bugün

Hemen hemen 9 arkadasımın adıdır.Arada karışıklıklara sebep olur.denizim denizim ...
kızlara yakışan en güzel isimlerden bir tanesi.

deniz ismine sahip olanlar, alabildiğine sonsuz ve güzel olurlar.
balikhane.
Sesi çok güzel olan rap sanatçısıdır ki, aynı kişi emret komutanımın jenerik müziğini seslendirmiştir.
" toprak, toprak, toprak. gider gidersin, toprak.
deniz bir bitti mi toprak başlıyor.
artık bir daha deniz yok. dere var, çay var, deniz yok.
toprak.
ne kadar çok toprak, deniz kadar." (bkz: oteki defterler)
birkaç sene evvel deniz isimli kızdan hoşlanıyordum. sonra gidip çıkma teklif ettim. beni reddetti. gerekçesi ise "dinde çıkmak diye bir şeyin olmaması"ydı.

günler geçti, ben kendimi geliştirdim ve onun hakkında bazı detaylar öğrendim.
meğer dinde çıkmak yok diye beni reddeden bu kaltağın yapmadığı şey yapmamış! sevgilisi varmış bir zamanlar, onunla çok kötü şeyler yapmış.
yaptıklarını duydukça, kulağıma geldikçe hayata küstüm. inanamadım. bir insan nasıl bu kadar şerefsiz, nasıl bu kadar haysiyetsiz olabilir diye düşündüm durdum.

