bugün

entry'ler (45)

dark jedi in da house

böyle açacaksın rakını, donatacaksın masayı mezelerle. açacaksın arkadan hamiyet yüceses'i o da makber'i okuyacak, başla diyeceksin...

bu sövecek sen dinleyecen, bu sövecek sen dinleyecen...*

based on a lie

ki ben şu sözlükte binlerce yazı okudum, ilk kez bir yazının ortasında sigara yakıp güle oynaya bitirdim.

tam bir inceleme, ciddi bir emek ve araştırmacı, soruşturmacı gazetecilik örneği.

içerilerde bir yerlerde "dışarı çıkarın lan beni" diyen bir şafak karaman...

ellerine sağlık. (bkz: #6936465)

no remorse

zengin bir adamın mutsuzluktan kafasını duvardan duvara vuran bir evladı varmış. adam parayı pulu halı eylemiş evladının yüzünü bir türlü güldürememiş. en sonunda bakmış iş para değil bilgi işi göndermiş uzak yerlerden birindeki bir bilgeye. delikanlı yıllarca süren bir yolcluğun sonunda bir vadinin göbeğinde bilgenin sarayını görmüş. saray dediysek lafın gelişi değil. hemen oraya varmış ve bilge ile görüşmek istediğini söylemiş. yanlız dda değil üstelik, bilge kişiyle görüşmek için sırasını beklemekte olan bir sürü insan. sıra kendine gelince delikanlı bilgeye;

"mutluluğun sırrı" nedir diye sormuş.

Bilge;

"şu an anda sana bunu öğretmeye zamanım yok, sen şimdi çık sarayı dolaş gez etrafa bak iki saat sonra gel"

deyip çocuğun eline bir demir kaşık vermiş içine de yağ koymuş.

"sarayda dolaşırken bu kaşığı elinde tutacak ve yağı dökmeyeceksin"

demiş.

Delikanlı sarayın merdivenlerini inip çıkarak bahçeleri ağılları gezerek türlü türlü çiçekleri koklayarak sarayın içini dışını bir güzel gezmiş, bu sırada gözünü elindeki kaşıktan hiç ayırmıyor, yağın dökülmemesi için çok dikkat ediyormuş. iki saat sonra bBilgenin yanına gelmiş.

Bilge:

"Sarayı gezdin mi"

Genç;

" Evet gezdim. alabildiğine büyük, iki saat bile yetmedi. geç kalmayayım diye yarım bıraktım gezimi."

Bilge;

" Peki salondaki iran halılarını, duvardaki tabloları, bahçıvanların ömürleri boyunca çalışarak düzenlediği bahçeyi, rengarenk çiçekleri, kütüphanede kitapları, hayvanların eğerlerindeki pırlantaları, ağıllardaki gümüş yalakları...bunların hepsini gördün mü?"

Sorular karşısında delikanlı bunları görmediğini itiraf etmiş.

"bana verdiğiniz yağı dökmemek için uğraştım hep, başka bir şeye dikkat edemedim."

Bilge;

"öyle ise tekrar çık. çevrendeki harikaları daha dikkatli incele."

Delikanlı içi yağ dolu kaşığı tekrar eline alarak sarayı gezmeye çıkmış. ama bu defa her şeyi inceden inceye süzmüş. bahçeyi, çiçekleri, duvardaki tabloları, halıları, gümüşlükleri, bütün sanat eserlerini büyük bir zevk ve heyecan ile incelemiş. Bilgenin yanına dönünce gördüklerini tüm detayları ile anlatmış.

Bilge;

" Peki sana emanet ettiğim yağ nerede?"

Kaşığa bakan delikanlı kaşıktaki yağın dökülmüş olduğunu görmüş.

