bugün

su gibi okunup taş gibi midenize oturan bir kitaptır.

aşkın öyle belirsiz, kavuşamama hali canını yakar çünkü insanın.

şehirden şehire insanların hisleri, yaşam tarzları, yaş evreleri arasında gazinip büyük bir birikim sunar önünüze. bir "yetişme" kitabıdır bir gün. her yıldan 1 adet günü alıp ne hale geldiğinize bakma isteği uyandırır.

bir de her 15 temmuzda içiniz burulur yarı hüzün yarı sevinç ile bu kitap yüzünden.

"dex&em, em&dex"
kitabını okudum önce sonra filmi çıktı dediler. gitmedim. çağırdılar yine gitmedim. ofiste hasta olduğum hatun çağırdı yine gitmedim. kitap öyle büyülemişti ki, hiç bir şey o tadı bozsun istemedim. bilirsiniz kitaplardan sonra gelen filmler hep hayal kırıklığı yaratır. mesela yüzüklerin efendisi, kitap nerdeee, film nerde. kitapta olmayan bir çok şey filmde var, miğferdibi muharebesinde, eomer'in orduyla gelmesi gibi. oysa kitapta eomer bir yere gitmiş değildir ki gelsin. neyse. gitmedim işte direttim. bozsun istemedim içimde kalan eksik yanı. bugün film sitelerinde sağdan sola atlarken, önüme geldi, şeytan soldan dürtüp durdu, dur dedim amq, durmadı. açtım izledim. anne hathaway (emma) harika bir oyuncu olduğunu bir kez daha kanıtlamış filmde ve film kitabın önüne geçerek bir ilk olmuş. o son sahne yine ağlattı amk. erkek adam ağlar mı amk.

filmin konusuna girmeyecem, çünkü konuya giren yorumları bende sevmem. sonucunu bildiğin maçı izlemek gibi olur hep. tadı kaçar.

bu filmi hepiniz beğenirsiniz de demiyecem. belki beğenmezsiniz. herkes kendinden bir şeyler bulduğu filmi sever. aşk tesadüfleri sever filmi çok tutulsa da benim için saçma sapan bir filmdi mesela. ama bu one day benim eksik kalmış yanıma vurdu sanırım. gitti gideli, arkasından bir şeyler hep hatırlatır oldu. bu bazen incir reçeli'nde bir tokadır, bazen komple bir "one day"dir. bazen annenin "uyan oğlum" demesine "tamam aşkım" diye yanıt verip, kızarıp bozarmaktır.
Önce kitabını okumanızı sonra filmini izlemenizi tavsiye ederim. Sadece kitaptaki karakterleri gözünüzde canlandırmak için şöyle bir oyuncuların tipine bakmanızda fayda var zira cast seçimi zaten süper bir film. Okumanıza zevk katacaktır.

Kitaba olabildiğince sadık kalmıştır. Sadece birkaç sahnesini farklı alanlara taşımışlar daha güzel dekorlar ve romantik sahneler olsun diye.

Sadece filmi izleyecekler, asla pişman olmayacağınızı ama gözünüz çıkana kadar ağlamak isteyeceğinizi belirtmek isterim. Baştan ayağa bir trajedi olduğu için değil de insanların hayatlarını nasıl olup da çarçur edebildiklerini gördüğünüz için daha çok. Mutluluğa sahip olanları hem şükrettirip hem korkutacak, olmayanlara hem umut, hem bir kıskançlık verecek nadide bir yapımdır. Son yıllarda yapılmış en iyi romantik uyarlama.

Dex and em, em and dex. Yan yana okumak istediğiniz iki hece olacak bir süre.
David Nicholls, iyi bir yazar, iyi bir kitap. 2011 de filmi çekilmiş en iyi yapıtlardan biri. hem okuyun, hem izleyin.
aslında o kadar önemli bir şeye değiniyor ki film. elinde olan şeyin kıymetini bir gün anlıyorsun ama geç kalmış oluyorsun üstelik bahsedilen şey aşk. ve bu aşkı bahsedildiği gibi kaybedersen yapabileceğin tek şey o hala seninleymiş gibi hayatına devam etmek... beni benden aldı, çok uzaklara götürdü.
ölümcül bi arksun parcasi.*
beni hayal kırıklığına uğratan anne hathaway ve jim sturgess'in baş rollerinde oynadığı 2011 yapımı filmdir. klasik olaylar eşliğinde ilerleyen bir filmdir. aşkı da güzel işledikleri söylenemez. sanki aralarında aşk değil de bir hevesti. filmin sonlarına kadar önemsiz bir heves gibi sonra birden birbirini aslında çok seven bir çiftlermiş gibi anlatılıyor. daha yoğun olması gerekirdi.
sırf jim sturgessın gül yüzünün hatırına izlediğim öyle çokta beğenmediğim film. orta seviyede bir aşk filmi. özellikle değinmek istiyorum jim yine döktürüyordu. o harika ses tonu, aksanı ve oyunculuğuyla kendine hayran bırakmayı bildi kerata.
Uzaklara daldığınız an da zihninizde dolanır bu şarkı. Yaşadıklarınız ne olursa olsun, umut peydahlanır gary moore solosuyla içinize içinize işlediğinde.
2011 yapımı filmi dün izledim . karakterlerden Dexter in ne sikim hayatı var dedim izlerken sonu da kötü bitti zaten gerçekten dramatik bir film.
henüz bugun izledim filmi.hala etkisindeyim aslında romantik filmleri sevdiğim pek söylenemez ama ne bileyim işte sevdim.dexter çok yakışıklı,zengin,istediğini elde eden ama şanssız bir adam.emma ise tatlı ve çok zeki.film çok acıklıydı azizim.ilk defa bir aşk filmine ağladım.hemde kitabını alıp okuycam.böyle arkadaşlık mı olur diyenlerde var.olur!bal gibide olur.neden olmasın ki?ne sebebi var olmaması için...
gary moore'un dinledikçe boğazımda bir şeyler düğümleyen şarkısıdır.
aynı zamanda david nicholls imzalı suluzırtlak bir aşk romanının adıdır.
jim sturgess ve anne hathaway'ın başrollerini paylaştığı, across the universe filminden tanıdığım jim sturgess olduğu için izlediğim ağlatan romantik-dram-komedi türündeki film.
iflahımı siken film. izlemeyin kardeşim.
film altındaki kezbanların "hayatımın filmi" , "son on yıldır izlediğim en iyi filim" , "Müthiş bir film. Sonunda ağlayacaksınız…" gibi yorumlarından sonra izlemeye karar verdiğim ve sıkıntıdan zar zor sonunu getirebildiğim film.

