bugün

Çünkü yarattığım kara delik durmuyor. Her geçen gün daha da eskilmiş uyanıyorum.
insanların iyiliğe yönelmesinin tek yolu kötülükten kaçmaktır. Kitabın genelinden aklımda kalan kısmı. insanlara kötülüğü öyle bir göstermeliyizki diyordu asil. insanlara bu kadar kötülük fazla gelmeli ve iyiliğe sığınmalılar. Birgün çocuk işçi çalıştıranlara vergi indirimi uygulansın diyorlar, diğer gün tecavüzcü tecavüz ettiği kişiyle evlenirse affedilsin diyorlardı. Rüşvet dolandırıcılık yasallaşsın, okullar azaltılsın, düşünce özgürlüğü yasaklansın vs vs. Şimdilerde bu kötülüklerin hepsini destekleyenleri gerçekten de görüyor ama tepki vermiyoruz. Sanırım kitapta da işe yaramıyordu. Gerçek hayatta işe yaramadığı gün gibi gerçek.
kinyas ve kayra'dan sonra okuduğum hakan günday eseri. ancak ne k&k'dan aldığım keyfi alabildim ne de edebi olarak kendimi doymuş hissettim. cahilliğimi mazur görün ama kitaptan pek de bir şey anladığım söylenemez. hatta şöyle bir saçmalık geçiyordu bir yerinde; adamın serçe parmağında bir ben varmış da bütün bilincini oraya hapsetmiş de... belki tekrar okurum da gelip kendi entry'me söverim yıllar sonra.
Bir de ABD Başkanı Trump'a yönelik yürütülen bir Azil Süreci vardı. 3 yıl boyunca didik didik aradılar, özel savı atadılar fakat sonuç, nothing.
Özel savcı Mueller'e sevgilerle,
Cima esnasında, korunma amaçlı ve kirli dünyaya çocuk getirmeyen tarafların aktivitesi. Zeker, müennesin rahminden çıkardığı orgazm patlamasını dışarı boşalıyor. Dışarısı da tarafların meşreblerine kalmış. Sonrası peçete.

Azil,
tene değen beyaz kelebeklerin uçuşudur. Bebekler olacakken kelebek oluyor, karlı ve sulu kelebekler.
Hakan Günday’ın bana göre en akıcı romanıdır çünkü ortalama üç saatte bitirdim. Kitabı satın aldım, Eve geldim, üçlü çekyata oturdum ve okumaya başladım. Yaklaşık üç saat Sonra da kitabı kapatıp bir sigara yaktım.

Bu roman için, kinyas ve Kayra’daki nihilist eğilimi saymazsak eğer, Hakan Günday’ın tek felsefi romanı diyebiliriz. Okumaya başladığınız andan itibaren farklı bir dünyaya giriyorsunuz. Gözlerinizin önünden sayılar harfler falan akıyor, aynı hangover’daki alan karakterinin kumar oynadığı sahnedeki gibi.

Ana karakter psikopatın biri. Bazen ailesine silah çekiyor, bazen de tek oturuşta kitap yazıyor. Bazen deli, bazen dahi. Ama yaptığı sosyal deneyler çok çarpıcıydı.

Okumak isterseniz eğer önce ziyan’ı okumanız lazım. Çünkü bu bir devam kitabıdır.
okuduğumu unutup bir kez daha okumaya başlayıp, ilerledikçe hatırlamama rağmen yine de elimden bırakamadığım bir hakan günday romanı daha.

iki roman üst üste asla okunamıyor, öyle sarsılmış oluyosunuz ki her romanı bittiğinde, normale dönmek için araya başka kitaplar almanız gerekiyor.
okumayın şöyle şeyler ya.

biz yandık siz yanmayın.

açın şeker portakalı okuyun. sevin hayatınızı.

ayrıca (bkz: ziyan) ;)
bir anlamıda dışarıya boşalmaktır. sünnette yeri vardır. hamilelik istenmiyorsa tavsiye edilir.
Tuhaf şekilde karşılaştığım hakan günday eseri. Yer yer irvin yalom okuyormuşsunuz hissi veren ama asla özentilikle benzendiğini düşündürmeyen ve sık sık sorgulatan güzel bi akışa sahip olmasına rağmen sayfaları hızlı çeviremediğiniz ya da çevirmediğiniz türk edebiyatında varolduğuna sevindiren bi kitap. Ayrıca kinyas ve kayradan daha çok sarmıştır beni nedense.
Güzel kitap. Sonundaki fotoğraf insanlığın sonunu anlatıyor demek...

çünkü çekme gücü, itme gücünden zayıftır.
azil, cinsi münabeset esnasında erkeğin meniyi kadının cinsel organının dışına dökmesine denir.

