Okudum. Hiç. Otur.
"bir Şiir istersin içinde benzetmeler olan,
kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok".
Ne yaptın sen bana bilmediğim sigara kokunu özleyecek kadar?
Öncelikle baba olamayacağını yani benden olma çocuğun babası olamayacağını söyliyim, evet, çok çirkin bir tabirle giriş yaptım ama hamile değilmişim canım. Zaten son 1 aydır arayıp sormuyorsun yani seni en son gördüğüm bir aydır...
Keşke oturduğun 5.kattan atsaydın beni be olum ama keşke bu kadar kötü davranmasaydın ki ben seni uyardım, "benim canım çok yandı nolur yeter dedim en başta"...
Ben 3 hafta boyunca sana nasıl açıklama yapmam gerektiğini düşündüm. Tek başına yaşadığım o doğunun en köşe yerinde çevremdekilerin ne dediğini umursamadan o çocuğu nasıl tek başıma büyüteceğimin, ailem olmadan benden bir parçayla nasıl bir aile kurabileceğimin hayalini kurdum..
Beni istemediğinde, sana seni sevdiğimi söylediğimde keşke yüzündeki ifadeye şahit olmasaydım.
Son bir aydır ordan oraya sürekli savrulup duruyorum durmasına da artık bitsin, artık bitti..
Her hareketin beni mutlu ediyor. Böyle güzelsin işte.
Kış olan gönlüme bahar güneşi gibi açmanı ve gelmeni istiyorum !
Nerelerdesin sen ? Dönmelisin ait olduğun bizli diyarlara.
Belki hoş ayrılmadık. Bir zamanlar senin Romeon'dum, sende benin julietim'din. Sevgiyle ve saygıyla kal. Eğer benden daha mutlu olabileceğin birilerine gittiysen. Ben buna sevinirim.
özledim seni.
ne düşünüyosun acaba şimdi ? üstüne fazla gittimmi diyorsun yoksa hakettimi ? ne güzel bir şiir vardı hatırlarmısın diyorduki şair ‘terketmedi sevdan beni’.
Artık daha başka dertlerim var..
Çok şükür..
Yemin ediyorum ki hastayım sana halen yazıyor olmamın sebebi yarın öbür gün beni hiç sevmedi demeyesin diye.
Sevgilim her ne koşulda olursa olsun yanındayım. Zaman geçtikçe değerin kat kat artıyor ben de. Sensizliği bile düşünmeyi beceremedim kitlendim.. Benim yerim senin yanınmış bikaç saat önce tekrar anladım. iki dudağının arasından süzülen tebessümde kaybolmak istiyorum ben sevgilim kalan koca ömrümde..**
görmemiş olman pek mühim değil aslına bakarsan. içimde kalmasın diye yazıyorum, yoksa konunun seninle de pek bir ilgisi yok.
nesneler arasında pek alaka kuramıyorum. insanın insana yabancılaşması bana yabancı geliyor. şöyle bir bakarsam eğer bakılacak bir taraf bulamıyorum gitgide. ve bazen bakarken boynum tutuluyor.

ne de güzel görmemeye çalışıyorum seni!

her ne hal ise, çayını iç sen.
ayrıca sensin koca ayak.
tam yüzünün ortasına dönerek gelen balgam atmak istiyorum şılaaap diye yapışsın. ama sevgimden atasım var.
oysa bir merhaba desen...
Adını dahi bilmiyorum. Bir polise şikayet etmekten çok daha fazlasını yaptın bana..

Anlayacaksın.
Kime yazdın bilmem de ben ıslandım.
Görmezden geliyorum..
Uzun zaman oldu sözlük, belki de gereğinden fazla. Ağardım, yaşlandım, olgunlaştım, belki de gereğinden fazla. Şimdilerde beni sorma, ben yine benim, belki de gereğinden fazla.
En kötü hissettiğim anlarda kendimi burada buluyorum, yaslanacak son.. aslında tek omzum sensin, o yüzden bu yazıyı sana yazıyorum.
Son zamanlarda zor kararlar vermek zorunda kaldım. Belki kendi iyiliğimden ziyade karşımdakilerin iyiliğini göz önünde bulundurdum. Sorun değil, alışkınım. Zor kararlar beni sever, hep veririm.
Kendimi düşünmem gerektiğini biliyorum. Düşünüyorum. Ama zayıfım.
Sevdiklerim beni çelik kapı bilir. Teneke adamım.
Güçlü olmak zorundayım, böyle gördüm. En küçük zaafımı göremezler. Görmediler.
Yoruldum sözlük. Ben o olmam gereken kişi değilim. Çabalıyorum, ama yoruldum.
Kendimi hep burada buluyorum. Ağzımda sigara, ciğerlerim ağlamakta.
Son paramla alkol alıyorum tesadüf mü? Hastanede olmalıyım, iyi değilim. Benim ilacım sensin sözlük.
Her geçen gün gözümün önünde. Ben yine benim, belki de gereğinden fazla.
"Son" entry'mi beş yıl önce yazdım. Merhaba sözlük, hoşça kalmışsın. En eski arkadaşım sensin.
Nerdeyim? Karanlıkla aydınlığın kesiştiği araftayım. Sarhoşum, mayhoşum.
Ben yine benim, ne kadar olmak istemesem de. Benliğimden ödüm vermedim, mutlu musun sözlük?
Eger bana yasattigin kotu anilar olmasaydi, redviolin bugunku redviolin olmazdi iste tam da bu yuzden nefret etmiyorum senden.
şimdi aslında buraya bişiler karalamka isterdim ama sen veya sna diye bi olay yok bende. olsa da bu kişi fln olamaz. yalnızlık üzerine olur sadece.
Selam, sanırım en son sana yazdığım tarih, sen gitmeden birkaç ay öncesiydi. Sana olan sevgimi, kırgınlıklarımı, ümitlerimi, hayal kırıklıklarımı, kıskançlığımı, ne çok benzeştiğimizi, seni gidiyor olmandan duyduğum üzüntüyü, ancak bu üzüntüyle beraber bütün bunları sana anlatabilme şansım olduğu için mutluluğumu filan yazmıştım. 3, 4 sayfalık bir yazıydı. Bazı karakterleri farklı yaptığım için okuyamazsın korkusuyla bilgisayarda yazıp, çıktı alıp vermiştim sana. Evet sen "mektup" diyebilirsin, benim için bir yazıydı ve hala öyle...
14 sene önceydi...
Zaman ne kadar hızlı akıyor.

