bugün

sevdiği entry'ler

keki kabarmayan sözlük kızı

Mutfağa girdiğimde keki sıvazlıyordu.

türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi

1858-1947 yıllar arasında süren Hindistan’daki "Britanya Hindistanı" döneminin başlarında, ingiliz yetkilileri, Delhi bölgesinin ekolojik sistemi nedeniyle ciddi bir sorun yaşadı. Bu süre zarfında fareler şehrin her tarafına yayılıp ingiliz yerleşimcilerin büyük kâbusu olmuştu.

Fare sorunundan kurtulmak için Delhi’deki ingiliz yetkililer, bir karar verdi.

Buna göre fare öldürüp kuyruğunu yetkililere teslim eden her Hintliye para ödülü verilecekti.

Başlangıçta bu fikir büyük ölçüde başarılı oldu. Para ödülü, Delhi halkını adeta fare avcısına çevirmişti.

Fakat zaman geçtikçe daha fazla ve kolay kazanç elde etmek isteyen Hintliler, sistemden yararlanıp evlerinde fare yetiştirmeye başladı. Bu sayede Delhi halkı büyük kazançlar elde etti.

Sıçan kuyrukları birikmesine rağmen sıçanların çoğaldığını fark eden ingiliz yetkililer ödül sisteminden vazgeçme kararı aldı. Böylece Hintliler, değersiz hale gelen farelerle birlikte aynı evin içinde yaşamak zorunda kaldı.

Ödüllerin iptal edilmesi kararı üzerine birçok 'ödül avcısı', evlerinde yetiştirdikleri fareleri sokağa saldı. Bunun sonucunda Delhi sokaklarındaki farelerin sayısı, ödül sisteminden önceki sayının bile üstüne çıktı ve veba salgının ortaya çıkmasına neden oldu.

hemşire kızlar nasıl oluyor

görsel
Yorgun. ..

uludağ sözlüğe nasıl düştünüz

lisedeydim. onedioda takılırken ekşi sözlüğü gördüm bir de Uludağ sözlüğü. ekşide çaylak sırası çok diyip buraya geldim. başlıklar güzeldi ve içimi dökebiliyordum. sonra burada büyüdüm.

ya hero ya mero

ya olur ya da hiç olmaz manasında kullanılan argo tabir.

günün sözü

'' tanrının bana bakıp bakmadığını bilmiyordum ama şeytanın gözleri üstümdeydi ''

(bkz: jean christophe grange)
(bkz: kızıl karma)

zeytin yağının çok kötü bir yağ olduğu gerçeği

Nefret edition: hayır.. bir esans var.. litre başına 2-3 damla damlatıyorsun, sıvı yağ tamamen zeytinyağı görüntüsü ve kokusunu alıyor. Özellikle yemek yapıldığında, ocakta felaket kanserojen bir şeye dönüşüyor…

Bilmediğiniz yağları almayın..

iki: bir zeytinliğimiz var.. zeytinleri fabrikaya gönderdiğimizde, peşinden gidiyoruz.. zeytinlerimiz sıkılıyor ve devasa tankın altında büyükçe bir musluk oluyor. Yarımşar bardak doldurup getiriyorlar, adet gibi bir şey. Onu kafaya dikiyoruz.. babam bir yudum falan içip, teklifsiz olarak bardağını bana uzatır, ben kafaya dikerim..

Bir bardak zeytinyağıyla hiç mide falan da bozmam, geçerim direksiyona…

O benzin gibi koku beni benden alır. Diyebilirim ki, hayatta en sevdiğim parfüm kokusu sayılabilir…

zeytin yağının çok kötü bir yağ olduğu gerçeği

sana zeytinyağı yereni yanık motor yağı satmışlar anlaşılan.

