bugün

sinir bozmaktan öteye gidemeyen film. insanların duygularıyla oynamak üzerine kurgulanmış deli gibi küfretme sebebi.
türk sineması adına çok çok iyi, yargıç amcanın kariyeri açısındnan berbat bir rol sergilediği fimdir.
bu film hakkinda soyleyebilecegim tek sey var rahatsiz edici hem de cok fazla ..filmi izlerken konuyu yumusatmaya calismis olduklarindan eminim cunku baris icin seyahat eden gelin kiyafeti giymis bir insana tecavuz edip olduren yaratiklarin oldugu bir ulkede;herhangi barda mafya bile olamayacak it kopuklarin nasil bir cesarete sahip olabilecegi az cok tahmin edilebiliyor..
Zeki Demirkubuz ustanın bir sahnede elinde sopayla belirip mahkuma abandığı filmdir.
2 saat şiddet gösterip 5 dakika şiddet kötüdür diyerek toplumsal vazifesini yerine getirdiğini sanan,aslında bilinçaltında şiddeti içselleştiren film.
barda işler zorda temalı film.
nejat işler den tiksindiren film.
-kızmıs lan buuu..!!! *
gemide ile sadece bulunma hal eki benzerliği olmayan film.
dehşet ötesi bir filmdir.
(bkz: futbol asla sadece futbol değildir)
Nejat işler film de 'top geçer adam geçmez lann' diyere adamın topuklara sıkmıştır.
Daha da neler neler yapmıştır.
bu filme güzeldi diyemem tabi ki...
ancak çok gerilip etkilenmeme sebeb olmuştu, tüylerim diken dikendi film boyunca
dualar edip durdum.çok kaliteli yapılmıştı.
ALLAH kimseyi bu gibi durumlarla karşı karşıya getirmesin.
her sahnesinde ayrı bir acıyla karşılaştığım, kanımı donduran bir film. allah yardım etsin derken, allah cezasını versin diye haykırırken buldum kendimi. sanırım sinema adına her tadın bulunduğu nacizane filmlerden.
filmden önce şanını duyup meraktan öldüğüm ve nejat işler'in yeni haliyle şaşırttığı film.

arkadaşlarım ve karşılaştığım kızlar filmden çok etkilenmişlerdi ve "bir daha bara gidemem herhalde, çok tedirginim" diyorlardı. iyice merak ettim filmi ve sonunda gittim, film sırasında elektrik kesintisi oldu, herkes korktu. sonra elektrik geldi film devam etti. çıkışta bir bara gidip oturdum, oradayken de elektrik kesildi. ama tepkisizdim.

film güzel bir film aslında ama sanırım ben çok büyük beklentiler içinde gittim.
izlerken yay misali gerilmeme neden olan; fakat konusu itibariyle izlenmesi gereken filmdir.
annemlerle izlediğim film. başka da bir şey demiyorum. annem babam kardeşim falan beraber izledik.
icra edilmiş olan olan en iyi türk filmlerindendir.
izledikten sonra insana sinir krizi gecittiren film .
nejat işlerin bir kez daha oyunculuğu nun tavan yapmasını izlettiren film.
Olay ilk ağızdan anlatılmıştır...

17 saat dayak, elektrik, tecavüz Bize bunu yapanlar Rahşan affıyla çıktı
1997 yılında, 18 yaşındaydım ve Ankarada Şapka Bar da şarkı söylüyordum. Olayın olduğu apartmana taşınalı henüz 15 gün olmuştu. Bir tarafında Cumhurbaşkanlığı Köşkü, bir tarafında Başbakanlık, diğer tarafında Dışişleri Bakanlığı Konutu ve Mesut Yılmaz ın evi vardı.
Yani dağ başında değildik. ilk dört daire boş, diğerleri doluydu. O gün üniversiteli iki erkek arkadaşım, akşam yemeğe gelecekti. Aynı gün Mersin den komşum, 18 yaşındaki A.T.G. bir kız arkadaşıyla Ankara ya gelmiş ve beni arayıp "Görüşelim" demişti. Onları da yemeğe davet ettim. Beraber yemek yedik, eğlenmeye çıktık. Gece de eve döndük, hemen uyuduk. Sabah 5 civarında gürültüyle uyandık. Eli silahlı, yolda yürürken korkup karşı kaldırıma geçeceğiniz korkunçlukta 7 adamla burun buruna geldik. Yüzlerinden pislik akıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre, apartmanın üst katını tutmuşlar. Kuruyemiş dağıtımı yaptıklarını söyleyen, aslında barlardan haraç toplayan bir çetenin adamlarıymış. Ellerindeki silahları ve bıçakları gösterip,"Napıyorsunuz lan, bizden habersiz karı mı s... burada" diye bağırıyorlardı. Aslında amaçları para alıp gitmekti. Kızları görünce kalmaya karar verdiler. Hepimizi odanın duvarına dizdiler, ellerine geçirdikleriyle dövmeye başladılar. Sopayla yorulduklarında tekme atıyorlardı. Dövmekten sıkılmışlardı. "Elektrik verelim lan bunlara" demeye başladılar. Dayaklardan çığlık atacak halimiz kalmamıştı, elektriği yiyince avaz avaz bağırdık. Bu da yetmedi. içlerinden biri elindeki bıçakla penisimi kesmek üzereyken, en gençleri ve kötünün iyisi Murat Gökgöz müdahale etti. Beni kurtardı. Yine de vücudumun her yeri bıçakla kesildi, hálá izlerini taşıyorum.