Bilge;

" işte oğlum dünyanın bütün harikalarını görerek,elindeki tüm değerlere hakkını vererek, o içinde bulunduğunun anın sana getirdiği imkanları değerlendirerek ancak mutlu olabilirsin. ama kaşıktaki yağ ile uğraşırsan bunları gerçekleştiremez, mutlu da olamazsın. elindeki yağ sana diğer mutlulukları görmede engel olmasın."

yağı bırakınız efendim. yağı bırakınız.

alevilik dini

"lazım oldu uydurduk" dini.

çevirip sorsanız aleviye sizin peygamberiniz kim dense, kafası çalışan "ali" ile "muhammed"e olan sevgisinden bahseder.

bu noktada en çok gözlemlediklerim,

- aleviliği islamın mezheplerinden sayanlar
- modern, çağdaş bir yaşam tarzıdır diyenler
- bir yaşam felsefesi olarak adlandıranlar
- bir de alevilik hakkında zerre katrince bilgisi olmadığı halde alevileri savunan ve nufüs cüzdanındaki "islam" ibaresinden rahatsız olanlar.

ben alevilik dindir diyeni duymadım arkadaş. duyan varsa beri gelsin.

ilk 3 maddenin eleştiriye ve tartışmaya açık olduğu da kesin. hak mezhep midir sorusuyla başlar, hüseyin üzmez ile biter o tartışmalar. kesmez ise laiklik ve başörtüsü ile devam edip chp ve akp şakşakçılığı ile demlenir hatta tunceli-dhkp-c ve alevilik tartışması ile soslanıp sabiha gökçen'in tunceliyi bombalaması ve atatürk karşıtlığıyla pembeleşinceye kadar kavruladabilir.

ben 4. maddeye hep takılmışımdır.

- alevi misin?
+ hayır.
- derdin ne?
+ akp, mhp, chp, onur öymen, aihm, mumsöndü, laiklik,....
- siktir git!

son olarak alevilik bir din olarak ntelenmesi aklı başında birçok alevi tarafından daha en başından reddedilecektir sanıyorum. reddetmeyen, bilakis "evet alevilik dindir" diyenler için ise adres mehmet ali ağca'dır.

adam incili yeniden yazmaya niyetlendi, iki satır da size kitap döktürür.

not: beşiktaşlıyım.

12 eylül 1980

--spoiler--
Piç düştün fahişe rahminden
Kenan yüzlü hamakatlar emzirdin
Kanser kesiği tek memenden
Sürtüğün biri ismin EYLÜL
--spoiler--

osman yüksel serdengeçti

karışık zamanların kadrolu mahkumudur.

memleketin karıştığı bir dönemde dönemin savcısı emniyet müdüründen durum raporu alırken birden sorar;

- serdengeçti ne alemde?
+ tedbiren içeri aldık efendim.
- iyi yapmışsınız. ortalık durulunca salıverin.

futbolda yapılabilecek yenilikler

kaleleri kaldırmak.

savunulacak bir kale olmayınca savunma futbolu ortadan kalkar. zevkli ve bol varyasyonlu hücum futbolu izleyebiliriz.

takımların neden hücum etmesi veya nereye hücum etmesi gerektiği üzerinde düşünüyorum. onu da bulunca başka entryde yazarım artık.

türk kurtuluş savaşında yer alan melekler

var olup olmadıklarını yaşayan bilir. olmasa ne gam!

lakin var ise bu varlıklar ve olduysa etkileri, bunu ancak hakedene nasip eder herhalde yaradan...

şurada sıçıp sıvayıp "yok ulan öyle şey, olsaydı diğer cepherde neden yenildik" diyenler için yazılmıştır çanakkale şehitleri şiiri.

madden üstün olan madem hep kazanıyordu, nusret mayın gemisi hangi gemiden daha teknolojikti?

madde manaya galebe çalabilseydi ne iyi olurdu değil mi?

ebeniz fransız, dedeniz italyan, sizler doğarken ab vatandaşı... ne âlâ...

milliyetçi hareket partisi

apo'yu asmayan hükümetin üyesi...

