bugün

izledikten sonra insanı bütün gün durağanlaştıran etkileyici ve bir o kadar da psikopatça film.

ayrıca bize şöyle bir mesaj da vermektedir: elinde dolu bardak olan adama saat sormayacaksın.
ötekini saldırgan, katil, uyuşturucu müptelasi diyerek daha da ötekileştiren filmdir. filmin iyi arkadaşlar kısmının geçmiş hayatları anlatılırken geleceğin gençlerinin hayatı işte böyle kaybedildi diyerek onların yitikleştirilmiş hayatlarının hesabını soran, ama kötü adamların geçmişlerini irdelemeyen filmdir.
bir çoklarının içinde "bu filmi çekeni de çektireni de" şeklinde fırtınalar koparan filmdir.
sonu pek anlaşılamayan şiddet içerikli bir serdar akar filmi.
(bkz: gizli reklam) (bkz: efes pilsen)
oldukça fazla küfre yer verilmesi filmi oldukça sevimsiz kılıyor.
"filmin bence en çarpıcı taraflarından biri, yaşanan olayların johhny, liz,mike,jack arasında değil de selim, sevgi, nail, 45 ,çaylak..vs arasında geçmesi ve gözümüzün içine bu şekilde sokulmasıdır...
yabancı menşeli filmlerde hep görürdük...evet kanımız donardı yine, ama "psikopat amerikan toplumu işte canım " derdik ya da derdim ben ve geçerdim ,bizde yani bizim toplumda sanki olmaz böyle şeyler gibi saçma sapan bir düşünceye bürünürdüm,ki niceleri bizlerde yaşanmış olsa da...

bu filmin en önemli tarafı işte bu nokta bence "bu topraklara ait,böylesine hayvani karakterleri , birebir capcanlı ruhlarla gözümüzün içine apaçık sokması ve bize o an'ları yaşatması", ( çünkü gazete sayfalarından okunan haberler bizlerde ne derece etki bırakıyor ki, 15 saniye sonra arka sayfa güzeline bakıp ufff be hatuna bak demiyor muyuz ben dahil çoğumuz)..."

diyor nickless cage (#1249439) numaralı girdisinde. evet meselenin bu tarafından tutmak gerek. Ve filmi bir fırsat bilip hayat ile alakalı algılarımızı gözden geçirmek gerek. Zira film fantastik bir içerikten çok hayatın çıplak gerçeklerine dayalı bir muhtevaya sahip.

Müsaidseniz başlayalım.

insan insanın kurdudur diye bir insan tanımlaması yapan batının bizi getirdiği nokta işte bu! işte muasır medeniyet! oysa hala anlamıyoruz "birey olma" çabasının öyle veya böyle bizi bencilliğe ittiğini. özgürlüğün ne kadar da göreceli ve tanımlanamaz olduğunu. insanlar ve toplumlar kavramlarla yaşar. kavramlar onların davranışlarını belirler. oluşan hiçbir şey kendiliğinden değil. krizler, savaşlar, genelevler, tecavüzler, cinnetler, cinayetler vesaire vesaire... şimdi hangi aklı evvel bunların kapitalizmden, hümanizmden, demokrasi denen dokunulmaz fahişeden bağımsız olduğunu kanıtlayabilir. yahu sizin örnek aldığınız, yani bu işte sizden daha usta olan batı toplumu bu halde. daha dün aha işte daha dün demokrasiyi en iyi uygulayan ülkelerden biri olan ingiltere'de hapishanelerin ihtiyaçları karşılayamadığını, dolup taştığını, sistemin çöktüğünü öğrendik haber sitelerinden. aha amerika, dakka başı ölümler, tecavüzler, cineyatler vesaire vesaire...