Ben o mektubu sana vermiştim ama ben çıktıktan sonra yanındakiler mektubu almışlar, sana vermemişler bir müddet. Sonra sen inat etmişsin, alıp okumuşsun. Sözde, sen o illet hastalıktan değil de, benim san yazdıklarımı okuduktan sonra yemekten içmekten kesilip bir ay sonra da, yıllardır hep yaptığın gibi ama bu kez, son kez dönmemecesine bizleri terketmişsin.
O yazının bana bedeli, senin bizi terkedip gittiğini haber vermemeleri oldu. Bedeli ne olursa olsun bugün bile iyi ki yazmışım diyorum. Zira hiçbir zaman seninle karşılıklı oturup ucu kavgaya bağlanmadan edebildiğimiz bir sohbetimiz olamadı onca sene.
Şimdi ben bunca yıldan sonra yine niye mi yazıyorum? Dün sen gideli 13 sene oldu. 13 senedir gittiğin gün hiç gelmezsin aklıma. Hoş, aklımdan çıktığın, ettiğim küfürden düştüğün yok ama asla 16 ocak'larda anmadım seni. Ama dün sabahın 4ünden beri aklımdan bir saniye çıkmıyorsun.
Bilir misin bilmem ya da hatırlar mısın inadımdır. Aklımdan çıkmadığın için geleneksel anma adına herhangi bir şey yapmış değilim. Ancak uyku tutmuyor. Çocukluğumun, psikolojimin katili olduğun yetmediği gibi, şimdi de olmadığın yerde uykularımın katili oluyorsun.
Bu gün yıllar sonra ilk kez fotoğrafına baktım. Gitmeden hemen önce çektirdiğin bir vesikalık. nereden geçtiyse elime onu bile hatırlamıyorum...Muhtemelen, gittikten sonra da hayatımızı skmek için derlediğin o evrak için gerekliydi de çektirmiştin.
"Yine yazarsam rahatlarım" dedim. Geldim yazıyorum. Ama yok en ufak bir rahatlama yok. Uyuyamıyorum...

Sen gideli 14 sene oldu. Ve ben ara ara hala seni çok seviyorum.
Yâr bana düşmanıımm oll geel, düşüür beni koynuuna booğuver, bu gariibiin ömrüü sensiizz geçerr mii

https://youtu.be/31MlKrC-Yvc
Bir kış gecesinin ürpertisinde açılan sıcak bir kapıdan birlikte geçip, ansızın arkandan kavrayarak, kokunu içime çektikçe daha çok istiyorum seni...

Uslanmaz, yaramaz ellerim bedenini okşarken sanki ilk günki gibi, kalp çarpıntını dinlemek istiyorum...

Tek tek koparırken güzelliğini benden gizleyen renkli ama hissiz kabukları üzerinden, teninin sıcaklığını tenimde hissetmek istiyorum...

Çıplak, ürkek, yumuşak ve bana amade vücudun altımda sere serpe uzanırken, daha önce kimselere diyemediğin en arsız sözlerini, kulaklarımda duymak istiyorum...

Karanlığın, olsa olsa iki mum ışığı aydınlığında, utangaç tavırlarla bana bakarken ne olacağından habersiz, seninle bütünleştiğim an, hazzın ve iniltilerin arasında o güzel yüzünü, kasılan vücudunu izlemek istiyorum.

içine, kontrolsüz ama zevkin doruklarından damla damla akarken, teninde buz gibi erirken, takatsiz kalıp üzerine nefes nefese yığılırken, sana sımsıkı sarılıp, hiç bırakmamak istiyorum.

Sahi, çok şey mi istiyorum? *