bugün

türkçe yi güzel konuşan, uzun eğitimler sonrası ekrana cıkan spikerlerdir.
(bkz: semahat özdoğan)
(bkz: zafer kiraz)
koromuz fethiye yöresinden derlenen bir türküyle proğramına devam ediyor efendim..deveciler getiriyor üzümü..e noldu şimdi..senin o kadar steril o kadar kırılgan bir ses tonuyla yaptığın anons deveciler türküsü işte..ama seviyoruz onları..spiker kelimesi sadece onlar için kullanılabilecek çünkü..
kırım kırım kırılan, fazla kasıntı, 1940ların türkçesini konuşmak için kasan,özel tvlere kapağı atınca kabak çiçeği gibi açılan tipler..
bunlar hala yaşıyor mu? dedirten spikerlerdir.
"Şimdi Ricky Martin' den shake your bonbon adlı parçayı dinleyeceksiniz." derken sanki Müzeyyen Senar'ı * anons ediyormuş havası yaratan, aslında takdirle karşılanması gereken yüce şahsiyetler.
maç anlatan çeşitleri de vardır ve tamamen uçmuş adamlardır.

estonya-türkiye maçını anlatan kardeşimizin, eston* futbolcunun ters bi kafa vuruşu yapması sonrası yorumu:

- milli takımda 32 golü var n'olcak ki bi tane de bizim için kendi kalesine atsa.

kollektif abimiz ömer üründül için konuşmuyorum bile... *
bir şarkı anonsunu yaparken, şarkının tüm sözlerini okuyan spikerlerdir. seslerine yapay bir duygusal titreşim katarlar.
biraz da nostalji;

http://www.youtube.com/watch?v=biSIPUoE8bM
levent özçelik: evet sayın seyirciler ceza sahasında 3 tane eston var.

(bkz: eston ne lan)
(bkz: 15 ekim 2008 estonya turkiye maci)
"sivas" a inatla "sıvas" diyen insan topluluğu.
radyo'da iki ayda en az üç kere -saolsunlar var olsunlar, secret voyage özel yapan spikerlerdir. yalnız blackmore's u nasıl okuyacakları konusunda halen daha bi' karara varabilmiş değiller; blakmayyir'mi yoksa blackmörs mü?? ikiside değil, söylüyorum, bilekmor's nayt. yaşlarının geçkin olmasına veriyorum bu durumu.
ölene kadar koltuklarını bırakmazlar.
yok hatta ölüp çürüyene kadar bırakmayanı var. deniz baykala bu anlamda örnek olduklarından şüpheleniyorum vallahi.
(bkz: mikrofonlarimiz samsun da)
kaleci zalad topu plonjonla almaya muvaffak oldu. evet işte bu cümle yıllardır aynı ses tonuyla yankılanır durur zihnimde.murat ünlü müydü bunu söyleyen , yoksa başkası mıydı hatırlamıyorum ama trt spikeri denince aklıma hep bu cümle gelir.
edit : yukarıdaki anlatımın sahibi necati karakayadır.
futbol maçlarını anlatanlar berbattır.
ismi georgia wellcome olan oyuncu oyuna giriyor, bak bak yoruma bak ''sahadaki takım arkadaşları da ona wellcome demiştir heralde''. gül gül öldük.
neyse hemen ardından honduraslı bir oyuncu soldan cezasahasına giriyor. önünde bir defans oyuncusu ve kalede benaglio var, spikerin yorumu '' kale booooooş. ve korner''. ulan manyak! adamın önünde bir tane çakı gibi defans var. kalede kaleci var. ne kale boşu? zaten top kornere defanstan sekip gidiyor üstelik.
dünkü hollanda maçı itibarı ile kendilerinden maç dinlemeyeceğimiz spikerlerdir.
dünyaca ünlü futbolcu dirk kuyt'ın ismini "dirk köyt" diye okuyan sonrada bunun doğru olduğunu iddaa eden spikerin de içlerinde bulunduğu gruptur
kremonesi,montolino,krişito bombalarından sonra kendilerini aşıp arjantin-meksika maçında marodono demeye muvaffak olmuş kişilerdir.
Futbol maçlarında küfür ettiğim habere gelince şapka çıkarttığım şahıslar .
türkiyede spikerliğin atası sayılabilecek bir jale hanım vardı.
hollanda brezilya maçında ''kuyt'' adlı oyuncuyu her top geldiğinde ''köyt'' diye telafuz eden bir spikerinde mensup olduğu dünya kupasına damga vuran topluluk.
trt'nin maç yayını almasına isyan etmeme sebep olur.

dün milli maçı anlatan spikere küfürlerimi sövüyorum. bu kadar mı ruhsuz olunur yahu. skor 3-0 oluyor adam " ve 3-0 oldu sayın seyirciler" diyerek geçiştiriyor. insan bi' "golllllllll" felan der. ne armut adamsın ya. birde trt'nin yayınlarından bahsetmez mi durmadan. ulan izlemiyoruz işte ıkınmayın boşuna. milli maçta bana dizilerin saatini söylüyor. gerzek resmen.
her ne anlatıyor olursa olsun beni spordan ve sporcudan soğutan kimseler. türkiye'de oynanan 3 bant bilardo turnuvalarından biri. sanırım avrupa ya da dünya kupası gibi önem arzeden bir turnuva. bizim trt spikeri ve yorumcusu maçı anlatıyor ve kendilerince yorumlar getiriyorlar. yorumcu katılımcı öncelikle bilardonun kahvelerden çıkarıldığını ve artık çoluk çocuk herkesin bilardo oynamaya başladığını ve bunun çok iyi bir gelişme olduğundan dem vuruyor. buraya kadar bi numara yok. maça dönülüyor ve bizim oyuncu sayıyı kaçırıyor. sırada rakip var atış yapacak olan. bizimkiler bir konuşmaya başlıyor, kelimesi kelimesine aktarıyorum:


--spoiler--
- evet, parmaklarımız kilitlendi. inşaaaallaaaah kaçırır bu sayıyı. zaten bu atışları yapamaz. yapmasın da. yoksa fark açılacak. negatif elektrik gönderirseniz kaçırır. eveeet, atışı yapıyor. (sessizlik) ...... kısmet! buraya kadarmış. yapacak birşey yok. çok kolay bir atış kalmıştı zaten.
--spoiler--


yahu arkadaş, bilardodan soğudum. hani spor disiplini, hani spor ahlakı?! az önce bilardoyu da bir spor kabul ederek tekniklerle oynanan ve göründüğü kadar kolay bir disiplin olmadığını söyleyen adamlar atış yapılırken sokak ağzına döndüler. iman gücü üstüne kurulu bir müsabaka seyrettik. kaybettik tabii! bizimki açık ara kötü oynadı; fakat aksettirilen başka. anlatsana o atışın adı nedir? söylesene bu bizi yenen adam nerde oynuyo? desene ki bizim oğlan kaç turnuvada oynadı? yok! anca "işallah, hakkaten, bişe diycem" klişeleri! yorumculuk ve spikerlik bu olmamalı! olmasın da!