bugün

popüler kültür iyidir/kötüdür tartışmasına girmeyeceğim elbette. tavuk mu horozun çükünden çıkar; horoz mu tavuğun yumurtasından tartışmasını bile yeğlerim. horozun çükü var mı yok mu tartışması da epey oyalar ama...

kitle iletişim araçlarından (bu lafı 4 yıllık fakülte hayatım boyunca hep kullanmak istemişimdir. bugüne kısmetmiş. ağza ne oturuyor ama haa) yayılan popüler kültür öğelerine, gün boyunca maruz kalmış bir garip insanın, gece rüyasında söz konusu öğeleri kaotik biçimde yaşaması.. hehe, tanım boka sardı. en iyisi konuya girmek:

ben ve aile dostlarım olan beckham çifti, tatlıses'in lahmacun partisinin akabinde eğlenmek için sortie adlı gece kulübüne akmışız. viktorya'nın meme uçları şifonyer kapağı tutamacı gibi yine. rüya her an farklı yöne kıvrılabilir.. fonda serdar ortaçın herhangi bir şarkısı çalarken (herhangi diyorum, zira 15 yıllık serdar ortaç mağduruyum, şarkılarını ayırd edebilmiş değilim) deliler gibi dans eden kaynana semra'ya takılıyor gözüm. yeni programının kutlamasını yapıyormuş. bir yandan da barack obama ve sarah palini baş göz etmeye çalışıyor. nihat hatipoğlu da imam nikahı için pusuda. ön planda şişli belediye başkanı mustafa sarıgül. nikahı bizzat kıyacakmış. ortada fol yok yumurta yok. kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar. obama sarah'nın tipi değil ki. ben biliyorum olayı.

bir anda masalar havada uçuşmaya, güzel memeli güzel kadınlar güzel memelerinden kan fışkırarak yere yuvarlanmaya başlıyor. resmen bir can pazarı. kendimi korumak için barın arkasına atlıyorum. elinde gitar çantası olan adam bir yandan şarkı söylerken (ay ay yay yay, ay yay ya mor..) bir yandan da ortalığı darma duman ediyor. memati'yle göz göze geliyorum. usta nerde diye soruyor memati. usta kayıp. usta iskender'in elinde. iskender basmış zaten burayı. skerim usta'yı da iskender'i de deyip tuvaletin camından atlayıp kaçmaya yelteniyorum. lakin hande ataizi sıkışmış orda. mum gibi kokuyor..

çatışmadan kaçıp, yakınlardaki hadisenin evinin kapısını çalıyorum. kim o? benim, delioğlan. kapıyı açar açmaz beline dolanıyorum. içeride orhan pamuk da var. masum masum oturuyor. soğuk bir selam verip katein yanına oturuyorum. kriz vurmuş hollywood'u. tüm lost ekibi bizim heybeliada'ya taşınmış. her gece mehtaba çıkıyoruz. demet akalın yine tekmeyi yemiş sevgilisinden. anlatmaya başlıyor. off, bu kızın dertleri bitirecek beni. bir anda, dert dinleyen müge anlı oluyorum. bir asabilik çöküyor üzerime. fırça üstüne fırça kayıyorum demet'e. zaten çok rüküş!

acun kapıda beliriyor, elinde çay tepsisiyle. yanında da ece erken. dayak yemiş yine. ağız burun haşat! acun çay mı kahve mi diye soruyor ve el ele tutuşup 20'den geriye doğru saymaya başlıyoruz. okan (bayülgen) çok kızıyor bu halimize. ama kendisi de saymaya devam ediyor.. kahvemden bir yudum aldım almadım, yan daireden kızlar geliyor. kahvenin kokusuna gelmişler. elindeki çikolatayı ısırınca evin tabanı deliniyor ve ben alt kattaki teoman'ın evine düşüyorum. teo her zamanki gibi yiyiştiği için, rahatsız etmeden kapıdan süzülüp çıkıyorum.. zaten maça yetişmem gerek. gitmezsem hakan abi sker belamı.

fatih terim yandan takdik veriyor. yandan direktifler gelmeye başlayınca bir anda tolga çevik oluyorum. oyuncular da değişiyor. (oyuncular değişir, bir köprü gibidir, insanoğlu dünyada.. hafızamı skeyim lan neler hatırlıyorum ben). fatih terim bıyığıma halleniyor. anlıyorum ki ben artık osman tanburacı'yım!

kan ter içinde uyanıyorum. ne lan bunlar, ben ne diye rüyamda bu insanları görüyorum? anamdan babamdan yakın olmuş bunlar bana! off.. bi işeyip tekrar dalıyorum uykuya. sabah erken kalkıp recep ivedik'e yolluk hazırlamam gerek.
(bkz: okunacaklara ekle butonu)
(bkz: moderatör bizim sipariş nerde kaldı)

peşin not: gayet de alakalı bakınızlar ve sessiz sedasız, usturuplu protestomsu sitemdir. siz buna değil yukarıdaki yazıya odaklanın. kaybetmezsem izini akşama ben de okuyacağım inşallah.
bir gun zengin olacaklarını sandıkları ruyalardır. ruyalarda yasamak olan cinsinden bahsediyorum, goz acıkken gorulen ruyalar.

bir fabrika kuracagim, ferrari alacagım, bara gidecegim, kızlar beni bafilicek. bir seye cok para vermezsem iyi degildir. para bayılmadıgım seyin iyi olma ihtimali yoktur.

cok param olunca super bir insan olacagım. evet su an param az ve ezigim. zenginlerin gittigi yerlere beni almıyorlar. ama bir gun ben de onların arasına katılacagım. o zaman geldiginde herkesi ezecegim.

yoldaki simitci. ezik ya. fakir bir de. su gomleklere bak. en az abercrombie olmalı. marka giymeyene adam demem. kim adam diyebilir ki onlara zaten? cekilsin suralardan, gormeyelim bunları.

bir gun zengin olabileceginin ruyalarını kuran insan. titremeli ve kendine gelmeli.
- medya maymunlarını seyrede seyrede, korkarım! bir gün aslımıza rucu edeceğiz.
popüler kültür rüyalara bir örnekte benden efendim...

bir kadınla sevişen maksat muhabbet, odaya giren bir adamdan ötürü birden irkilir. giren adam kim mi? çakır.