filmin etiketlerinde ve yorumlarda en göze çarpan kavramlardan, adalet kavramı var bi de. acaba adaletin sağlanması için gerekli olanlar neler? adalet için filmdeki hakimin dediği gibi kitabtan veya savcının dediği gibi vicdandan kaynaklanan kararlar almak mı gerekiyor? Oysa bu iki şey de birer özne değil, fikrin nesnesidir. kitabı da vicdanı da şekillendiren fikirlere, ideolojilere bakmalıyız. halihazırda dünyanın hepsi, şu veya bu şekilde insandan sadır olan fikirlerle hayatını idame ettirmekte. iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin gibi kavramları kıt bilgisi ve algılayışı ile akıl doldurmakta. burada bahsedilen kıtlık vahye göre, bir kıtlıktır. zira insan aklı, eşyanın ve olayların hakikatini bütün yönleriyle çözemiyor. sürekli değişime ve çelişkiye mahkum oluyor. örnek iste yenler demokrasilerdeki yasama kurumlarının işleyişine baksın. ikide bir değişen kanunlar ve bunca değişime rağmen oluşan verimsizlik. Ki islam buna "nefsini (hevasını) ilah edinmek" diyor. Oysa vahiy gibi eşsiz ve hatasız bir kaynak önümüzde dururken, akla verdiğimiz bu abartılı değer tamamen mazoşistliğimiz. Zira olmuş ve olası bütün çarpıklıkları bildiğimiz halde yola rehbersiz devam etmekte ısrar etmekte veya rehberi kendimiz yönlendirmek istemekteyiz.

Velhasıl Kötülüğün kapıları ardına kadar açık, iyiliğin kapıları aşılmaz kilitlerle kilitliyken, hayattaki biricik ölçümüz menfaat ve haz iken, kaostan başkası hâkim olmayacak hayatımıza. Filmi bir de bu bakış açısıyla değerlendirelim bakalım. Ne kaybedeceğiz!

"Allah ve Rasulü sizi, "size hayat verecek olan şeylere" çağırdğı zaman onlara icabet edin."*
''oldukça küfürlü bu yüzden filmi sevimsiz buldum'' diyenleri anlam veremediğim film. elin magandası türkçe dersi verecek hali yok. avukatlar, hakimler küfür ediyor mu? hayır... o zaman sorun yok.
sonundaki mesajı Birazcık ağır kaçan film.
---spoiler---

sondaki sahnede iki Burjuva sevgili öpüşüp Bara girmek üzeredirler- ki aslında Bu sahne hikayenin Başlangıcıdır-o esnada nejat işler köşede çok kaBaca- öyle planlanarak çekilmiş, Belli- döner yiyip ayran içmektedir, sevgililerden çocuk, nejat'a saati sorar. nejat da saate Bakacakken elindeki ayranı neredeyse yere dökecektir. tam Bunu anlar ve iki sevgiliye 'sittirin lan' der. şimdi Buraya kadar normal Bir film sahnesi giBi dursa da filmin ortalarında nejat işler'in Bir cümlesi, Bu filmin sonundaki sahnede Bara gidemeyen kendilerince Burjuvaaltı olarak değerlendirilen insanların çok kaBa ve cani olmaya eğilimli olduklarını izleyicilere anlatır. o cümle de şöyleye yakındı; nejat işler dövdükleri yerdeki elemanlara: ''Ben şimdi Bu Bara Bu tipimle giremem, niye? tipim kayık, ortamda hemen huzur Bozucu Biri olarak görülürüm, Bardakiler aman neşemiz kaçtı der kalkarlar, taBi Biz içeri girerken siz de öyle dediniz, dediniz değil mi lan? Bu yüzden Bu gece Burası Bizim.'' der ve Bir nevi toplumdaki 'ayy kıro, ay tipe Bak, ayy köylüye Bak' giBi cümlelere dokundurur fakat işte o sondaki o sahneyle de Bu tiksinme cümlelerini kendisince haklı çıkaracak nedeni de ortaya koyar. Bu yüzdendir ki filmde iki aynı kökenden çıkmış hikayelerin sonuçlarının aynı olduğundan Bahseder. kimseye yedikleri, giyindikleri ve davranış şekilleri yüzünden kötü gözle Bakılmamalı, ön yargılı olunmamalı. ne Bara giden zengin insanlar ne de döner yiyen fakir insanlarda -filmde Böyle lanse edilmiş- ön yargı olmamalı.
---spoiler---

güzel film ama sert Biraz.
gayet başarılı bir film. sahne aralarında kopukluk yok, geçişler, sesler, 'oyunculuk' , konunun ilerleyişi herşey güzel. sayfalar dolusu eleştiriyi haketmiyor bence.

