bugün

14 haziran 1973 de kabul edilen 1739 sayılı milli eğitim temel kanununa dayanan sistemdir. ezberci eğitim sistemi olduğu konusunda sıkça eleştiri almaktadır. eleştireleriyi de haketmektedir. devlet okulları yetersiz olduğu için çocuklarını dersanelere gönderen ailelerin çokluğu, öss sınavlarında sıfır çeken öğrencilerin varlığı veya dereceye giren öğrencilerin hemen hemen hiç birinin devlet okullarından olmaması eleştirileri doğrulayan sebeplerdir.
(bkz: sistem yokki yorum yapılsın)
eğitim seviyesi düşük bir ülkenin,bu anlamda sistemide çarpık,bozuk ve geridir.
(bkz: sistem)*
(bkz: emin misin)
insanları fazla ve gereksiz * bilgilerle doldurmaya yönelik eğtim sistemi.
haci bakkalin veresiye defteri gibi duzensiz, kirli ve uclari kivrik. herkes borclu gozukuyor ama bilmiyorlar ki o haci fiyatlara fais zamlar yapiyor.
özellikle lisede okurken, o kafa tasımın içerisindeki beni zar zor idare eden beynimle çok düşündüm bu konuyu. örneğin şu fiil çatısı gibi abik gubik bir konuyu öğrenipte napacağım? ya da şuanda işletme okuyan ben, bitkilerin yaşam sistemini öğrenip yeri geldiğinde bitki ameliyatlarına girip bu canlıların klarofillerini mi tamir edeceğim be kardeşim? gibi bissürü saçma sapan soru sorduran bu öğretiler insanların hayatında ne işe yarayacaktır. "gıcık oldum bu sisteme okumıycam artık" dedirten eğitim sistemidir bu. bi güzel elden geçirilmeli, kademeli olarak, mantıklı sistemler müfredata yerleştirilmelidir.
insana nasıl bir eğitmen olması gerektiğini sorgulatan eğitim sistemidir..sorgulayanın sorgulama tarzına da bağlıdır..kimse ses çıkarmadığı sürece farklı bir durum beklenmemelidir..değişen politikalarla daha da kötüye gittiği aşikardır..
biyoloji çalışmaya çalışmış ama becerememiş, kendini programlama konusunda geliştirmek isteyen ama dersler yüzünden bir türlü fırsat bulamayan, dersler ilgisini hiç çekmediği için derslerde de başarılı olamayan bir kişinin isyanı anlatır aslında eğitim sistemimizi

-1:
gavur memleketlerde
-1:
bizim yaşımızda adamlar
-1:
istedikleri alanda çalışma yaparken
-1:
biz sisteme sövüp eriyip gidiyoz
-1:
yazık lan
efendim istanbulda bir ingilizce kursuna gitmekteyim. üniversiteden mezun olmamıza ragmen hala upper intermediate seviyelerinde sürünmekteyim. sınıfımızda 8.sınıf bir ögrenci var. bir gün sohbet ediyoruz, furkan haftasonları neler yaparsın sen?
furkan:abi cumartesi 8-13 pazar 8-13 oks sınavı için dershaneye gidiyorum. cumartesi-pazar 14-19 da ingilizce kursuna buraya gidiyorum.

şimdi bu cümlelerden sonra aklıma benim lise yıllarım geldi. haftasonları üniversiteye hazırlık için dershaneye giderdim. istanbul un igrenc trafigi sıcak-soguk havalar, bir kere olsun sabah geç kalkma fırsatım olmadı, ailemle yapacagım bir sabah kahvaltısı da olmadı.
ve kendimi her yönden yetersiz görüyorum. yani bu kadar meşakkatli bir lise ögrenimi gören bir ögrenci bence normal şartlarda çok iyi yerlerde olmalı.
artık benim lise yıllarında yaşadıgım olayları gençler ortaokul dönemlerinde yaşıyor. düşünün artık lise ögrencilerini. yani her yıl üniversiteye girmek daha da zorlaşıyor.
ortaokulda aile bir ton para döküyor oglum fen lisesine, bilmem anadolu lisesine gidecek diye dershanelere gönderiyor. sonra liseye gidiyor, bu sefer de asıl bomba sınav öss için haftasonlarını hatta haftaiçini feda edip ve yine bir ton para ödeyip dershanelere gidiyor. peki kim kazanıyor? devlet mi, öğrenciler mi?
-tabi ki dershaneler kazanıyor, o gün reytingi en yüksek bir programda maçta boy boy reklamlar verebiliyorlar. milli eğitim bakanıhala birşeylerin peşinde, yök ayrı bir tartişma konusu.
sektör büyüyor sektör genişliyor, bir pazar yaratılmış...kpss, kpds, les oks, öss, üds...herşeyin bir kursu var. senin cebindeki paradan bizde nimetlenelim tüketiciyi buna muhtaç edelim düşüncesiyle, günümüz yönetim ve pazarlama stratejilerinide uygulayarak gelirinden gitme mevzu.
-sabahın köründe kalkmak zorunda olan, haftasonları dinlenmeye fırsatı olmayan furkan a ve furkan ın gelecegini düzgün bir şekilde oluşturmak için kendi kişisel harcamalarından tasarruf edip, belkide daha fazla mesai yapan babasına allah yardım etsin.
turkiye deki egitim sistemi