(bkz: rezalet)
şimdi kocamaaan bi alandayız. böyle konser gibi, gösteri gibi bi olay var. birileri paso bana yemek, dansöz filan yolluyor. çete savaşları da almış başını gitmiş bilader, kan gövdeyi götürüyor. ama ben kimsenin çete teklifini kabul etmemişim. tek tabanca takılıyorum (bu arada, tabanca demişken, ankara'da sanırım necati bey'de veya ona benzer bi caddede beylik tabanca diye bi dükkan gördüm dün. ve bu rüya değildi) ilkokuldan arkadaşım buluyor beni. sarılıyoruz birbirimize. kzı büyümüş, amy winhouse olmuş. kirpikleri mübalağasız 17 santim. mesajcı çocuk yanıma koşup 'abi, zeynep changed her profile picture' deyip, geldiği gibi hızla uzaklaşıyor. bir güvenli çıkış kapısı bulup ayrılıyorum ortamdan.

az kuru az pilav yemek maksadıyla köhne bi esnaf lokantasına giriyorum. şef garson koşarak yanıma gelip, büyük bi heyecanla dükkanın tarihçesini anlatıyor. gözüm bi yerden ısırıyor bu şef garsonu. evet evet, sunay akın bu. adam son 37 yıldır kimseyle konuşmamış da, tüm birikimini bana kusuyormuş gibi anlatıyor. aceleyle zıkkımlanıp kasaya yöneliyorum. kasada, o kasaya en çok yakışacak tipi ve tavırlarıyla kemal unakıtan oturuyor. bozuk olmadığı iddiasıyla 15 kuruşumu iç eiyor kemal abi.

lokanta çıkışı flaşlar patlıyor peş peşe. yanımdaki uzun bacaklı kız, sadece arkadaş olduğumuzu haykırıyor heyecanla. üzülüyorum. ilik gibi hatun lan, niye sadece arkadaşız ki? ayrı taksilere binip eve doğru yola çıkıyoruz. sonra aniden bi patlama gibi bişey oluyor, bi ışık hüzmesi içinde beyazlar içinde reha yeprem, sır kapısını açıyor bana. yanında esmer teniyle yaşar alptekin de var; her an dansa başlayacakmışcasına.. bu iki stv insanı, benim şu an yapmakta olduğum şeyin (bir mankenle evime gidiyor olmanın) beni direkman cehenneme götüreceğinden bahsedip tırsıtmaya çalışsalar da kız pek güzel olduğundan başarılı olamıyorlar.. iç anadolu şivesiyle enteresan şeyler anlatan taksici bi yerlerden tanıdık geliyor. aynadan iyice bakıyorum. ooh, eski dostum vaudeville for vendetta. sen de mi popüler kültür ögesi oldun len, rüyamda ne işin var soruma 'ne yaparsın be bilader, er geç olacaktık' diyor yarı memnun yarı memnunsuz. sonra yandaki arabada memnun kaygısız beliriyor.yanında da bizimkilerden cemil.

rüya bir anda iskenderun'a taşınıyor. altı aydır epilasyon yüzü görmemiş gibi duran asi, parmak kalınlığındaki kaşlarını kaldırarak 'annem senin teyzenin bizim eve gelmesini istemiyor' diyor. zerrece skimde değil bu! bizi istemeyeni biz hiç istemeyiz. alsın evini başına çalsın! tartıştığımızı gören şehrazat, yanında zaha hadidle masamıza oturuyor. arka planda da feridun düzağaç var. ortak mimarlık bürosu açmış bunlar. ilk işleri de masumiyet müzesinin dekorasyonuymuş. füsunun yanık tenli omuzlarının da sergilenip sergilenmeyeceğini merak ediyorum ama sormama fırsat kalmadan, sinan enginle amansız bir kavganın içinde buluyorum kendimi. en zayıf yerinin boynu olduğu yanılgısıyla boynuna boynuna çalışırken, beyaz atkısını boynuma dolayıp boğum boğum boğuyor beni. fonda feliçita çalıyor. ve ben bu şarkının bir milletin belleğine nasıl yer ettiğine şaşkınım.

gözlerimi hastanede açıyorum. tepemde mehmet öz var. bi yandan barfiks çekerken, bir yandan da ot suyu hazırlıyor. komple bi adam kendisi. yanında da hemşire kıyafetleriyle jenna jameson. uuuwww beybi!

ıslak ıslak uyanıyorum. oda çok soğuk.
muavinin dürtüklemesiyle uyanıyorum. salya akıttığımı gizlemeye çalışarak nerde olduğumu düşünüyorum. 'kayseriye geldik birader' diyor. rüyayı hatırlıycak gibi oluyorum ama tam net değil. fonda boşanmak istemiyorum dizisinin müziği çalıyordu, onu hatırlıyorum. bir de ince bıyıklı saçları yapışık bi adamla taş devrinde miydim neydim. off, gün içinde hatırlanıp yazılacak buraya inşallah.