(bkz: dışarı boşalma)
Hakan Günday'ın felsefe ile fiziği müthiş bir şekilde harmanladığı kitap. bu sefer Asil isminde tek bir karakteri ele alıyor. sıradan olmayan, fazlasıyla çizginin dışında bir karakter. Bir gözü yeşil, diğeri mavi. Yaradılıştan gelen bir tuhaflığa sahip. Bakışları ve gözlerinin renginin farklı oluşu onun insanlarla kurduğu ilişkileri etkiliyor, bu ayrıntı kitabın konusundan bağımsız olsa da birkaç yerde değiniliyor. Yazar, Asil'e dışarıdan bakan bir insan olarak onu aptal olarak tanımlıyor. Ve onu çizginin dışına iten ilk sebebin aptallığı olduğunu söylüyor.

Hakan Günday'ın yazdıklarına göre onu aptal yapan, gündelik işlere karşı olan yeteneksizliği. Başka bir deyişle pratik zekadan yoksun oluşu. Pratikliğin her şeyden önemli olduğu bir dünya'da kafasının teorilerle dolu oluşu. Biri ondan su istediğinde bile işi beceremiyor. Çünkü o birine su doldurmak isterken bardakların önünde durup, ''acaba hangi bardağı tercih eder'' diye düşünüyor. ilk tercihini yaptıktan sonra ''ılık mı ister soğuk mu'' sorusuna cevap arıyor. Kafası olasılıklarla dolu. Balık kadar canlı ve karmakarışık zihni onu basit işleri yapamaz hale getiriyor. Kitap boyunca böyle bir karakterin kurduğu cümlelere tanık oluyorsunuz.

Uzun süren yalnızlık kişiyi toplum dışına iter. Böylece bu ''uzun süren yalnızlık'' ebedi boyuta erişir. Ebedi yalnızlığı tadan kişi bir süre sonra kendi doğrularını yaratmaya başlar. Tabi bu doğrular toplumun hali hazırda belirlenmiş doğrularıyla örtüşmeyince kişi kendi içinde hapsolur. Asil olur. Şizofren olur. Robinson Crusoe olur. Bir şizofreni suçlayamazsınız, çünkü onun dünyasında ahlak kuralları tamamen farklıdır. Bir balığı ''lütfen sigara içme!'' diye uyardığınızı düşünün. Böyle bir ebedi yalnızlığın çemberinden geçmiş bir karakter Asil.

--spoiler--
''Hiçbir şey geçmeyecek baba. Kimse kurtulmayacak. Çünkü tanrı'nın tanrı'sı yok! Biz ona inanıyoruz ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız tanrı'nın kendisi. Tanrısızlık tanrı'ya mahsus. Bu yüzden, kurallarda asalet ve adalet arama! Çünkü tanrı ne asil ne de adil olmak zorunda. Benim gibi.''
--spoiler--

--spoiler--
''Davranış daima eksik kalacaktır. Bir insanı sevdiğini düşünmek, ona bunu söylemek ve ardından sarılmakla anlatılamayacak kadar mükemmeldir. Bir insanı öldürmek, ondan nefret ettiğini düşünmenin yanında daima kusurludur. Hiçbir davranış, düşüncenin gerçek tercümesi değildir. ''
--spoiler--



insanlar aynadakine aldanarak sahip oldukları zihni esgeçiyorlar. Ve biz tamamen aynalara odaklanmış bir dünya'da yaşıyoruz. Gelişen Dünya insanlara zihinlerini unutturup, onları tamamen aynalara bağımlı hale getiriyor. Asil ''düşünceler mükemmel, ancak davranışlar kusurludur.'' kuralını ortaya atarak eylemsizliği övüyor. Dış dünya'nın (aynadaki görüntünün) tamamen halisünasyondan ibaret olduğunu ve aslolan hayatın zihinde gerçekleştiğini belirtiyor. Ve bu iddiayı ortaya atıp hayatını buna göre yaşamak isteyen birinin, toplum tarafından engellendiğini görüyorsunuz. içindeki beni keşfetmeye çalışan kişinin asla rahat bırakılmadığını farkediyorsunuz. Böyle bir arayış içerisinde olan kişi hasta olarak etiketleniyor. Aslında bu eylemsizlik üzerinden evreni kötüleyişe kitapta birkaç defa değiniliyor. Güneş ışıklarının dünya'ya 8 dakika içerisinde ulaşması ve Güneş'e baktığımızda onun 8 dakika öncesini görüyor olmamız, doğanın bile bize yalan söylediğini kanıtlıyor. Yaptığımızı sandığımız şeylerin aslında yalnızca kenarından geçtiğimizi gözler önüne seriyor. Bu kuralla Asil, insanın ne kadar sınırlı ve yalnız olduğunu farkediyor. Bu nedenle insanlığı reddedip tamamen içindeki ben'e odaklanıyor.

Hakan Günday bu kitapta tek işinin edebiyat olmadığını, hakkını vererek felsefe de yapabildiğini göstermiş. Ayrıca Asil'in biri mavi, diğeri yeşil gözleriyle (bkz: David Bowie)'ye gönderme yapılıyor. Diğer kitaplarından farklı olarak Azil, türlü kelime oyunları ve cambazlıklarla dolu. Son olarak Asil'in kitaplarını bastırırken kullandığı isimlerin oluşturduğu o cümleyi paylaşmak istiyorum.