nüfus planlaması ile başlamak gerekir. bazı aileler gelirine göre çocuk sahibi olur, diğerleri de feodal yapı ve ataerkil toplum yapısına bağlı olarak çok sayıda çocuk yapar - tabi 'bol bol çocuk yapın, aman efendim az çocuk yapmayın sonra gelecekte avrupa'ya benzeriz, genç nüfusumuz azalır, diyen bir bakana sahipken vatandaşı nüfus planlaması hakkında nasıl bilince çıkartabiliriz-

çok çocuk, ona göre okul inşaasını ve nitelikli öğretmen ihtiyacını beraberinde getirir ve devlet nitelikli ve parasız eğitim-öğretim alma hakkına doğuştan sahip olan vatandaşlara bu hizmeti vermekle hükümlüdür.

hükümetin belirlediği sisteme göre, bunu yerine getiremeyen ya da getirmeyen devlet, özelleştirmeye gider. eğitimde özelleştirme! işte bu kavram okul dışında, kurs, dershane, özel okul gibi terimleri ortaya çıkarır.

özel öğretim'in tarihçesi ilkçağlara dayanır. bireysel yetenek ve becerileri, sosyal statü dikkate alınarak özel ders verilmesiyle başlar. özellikle devlet yönetiminde yer alan, üst sınıfa ait ailelerin çocukları gelecekte üst makamlarda, önemli devlet kademelerinde yer almaları için özel bir öğretime tabi tutulurlar. türkiye tarihinde de devlet yönetiminde söz sahibi olan bir çok sanatkar, şair ve bilim adamının özel bir öğrenim gördükleri bilinmektedir.

tanzimat'la birlikte yabancı ve azınlık okullarının artmasının ardından cumhuriyet'in ilanından sonra Atatürk, 1925 yılı t.b.m.m açlış nutkunda ' büyük millet meclisi'nin ve Cumhuriyet hükümeti'nin her alanda büyük gayretler sarf ettiği bilinmekle beraber, tüm vatandaşlarımızın eğitim istek ve arzularını yerine getirmekten uzaktır. gelecek yıl devletimizin bu hususta gösterebileceği en büyük fedakarlığı yapmasını önemle rica eder, maddi imkanları yerinde olan vatandaşlarımızın çocuklarına sahip çıkmak amacı ile özel teşebbüs tarafından okutulup yetiştirilmesini önemle tavsiye ederim.' demektedir. bu konuşmanın izmir iktisat kongresi'nde alınan karma ekonomik sistem'i benimseme kararından sonra yapılmış olması ayrı bir dikkat çekici noktadır. fakat türkiye cumhuriyeti özel teşebbüsü gerekli şekilde teşvik edemeyecek ve 1929 buhranı'nın da etkisiyle devletçi ekonomiyi benimsemek zorunda kalacak ve tarihteki ilk bütçe fazlasını 1938 yılında benimsediği bu politika ile sağlayacaktır.

günümüze gelindiğinde; eğitimde özelleştirme, kamu tarafından kurulan kurumlarla bir fiyat karşılığı hizmetin sunulması olarak değerlendirilmektedir. böylece eğitim bir piyasa unsuru, neoliberal politikalar sonucu toplumsal kesimler önünde bir engel olarak yer almakta, gelir ve servet dağılımındaki eşitsizliği derinleştirmektedir.