üniversitenin ilk günleri

Biz lisede aynı sınıftan 4 erkek 1 kız üniversitede de aynı sınıftaydık. Liseyi yatılı okuduğumuz için Yurtseven kardeşler modunda kendi kendimize yetiyorduk. Kendi kendimize yetiyorduk derken 4 erkek 1 kıza gangbang orgy partileri filan yapmıyoduk tabi. Dedim ya Yurtseven kardeşler gibi düşünün.

2. Dönem kız olan arkadaş sizinle çokomelli bişey konuşmam lazım dedi. Hayırdır la dedik. Ya beni bi salın bırahın dedi. Aynen öyle dedi evet “bırahın”

Halbuse biz Fatma’yla çok mutluyduk. Çamaşırımızı yıkıyodu, evimizi temizliyodu ve yemeğimizi yapıyodu. Okeyde jokerimizdi Fatma. Birimizden biri eksik olsa yerini tamamlardı. Pes bile oynuyodu lan! Şerefsizim öyle kızı tarih yazmamış!

Niye la dedik buğulu gözlerle! Ya farkındamısınız benim sizden başka arkadaşım yok dedi. Ben halen mevzuyu anlamayarak “dedim olabilir”

Grubun ineği Murat dürttü beni. Öyle değil la dedi egzogamik arkadaş istiyo bu. O ne la dedim. Dışardan biriyle arkadaşlık kurmak istiyo dedi. Orada düştü bizim jeton.

Neyse beyler Fatma’yı Sarı pipi bi pomakla uğurladık. Bizim kız oğlanın kolunda giderken Ferhat top la bu amuğakoduum yürüyüşünden belli dedi. Nedendir bilmem ferhat’ın görüşlerine hep itibar ederdik. Bi firaset, bi izan, bi öngörü vardı adamda amk!

Fatmasız hayat çok zor geldi la bize! Hani serde erkeklik olmasa karı programlarına bağlanan alagavatlar gibi “ fatmaaaaaa geri döğnnnnn, n’olurrrrr, biz sana ölüyoğğğğğğ” diye salya sümük ağlamak vardı ya neyse!

Tahminim bir ay geçti geçmedi. Fatma bize kütüphanede denk geldi! Gözünün biri mor, ağına kan oturmuş. N’oldu la sana? Ses yok! Kim etti la delletme bizi ses yok! O pomak mı la dedim? Ağladı! Hııı dedi başını eğdi.

Dellendik la biz! Beynimize kan sıçradı! Çöpçüler kralındaki hacerin abileri gibiyiz, gözlerimize bakacak bi delikanlı göremiyoruz kampüste. O pomağı arıyoruz, Kenan dellenmiş, Allah canımı alsa da ölmüşlerini siksem picin diyo!

Bulduk da nitekim, bak samimi söylüyorum, dünya üzerinde hiçbir insan evladı öyle bi zopa yememiştir!

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

O günü çok iyi hatırlıyorum, kazandığı şehire ailemle geldim beni yurda yerleştirdiler, içimde inanılmaz bir burukluk vardı resmen okumak istemedim ogün göt kadar şehirde ben ne yapacaktım ki tek başıma, gel zaman git zaman 4.seneme girdim o ayrılış ki bir birey olma bilinci kazandırır, kendi ayakların üstünde durmayı öğretir, kendini tanıtır insana, gerçekleri gösterir,aileyi özletir değerini anlatır. Her insan kesinlikle ailesinden bağımsız okumalıdır.

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

uzun bir yazı yazmak istedim bu başlığın altına ama bir türlü toparlayamadım açıkcası. dünyadan kopmak ama arafda kalmak gibidir. ne ölüsünüz ne diri. aitlik duygusu yok. evet belki rahatlık var ama eskisi gibi olmuyo sözlük ailenin bir ferdi gibi hissedemiyorsun kendini ne olursa olsun. üzücü çok üzücü.