şuradan tbmm'nin o günkü toplantı tutanaklarına ulaşabiliyorsunuz...02/08/2002
http://www.tbmm.gov.tr/de...amp;page1=22&page2=22

şuradan da o güne ait iki gazetenin ilgili sayfalarına ulaşabiliyorsunuz
http://sukruyilmaz.net/img/idam.jpg

soru 1: mhp idamı istemediyse meclis tutanağına geçen oyları kim verdi idam edilsin diyerek?

bir de ortalarda şöyle bir belge dolaşıyor;
http://www.ensonhaber.com/images/news/189594.jpg 12/01/2000

şimdi tarihle bakınız...mph idamı istemiyordu diyenlerin sunabildiği en geçerli belgenin tarihi 12 ocak 2000, ki anlama dürtüleri aktif beyinler metni okuduklarında devlet bahçeli'nin idamı istemediği değil, aihm süreci tamamlandıktan sonra meclise getirilsin ifadesini sunduğunu görecektir.

12.01.2000 tarihinde aihm süreci tamamlansın, tbmm'ye yasa getirilsin denilerek atılan bir imza var. buna karşı süreç tamamlandıktan sonra tam da denildiği gibi olmuş, 02.08.2002 yılında meclise gelen bir yasadan bahsediyoruz. bu yasaya onay vermemiş 100'ün üzerinde milletvekili var. bunun da listesi var.

soru 2: mhp idamı istemiş midir? istememiş midir?

soru 3: mhp idam kararı çıkmayınca koalisyondan neden ayrılmadı?

asıl soru bunlar sanırım...empati yapıyorum devlet bahçeli'ye, aklıma tek şey geliyor, mhp meclisten çıkmamış kanun dolayısıyla koalisyondan ayrılmış olsaydı bu neyi değiştirecekti? hangi koalisyonda her karar aynı anda 3 partiyi memnun etmiştir? her kararda mutabık kalan 3 parti neden ayrı ayrı parti olsunlar ki?

bir de şöyle bir durum var; http://www.internethaber.....php?id=206839&page=1

güler zere yi salıveren şehitlere de can versin

#5718343 nolu entrynin müsebbibi olan güler zere'ye af çıkartan makamların bunun karşılığında gözünü kırpmadan şehit ettikleri vatan evlatlarına da can vermesi olayıdır.

bu ayıbı temizlemenin başkaca yolu da yoktur.

buradan tüm şehit ailelerine sesleniyorum; yürüyün, afiş asın, sloganlar atın ve hükümet ile cumhurbaşkanından şehitlerinize tekrar can vermeleri için baskı yapın.

her tarafına açılımlar bulaşan erk eninde sonunda bunu da başaracaktır.

bir suçlunun dışarıya çıkartılması onu benim vicdanımda aklamayacaktır. zamanında necmettin erbakan'ı affeden abdullah gül'e ağız dolusu küfredenlerin güler zere'yi salıverecek belgeyi imzaladıktan sonra ne tavır takınacaklarını cidden merak ediyorum...

cebinde ise, tedavisini gerçekleştirmiş ve sağlıklı bir birey olarak topluma karışan güler hanımın yüzüne tüm şevkimi toplayarak tükürme jokerimi taşıyan bana sakın olaki hastalığın son evresi zaten ölecek demeyin.

1979 yılından beri kanser belasını vücudunda taşıyan birinin torunuyum ben...

öldürmeyen allah öldürmüyor yani...güler hanımı süründürmesi dileğiyle!

bölücü harf

beni diğer vatandaştan ayıran harflerdir. kamus namustur. namusuma göz diken ile beni ayırması bana yeter bu harflerin.