die'nin 1997 yılında yayınlamış olduğu hanehalkı gelir dağılımı anket sonuçlarına göre; nüfusun en düşün gelirli yüzde yirmi'lik grubu 1963 yılında toplam gelirden yüzde 4,5'lik, 1994 yılında ise yüzde 4,9'luk bir pay alırken; toplam nüfusun en yüksek gelirli yüzme yirmilik kısmı toplam gelirden 1963 yılında yüzde 57, 1994 yılında ise yüzde 55'lik bir pay almaktadır.
yani 1963 yılında en düşük ve en yüksek gelirli aileler arasındaki fark 12.7 iken, 1994 yılında ise 11.2 kat olmuştur.

1999 yılında türk tarih vakfı tarafından yapılan araştırmalara göre; 'son yıllarda ülkemizde yaşanan özelleştirme süreci yoğunluk kazanmıştır. bir yandan kamu sektörünce üretilen eğitim hizmetinin finansmanı özelleştirilirken, bir yandan da özel sektörce üretilen eğitim hizmeti büyük ölçüde kamu kaynaklarıyla finanse edilmektedir. rant değeri yüksek olan okulların satışa çıkarılması tarzında özelleştirme türü de yaygınlaşmıştır. özel okullara devletçe sağlanan olanaklar da çeşitlenmiştir. kalkınmada öncelikli yörelerde açılan özel okullar için 10 yıl, diğer yörelerdeki okullar için 5 yıl vergi muafiyeti tanınmıştır. yükseköğretimlerde ise vakıf üniversiteleri bütçelerinin yüzde 45'ini devletten aldıkları yardımla veya mali kolaylıklardan, muafiyet ve istisnalardan yararlarnarak karşılamaktadırlar.'
zate belli kesimin çocuklarını paralı şekilde okutan bu okullara neden muafiyet tanındığı da ayrı bir tartışma konusudur.

