bugün

cumhuriyet dönemi sonrası türk edebiyatının en önemli kalemlerinden biridir..siyasi fikirleri nedeniyle suriye'ye kacan babası ile birlikte birkaç yıl suriye'de kaldıktan sonra adana/ceyhan'a gelmiş, burada ırgatlık, pamuk işçiligi gibi işlerde calışmıştır.bir dönem sonra istanbul'a gelen yazar, çeşitli edebiyat dergilerinde yazılar yazar ve edebiyat'a böyle geçiş yapar..zor ve sancılı bir hayat geçiren yazar, siyasi fikirleri nedeniyle cezaevinde de yatmıştır..orhan kemal edebiyatının en belirgin ve en önemli özelliği, yapıtlarında ele aldıgı konularda tamamen halktan beslenmesi, yaşadıgı dönemin koşullarını tüm gerçekliğiyle okuyucuya yansıtmasıdır..öyle benzersiz tavsirler yapmaktadır ki, okurken o an için olaylar ve kişiler bir film karesindeymişçesinde gözünüzün önünde canlanır.öyle akıcı anlatımı vardır ki, yeter ki bir romanını elinize alın, bırakamaz bir solukta okursunuz...
baba evi adlı romanıyla beni okumaktan soğutan kişi.
Okuduktan sonra sonra Adana'yı görme isteğimi arttıran yazardır.Romanlarında özelikle fabrika işçilerinin hayatını görebilirsiniz.Küçük mahalleler,mahalle arkadaşlıkları gerçekçi bir üslupla anlatılr.Akıcı bir dili vardır ve sayfalar boyunca ilerledikçe her an Adana varoşlarında,kapıda ağzında sakızı ile çömelirken, ayakkabısının topuklarına basa basa gelen manitasını bekleyen mahallenin güzeline rastlayackmış hissine kapılırsnız.Asıl adı Mehemt Raşit Öğütçü'dür.1914 yılında Adana'nın Ceyhan ilçesinde doğmuştur.Babası,Adana’da Ahali Cumhuriyet Fırkası'nı kuran Abdülkadir Kemali Bey'dir.Babasının kuruğu parti kapanınca ailecek Suriye'ye kaçarlar.Ailevi ve siyasi nedenlerle Suriye,Lübnan,Niğde,Kilis,Çorum,Kayseri ve Bursa'da bulunur.Özelikle Bursa O'nun için ayrı bir önemdedir.Lübnan'dan Türkiye'ye döndükten sonra yabancı rejimler lehine propoganda yapmak suçundan 1939 yılında hapse mahkme edilir.Bu mahkumiyet sonucu geldiği Bursa cezaevine Nazım Hikmet ile tanışır.Daha sonra çocuğuna ismini verdiği Nazım'ın fikirlerinden fazlasıyla etkilenir.1970 yılında tedavi için gittiği Sofya'da hayata veda eder.
Yzamış olduğu onca önemli romana rağmen hayatı boyunca maddi sıkıntılar yaşamıştır.Kendisinden geriye
Baba Evi,Avare Yıllar,Murtaza,Bereketli Topraklar Üzerinde,Hanımın Çiftliği,Gurbet Kuşları gibi Çağdaş Türk Edebiyatı'na iat önemli eserler kalmıştır.
Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Kemal, 15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Babası, 1920-1923 döneminde birinci B.M.Mde milletvekilliği, 3 Mayıs 1920de Vekiller Heyetinde Adliye Bakanlığı yapan ve 26 Eylül 1930'da Adanada Ahali Cumhuriyet Fırkası'nı kuran Abdülkadir Kemali Bey'dir.

Partisinin kapatılması üzerine 1931'de Suriye'ye kaçan babasının yanına ailece gidince, orta son sınıftaki öğrenimini yarım bıraktı. Daha sonra burada bir basımevine işçi olarak girdi. Bir yıl kadar Suriye ve Lübnan'da kaldı. 1932'de Türkiye'ye dönünce, Adana'da çırçır fabrikalarında işçilik, dokumacılık, katiplik, ambar memurluğu yaptı. 5 Mayıs 1937'de evlendi. Nisan 1938'de kızı Yıldız doğdu. Aynı günlerde Niğde'de askerlik görevine başladı. Burada,yabancı rejimler lehine propaganda ve isyana muharrik suçundan yargılanarak, 27 Ocak 1939'da beş yıla hüküm giydi Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1940 yılı kışında Bursa Cezaevi'nde Nazım Hikmet'le tanıştı.