önce tarihi değiştirdiniz, 5000 yıllık kürt tarihi , 12000 yıllık kürt tarihi gibi la fontain klasikleri ile kendinizi ayırdınız.

sonra inançları değiştirdiniz. bizim şafi olmanız ile saygı duyduğumuz sistemin yerine önce ılımlı sonra keskin alevilik monte ettiniz. şimdi de zerdüştlükten serpintiler yaptınız ve kendinizi ayırdınız.

sonra devlete göz diktiniz. kendinizi mazlum beni zalim ilan ettiniz. devletini aihm'e şikayet eden cumhurbaşkanı eşini eleştirirken benim vergilerimden tazminatlar alarak euro zenginizi oldunuz, kendinizi ayrıştırdınız.

sonra ortak değerleri hedef tahtasına koydunuz. ne şehit kavramımıza saygı duydunuz ne de hubbul vatan minel iman deyişimize. size göre vatan bizden aldığınız olacaktı, bana göre vatan dedem ile dedenin yanyana yattığı yerdi. vatan anlayışınız ile de ayrıldınız.

benim şehidime üzülmenizin ardında sizin leşlerinizin kederi yattı hep. "benim leşim çoğalmasın" diyemediğinizden "ben de üzülüyorum ölenlere o halde tsk silah bıraksın" dediniz. bilemediniz ki düşmanı sevindirmemek için şehidini ağlamadan defneden nice hatun kişiler sizden daha er, daha erkek idi. acımızı da paylaşmadınız, sevincimizi de. kederimize sevindiniz hep içten içe.

içine sıçtığınız kabın sahibine "neden benim yemeğim temiz değil?" diye sormaktan ne ar ne de haya ettiniz. "ben kendimi türk hissetmiyorum" dediniz ve sonra devletten "hani öğretmen, hani doktor, hani hastane, hani yatırım" diyerek ibnelik ettiniz.

şimdi sıra dile geldi. önce çok dilli belediyecilik kavramını icat ettiniz, sonra icadınıza paha biçemediniz.

bugün kalkmış "bu ülkeyi 5 tane harf mi bölecek" diyorsunuz. "evet" diyene faşist diyorsunuz. bu ülkeyi 5 harf değil ardındaki puştluklar böler. yanılıyor da olabilirim. özür dilerim.

ben sorayım;

bu ülkeyi ne birarada tutar? 5 harf mi?

nuh un gemisinden atmak isteyeceği yazarlar

(bkz: nuh un gemisine alinmamak)

tüm şehitler ve gaziler derhal yargılanmalıdır

türk hukuk sisteminin ivedilikle gerçekleştirmesi gereken olay. harekete geçmeyen her hukukçunun gün be gün ortak olduğu suçtur efendim.

sınırdan içeri sokulup, ifadeleri alındıktan sonra "örgüt yöneticisi olmadıkları" savıyla salıverilen pkk'lılar ile hasım olmuş, can vermiş, can almış olan şehitler ve kalan gazilerimizin, pkk'lıyı salıveren hukuk dahilinde mantıken yargılanması ve ciddi şekilde ceza almaları gerekmektedir.

kavga taraflarından her ikisinin de masum olamayacağı kadar büyük ve kanlıdır. şu durumda yasalar masum olanı salıvermiş ise suçlu olanı içeri atmalıdır ki, hak yerini bulsun, bunun devamında adalet ülkeye yayılsın ve elbette tüm bölgelerde topyekün bir kalkınma hareketi başlasın.

hukuk duygu ile değil kanun ile, politik olarak değil süreklilik ile yükselir sayın cemaat. emmeye gelmiyorsunuz madem buyrun gömmeye gelin.

unutmayın ki, bu hıyaneti tarih yazacak. sorumluları ise şüphesiz vicdan mahkemelerinde yargılanacaktır.

ziya gökalp

diyarbakırlıdır. kendisi "kürt değilim" dese de kürt olduğu iddia edilir. *
okuyunuz. ben böyle kürdün daşşağını yerim!

