istanbul Sözleşmesi ni ilk imzalayan Türkiye, Kasım 2011 de de parlamentosunda onayladı. Sözleşmenin yürürlüğe girmesi için gerekli 10 imza, ülkelerin değerlendirme süreçleri nedeniyle üç yılda tamamlandı.

Son olarak Andora nın parlamentosundan geçen sözleşme, daha önce Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Danimarka, italya, Karadağ, Portekiz, Sırbistan da onaylandı. Fransa ve isveç te ise bazı rezervler nedeniyle sözleşme 1 Kasım da yürürlüğe girecek.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26922122.asp

http://www.istanbulcahvio...nbul-sozlesmesi-hakkinda/
aile düşmanı bir sözleşme.
görsel
ailelerin yıkılmasına sebep olan liboş sözleşme. hak veriyorum ayağına dötveren bir sözleşme gibi çok afedersiniz.

(şahsi yorumumdur)
Zararından çok faydası vardır.

Bakmayın suistimal eden birkaç kişiye. Genel anlamda faydalıdır istanbul sözleşmesi.

Bizdeki sıkıntılar sistemde. işleyişte. Mesela tecavüz etti denileni hemen tutukluyoruz ama defalarca öldüresiye döveni göz altına bile almıyoruz... bunun gibi.
Müslüman erkeklerin belini büküyor

https://www.youtube.com/w...b_title&v=OJe1X3KY_TU
Herkesin tü kaka demesi üzerine üşenmeyip 75 maddesini de tek tek okuduğum sözleşmedir.

Metinde extrem, "aile yapısının dibine dinamit koymuşlar" diyecek kadar ağır maddeler yok.

Uygulamada sorun var diye bu derece eleştiriliyorsa, bana hangi sözleşmenin hangi kanunun sorunsuz işlediğini göstersinler.

Kısacası her norm gibi doğru uygulandığında işe yarayacak sözleşmedir.
çocukların ve kadınların korunması için çok ama çok önemlidir. bu konuda interenette çok güzel iki makale buldum, bu sözleşmeye karşı olan varsa okuyup önemini kavrayabilir.

https://www.cerensumer.av.tr/istanbul-sozlesmesi

https://rm.coe.int/1680462545
Tarikatların kaldırılmasını istediği güzel yasa!
kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin avrupa konseyi sözleşmesidir.
sözleşme istanbul'da imzalanmış, ayrıca türkiye tarafından da imzalanmış olan bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir...

malesef ülkemiz sözleşmeyi imzalamasına rağmen uygulamaya geçiremedi hala.
üstelik aylardır bu sözleşmeye dair kara propagandalar var ülkemizde.

bakın bugün bir kadın daha vahşice, insanlık dışı bir şekilde katledildi.
(bkz: pınar gültekin)

bu sözleşmenin hangi maddesinden rahatsızsınız?

bu sözleşmeden rahatsızlık duyan kim varsa kadın düşmanıdır, toplum düşmanıdır, insanlığın düşmanıdır.

nesini beğenmiyorsunuz? yahut hangi madde sizi rahatsız ediyor?

hoş, acaba okudunuz mu istanbul sözleşmesini?
okumadınız tabi, buyrun okuyun;
https://rm.coe.int/1680462545

ama okumayacaksınız biliyorum, okumadınız...
81 madde var sözleşmede.

-kadına şiddeti, tacizi, tecavüzü engelleyici tedbirler olduğu için mi istemiyorsunuz?
-kadına şiddet uygulayan kocası yahut sevgilisine uzaklaştırma verilip kadının korunmaya çalışılmasından mı rahatsızlık duyuyorsunuz?
-şiddete uğrayan, istismar edilen kadının devlet tarafından korunmasını mı istemiyorsunuz?
-cinsiyet ayrımcılığını önleyici tedbirler olduğu için mi? kadınları rahat rahat taciz etmenizi, onlara mobbing uygulamanızı engelleyeceği için mi istemiyorsunuz?
-kadınların zorla evlendirilmesinin önüne geçtiği için mi istemiyorsunuz?
-kadının sünnet edilmesine karşı çıktığı için mi istemiyorsunuz?
-kadına eğitim hakkı tanıdığı için mi istemiyorsunuz?

bakın açık ve net olarak yazıyorum, bu sözleşmeyi okuyup hala istanbul sözleşmesini istemeyenler, istanbul sözleşmesine karşı çıkanlar potansiyel tecavüzcüdür, tacizcidir.
bu insanlardan her şey beklenir uzak durun, selam bile vermeyin.

münevver karabulut
özgecan aslan
cansel buse
emine yayla
ceren damar
gülşah sarcan
helin palandöken
değer deniz
şule çet
tuba erkol
emine bulut
ceren özdemir
pınar gültekin...

belki de yarın sizin kardeşiniz, sizin karınız, sizin kızınız da olabilir bu isimlerin arasında.

