koyup izlenememesi riski. Para kaybetme korkusu. Öyleyse böyle işte. Demek ki bu kadar sanattan anlamayan, yaratıcılık tan muaf adamlarısınız ki zaten iyi olmadığızı biliyorsunuz ki yine de çekilmiyorsunuz piyasadan. Yine de abuk subuk filmleri çekip 500.000 lira kazanırım yine en kötü şeklinde diyerek bu saçmalığı sürdürüyorsunuz. Ne biçim insanlarsınız . iyice gömerdim sizi ama vaktime yazık . zaten yaptığınız 30 saçma filmle her sene 60 saatimizi çalıyorsunuz.
Tabu konuların işlenmesi lazım.
Sürekli aynı konular döndürüp dolaştırılıp önümüze konuyor.
Reyting kaygısı izlenme kaygısı olmadan sanat adına filmler çekilmeli.
dizi sektörü sinemayı öldürüyor. film uzunluğunda her kanalda diziler varken insanlar sinemaya gitmez. aynı oyuncularla film kalitesinde diziler varken sinema ailecek gidilen bir yer olmaz. eski türk filmleri neden bu kadar seviliyor bunu da görmek lazım. insanımız bu yani bu kadar. kemal sunal filmleri bir gösterge.
Her ne kadar çok kötü filmler çekilse de Türk sinemasının o kadar geri olduğunu düşünmüyorum.Babam ve oğlum,dağ,panzehir,dedemin insanları,mustafa hakkında her şey,nefes vatan sağolsun gibi nice kaliteli filmler çevrildi.Şimdi sinemalara ekşi elmalar gibi kaliteli türk filmleri de çıkacak.Aradaki çöpleri temizlesek aslında gayet güzel bir ilerleme kaydediyoruz.En son izlediğim iftarlık gazoz mesela.Oldukça güzel bir film olmuş.Herkese tavsiye ederim.