26 Eylül 1943'te tahliye olunca Adana'ya döndü. Karataş'ta toprak taşıma işinde bir ay amelelik yaptı. 14 Nisan 1944'te Devlet Demiryolları'nda muvakkat hamal olarak çalıştı. Aynı yılın Hazira'nın da Güzel izmir Nakliyat Ambarı'nda iş buldu. Bir sure sonra bu işten de çıkarıldı.

1945 yılı yazında Kilis'e giderek, kalan 35 günlük askerlik görevini tamamladı. Çorum'a sürgüne gönderildi. Babasının, dönemin başbakanı Recep Peker'e telgraf çekmesi üzerine, 26 Ekim 1946'da bırakıldı. Adana'ya dönünce sebze nakliyeciliği, Verem Savaş Derneği'nde katiplik yaptı. Bir süre sonra işsiz kaldı.

17 Nisan 1950'de ailece istanbul'a yerleşti. istanbul'da geçimini yazarlıkla sağladı. 7 Mart 1966'da bir ihbar üzerine iki arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Hücre çalışması ve komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle tevkif edilerek Sultanahmet Cezaevi'ne gönderildi. 7 Nisan'da Türk Edebiyatçılar Birliği, Gen-Ar Tiyatrosu'nda 30. sanat yılı nedeniyle bir jubile düzenledi. Toplantıda Melih Cevdet Anday, Yaşar Kemal ve James Baldwin birer konuşma yaptı. Bilirkişice verilen suç teşkil eden bir cihet bulunmadığı hususundaki rapor üzerine 13 Nisan 1966'de serbest bırakıldı. 17 Temmuz 1968'de bu davadan beraat etti.Bulgar Yazarlar Birliği'nin çağrısı üzerine gittiği Sofya'da, tedavi edilmekte olduğu hastanede 2 Haziran 1970'te öldü.
Orhan Kemal'in asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü'dür. 15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde doğdu. ilk Büyük Millet Meclisi'nde Kastamonu Mebusu yapılan ve seçildiği Adalet Bakanlığından, 3 gün sonra istifa ettirilip nerdeyse tüm istiklal Mahkemeleri'nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey'in oğludur. Babasının, 1930'da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye'ye geçmesi üzerine, Orhan Kemal de ortaokulun son sınıfında öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Suriye ve Lübnan'da bir süre babasıyla birlikte kaldı. 1932'de Adana'ya döndü. işçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. Askerliği esnasında, komünizm propagandası yapma suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Cezasını çektikten sonra amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği'nde katiplik yaptı. 1950'de istanbul'a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla gittiği Sofya'da 2 Haziran 1970'te beyin kanamasından öldü. istanbul'da toprağa verildi.

ESERLERi:

ÖYKÜ: Ekmek Kavgası 1949, Sarhoşlar 1951, Çamaşırcının Kızı 1952, 72. Koğuş 1954, Grev 1954, Arka Sokak 1956, Kardeş Payı 1957, Babil Kulesi 1957, Dünyada Harp Vardı 1963, Mahalle Kavgası 1963, işsiz 1966, Önce Ekmek 1968, Küçükler ve Büyükler (ö.s.) 1971. Öykülerinden yapılan derlemeler Bilgi Yayınevi'nce dört cilt olarak yayınlandı: I. Yağmur Yüklü Bulutlar 1974; II. Kırmızı Küpeler 1974; III. Oyuncu Kadın 1975; IV. Serseri Milyoner/iki Damla Gözyaşı 1976. Arslan Tomson, (ö.s.) 1976; inci'nin Maceraları (ö.s.) 1979.

ROMAN: Baba Evi 1949, Avare Yıllar 1950, Murtaza 1952, Cemile 1952, Bereketli Topraklar Üzerinde 1954, Suçlu 1957, Devlet Kuşu 1958, Vukuat Var 1958, Gavurun Kızı 1959, Küçücük 1960, Dünya Evi 1960, El Kızı 1960, Hanımın Çiftliği 1961, Eskici ve Oğulları 1962 ( Eskici Dükkanı adıyla 1970), Gurbet Kuşları 1962, Sokakların Çocuğu 1963, Kanlı Topraklar 1963, Bir Filiz Vardı 1965, Müfettişler Müfettişi 1966, Yalancı Dünya 1966, Evlerden Biri 1966, Arkadaş Islıkları 1968, Sokaklardan Bir Kız 1968, Üç Kağıtçı 1969, Kötü Yol 1969, Kaçak (ö.s.) 1970, Tersine Dünya (ö.s.) 1986.