---alıntı---
Milliyetin tâyini, keyfe tâbi' bir mes'ele değil, ilmen halli lâzım gelen bir mes'eledir. Ben gençliğimde tahsil için, ilk defa istanbul'a gittiğim zaman, bu ilmî tahkikata (soruşturmaya) başlamak mecburiyetinde kaldım: Çünkü orada eskiden kalmış fena bir itiyada tebean, bütün Karadeniz Arnavut dedikleri gibi, benim gibi vilâyet-i şarkiye ahalisinden bulunanlara da Kürt milliyetini izafe ettiklerini gördüm. O zamana kadar, kendimi hissen Türk sanıyordum. Fakat bu zannım, ilmî bir tahkike [araştırmaya] müstenit değildi [dayanmış değildi]. Hakikati bulabilmek için, bir taraftan Türklüğü, diğer cihetten Kürtlüğü tetkike başladım. Evvel emirde lisandan başladım.Diyarbekir şehrinde, ana lisan Türkçe olmakla beraber, her fert biraz Kürtçe de bilir. Lisandaki bu ikilik, iki suretten biriyle açıklanabilirdi: Ya Diyarbekir'in Türkçesi bir Kürt Türkçesiydi yahut Diyarbekir'in Kürtçesi bir Türk Kürtçesiydi. Lisanî tetkiklerim gösterdi ki, Diyarbekir'in Türkçesi, Bağdat'tan ta Adana'ya, Bakû'ya, Tebriz'e kadar imtidat eden (uzanan) tabii bir lisandan, yani Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türklerine mahsus bulunan Azerî lehçesinden ibarettir: Bu lisanda hiçbir sunî'lik yoktur. Binaenaleyh, Kürtlerin tahrif ettiği (bozduğu) bir Türkçe değildir. (Diyarbekir lisanının Azerî Türkçesi olması, şehirlerin Osmanlı Hükümetinin tesiriyle Türkçe konuştuğu iddiasını da esasından çürütür. Çünkü öyle olsaydı, bu şehirlerde konuşulan lisanın, Osmanlı lehçesi olması lâzım gelirdi).

Diyarbekirlilerin mahdut kelimelerden ibaret olarak söyledikleri Kürtçeye gelince, bu lisanın köylerde konuşulan fasih Kürtçeden farklı olduğunu gördüm. Kürtçe, Farisînin akrabası olduğu hâlde, nahiv [sentaks] itibariyle hiç ona benzemez. Çünkü Farisîde bulunmadığı halde, Kürtçede, hem tezkîr [erkeklik] ve te'nis[dişilik] hem de Arapçada ve Lâtincede olduğu gibi, i'rab [kelime sonunda harf değişmesi] vardır. Demek ki, Kürtçe, Türk lisanına nispetle daha mürekkep, daha karışıktır. Türkler, kendi lisanlarında tezkîr te'nis, ı'rab gibi ahvale müsadif olmadıklarından, Kürtçenin bu gibi hususiyetlerine nüfuz edememeleri iktiza ederdi. Filhakika, vâkıalar bu suretle cereyan etmiş, Diyarbekirliler Kürtçenin tezkir, te'nis, ı'rab kaidelerini tamamıyla hazır edip, Kürt nahvini Türk sarfına [dilbilgisine] uydurarak, sunî bir Kürtçe icat etmişler. Bu Kürtçeye "Türk Kürtçesi" namını vermek gayet doğru olur.

Lisaniyat (Lengüistik) nokta-i nazarından gayet mühim olan bu vakıa, Diyarbekirlilerin Türk olduğuna en büyük bir delildir.

Bundan başka, Diyarbekirliler bu lisanı yalnız Kürtlerle konuştukları zaman kullanırlar. Kendi aralarında yalnız Türkçe konuşurlar. Diyarbekirlilerin gûya bildikleri bu düzme Kürtçenin kelimelerine gelince, bunlar da gayet mahduttur. Bu sebeple, boşlukları Türkçe kelimelerle doldururlar. Zaten, Birçoğunun bildiği Kürtçe kelimeler "gel, git" gibi birkaç tabire münhasırdır.