şimdi sesimi insanlara duyurabilirim. deniz denen sürtük! beni sadece reddetseydin seni bu kadar nefretle anmazdım. ama sen beni kandırdın. ömrümün sonuna kadar senden nefret edeceğim.
seyretmesi insana huzur verir.
unisex bir isim.
antalya'da 16 sene yaşayıp ankara'da üniversiteyi kazanınca kıymetinin daha iyi anladığım güzel şey. görmesi zevk, yüzmesi zevk... zevk allah zevk.
hepimiz deniz'iz ama gezmek herkese nasip olmaz!
(bkz: deniz gezmiş)
Bizden gene ne saklıyorsun deniz bu gece? Terliksiz çıktığım tamamlanamış çatı katında,kiremitlerin arasında tabureme oturmuş, sinmişim ayaz bile böyle samimiyken bana, sen neden gözlerini kapatıp alnını kırıştırıyorsun ki? Oysa ben seni ilk çarşaf gibiyken sevmiştim. O duruluğuna hayrandım masumiyetine içtenliğine.. Ama gel gör ki gece çöktü seni bulutlardan ayırdılar yakamozlar bile bunu kabullenemeyip alev aldı. Bizse iki dertli dost üşüyen ayaklarımızı aldırış etmeksizin sahtekar dostlarımızı ciğerlerimize çekiyoruz. Sıcak kahve ile ısınmayı deniyoruz. Bu gece neden ağlıyoruz deniz?
Tam tamına 4 saat geçmişti. Bir yıldızımız vardı en parlak olanı gitmişti. Ama geri kalanları tepeden bize el sallıyordu. Bununla avunduk çünkü bunu yapmalısın bir şekilde avunmalısın. Rüzgar parmak uçlarıma temas ederken titriyor olmak rahatsız etmeli doğru olan budur. Peki ben şimdi neden üşümeye doyamıyorum deniz? Neden sıcaklığı istemiyorum? Evet doğru ya belki de bu sorunun cevabını ancak senin yüzünü görünce alabiliriz. Senin saflığını gök ile uyumunu. Keşke bu uyumun tadına bakabilsem o huzur içime dolsa ve tüm dertler yok olup gitse. Tıpkı esrar dumanı gibi yoğun bir yağmur bulutu yağsa üstüme. Ve ben yine kiremitler arasındaki tabureme oturup sana göz kırpsam ve sen utansan. O gece bana cevap vermediğin için.. Yıldızlar yeryüzüne yakınlaşsa senin gönlümdeki tahtına konsalar. Artık çok geç deniz çoktan senden vazgeçtim ben. Duruluğun ve huzurun bir şeye yaramadığını canımı yakarak öğrettin bana çok üşüdüm çok titredim. O gece boyunca kendimi bundan soyutlamıştım oysaki seni bekledim. Sen yokken yıldızlar ve duman bana arkadaşlık etti beni koyunlarına alıp ısıttı rahatlayayım diye lafladık hatta. Bir baktım da ne göreyim.. Kaybettiğim o yıldızımız geri dönmüştü. Senden önce davrandı. Hem zaten çok zayıftın sen. iki rüzgarla dolduruşa gelir hırçınlaşırdın. Ufak darbelerde bile bütün o pürüzsüzlüğün yok olurdu zayıftın. Peki yeni dostlarımı nasıl buluyorsun? Çok farklılar değil mi? Onları ayırt edebilirsin. Senin gibi kocaman bir bilinmezlik bir yalan değiller. Herbirini tek tek seçer tek tek kucaklarsın. Birisi olmazsa bir diğeri koşar yardımına. Ama sen yoksan yoksun deniz unuttun bırakıp gittin beni. Seni asla affetmeyeceğim. Ve emin ol ben olmadıkça asla eskisi kadar kusursuz olamayacaksın. Çünkü geceleri sana sırtımı döneceğim artık. Öfkeleneceksin biliyorum. Rüzgarı da almışsın arkana susmayacaksın sesini tabureme kadar duyurtacaksın bunu da biliyorum. Ama ben gökyüzüne bakıyor olacağım. Gözlerim kapalı gökyüzüne bakacak ve tüm yıldızları eksiksiz göreceğim. Artık insanlar kafalarına göre içimde barınamayacaklar kirletemeyecekler . Tek yapabilecekleri sonsuz inancım ve sen yokken bana sahip çıkan ışığım karşısında zayıfça elleriyle gözlerini örtmek olacak. Ve elbette ki güneşin doğması için dua etmek. Elbette duaları kaçınılmazdır ki gerçekleşecek. Ama güneş seni her terk ettiğinde yakamozlarını bir bir elinden alacağım deniz.. Yıllar sonra sen kuruyup çekilirken bile ben hala yukarıdan sana el sallıyor olacağım. Ne yazık.. Sen o sıra beni göremeyecek kadar bithap düşmüş yağmurun ayaklarına kapanmış olacaksın. Bir bakmışsın ki kölesi oluvermişsin. Ama suç benim değil denizim.. O gece benden neler sakladın kim bilir?
--spoiler--
geri planda gece klübünden yükselen canlı müzik eşlik eder, iskelenin en ucunda ayaklarınla ritim tuttuğun tempoya. bulunduğun noktadan, sağa ve sola uzanan kıyı şeridinden, denize yansıyan ışıkların oluşturduğu yakomozları seyredersin. ara sıra gökyüne bakar, yıldızların heterojen dağılımana bakıp hislenirsin. ağzında belli belirsiz bir mırıldanma vardır, adını bilmediğin bir şarkıya ait. isimler geçer aklından. isimler ki, herbiri, bir yaz mevsimini andıran. gülen yüzleri ile aklında kalan.. yaşatan, hissettiren ve yazdıran o'dur. ve bu fotoğrafın altına atılacak imza, bu başlığın ta kendisidir.
--spoiler--
Öznesi olmadığım cümlelere inat
Seni yazmak anlamsızdı köşe başlarında
Ve denizler, en çok da mavi değildi aslında
Göz yaşlarımla sulanan akşamlarda
(13.02.2008)
bana seni hatılatan en güzel kelime. hatırlar mısın bilmem ama...
ne kadar da çok konuşurduk deniz için... hayallerimizi anlatır dururduk..sen hep beni sinir etmeye çalışacağını anlatırdın ya.. ben senin içini okurdum..
belli bir süre uzak kalındığında insanın gözünde tüten güzellik. hayatının ilk 18 yılını deniz kenarında geçiren biri için sudan çıkmış balık gibi hissetmektir deniz olmayan bir yere gitmek, orada yaşamak zorunda kalmak. bir süre sonra uzaktan bile olsa göreyim diye sayıklamaya başlarsınız. kıyıdaki dev kayalara çarpıp kırılan dalga seslerini, kayaların üstünü çarşaf gibi örten yosunların görüntüsünü, normalde nefret ettiğiniz martıların çığlıklarını, tembel tembel yatan yengeçleri, sürüler halinde gezen balıkları, yan yan yüzen denizanalarını, kendine has tuzlu ve yosunlu kokusunu... kısacası onun hakkındaki her şeyi özlersiniz. uafacık bir görüntüsü bile dudaklarınıza gülümseme yerleştirmeyi başarır. onsuz geçen günlerde anlarsınız zaten ne kadar güzel olduğunu. zaten biz insanların sorunu değil mi bu? elimizdekinin değerini ancak kaybedince anlarız. ben de denizin ne kadar harika bir şey olduğunu ondan ilk defa bu kadar uzun süre uzak kalınca anladım ve bu cidden çok kötü bir tecrübe oldu.
negatifimi anlayamadığım bir şekilde çeken ve beni sinirsiz dövülmüş dana eti kıvamında bırakan olağanüstü birşey.
şuan içinde ölümüne yüzmek istediğim şey.
faili meçhullerin, insan atıklarının, savaşın, teknolojinin ve bazı güzel anıların gömüldüğü karanlık bir mezar.
içindeyken nefes almak dışında türlü özgürlüklere sahip olduğunuz tabiri caizse bi damla tanrıçası..
sonsuzluğu ve huzuru içinde barındıran ev.
sabah sabah gidip, yüzülesi yerdir. ağustos ayının 6 derece üstünde olan bugünde gitmek çok iyi olur.
ürkütücü bir yoğunluk, içsel bir huzur aşılayan sonsuz mavi. bulutlarla birleştiği noktada mavilerin hüzünlü sevişmesine tanıklık edebilirsiniz.
insan bile bile bir deniz'de boğulmak istermi? ben istiyorum işte...
denizsiz bir şehirde okuyunca bağımlısı olduğumu anladığım, yaşam tarzıyla, yemekleriyle, insanının özellikleriyle başlı başına bir kültürdür deniz.
ve ayrıca erkek olsun kız olsun ileride doğacak çocuğumun adı.
genelde solcuların çocuklarına verdiği meşhur bir isim.
güncel Önemli Başlıklar