107 dakikam boşa gitti ulan!
yer yer sıkıcı olmasına rağmen izlenilebilir bir film.

ayrıca fark ettim ki sonuyla ilgili kafa karışıklığı yaşayan bir benmişim. sonuna dair bir allahın kulu yorum yapmıştır kesin diye açıp sözlüğe bakayım dedim yine yok.

izleyenlere önemli soru 1 : yahu arkadaş şimdi bu filmin sonunda adamın kızı babasına emmayı tanımıyormuş gibi dost muydunuz falan diyor. babasının ölen karısını tanımıyor mu bu çocuk?

izleyenlere önemli soru 2 : hadi diyelim ki çocuk "hem eşin hem de dostun muydu baba o kadın? " demek istiyor, ki bacak kadar çocuktaki düşünce yapısına bak hele, ben o noktaya gelemedim daha.

izleyenlere benim dangalak olduğumu düşündürecek en önemli nokta : ben adam rüya gördü sandıydım evet oh be uyandı artık aynı hataları yapmaz diye sevinmiştim bile. neyse rüya değilmiş, eşe dosta rüya ya hepsi gibi yorumlar yapmam en azından.

neremle izledim ben ya...
--spoiler--
"Belki kavga edebiliriz, küs kalabiliriz, birbirimizi üzebiliriz, mutsuz edebiliriz. Ama ne olursa olsun her gece benle uyu."
--spoiler--
kitabıyla etkileyen, film versiyonuyla ise okurken etkilendiğine pişman eden yapıttır.
one day. digitürkte 3. kez denk gelip izlediğim, ağlasam mı gülsem mi karar veremediğim, insanın içini burup koyan bir garip film.
çok güzel a.k. çok güzel ya. hele kızın erkeğe " bir daha ortadan kaybolma" deyişi yok mu. off.

edit: ben bunun sonunu unutmuşum ondan filmi karşımda görünce anlamlandıramadığım bir burulma yaşamışım ya. bildiğin "skip atıyor her şeyi" filmi.
Bir Gün / David Nicholls

Trajik bir öykü.
Zevkle okunan film tadında bir kitap.
gary moore solosuna başlarken, dünya sanki duruyor da, ben yaşamıyor gibi oluyorum. sonsuz bir güzellik içinde şarkısını icra ederken, o gibson gitar tonu beni yerle bir ediyor. sonrası mı? şarkının mükemmeliğinde savrulan o sözler..
2011 yılında gösterime girmiş film.
hafta tatilimde gözlerimi yaşartan 'aşk' denen duyguyu iliklerime kadar hissettiren film.
Klasigi bir tık aşmış aşk filmi.
Filmde ilgimi çeken tek cümle de "nasıl tanıştığımızı soranlara, biz birlikte büyüdük diyorum." oldu.
Almancaya "zwei an einem Tag" diye çevrilmiş filmdir.
Kaliteli bir film.
izlediğimde sıkıntıdan ölecektim.. ayrıca çakma film resmen melekler şehrinden acıtasyon araklamışlar, erkeği bizim ıssız adamdan çalmışlar.
allahtan aşık olan kızın sevişme sıkıntısı yoktu oda olsaydı izlemezdim.
filmde tek bir diyalog kaldı aklımda gerisi çöp. baba ve oğlun konuşması ve babanın annesinin ölümü üzerine oğluna ders vermesi.
baba : dayanacaksın bunu yapmak içinde o varmış gibi davranacaksın.
mazlum evlat : yapamam, bunu yapamam ühühühühü
baba : benim 10 yıldır nasıl yaşadığımı sanıyorsun.