Diyarbekirlilerin Türk olduğunu ispat eden delillerden birini de mezhep sahasında buldum. Diyarbekir'in hakikî ahalisi bütün Türkler gibi Hanefi'dirler. Kürtler ise, umumiyetle Şâfiîdirler. Bu iki alâmet-i mümeyyize, yalnız Diyarbekir halkına mahsus değildir. Şark ve Cenup vilâyetlerimizdeki bütün şehirlerin ahalisi Kürtçeyi Diyarbekirliler gibi tahrif ederek söylerler ve Hanefî olmak alametiyle Şâfiî Kürtlerden ayrılırlar. Bunlardan başka, elbise, yemek, bina ve mobilya gibi harsa veâdetlere taalluk eden hususlarda da, arada derin farklar
vardır.

Bu alâmetler, bana Diyarbekirlilerin Türk olduğunu gösterdiği gibi, babamın iki dedesinin birkaç batın evvel Çermik'ten, yani bir Türk muhitinden geldiklerine nazaran, ırkan da Türk neslinden olduğunu anladım.

Ziya Gökalp

---alıntı---

Küçük Mecmûa, Yıl: 1, Sayı: 29, 25 Aralık 1338 [1922], S.1-6

işlem sonunda devlet memuruna teşekkür etmek

duruma göre, bakkala, manava, kasaba, ev sahibine, patrona, sevgiline, annene, babana teşekkür ettiğin yerde memura da teşekkür etmektir.

yok işini yapıyor, yok gereksiz...geçiniz.

bakkala teşekkür ederken memura teşekkür etmeyişinin nedeni bakkalın veresiye yazması mı?

manava çürük domates koymadığı için mi teşekkür ediyorsun?

kasaba teşekkür ederken memura teşekkür etmeyişinin nedeni kasabın koyuna soktuğu maydonozdan sana da sokması mı?

ev sahibine kira zammını düşük tutsun diye mi teşekkür ediyorsun?

patrona seni işten kovasın diye mi?

sevgilin iyi sevişsin diye mi teşekküre layık?

annen? baban?....

memura teşekkür etmeyin kardeşim...rüşvet almayanına denk gelebilirsiniz!

ne mutlu türküm diyene

bir dönem atatürk milliyetçiliği ile ırkçılığı birbirinden ayırmada türkiyenin satılık aydınlarının pek sık vurguladıkları söz.

öyle ya, atatürk "ne mutlu türk olana" değil, "ne mutlu türküm diyene" demiştir. olanı değil hissedeni övmüştür.

şimdi o amaca ulaşıldı, artık gözümüze batırdıkları içindeki "türk" kelimesi. onu da kaldırırız. sonra bayraktaki hilal filan...ne kadar sakıncalı değil mi? kardeşlik vurgusuna ne kadar da muhalif duruyor bayrak... (bkz: türk bayrağı alerjisi)

sırada yaşı otuzdan küçük hatunları düzdürmek olsa gerek. maksat orospu çocuklarının geneldeki oranı yükselsin. belki içinden yazar çizer, akademisyen hatta parlamenter filan çıkar.

fena mı olur?

düzeltme: akademisyen veya parlamenterlere orospu çocuğu denmemektedir. her kesimden sütü bozuk insan çıkabilir zira. burada akademisyenler ve parlamenterler orospu çocuğudur denmemektedir. gelecekte bir gün o. çocuklarının da akademisyen veya parlamenter olabileceği vurgulanmaktadır. sözlüğü yasal yönden zor bırakabilir diye yorum yapan gammaz arkadaşlar bilmelidir ki anayasa ve ilgili içtüzüklerde bir insanın nesebi onun mevki veya makamları işgal etmesine veya bir noktaya atanmasında veya seçilmesinde kriter değildir.

ha "olsa mıydı?" derseniz çeşke olsaydı...