unutmayın ve okuyun;
istanbul sözleşmesi korur...

ve artık yeter, istanbul sözleşmesi bir dakika bile kaybetmeksizin uygulamaya konmalıdır.
''akp den önce kadının adı yoktu'' diyen arkadaş aynı fikirde değil istanbul sözleşmesinden haberi bile yoktur.
bilerek lgbt-i uzerinden bu sozlesmeye saldiriyor siyasal islamcilar zira hemen yaftayi yapistirip akillari sira rezil edecekler savunanlari! boyle utanmaz boyle hain bir seydir siyasal islam!

bu sozlesmeyi tam anlamiyla uygulamak kadin cinayetleri ile mucadelede elzemdir! okullarda cinsel egitim verilmesi bir elzemdir! baskici, yobaz, siyasal islamci egitim sisteminin terk edilmesi bir elzemdir!

suresiz nafaka konusu ayri bicimde cozulmesi gereken bir konudur! suresiz nafaka talebi bana gore de sacmadir ancak bunun ve escinsel egilim hakkinin bu sozlesmeyi uygulamamak icin bahse konu edilmesi kabul edilemez!
yuvalar yıkıp canlar almıştır.
2011 yılında imzalanan, 2014'te yürürlüğe giren ama nedense hükümet tarafından uygulanmayıp, bugünlerde son güç kaybına telafi olarak kara propaganda malzemesi haline getirilmiş sözleşmedir. kadın şiddetine karşı ve kadın hakları için avrupa güdümlü bir sözleşmeye ihtiyaç yoktur. biz belli ki avrupa birliğine girmeyeceğiz. 18 sene oldu artık. bizim öz hukuksal normlara ihtiyacımız vardır. kusura bakmayın aynı konuyu hatırlatacağım ama "bir kereden bir şey olmaz" diyen zihniyetleri tasfiye ederek hükümetin samimiyetini ortaya koyması gerekmektedir. ayrıca şiddet yoluyla boşanma haricindeki diğer durumlarda nafaka olayı sadece erkeğe yüklenmemelidir. çünkü kadın hakları bağlamında kadının bireysel iş hakkı, kadınların istihdamı modelleri de söz konusu olduğu için, boşanan çiftlerin bir çocuğu varsa bu nafaka sadece erkek tarafından değil aynı zamanda kadın tarafından da ödenmeli. yani ;
1) çocuk için anne ve baba, devlet kurumunda ya da bir bankada fon oluşturmalı. nafakalarını bu fona yatırmalıdırlar. çocuk 18 yaşına gelene kadar bu fondan topluca para çekilmesi yasaklanmalıdır.
2) çocuğun yalnızca aylık harcamaları için bu fondan para çekilebilir olmalı. ve her ay zahmetli olacak ama okul aidatından çocuğun elbisesine, vesairelerine kadar çocuk için yaptıkları harcamalarını anne ve babası belgeleyerek bu fonu işleten banka ya da kuruma ibraz etmeli. çocuğun okula başladığı dönem için her ay, okulu için öngörülen yemek,yol için öngörülen tutar aileye ödenmeli. yemek ve yol masrafının belge ile ibrazı güç olması sebebiyle bu konu belge konusu dışında bırakılarak, okuldaki yemek ve yol için öngörülen aylık asgari bir bütçe sınırı ile bu durum sınırlandırılmalı. diğer okul sarf malzemeleri,elbise gibi durumlar fondaki aylık bütçeden düşülerek, kalan kısım ilgili fona geri ödenmelidir. aksi halde bir sonraki ay döneminde bu fark ödenmeden, çocuk için ödeme yapılmayacağı bildirilmelidir. bu fonun istismarını engelleme politikası olacaktır.
3) ev kira ise kira, fatura vb şeyler çocuğun fonundan karşılanamayacaktır. bu anne ve baba ayrıldığı an itibariyle kendi öz sorumluluklarıdır. 18 yaşına kadar çocuğa ait fondan evin genel tamir,bakım,fatura vs durumları için hiçbir ödeme yapılmamalıdır. anne veya babanın kendi öz yaşamı için bu fondan ödeme yapılmamalıdır. kendi öz yaşamlarını kendileri idame ettirmek zorundadırlar. çocuğa ait fon istismar edilerek, evin geneline harcanabilir bir bütçe olmasına müsade edilmemelidir.
istanbul sözleşmesi tam olarak budur.

görsel
kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin sözleşmedir.

madde 12
"taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde ‘namus’ gibi kavramların bu sözleşme
kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin
edeceklerdir."
madde 16
"1 taraflar ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme ve şiddete dayalı davranış
kalıplarını değiştirme amacıyla, aile içi şiddet girişiminde bulunanlar için, kişisel ilişkilerde
şiddete başvurmayan davranışlar benimsemeyi öğretmeye yönelik eğitim programları
oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır."
Vb maddeleri içeren sözleşmedir.
sakıncalı maddeleri derledim.

madde 3/f - kadın terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.

