bugün

kitabın ismi antipatik ve aşk üzerine yapılan geyikler gibi görünse de alain de botton'ın etkileyici çıkarımlarından oluşan gayet aklı başında bir kitaptır. küçük bi alıntı: "sevdiğimiz kişi sevgimize karşılık verirse o zaman kendi içimize dönerek o kişiyi neden sevdiğimizi anımsamak durumunda kalırız" gibi mantıklı cümlelerden oluşur.
(bkz: alain de botton)
(bkz: stendhal)
(bkz: montaigne)
(bkz: ask ustune)
Yeryüzündeki en büyük mutluluklardan biri, belki de birincisi, hiçbir endişe bulutuyla gölgelenmeden erkeğin sevdiği kadınla, kadının da sevdiği erkekle beraber olması galiba.
Böylesine güzel bir dünya kurmak ve yaşamak, sadece ve sadece kadınla erkeğin elinde olduğu halde; bu mutluluğa bir türlü eremeyenlerin sayısı, erenlerinki yanında neden çok daha fazla? Bu sorumun cevaplarını bulmak, atomun sırrını bulmaktan da önemli bir bakıma...
Bir defa doğuyorsun ve sevdiğinle, arzuladığınla kolay kolay beraber olamadan çekip gidiyorsun.
***
Bir anket yapılsa da araştırılsa, acaba kaç kişi gerçek aşkı dolu dolu tatmakta ve yaşamakta?
Herhalde pek az kişi. Yüzyıllar boyunca dünyayı kaplayan ve ortak duyguları dile getiren hüzünlü, sitemli kırık aşk şarkıları, aşk şiirleri, aşk hikayeleri, aşk romanları, aşk filmleri bunun en sağlam ispatı...
Milyonlarca erkek, milyonlarca kadın, gerçekten sevdiğini bulamamanın boşluğuyla devamlı bir aranış içinde...
***
Kazara bulanların da, büyük bir kısmı, aşılmaz duvarların önünde boynu bükük kalakalmış.
- Birbirimizi sevdik ama anası babası vermediler.
- Ben sevdim ama, o beni sevmedi.
- O da beni sevdi ama, koparamayacağı engelleri vardı.
- En çok onu sevdimdi ama, ecel aldı götürdü.
- En seviştiğimiz zamanda savaşa çağırdılar.
- Sevgimizi parasızlık yıktı.
- Tam birbirimizi bulmuştuk, uzaklara gitmek zorunda kaldı.
- Çok sevişiyorduk, fakat yetişiş tarzlarımız başkaydı.
- Seviyordum, inandıramıyordum.
***
Kadınla erkeğin arasına giren böyle binlerce engel... Ne gariptir ki, bu engeller hep sevişenlerin arasına giriyor. Sevişmeden beraber olanlar çoğunlukta bulunduğuna göre, onların arasına bu kadar engel girmiyor. Bir terslik var bunda. Bu tersliği ortadan kaldırmanın bir yolunu yordamını bulmak gerek. Gerçi:
- Aşk bir Çingene çocuğudur, kanun tanımaz, diyorlar ama; kanun tanımayan sadece aşk; aşıklar kolay kolay kanunlardan daha kuvvetli olamıyorlar.
***
insanları aşk konusunda, hiç değilse hayvanlar, hiç değilse ilk çağ insanları kadar olsun, rahat ettirecek bir ortamı sağlayamamışız.
Kadın erkek arasındaki en tabii, en mutlu olayları ayıplamış, küfür sözü yapmışız. Bunun nedenlerini araştıranlar, sosyal ve iktisadi korkunç gerçeklerle karşılaşıyorlar.
Vaktiyle kendi çıkarlarını bir muayyen düzende görenlerin; insanların rahatça seviştikleri zaman, bu düzenin disiplinine kolay kolay uyamayacaklarını sezdiklerini ve bunu önlemek için birtakım baskı unsurları yarattıklarını söylüyorlar...
Kadınla erkeğin beraber olmak arzusunu denetleyerek; bundan, kişileri bakım mükellefiyetlerine yöneltip, iktisaden boynu bükük bir duruma sürüklemek istediklerini iddia ediyorlar.
***
Doğru yanlış, ancak sevişenlerin çokçası beraber olamayışlarındaki en büyük sebeplerden birinin, iktisadi şartlar olduğu inkar edilemez. Fakiri fakirle evlenmeye zorlayan, sonra da:
- Ne yapayım, evde evlad - ü iyal var, diye baş eğdiren unsurlar nereden geliyor?
insanlık bunu hissettiği için, masallarında padişah kızlarını çobanlarla evlendirerek, isyanını haykırmak istemiştir.
***
Bekar:
- Ağaca çıksam pabucum yerde kalmaz, diye övünür.
Ancak tabiat kanunu icabı, bir kadına muhtaçtır ve onu bulmak için evlenmek ve bakım mükellefiyeti altına girmek zorundadır. Bu mükellefiyet bir defa boynuna dolandı mı, bir daha kimseye karşı kolay kolay dikilemez. Hele karşılıklı sevişmiyorlarsa, gücü büsbütün kırılır, küskünlüğe uğrar. Çeşitli telkinlerle bu usulün bozulması asla istenmez.
Çağımızda kadınların da çalışmaya başlaması, yüzyıllar sürmüş olan manevi işkenceleri nispeten yumuşatmıştır. Bağlar, telkinler, baskılar eski sertliğini kaybetmiştir.
Önümüzdeki çağda büsbütün kaybedecektir. insanlar günden güne sevdikleriyle beraber olmak imkanlarına kavuşuyorlar. ileride daha da çok kavuşacaklardır. Dünyamıza gerçek mutluluk o zaman gelecektir.