1923 yılı türk genci vs 2009 yılı türk genci

birisine atatürk tarafından, diğerine tayyip erdoğan tarafından liderlik yapılmaktadır. geri kalan tüm farkların nedeni de zaten budur.

hürmetler.

atatürk müslüman olduğu halde ateist olan kemalist

çok yönlü ele alınabilecek durum.

çok yöne vaktim yok ama sorularım var;

- atatürk müslüman değil idi diyen kemalistlerin bu savunmaları atatürk'ün yalancı bir adam olduğunu mu ifade ediyor? atatürk'ün ağzından verilen "arabın dini" vb. ifadelere itibar etmek yerine meclisi açarken iki eli allah'a açılmış dua eder haldeki fotoğrafları bana daha muteber gelmekte.

- kemalistliğin şartları arasında dincilik olmaması mevcut kemalizm anlayışının tam ve doğru olduğunu mu ifade etmektedir. yoldan çevirdiğimiz her kemalist bugün ülke batsa atatürk gibi düzlüğe çıkartabilecek kapasitede midir? yoksa her kemalist biraz çakma, her kemalist biraz eksik, her kemalist biraz ateist falan mıdır? bu kemalistleri tornadan çıkmış halde tek tip gezdiren şey fabrikasyon olmaları mıdır?

- atatürk bir put değil bir liderdir denmesi ama ona her defasında "münci" sıfatının layık görülmesi bir çelişki midir? döneklik midir? yoksa tüm bu hayat yalan da adı da matrix midir?

-atatürk'ü lider ve model bellemiş bir insan illa ki alkol tüketmeli midir? atatürk sirozdan öldüyse sirozdan ölmeli miyiz türünden sorular ile mevcut çelişki ortadan kalkar mı? kemalist isen saçlarını sarıya boyatacak, gözlerine mavi lens takacak hatta tam da 57 yaşında "aleykumesselam" diyerek öleceksin arkadaş.

şart mıdır? şarttır!

sen her başı kapalıyı şeriatçı, her allah diyeni laiklik karşıtı bellerken, bunu da sözlükte başlık başlık sıçarken böyle bir kural yok, atatürk müslümandı sen neden değilsin diyince "siktir git" ha?

kelime-i şahadet getir evladım...sike sike müslüman olacaksın. ötesi yok.

kurbanlık koyuna acıyıp brokolinin gözüne vurmak

yaklaşan kurban bayramı öncesi hazırlıklarına başlayan panter emel ve saz ekibinin hal-i pür melalidir efendim.

ne öğrettiler bize ortaokul yıllarımızda?

canlılar üçe ayrılır. insanlar, hayvanlar, bitkiler.

biz ki bitkilerin canlı olduklarını, onların da nefes alıp verdiklerini hatta boşaltım filan yaptıklarını öğrenmedik mi? kurbanlık koyunların, ineklerin, develerin, keçilerin haklarını "bir canlının diri diri kesilip* etini yemek çok vahşice. hayvanların yaşam haklarını böyle ellerinden almak çok ayıptır, tu'dur, kaka'dır" diyerek savunan sen karalahana dolması kılıklı teyzem!

her akşam gözüne gözüne vurduğun, zeytinyağına bulayıp kocaman kocaman yuttuğun brokolinin, suyundan selüleitlerine şifa umduğun semiz otlarının, dilimleyip dilimleyip gözüne yapıştırdığın salatalıkların canı yok mu?

yazık!

riyakârsın teyzem.

çok sıcak değil mi sen geç içeri geliyorum bende

bir sözlük karşılama cümlesi.

yazarlar tarafından hazırlanan cümlelerin moderasyon tarafından onaylanması ile artık sözlüğümüze değişik karşılama cümleleri eklenebilmekte.

bu cümle de onlardan birisi ve "de bağlacından" habersiz yazarı tespitten muzdarip moderasyon için şu dakikadan itibaren tek "de bağlacı kullanım hatası" konulu gammaz yapmam. yaparsam s.ksinler.