OYUN:

ispinozlar 1965, 72. Koğuş 1967

ANI:

Nazım Hikmet'le Üç buçuk Yıl 1965

iNCELEME:

Senaryo Tekniği ve Senaryoculuğumuzla ilgili Notlar 1963

RÖPORTAJ:

istanbul'dan Çizgiler (ö.s.) 1971
Orhan kemal türk öykücülüğünde çığır açmış ama yaşadığı dönemde kıymeti bir türlü bilinememiş bir yazardır.Tüm hayatı ekonomik zorluklarla geçmiştir.Askerlik yıllarında dolabında Nazım Hikmet kitabı bulunduğundan dolayı hapse atılmıştır.Bir gün gardiyan orhan kemal'e yaklaşır ve sana müjdem var;senin adamın bugün yanına geliyor der.Bahsettiği kişi nazım hikmet'tir.Orhan kemal ve nazım hikmet aynı koğuşu paylaşırlar,çok samimi arkadaş olurlar.Orhan kemal o dönem şiir yazmaktadır ve şiirlerini nazım hikmet'e okutur.Nazım hikmet şiirleri beğenmez ve orhan kemal'e düzyazıda şansını denemesini tavsiye eder.Bunun üstüne orhan kemal realist öyküler yazmaya başlar.Yaşadığı maddi ve fiziki zorlukları çarpıcı,yalın ve güçlü bir üslupla okuyucularıyla buluşturur.
Birgün oğlu ışık sokakta bir bisiklet görür ve orhan kemal'e dönerek "baba,bana şu kırmızı bisiklet gibi bir bisiklet alsana"der.O zamanlar orhan kemal finansal olarak çok zor bir dönem yaşamaktadır.Gazetelere günlük tefrika yazarak geçimini sağlamaya çalışmaktadır ancak kazandığı para ancak çorba parasını karşılamaktadır.Orhan kemal hapse düşer ve karısını yazdığı mektubu şu şekilde bitirir:"karıcığım,oğluma söyle o kırmızı bisikleti ona alacağım.Orhan kemal ne yazıkki o kırmızı bisikleti oğluna asla alamayacak ve fakirlik içerisinde bulgaristan'da hayata gözlerini yumacaktır.
eğer eserlerini okumadıysanız türkiyeyi ve sorunlarını yeterince tanıyamayacağınız yerli yazar.
ayrıca şu önemli bilgiyide okurlara sunmak isterim; 1938'de niğde'de askerliğini yaparken "maksim gorki ve nazım hikmet kitapları okumak", "yabancı rejimler lehinde propaganda ve isyana muharrik" suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkum edildi. 1940'ta, bursa cezaevi'nde tanıştığı nazım hikmet'in toplumcu görüşlerinden etkilendi; kendisinden fransızca, felsefe, siyaset dersleri aldı. orhan kemal'i şiir yerine roman ve öykü yazmaya teşvik eden de nazım hikmet oldu.
http://www.istanbul.net.t...ages/muze/orhan_kemal.jpg
(bkz: Ekmek Kavgası)