çetin altan
olmayan, hiç kaybetmeyen bir şey üzerine ne düşünülür, ne yazılır, ne de okunur. onu yaşamaya çalışmak ise bir mucizeyi bekliyor olmaktan başka bir şey değildir..

"eşşağan ala gazuğu"
konuşuldukça bitmeyen, konuşuldukça konuşmak isteği uyandıran konudur.
kitap bir aşk romanı değil kesinlikle. Yazar aralarda girip, yaşanan olayları çözümlüyor bizlere. Kısacası aşk üzerine bir çözümleme.
özgün adı essays in love olan alain de botton'a ait kitap. bir solukta okunulasıdır. sanıldığı gibi aşk üzerine derin sohbetlere girmeyen yazar sıradan, hepimize ait şeyleri anlatır; anlatırken de sık sık 'evet bana da böyle olmuştu' dedirtir.
bir örnekle açıklayalım:
çekici olmayan bir insanla birlikteyken sezsizlik olduğunda sıkıcı olan karşınızdakidir.çekici bir insanla birlikteyken sezsizlik olduğunda ise sıkıcı olanın siz olduğunu düşünürsünüz.
yazmam bir daha aşk şiiri ile cemal süreyya'dır.http://www.siirdostu.com/...azmam_daha_ask_siiri.html
ana hikayesi klişe olsa da yazarın durumlardan yaptığı çıkarımlar oldukça sıradışıdır. şemalar ve grafikler eşliğinde bir aşk hikayesi okumak az rastlanacak bir durumdur.
ölüm gibi aniden, su gibi hayati.
(bkz: hayattan zevk almaya çalışırken acı çekmek)
aşk sihirli bir sözcük olduğu müddetçe hokkabazlık aşkın işvesi olmaya mahkumdur.

yani,
aşka hangi anlam yüklenirse yüklensin, hep eşekten düşmüşe döner insanoğlu.
söylenen her şey anlamsız, yaşanan en saçma şeylerse fazlasıyla anlamlıdır.
aramızda çok güzel yanlışlar var.
senin gözlerine takılıp, başkasının yüreğine düşüyorsa, vazgeç...
alain de botton un yazdığı çerezlik bir kitap. chole ırspısının son yaptığı beni bile dumura uğrattı.
çehov'un çok güzel bir kısa hikayesidir ayrıca.

10 dk sürer okuması maksimum, okuyunuz efendim buyrun.

http://shortstorydunyasi....kinda-anton-cehov/3459727
Söylenecek o kadar çok şey var ki.
Ama ben susmayı tercih ediyorum.
Ask yurekte olmali, dilde degil...
"Benim aşka dair yazdıklarımdan sonra aşk üzerine yazan anasının kızlık uçkurunu yazar." der karacaoğlan.
arifin manchester e attigi golu ararken nasil buraya geldim, hayret yani..
orospu chloe.söyleyeceklerim bu kadar. ayrıca sümüğünü kurutup ağzına atan kızıl saçlı çilli bi karıda ne buldu anlamıyorum.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar