bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

akşam yemeği vakti..
güzel bir masa örtüm vardı. yıllanmış, ana babadan miras, ama iş görürdü merak etme. güzelce masaya serdim, dört yanı aynı eşitlikte sarkıyordu. tabakları aynı hizada karşı karşıya koydum. küçük bir mumum da vardı, tam ortaya koydum. çatal ve bıçakları simetrik olarak tabakların yanına dizdim, biraz takıntılıyım.. hoş gör sözlük.
yemek hazırdı. çok değil, soslu bir tavuk ve pilav.. ama özenerek yaptım, bilirsin sözlük. güzelce tabakladım. markette en alt raftan aldığım şaraptan iki kadeh doldurdum. ışıkları kapattım, mum ışığında kapının çalmasını bekledim.. çaldı, geldi. hoş geldin, nasılsın dedim. sofrayı gördü, hiçbir şey söylemedi. bana montunu verdi. sofraya doğru yürüdü. masa örtüsünü baş ve işaret parmakları arasına aldı. hissetti, kokladı; yanağına sürdü. ardından bana baktı ve ansızın masa örtüsünü iki eliyle hızlıca çekti. hiçbir şey bozulmadı.. düzen.. yine aynıydı. ben kimim?