http://www.orhankemal.org
(bkz: murtaza)
orhan kemal hikayelerinde noktalı virgül kullanmaz ve çok fazla redaksiyon hatası yapar.
türk edebiyatının "üç kemal"inden biridir.
(bkz: üç kemal)
(bkz: yaşar kemal)
(bkz: kemal tahir)
toplumcu gerçekçi bir çizgidedir. özün biçimi belirlediğini savunur. Bilimsel materyalizme
inanmıştır.
(bkz: orhan kemal roman armağanı)
Gerek kırsal kesim insanlarını, gerekse kent yaşamının insanını bir dramın içinde görerek aktaran usta yazardır. Onun karakterleri sokaktaki, kahve köşelerindeki insanlar, küçük sanayi işçileridir. Çizdiği dramatik tabloya rağmen Türk Edebiyatının en iyimser yazarlarındandır. Orhan Kemal'in insanları bir gün, içinde bulundukları durumu mutlaka aşacaklardır. Yazar bu ümidi yaşatır romanları boyunca.
"Murtaza" romanında eline küçük bir yetki alan sıradan bir bekçinin sorumluluk duygusunu abartması ve ailesine zarar vermeye kadar işi götürmesi, yalın bir dille yoksul bir mahhalle ve fabrika ortamında anlatılır. Murtaza Türk edebiyatının en ilginç karakterlerinden biri olur.
"Bereketli Topraklar Üzerinde" de köyden şehre çalışmaya gelen üç köylünün dramı anlatılır. Tarımda makinalaşmanın başlamasıyla birlikte insanın düştüğü durum, yıkılan hayaller romana eşlik eder.
"Eskici ve Oğulları" nda el tezgahlarının, küçük sanayinin çöküşü sırasında bir ayakkabı tamircisinin oğullarıyla birlikte düştüğü yaşam savaşı anlatılır. Romanın sonu oldukça çarpıcıdır.
ve bir gün, fabrika revirinde doktoru görmeye giderken, elinde filesi, filesinin içinde çeşitli sebzeler, iki somunuyla benimkine rastladım. evet " benimki"ne! tek laf etmeden, ikimiz de durduk.
- merhaba, dedim.
- merhaba, dedi.
ne dudaklarında ruj, ne yüzünde pudra, ne tırnaklarında oje. aşırı derecede titriyor, ama yine belli etmemeye çalışıyordum. Onunsa ne halde olduğunu kestirecek durumda değildim.
- nerelerdesin?
parmağındaki alyansı gösterdi:
- evlendim!
içimden bir şeyler aktı buz gibi.
- kiminle?
- tanımazsın.
- Ne iş yapıyor?
- bir tamirhanede usta.
- seviyor musun onu?
- hayır, saygı duyuyorum.
- sevmeden nasıl evlenebildin?
omuz silkti:
- sevip evlendim de ne oldu? ama inan, sana dargın falan değilim. en doğru hareketi yaptın. kendini de, beni de kurtardın. hayatımız sadece aşk, maceradan ibaret değil. çabucak anladım ki ekmek her şeyden önce geliyor. kocama aşık değilim ama, hayranım ona. çok namuslu insan. gebeyim. çalışıyorum. ikimiz de çalışıyoruz...
- sen de mi?
- evet. bir biçki dikiş yurdunda. kocama yardım ediyorum. az kazanıyor. ikimizin kazandığı birleşince...
- anlıyorum. Peki baban, annen?
- onlar artık beni ilgilendirmiyorlar!
- niçin?
- bir zamanlar sana karşı nasıldılar? şimdi de kocama karşı... makine yağları içinde üst başıyla kaba saba biriymiş. makine yağları yalnız üstünü başını değil, ailemizin şerefini de kirletiyormuş...
- beni unutabildin mi?
- hayır.
- eski günlerimizi?
- yeniden dünyaya gelecek olsam, ardına takıldığım o günleri yeniden yaşamak isterdim. ama, artık...
iç geçirdi.
anlamıştım:
- ber şey bitti mi?
- bitti...
(bkz: arkadaş ıslıkları)
(bkz: Nazım hikmet le üç buçuk yıl)
sofya'da hastanede anlamış ölümün yaklaştığını,yıllardır çevresinde dönüp dolaşan ölümün elinden kurtulamayacağını. bir kağıt, bir kalem istemiş, şu son bildiriyi yazmış bırakmış sevenlere, okurlara, dostlarına;

" eşe dosta selam, inandığım doğruların adamı olduğum, böyle yaşadığım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştığım kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir".
büyük ustamız.
dediler ki ölmüş, orhan kemal ölür mü.
bugün ölüm yıldönümüdür.
ve orhan kemal kim ne derse desin türkiyenin en büyük yazarlarından birisidir, öteki orhanları, bilmemneleri, o başka dilde acı çekenleri, fransızca bunalanları, çocuk sevicileri vb bilimum bok cuvalini katlayip sarayburnundan, o cok sevdigi nargile kahvesinden denize atmistir...

sükranla anariz.
Nazım Hikmet Ran'a olan sevgisinden, oğluna onun ismini vermiş olan yazar.
"Çok kimse kendindeki kusurun farkındadır, fakat açığa vurmaktan çekinir. Kendindeki kusurları görebilmek bir özelliktir, bu kusurları söyleyebilmek ikinci özellik, hele kendisiyle alay edebilmek bir zekadır..."
avare yillar
kırsal kesimdeki insanların yaşamını en iyi yansıtan yazarlardan birisi.kitaplarında genelde adana çukurovadaki işçilerin sorunlarını ele alır.halk dilini üslubuna iyi yansıtmasıyla dikkat çeker.hanımın çiftliği eseri dizi ve filmlere konu olmuştur.yakın zamanda yeni versiyonunu da beyazcamda göreceğiz.
Asıl adı; mehmet raşit öğütçü dür.
"gerçek olan öğrenmektir. nereden, nasıl öğrenirsen öğren.
nereden,
nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin de önemli değil.
ne yaptığın önemlidir."
hanımın çiftliği adlı bir eseri varmış. şimdilerde kanal d'de dizi yapılıyor. bakalım romanı nasıl piç edecekler.
onlarca kitabını okuduğum yazar; kitapları güzeldir, sıkmaz, karakterleri halkın kendisidir ama okuduğum çoğu kitabında kendimi konulu pornoda zannediyorum geniş omuzlu erkekler fıldır fıldır kalçalı kadınlar vazgeçilmezidir.
güncel Önemli Başlıklar