Bir yandan içiyor ve uyuşturucu alıyorlardı. ilk üç saat çığlığımız hiç dinmedi. "imdat bizi öldürüyorlar" çığlığı attıkça, kahkaha atıp "Biz Allahız, kimse dokunamaz" diyorlardı. O kadar bağırmıştık ki, nasılsa birileri duyup polisi aramıştır, diye umutlanıyorduk. Fakat ne gelen vardı ne de giden. 17 saat boyunca kimse yardımımıza gelmeyince "Adamlar haklı, gerçekten bunlara kimse dokunamıyor herhalde" diye düşünmeye başladık. Bugün bile aklım ermiyor: O çığlıkları bir Allah ın kulu duymadı mı? Kırık kapıdan hiç mi ses çıkmadı dışarı? Duyup, polisi aramayanları affedemiyorum.

Birkaç saat sonra erkek arkadaşlarımızdan Ş.Ş, kaçmayı başardı. Peşinden silahla gidip, herkesin ortasında onu geri getirdiler. Hatta o sırada bir nakliyat kamyonunun şoförü, eli silahlı adamı gördüğünde "Naber abi yine mi kurban kesiyorsunuz" diye gülmüş.

Hepimizi öldüresiye dövdükten sonra, 18 yaşındaki A.T.G.;yi diğer odaya götürüp tecavüz ettiler. "Bakireyim, yalvarırırm beni bırakın" diye ağladı ama dinlemediler. Sonra da kocasından yeni boşanmış ve dört yaşında bir kızı olan 23 yaşındaki N.K.;ya tecavüz ettiler. O da, "Dört yaşında kızım var, ne olur beni ona bağışlayın" diye yalvardı, dinlemediler. Kızların ikisine de 17 saat boyunca defalarca tecavüz ettiler. Yalvarmaları hálá kulaklarımda.

içkileri bitince beni karşıdaki Tekel bayiine içki almaya yolladılar. "Polise haber verirsen kızlardan birinin kafasını uçururuz" dediler.


GÖRENLER POLiSi ARAMADI
Dükkándakilerin her yerimin kan revan içinde olduğunu görünce polisi arayacağını düşündüm. Adam beni süzdü. "Yalvarırım polise haber ver, ne kadar para istersen veririm, senin de çocuğun vardır" dedim. Cevap "Başımı belaya sokamam" oldu. Sonradan öğrendiğime göre, olay ortaya çıktıktan sonra, polisler o adamın kırılmadık yerini bırakmamış.

Ağlayarak eve döndüm. Zorbalar, "Arabaya atıp bir yere götürüp orada mı öldürsek, yoksa öldürüp cesetleri bir yere mi taşısak" tartışması yapıyorlardı. Akşam saat 21.00 e yaklaşırken ibrahim Ural, en sessizimiz Ş.Ş nin kafasına silah dayayıp "Yürü" dedi. Öldüreceklerini sandım "Nereye" diye sordum. Ş.Ş yi bırakıp, "Sen gel o zaman" dedi. Apartmanın bodrumuna götürdü. "Buraya kadarmış, öldürecek" diye düşünürken bana tecavüz etti. Tekrar yukarı çıktığımızda, herkese "S... herifi" deyip beni koltuğa fırlattı.