aha da kadro:

http://www.bardafilm.com/..._toplantilari/barda02.jpg
son sahnesi anlaşılmayan filmdir.
aslında bayaa güzel olan ama insanlara izlemeyin sinirleriniz acayip bozuluyor tavsiyesini verebileceğim bir film.
filmin başlarında selim ve diğer psikopatların bara girdikten sonra minik bir kutudan çıkarıp içtikleri hapların ne olduğunu çok merak ettiğim film. ecstasy desen değil, meth değil.. ee?
Azerbaycan'ın 59 rayon'undan (bir nevi bizdeki il kavramı) biri. Ülkenin merkezinde yer alır.
şiddetin amaç olmadığı film. meramını anlatabilmiş başarı bir yapım.
olayy..çirkin hiç hoş değil...
oyuncular cok iyiler...
almanya kısa metrajlı flim festivallerine gönderilen flimlere benziyor...
Tarantino etkisii..
Haftada en az bir kere Nejat işler'in canlandırdığı Selim'i tahlil etmek için izlediğim ve hala başaramadığım film. Acaba Selim rolündeki kadar kötü değil midir dedirtecek kadar da psikolojimi bozmuştur hani.
türkmax'dan izlenince bi boka benzemeyen film. 10 saniyede bi ses kısılıyo küfürden. sus ananı... sen bi gel... yoksa gittinde... gibi diyaloglar mevcut oluyor. çok tatsız.
nejat işler'in oyndadığı rolle tavan yaptığı filmdir. bu filmle birlikte tartışmasız türkiye'nin en iyi erkek oyuncusu nejat işler'dir.
nejat işlerin küfürleri hakkını vere vere ettiği filmdir. bu iş oyunculuktan da zordur.
bir nejat işler şaheseridir.
zamaninda cokca abartilan, dandik otesi bir film... ayrica filmde nejat isler mukemmel oynamamistir, hatta oynamamistir.
gereksiz belkide sacma bir film olabalir ama emek sarf edilmiş bir eserdir. bazı oyuncular sanatcılıklarını konuşturmuştur. sıkıntılı günlerde pisikopatlık yapma isteginizin filmi izleyerek tavan yapması muhtemeldir o yüzden kontrollü olunmalıdır mümkünse çok kalabalık ve kızlarla izlenmemelidir.
baba gibi film, bir serdar akar kültü. gebertmiştir, hüngür hüngür ağlatmış, küfrettirmiş, küfürden tiksindirmiştir. gözardı edilen tüm gerçekleri suratımıza fırlatmıştır. bir kıvılcımdan ne yangınlar çıkabileceğini kestirmek zorunda olduğumuz bu hayatta, ip üstündeki cambaz kadar dikkatli ve soğukkanlı olmamız gerektiğini hatırlatmıştır. aliyedeki sünepe rolüyle sirerele çektiğimiz nejat işler'in oyunculuğunun (sıfat bulamıyorum) devleştiği, serdar orçin'in de aslında basit dizi figuranlığından çok öte bir rol yeteneğine sahip olduğunu ispatlamıştır. bu adamlara daha çok başrol verin be!

--spoiler--
"skilaçiiiiiiiii"
--spoiler--

olmaz abi.. böyle de yapılmaz ki..
rahatsızlık verici film.sanırım bu rahatsızlık, filmi izlerken ya benim başıma da gelse şeklinde düşünülmesinden kaynaklanıyor.