ben bu yazıyı sana yazdım

sabahları hala kalkıyorum. gün içinde hala bir şeyler yapıyorum. geceleri hala uyuyorum.
ölmedim daha.
çakırkeyfle sarhoşluk arasında ince bir çizgide yürüyorum. yürüyorum, nereye bilmiyorum ama yürüyorum. çok zor her adım, her nefes, çok yoruldum artık. inan çok yorgunum.
ben gittiğimde üzülmeyin er ya da geç gideceğim buradan sözlük. son entry'mi bir gün yazacağım. o günün geleceğini ben biliyorum, herkes burada bir gün son entry'sini girecek.
çocukluğumdan beri hep bir şeylerin eksikliğini hissettim hayatımda. ortada olmayan bir anne ve ilgisiz bir baba. küçük yaşlarda tek başıma kalırdım, daha 10-11 günlerce kendi kendime idare ederdim. o günlerden bu günlere pek bir şey değişmedi. biraz daha olgun, biraz daha yaşlı, biraz daha görmüş.
yaşım ilerledikçe anlıyorum ki ben hep kendimi kandırıyorum. sadece bir adım daha atmak için kendimi kandırıyorum. gözümün önünde bana basbas bağıran şeyleri duymazlıktan geliyorum, bir adım daha atabilmek için. şimdilerde o yolun sonunu görüyorum. sonunda ne var onu sorma sözlük o da bende kalsın.
ben hayatımdaki en önemli kişiyi kaybettim, herkesten daha önemli. belki bu yüzden kaybettim, bilmiyorum.
annem, babam beni bu dünyaya getirdi. ben onları seçmedim. ben seninle hayatımı paylaşmayı seçmiştim.

sorry you didn't feel the same way *