15 yaşında kızı, kadın saymak doğru değildir.

madde 12/5 - Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.

bizim toplum değerlerimize aykırı maddedir.

Madde 38 – Kadın sünneti
Taraflar aşağıda belirtilen kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a kadının labia majora, labia minora veya klitorisinin tümünün kesilip çıkartılması, labia majoranın kenarlarının birleştirilmesi veya başka türlü bir kesmeye tabi tutulması;
b bir kadını a fıkrasına belirtilen eylemlerden birine maruz kalmaya zorlama veya bu eylemleri bir kadına yaptırmak;
c bir genç kızı a bendinde belirtilen eylemlerden herhangi birine teşvik etmek, zorla maruz bırakmak veya bunları bizzat kendisine uygulatmak

kadın sünneti cezalandırılacak bir suç ise, erkekler neden sünnet ediliyor?

madde 40 – Cinsel taciz
Taraflar bir şahsın onurunu ihlal etme etkisi yaratan veya bu maksatla gerçekleştirilen, ve özellikle de aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşürücü veya saldırgan bir ortam yaratırken, her türlü istenmeyen, cinsel mahiyette sözlü veya sözlü olmayan veya fiziksel davranışın cezai veya diğer yasal yaptırıma tabi olmasını temin etmek üzere gereki yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır

erkekleri mağdur eden en önemli madde. erkek, her türlü iftiraya açık ve savunmasız durumdadır.
kültürsüz, eğitimsiz yetiştirilmiş, potansiyel katillerin olduğu ülkede istediğiniz sözleşmeyi çıkarın hiç birisi o ülkeyi kurtarmaya yetmeyecektir.
eğitim düzeyi yükselmedikçe yaşam kalitesi yükselmez. katilleri de yetiştiren bir kadın. bu yüzden kadınların okuması erkeklerin okumasından daha önemlidir.
(bkz: Yozgat sözleşmesi)
Bir taraftan önemli, bir taraftanda önemi olmayan sözleşmedir.

Öncellikle hepimize bir hatırlatma yapmak isterim, Türkiye "Avrupa insan Hakları Sözleşmesini" 1950 yılında imzalayıp, ilgili kanunu da 1954 yılında yayınlamıştır. Peki sorarım, imzalandı da ne oldu? Hatta ve hatta bu sözleşmeyi imzası olan her ülkede insan haklarının değeri aynı boyutta mı? Yani bir sözleşmeyi imzalamak önemlidir elbette ama sözleşmeler bir yandan da önemsizdir.

Elbette evrensel gerçekler vardır. Mesela; Kadının şidetten korunması gibi. Ancak bu tarz anlaşmaların doğası gereği belki de en büyük problemi ülkelerin sosyolojik gerçekliklerini gözardı etmeleri ve tek doğruyu aktarmasıdır. Örneğin; Hollanda'nın sosyolojik gerçekliği ile Türkiye'nin sosyolojik gerçekliği hiçte aynı değil? Hatta bizi de devre dışı bırakayım, Hollanda ile Polonya'nın da aynı değil. Yani mesele sadece bizim kendi gerçekliklerimizden kaynaklanan bir mevzu değil.

Katılan olur, katılmayan olur ama ben belirtmek isterim ki ben bu tarz anlaşmaların bir şeyleri çözdüğünü düşünmüyorum ve imzalayan (çeşitli sebepler öne sürerek imzalamayanlar da dahil) samimi de bulmuyorum.

Bugünün dünyasında bir ülke "insan hakları, kadın sorunu veya bu tarz herhangi bir insani sorunu" çözmek istiyorsa ve bu konuda samimiyse çözer. Yani istersen yüz ellibin tane anlaşma imzala bir şeyleri çözmek istemiyorsan ya da bu konuda samimi değilsen hiçbir şey olmaz, eski tas eski hamam devam eder.
Kadın şiddetine ve cinayetlerine üzülen bir insanım. Ama bizim ülkemizde hiç bir şey doğru işlemiyor. Devlet seyirci oluyor sadece. Pandemi de de böyle bakan tivit atıyor dolu araçlara binmeyin bekleyin diye. Dolmuş dolmadan kalkmıyor binmeyince değnekçi abi yer var diye trip atıyor. Markette sosyal mesafeye uyulmuyor zabıtaya bildiriyorsun bakmıyor. Polisi iki kez aradım sosyal mesafeye parkta uyulmuyor maske takmıyorlar piknik yapıyorlar diye ekip yönlendiriyoruz diyorlar hikaye yine aynı yerde aynı kişiler hergün piknikçiler var.