''Asil yaşayan, Adil Ölmez.''
hakan günday'ın hadi amk artık konuya gir,
lan amk cümlelerini sikeyim.
oha lan adam yazıyor yaa
hay siktiğimin kitabı bit artık.

cümlelerini kurduran kitabı.
Kitaptaki karanlık hava etkileyici.
Akıcılık ve elle tutulur bir konu yok.
Çelişki dolu.
Bazı yerler saçma
Çalakalem yazıldığı çok belli.
Ve nedenini pek bilmeden, Hakan Günday okumaya devam edeceğim.

vesselam...
rüyalarınıza tecavüz eder,
nasıl mı ?
yorucu bir okuma gerçekleşiyor zaten,
sayfaları hızla çeviremiyorum şahsen ben,
nasıl yani deyip baya kafa yoruyorsun,
normalde bir günde bitecek inceliğe sahipken
ki dili de ağır değil
ama anlatmak istedikleri, kafayı öyle bir yoruyor ki,
sıkıntılı rüyaların habercisi oluyor.

az kaldı yicem olum seni !

bitim sonrası edit:
kafamın içinde filler s*kişiyor.

nefis bir hakan günday kitabı,
ne yazsam ne desem eksik kalır,
okunmalı,
üzerine kafa yorulmalı,
altı çizilen cümleler beyne tecavüz etmeli,
dağıttın yine beni !
Beni yoran kitaptir. Her cumlesi her kelimesi .
klas bir hakan günday romanı.

--spoiler--
insanlığın sonu, din ve devletin yaratıldığı gün gelmiştir. aileyse, din ve devlet yaratan bireyleri yetiştirmiştir. sadece düşünmenizi istiyorum. bunların olmadığı bir dünyanın derhal düzensizliğe düşeceğini düşünmenizin nedenini ve ne kadar şartlandığınızı anlamanızı istiyorum. güneşin doğudan batması kadar aykırı gelen her düşüncenin nasıl yargılandığını düşünmenizi istiyorum. yerçekimi, düşünce değildir. ama uçmak bir düşüncedir. uğruna ölenlerin gerçekleştirdikleri bir düşünce.
.

asil yaşayan bir delidir. anımsamadığı için geçmişi, önemsemediği için geleceği yoktur.
--spoiler--
önceleri bu olayı haram kılan muhammet cariyelerin durumunu unutmuştu. sonra baktı ki bunu haram kılarsa kimse cariyeleri tokmaklayamayacak hadi haram olmasın dedi. bi savaş sonrası askerlerin gelip "elimize hatun eli değmedi sikişmek istiyoruz da bu köleleri siker hamile bırakırsak satamayız azil edelim yani içlerine boşalmayalım ama sikelim diyince eh sikin bari cevabı gelmişir. çok aydın bir dindir bu durumu ortaya koyan.
konuyla ilgili acayip bir hadis

(120) ibni Muhayriz şöyle dedi:Mescide girdim, orada Ebu Said [Radiyallahu Anh)[ı görüp yanına oturdum ve ona azil meselesini sordum. Ebu Said [Radiyallahu Anh)şöyle cevap verdi:Biz Mustalik oğulları savaşında Rasulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[ ile beraber yola çıktık. Neticede Arap esirlerden birçok kadın esir elde ettik. Kadınlara karşı arzumuz artmış bekârlık bize çok şiddetli olmuştu. Kadınlara yaklaşmak, bununla beraber azil hoşumuza gidiyor azil yapmak istiyorduk. Ancak Rasulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[aramızda iken, ona sormadan nasıl azil yaparız dedik ve bu meseleyi Rasulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem)[e sorduk.asulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem)‘Bu fiili yapmamanız üzerinize gerekli değildir yahut. Bunu yapmanızda üzerine bir beis yoktur Kıyamet gününe kadar meydana gelecek her can muhakkak dünyaya gelecektir’[buyurdu.”[uhari 3868, Müslim 1438/125, Ebu Davud 2172, Said bin Mensur 2220, Begavi 2370
okurken bir hayli yoran enteresan bir kitap. sıkıcı mı? asla. 24 saat içinde bitebilecek kadar akıcı.
öncelikle belirtmeliyim ki çok beğendiğim hakan günday romanıdır.beğenen olur beğenmeyen olur sıkıcı bulan olur ama değişmez gerçek kitabın çok zekice yazıldığıdır ve bunun için okumaya değer.
türkçe'de, görevden almak, arapça'da, hamileliği engellemek uğruna, kadının haricine boşalmak anlamına gelir.
--spoiler--
önemli olan, tanrı'nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. insan denen bir enstrüman. ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. bu yüzden, tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir.
--spoiler--
az ve ziyani okumadigim icin bu degerlendirmeye katamiyorum ama diger butun hakan gunday kitaplariyla kiyaslayarak diyebilirim ki azil hakan gundayin ustalik eseridir, kinyas ve kayraya ragmen hem de.