türkiye'Deki eğitim sistemi kaos içindedir ve bu kısır döngü devletin özel sektöre yaptığı her türlü kaynak transferine rağmen aşılamamaktadır.
herkesin değiştirmek istediği ama kimsenin değiştiremediği sistemdir...
eğitim sistemine genel anlamda bakacak olursak (bkz: eğitim fakülteleri)
kaç öğretmen adayı ya da öğretmen haftada, hatta ayda, hatta hatta yılda bir kitap okuyor...sorunun cevabı da burda zaten...
hakkında erkan mumcu'nun an itibariyle 'mükemmel' tespitler yaptığı hormonlu sakıt sistem...
güney kore ve japonya ile çok benzeşen sistem
egitim gibi geri donutunu uzun zaman sonra alinan bir sistemde her basa gelenin yaz boz tahtasina cevirmesiyle birlikte yozlasmis olaninin Turkiye versiyonu.
yanlisligi ve bir an önce düzeltilmesi gerektigi tartisma götürmeyen * *, su anda ntv'de tartisilan sistemdir.
özellikle 1977 ve 1978 doğumluları kobay gibi kullanmış sistemdir. ilkokula başladıkları gibi 6 yaş gurubu denilen hedeyi çıkarttılar. ilkokula bir yıl erken aldılar binlerce öğrenciyi. derken böyle bir kara önlüklü 5 yıl geçti. tabiki alınan müthiş eğitimlerde cabası. ortaokul ilk sınıfa gelindiği zaman, bu kuşağa, ingilizceden basamaklı kur sistemi çıktı. kur sınavını sözlü ve yazılı veremeyen bir üst sınıfa geçemedi. ve geçemeyenler sadece geçemediği ile kaldı. çünkü ertesi sene bu sistem kaldırıldı. liseye geldikleri zaman kredili sistemin ilk öğrencileri oldular .öğretmenlerin bile bilmediği bir sistemde,fm ciler sosyal dersleri,sosyalciler fen derslerini almak zorunda kaldılar. 3 yıllık lise hayatlarının 1 senesini bu uğurda heba ettiler.
bilimsellikten ve üretkenlikten uzak ezberci içi boşaltılmış sistem. eline her yetki geçenin bilgi, birikimine, gelecek nesillere neler vereceğine bakmadan görevlendirdiği kişiler sayesinde hergün biraz daha çıkmaza giren eğitim sistemi. ünv.sınavlarında binlerce öğrencinin sıfır çekmesinin nedeni.
Ezbercilige dayaan sistem.Sorular konuyu bilene degil memur zihniyeti ateslemeye yonelik insanları cakallıga iten sorular.Zaten yaratıcılık okul panosuna asılan gazete kupurlerinden ibaret.Argenin yok oldugu fasonun costugu ulke işte butunuyle bu sisteme dayanmaktadır.
eğitim değil öğretim sistemidir. öğretimi ise ezberciliğe dayanan, insanların beyinlerini fuzuli bilgilerle doldurmaktan ileri gitmez. bana üniversitede dönen bir fıskıyenin ucundaki su damlacığının hızını hesaplattırdılar. oysa ki, en basit anlamda mesleki olarak kumpas tutmasını ve okumasını fabrika üniversitesinde öğrendim. şöyle ki, bu sistemde insanlara gerek mesleki, gerek ahlaki, gerek ise toplumsal hiçbir eğitim verilmemektedir. insalar eğitimlerini kişisisel çabalar doğrultusunda , şayet şanslı iseler, iyi bir ailede, çevrede ve çalıştıkları kurumlarda almaktadırlar.
bozuk ,çarpık, bilimsel düşüncenin önündeki en büyük engel, sahte milliyetçi, kafatasçılığa
yaklaşan derecede seküler ve bir o kadar da seküler olmayan, birleştirici özelliği olmayan.
öğretmenin eli tebeşir tozu içinde kalmıştır,öğrencilerden biri ıslak mendil uzatır..
öğretmen:ay valla çok makbule geçti.(geyiğine)makbule kim?
öğrenciler(hep bir ağızdan):Atatürk'ün kız kardeşi!!
öğretmen gaflet ve delalet içindedir,bu kadar ezbere ve tek düzeliğe dayalıdır işte bizim eğitim sistemimiz..
turkiye de egitim sisteminde bir sinav* yapilir ve bilgisayar sonuclara gore universite adaylari sakir sakir universitelere dagitir.budur bizim olayimiz.ama derler ki egitim amerika da superdir.efenim bu adamcagizlar,secim sisteminlerini yedi sekiz kritere dayandirir,gpa inize bakarlar,sat sinavi isterler,*sosyolog olacak adama biyolojiden sorumlusun demezler.toefl isterler yabancilar icin.referans isterler hocalardan,cv isterler,niyet mektubu isterler,anlatirsin benim amacim su ilerde sunlari yapmak istiyorum,sizin universiteyi hede hodo sebeplerden istiyorum...sorarlar adama,sen ot biri misin,sosyal aktivitelere katildin mi,spor yapar misin,sporcu lisansin var mi,tiyatroda rol aldin mi...butun mektuplari,referanslari teker teker ele alirlar ve karar verirler.biz de ise bilgisayar hallediyor nasil olsa di mi.

uludag universitesinde bir transkript icin 4 gun not islerinde surunursunuz,kapiyi yuzunuze kapatirlar,azarlarlar,biz ogrencilerle ilgilenmiyoruz derler.bu noktada siddetle bkz ve kinayiniz:

(bkz: allah belani versin not isleri)

amerikaya gitmek icin okul seciminde emeritus professorlara,bolum baskanlarina 4 satirlik mail atarsiniz,size bir sayfalik cevap verirler,tesekkur ederler,saygilarini da sunarlar.diyorum ki onemli olan once insan olmak,ogrencilerle dalasip kaytarmak degil, hatta bir velinin suratina cocugu yasindaki not isleri gorevlisinin kapiyi carpmasi hic degil.bunlari halledelim,sonra egitimin kalitesini artirmaya da sira gelir.

ayrica bir universitenin reputationu* icin en onemli kriter bilim uretmektir,masallah bizim universitelerde bir ceviri isidir gidiyor,elli bin tane referansa dayanan kitap dolu.her sene ekstra 5 sayfa ekliyip kitabini tekrar tekrar ogrencilere pazarlayan hocalar oldukca bu ulkede egitim nasil ilerler arkadaslar,sorarim size.
(bkz: var olmayan sistem)
ilkokula başlarken birer dahi olarak teslim ettiğimiz cocuklarımızı lise sonda birer moron gerizakalı ve ucubeye cevirerek kendine güvenini kaybetmiş bireyler olarak bize geri veren yoz sistem.