KAÇIP POLiSE GiTTiM
Sonra yanıma oturdu, tişörtümün içinden göğüslerime doğru elini soktu. O sırada, "Bana bir duble rakı verin" diyerek herkesi şoke ettim. Bir dikişte içtim, ikincisini istedim. "Oh, oh keyiflendi bak, madem şarkıcısın bize şarkı söyle" dediler. istedikleri türkünün iki dizesini mırıldanıp, ingilizce şarkıya geçmiş gibi yaptım. Arkadaşlarıma "I will run away, dont afraid" (Kaçacağım, korkmayın) dedim. Kaş, göz işaretiyle "yapma" dediler. Üçüncü dubleyi istedim. Dört ve beşinci dubleleri kendim aldım. 10 dakikada beş duble içmiştim. Tecavüz edip, 17 saat dövüp rahatlamış olmalılar ki, bizimle "Memleket nere" muhabbetine geçmişlerdi. Altıncı duble için ayağa kalktığımda saat 23.00 civarıydı. Muhabbet koyulaşmıştı. Kırık kapıya iyice yanaştım, dışarı çıktım, bardağı bırakıp merdivenlerden aşağı koşmaya başladım. Caddeye çıktığımda ilk gördüğüm arabaya kendimi atıp, "Gaza bas abi, polise" dedim. Karakol 3 dakikalık mesafedeydi. Nöbet değişim saatiymiş, olması gerekenden daha fazla polis vardı. Beni kan revan içinde görünce donakaldılar. "Ne oldu sana" dediklerinde "Sabah 5 ten beri işkence görüyoruz, arkadaşlarım hálá onların elinde, silahlılar" deyince beni de arabaya atıp, çok kalabalık bir grup polisle eve gittik. Evin etrafını sardılar ve diğerlerini de kurtardılar.

Mahkeme devam ederken, bir araba önümde durdu. Daha önce hiç tanımadığım ünlü bir mafya babasının adamları beni arabaya bindirdi. Korkmuyordum çünkü başıma gelebilecek en kötü şeyler gelmişti. Daha kötüsü ne olabilirdi ki? Mafya babası babacan tavırla bir kadeh viski ikram etti. Elime bir telefon tutuşturdu. "Öldür dersen, hattın ucunda bekleyenler, size bunları yapan adamların hepsini içeride öldürecek" dedi. Bir saat düşündüm. Bize biraz daha iyi davranan Murat Gökgöz hariç hepsinin öldürülmesinden yanaydım. ikinci saatte, bana tecavüz eden ibrahim Ural, en acımasızları Murat Yıldırım ve Murat Kandemir in öldürülmesini düşündüm.

Bir türlü karar veremiyor, ağlıyordum. Onlar karar vermem için sıkıştırıyordu. Birden bu kararı benim veremeyeceğimi, o kadar cani olamayacağımı düşündüm. Bize bunu yapanlar insan değildi ama biz insandık. Daha sonra olayı Ş.Ş ye anlattım. iyi ki yapmadın, dedi. Sonradan öğrendiğimize göre Murat Gökgöz hariç hepsi içeride tecavüze uğramış.

CiNSELLiĞiMiZi SORGULADILAR
Olay ortaya çıktıktan sonra, Ankara da barlarda şarkı söylediğim için gece fotoğraf çeken bütün fotoğrafçılardan benim sahnede ibne gibi giyinip süslenmiş fotoğraflarımı aradılar. Bulamadılar tabii. Olaydan sonra en ağırıma giden, en entelektüellerinin bile, "Çocuk zaten eşcinselmiş" demesi oldu. Herkes manidar şekilde "Niye siz" sorgulamasına başladı. Bizden öncekilere neden olmuşsa, bize de o yüzden olmuştu. Sanıklardan biri, 11 yaşındaki erkek çocuğa tecavüzden sabıkalıydı. Çocuk neden tecavüze uğramıştı? Olayı manidar şekilde sorgulayan herkesin başına Allah aynısını versin. "Tecavüze uğrayan sen miydin" dediklerinde bir hafta bunalımdan çıkamazdım. Şimdi rahatım. Ne yüzümü gizliyorum, ne adımı. Utanması gereken ben değil, onlar ve onları hapisten çıkaran politikacılar.


MAĞDURLAR NE HALDE?

