bugün

(bkz: Michel de Montaigne)

Fransız bir yazardır,

Az sonra değişebilirim... Yalnızca halim değil amacım da değişebilir sözünün sahibidir.
Denemelerinde ölüm üstüne yazısı şaheserdir.

Madem ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrates’e; “Otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler,” denildiği zaman: “Tabiat da onları!” demiş.
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacaktır. Öyle ise, yüz sene daha yaşamayacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.
Başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamayanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşayan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.
Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: “Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının, şartlarının biridir. (insanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler – Lucretius).
Yaşadığınız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.
Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.
“Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius.”
Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz.
Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir.
...
bir insana yalancı demenin gerçek anlamını araştırırken, onu aslında tanrı karşısında cesur, insanlar karşısında ise korkak olarak tanımlayabiliriz. çünkü yalan tanrı'dan gizlenemez, fakat insanlardan saklanabilir.
Denemeler'i başucu kitabımdır. Çağının ilerisinde, çağımızın gerisinde.
"Yazmak mutsuzluğun nedeni değil, sonucudur."
https://www.youtube.com/watch?v=YeCfUa1sku0
anlaşılmaz bir düz yazı, çoğunlukla entelektüelliğin değil tembelliğin göstergesidir;
kolayca okunan bir yazı ise asla kolayca yazılmamıstır.
ya da böyle anlasılmaz bir yazı kaleme alan yazar, içerikteki eksikligini gizlemek istiyordur;
anlaşilmaz olmak, söyleyecek hiçbir şeyi olmayan için benzersiz bir korunaktır.

montaigne
Lanet olsun montaigne iyi denemeydi.
Raınbow six siege adlı online oyunda fransız gign operatorudur.
Genısleyebılen kalkanla oynar.
Not:bu o montaigne degılmıs.
“Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. 
Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun.”
(bkz: Montaigne)
"Rahatsız, gözü doymaz, telâşlı bir zengin, sade yoksul bir kişiden daha zavallı gelir bana." sözünün sahibi yazar.
1533-1592 yılları arasında yaşamış fransız yazar. en sevdiğim yazarlardan.
en sevdiğim sözü ise:

''ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.''
döneminin çok ilerisinde bir yazar-düşünür. rönesansı çok iyi yansıtır. deneme türü diye bir şey varsa onun sayesindedir. herkesin iyi bir çeviri olan yayın ile okuması lazım.
denemeler haricinde bir kitabını bilmediğim ve onu da henüz okumadığım 16.yy Fransız yazar.