Emekli hakime anlatıyor iftira suç değilmiş yasanın bu açığı varmış. Mesela bir kadın size iftira attı beni taciz etti diye. Dava açıldı ve kadının size iftira attığı anlaşıldı kadın hiç bir ceza almıyor. Ama sizin psikolojik şiddete maruz kalmanız kimsenin umrunda değil çünkü siz erkeksiniz.

Mesela kızın biri gitmiş kuzeni ile ilişki yaşamış babasına mahalleden masum bir çocuğun adını vermiş. Baba suçsuz çocuğu öldürmüş. Kameralara namısımı temizledim looo diye bağırıyor. Yorumlarda ölen masum gence edilen hakaretlerin haddi hesabı yok. Bazıları genç masum diyor. Hala yorumlara neler yazanlar var.

Tabi bu olaylar olurken eşitlikten bahsedenler, feministler sus pus niye erkeklerin hepsi onların gözünde aşağılık bir mahlukat.
Her erkek mi şiddetçi dayakçı kötü mü ? Geçmişteki üzücü olayların faturası niye bizlere kesiliyor bizden intikam alınmaya çalışılıyor. Eşitlik ve adalet istiyoruz. Cinsiyetçi değil yok erkek hakları yok kadın hakları. insan olalım ve haklarımızı beraber savunalım.
feminist manyakların oltasına gelmeyin.

lan feministler dünya da sizden başkalarının da olduğunu

anlayıncaya

kabul edene

kadar sizde karşıyız.
Kadınların erkeklere kafasına göre taciz tecavüz mobbing iftirası atmasıni ve erkekler üzerinden ölene kadar nafakayla asalak gibi geçinmesini sağlayacak olan paçavra.
kezofeminazilerin kabul edilmesi için baskı yaptığı ve her türlü kadın cinayetiyle beraber bu baskıyı artırdığı sözleşme. Buna rağmen hiçbir şekilde imzalanmaması gerekir.
Kadın beyanını esas alır. Bunun sonucunu açıklayayım; ispanyada bir kadın herhangi bir erkeğe *beni taciz etti* diye iftira atabiliyor(kanıtlamasına lüzum yok). Akabinde polis bu adamı 3 gün gözaltında tutabiliyor.
Bunu sürekli kullanıp, sevmediği/intikam almak istediği erkekleri işlerinde attıran kadınlar mevcut. istismara çok açık bir sistem.
Bunun dışında nafaka konusunu düzenlemiyor. 1 hafta evli kal, ömür boyu nafaka öde. Oldu gözlerim doldu.

Boşanmış babaların çocuklarını görmesine de çok ciddi kısıtlamalar getiren ve çocuğu sürekli anneye veren bir anlaşma ayrıca.

Her kadın cinayetinin suçu erkeklere yüklenip, erkekler *şeytan* gibi gösterilmek isteniyor ki bu doğru değil. Araştırmalara göre kadın-erkek arasında şiddette meyilli olma konusunda bir fark yok.

Ayrica ben kolumda altın rolexle gecenin yarısı harleme gidersem en iyi ihtimalle rolexi çaldırırım(bak en iyi diyorum). Bu kadın kısmısı abuk subuk seçimler yapip, daha sonra başına bir iş geldiğinde sorumluluğu almak istemedikleri için suçu her zaman erkeğe atiyorlar.
neymiş, istediklerini giyebilirlermiş, istediklerini yapabilirlermiş, şöyleymiş böyleymiş. Hayatta hiç kimse(Erkekler dahil) istediğini giyemez, istediğini yapamaz. Her seçimin sonuçları vardır ve bu sonuçlara katlanmak zorundadır insanlar. Öyle tozpembe bir dünyada yaşamıyoruz.
Şiddet sözleşmeyle kaldırılsaydı
Bu sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren bu kadar insan hayatını kaybetmezdi.
Şiddeti önlemek için önce yasal düzenlemelerle cinsiyetçilik yapmadan ağır cezalar getirmeli
Sonra idam cezası uygulanmalı
Bireysel silahlanma yasaklanmalı
Aldatmak yeniden hapis cezası ile cezalandırılmalı
Bir tane şiddet vakası kalmaz yeryüzünde böylece.
alıyoruz eşini yada bir masumu öldürmüş, bir katili; büyük bir meydanda halkı topluyoruz.

ama çok kalabalık olacak, birde basın bütün kanallar canlı yayınlamak zorunda olacak, yayına başlarken kamu spotu logosu çıkacak.

getirilen vinç, boynuna urgan geçirilen, elleri arkadan bağlı katili/caniyi yavaş yavaş yukarı kaldıracak.

haksız yere cana kıyma olayı böylece tarihe karışacak.

edit: ekşi veren kardeş kimden yanasın? ölen, sonra cesedi yakılan üstüne beton dökülen ölürken korkmadi mı? dehşete kapılmadı mı?