Tunç Erden Yakar

28 yaşında. Olaydan sonra ingiltere ye gitti ve üniversite okudu. Türkiye de can güvenliği olmadığı gerekçesiyle Hollanda vatandaşlığına kabul edildi. Şimdi istanbul da reklam şirketi sahibi.

A.T.G

28 yaşında, küçük bir kasabaya yerleşti. Yalnız kalamıyor. Her yıl birkaç kez intihara teşebbüs ettiği için yanında sürekli birileri var.

O.Y

29 yaşında. Olaydan kısa süre sonra büyüdüğü ülkeye, Almanya ya geri döndü.

Ş.Ş

29 yaşında. Tunç Erden Yakar ın yardımıyla Hollanda ya yerleşti.

N.K

33 yaşında. Kızıyla birlikte, geçmişini kimsenin bilmediği küçük bir kasabada, incik boncuk satarak hayatını kazanıyor. Kızının varlığı sayesinde hayatta kalma gücü buluyor.
edit:
kaynak:http://www.duslersokagi.c...lminin-gercek-oykusu.html
böylesi bir vahşetle bile dalga geçebilecek organizmaların ortalarda gezip dolaştığı bir öyküdür!
okurken beyin uyuşturan, şoklara sokan, inanılamayan, hayvanlığın, sapkınlığın, afedersiniz orospu çocukluğunun sabebiyet verdiği iğreti dolu hikaye. iğrençklik abidesi heriflerin benzerleri sokaklarda cirit atmaktadır. topuna lanet olsundur.
gerçek hikayenin yaratıcılarının (yani yapanların) ölmemesini, matrix filminde olduğu gibi bir pil haline getirilmesini, sonsuza kadar yaşatılıp bilgisayar aracılığıyla beyinlerine tekrarlı olarak bu olayda mağdur olan tarafın yerinde oldukları görüntülerin verilmesini istediğim hikayedir.
erkek at * ile dişi eşek * eşleşmesi sonucu elde edilen melezdir. üreyemezler ve katır kadar dayanıklı değildir.
gemide filminde sıkça duydugumuz "nerde kalmıştık" eksenli film. lakin filmin sonunda cezaevinde nejat işler ve ayaktakımının şişlenmesi oluşan kötü duyguları bir nebze nötralize etmiştir.
film ilk ciktigi zaman herkesin agzinda bir siddet kelimesi vardi, sevindim. sevincim, sonunda turk sinemasinda da goruntu-senaryo uyumsuzlugunun ortadan kalkmasindan dolayiydi. ama iki gun once filmi internetten izledikten sonra film hakkinda yanilmis oldugumu anladim, guya filmde tecavuz ve siddet varmis. simdi bir jilet sahnesi var, ulan ben evde patates soyarken parmagimi kesince bile daha cok kan akar, versene alttan domates suyunu neden cekiniyorsun. amacim kesinlikle sadistlik duygusunu on plana cikarmak degil, sahnenin gercekci olmasi, yoksa yildiz savaslari ve dunyayi kurtaran adamin ne farki kalir. bir de bakire bir kiza tecavuz sahnesi var, isikla golge oyunu yapmislar, oturun bir donus yok'u izleyin, yani seyirci o sahneyi izledikten sonra hakikaten bir an icin sanki kendisine veya cok yakin birisine tecavuz yapiliyormus hissine kapilmali, serefsizim bu filmi izledikten sonra demek okadar acitmiyormus diye ortalikta dolanan belki yuzlerce subyan vardir. bence filmin konusu cok guzeldi, ama dedigim gibi gercekcilikten uzakti.
2 sene önce izlediğim, film bittikten sonra 30 saniyeliğine aklımda kalan* ama sonra unuttuğum bir * filmi.

bu başlıkta entry girmemin sebebi filmi eleştirmek ya da kalitesini belirtmek değil.
çamaşır makinesine atılan pantolonumun cebinde unutulmuş ehliyetimin parçalanmasından dolayı, izmir tepecik trafik bölge müdürlüğüne başvurmuştum.
bugün yeni ehliyetimi almak için tepeciğe gittik.
bir kaç genç kendileri arasında konuşuyorlar.
birbirlerine seslendikleri isimler: manyak selim, 45lik, çırak, hortumcu

bu film bu kadar etkimi yarattı? bunu örnek alan bir kesimmi var? diye sorular aklımda belirdi.

2 sene geçmesine rağmen hala ilgi gördüğü aşikar.
güncel Önemli Başlıklar