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

üniversiteyi bitiren gencin oğrenci evinden ayrılmasından daha az üzücü olan durumdur. bir daha asla o eve donemeyecek olman, sayamadığın kadar çop poşetine bile baktığında gozlerinin dolmasına sebep olur. evdeki orümcek ağlarını dahi ozleyeceğini bilmek tarifi imkansız bir duygudur. o güne kadar yaşadığın her anı tek tek canlanır gozlerinde. kendi evini geç arkadaşlarının evinin onünden geçerken bile o arkadaş ortamlarını bir daha bulamayacağını düşünmek ağlatabilir bile insanı.

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

buruk ama heyecanlı bir veda edilir.
evdeki değişiklikleri insanları gördükçe anlarsınız bazı şeylerin değiştiğini.
değişmeyeceğinden emin olabileceğiniz tek şey aile üyelerinin size olan sevgisidir.

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

yuvadan uçan kuş misali yaşanan ayrılıktır. tatillerde gelirsiniz. yaz tatillerinde evdesinizdir ama bir şeyler eksiktir. artık o eski evin minik çocuğu yerine sadece sığınmak için, ailesini görmek için gelen bir yetişkin vardır.

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

Yeni bir hayata adılan ilk adımdır.
Bir süre sonra tekrar eve gelindiğinde,
hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Yıllardır yatılan yatak bile yadırganacaktır.
Her gidişte arkada bırakılan annenin o bakışlarının,
değişmeyen tek şey olduğu zamanla anlaşılaşacaktır.

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

insanın hayatında belki de kendini en yalnız hissettiği an.

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

ilk başta hüzünlüdür. her seferinde ev çok özlenir. ancak zaman geçtikçe o eve bağlar azalır ve üniversitenin son sınıflarına doğru tekrar aile ile yaşamak pek iyi bir fikir olarak gelmez.
herşeye rağmen (bkz: home sweet home)

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

yeni bir hayata ilk adım.
sağlam bas, çünkü seni tutacak birileri yok artık. ve gücünü hisset.
meseleye kendi donlarını yıkamakla başlaya bilirsin.
hayat garip, hayat güzel ve hayat senin...

üniversite kazanan gencin evden ilk ayrılışı

arkasına hassiktirin gidin lan edasıyla bakar.. gurur doludur.

taa ki tatile geldiğinde, yatağının bir başkası tarafından kullanıldığını görene kadar..

okul için gidilen şehirden tatil için eve gelmek

çoğu 18-25 yaş arası gencin, özellikle üniversite eğitimi sırasında, yaşadığı durumdur. öss tercihleri sırasında aileden uzaklaşmak, özgürlüğü ele almak, gidilen yerde cirit atmak vs. sebeplerden ötürü başka şehirler tercih edilir.* tercih sonuçları gelir, öğrenci farklı şehirde bir üniversite kazanır ve gider. gel zaman git zaman ramazanıdır, kurbanıdır, vize sonrasıdır, ara tatildir falan derken öğrenci kaçamak yapıp tekrar ev ortamına görmek için ailesinin yanına gelir.ancak kabus bundan sonra başlar. anne-baba evlatlarını uzun süre görememenin verdiği özlemle gencimizi sürekli aynı ortam içinde tutmaya çalışır. ancak her akşamı parselleyen bir türk dizisi gencin akşamlarını karartır, bi kanaldan diğer kanala entrika dolu senaryolar arasında kafa hallaç pamuğuna döner.

sadece ev ortamında değil, gelinen kısıtlı sürede diğer arkadaşlar da ayrı ayrı kendisiyle ilgilenilmeyi bekler ama zamanın kısıtlı olmasından herkesle adamakıllı görüşülemez, oradan oraya koşturmak zorunda kalan kişi de en sonunda geldiğinden hem kafa hem de vücut olarak daha yorgun döner.

edit: böyle birşeyi nasıl unuttum bilemiyorum ama her sabah kahvaltı sırasında ve onu izleyen saatlerde * televizyondaki kadın programları insanın psikolojisini bozar, derbeder eder.