bugün

entry'ler (277)

renault

Renault FT 1 modeliyle Dünya'nın ilk taretli tank modelini üretmiş Fransız otomobil üreticisi.

1. Dünya Savaşı'nda Fransa siperlerinden Alman imparatorluğu'na taarruza kalkan ingiliz tanklarını paramparça eden Alman topçuları, karşı atağa A7V adını verdikleri kendi tanklarıyla başlamış, fakat ingiliz tanklarının aşırı büyük oluşu nedeniyle Alman topçulara hedef olacağını ön görüp Renault'a tank üretmesi talimatını veren Fransız generaller, Renault FT1'lerle Alman imparatorluğu ordusunu Fransız topraklarından sürüp Berlin'in yolunu açmış, nihayetinde Wersay antlaşması imzalanmıştır.

Bu başarısından dolayı Renault firmasına para verilmek istense de Fransız hükumetinden para almayı vatanseverliğinden dolayı reddetmiş, fakat USA'in talebi üzerine Renault FT1'in üretim lisansını Amerikalılarla paylaşarak çok büyük kazançlar sağlamıştır, bu da Renault'un dönüm noktası olmuştur. Amerika ise ilk tankını Renault FT'nin aynısı olarak M1917 light tank adıyla üretmiştir ve Sherman'ları bu teknolojinin üzerine geliştirmiştir.

ciddi ilişki

Ani başlayanları çok korkutucu olan ilişki çeşidi.

insanlar nasıl daha 1-2 haftadır tanıdığı kişilerle ''evet cuma gününden itibaren ilişkimiz başlayacak, sen potansiyel çocuklarımın anası, ben de potansiyel çocuklarının babası olacağım, zaten evlenmeyeceksek bu ilişkiye hiç gerek yok'' kafasında bir şeylere başlayabiliyor merakla izliyorum şöyle uzaktan. Olm aşırı korkutucu ya. Bu kadar fazla beklentiye girmek, karşı tarafa seni yeterince tanımasına müsaade etmemek, daha fiziksel paylaşımlar olmadan ''aşık oldum'', ''aşık oluyorum'' modlarına girmek, millet kafayı yemiş abi. Bu kadar hızlı başlayan ilişkilerin ve evliliklerin çabuk bitmesine de şaşırmamak gerek.

Yıllardır yalnız yaşayan, kendine ait bir kural ve düzen bütünü olan, bekar bir adam çat diye 2 haftada yıllarca süren bir sistemi değiştiremez, hayatının merkezine bir başkasını bu kadar kolay ve ani entegre edemez, zamana ve paylaşıma ihtiyacı var. Kadınlar bu konuda hiç anlayışlı değil, böyle konuşunca ''tamam, sevişecek, evlenemeyecek benimle'' deyip direkt gidiyorlar. Sekse erişimi herkesin gayet kolay artık, seninle sevişmezse başkasıyla sevişecek bu adam bir şekilde amaç seks değil ki, anlatamıyorsun bunu. Evliliği bu kadar amaç haline getirmek ne kadar doğru? 6 ay sonra evlenip 5 yıl sonra da boşanacağın ciddi bir ilişki yerine, 5 yıl sevgili şeklinde devam eden ve sonra karşılıklı olarak kendiliğinden evlilik seviyesine atlayacak açık bir ilişkiyi yaşamak daha doğru değil mi?

corona virüsü

Hala daha ''yurt dışında rezervasyonum vardı yhaa iptal mi etsem acaba yazın virüs etkisini kaybeder gideyim bence:((('' diyen sığırlar görüyorum.

Siktir git italya'na Almanya'na, ama bir zahmet dönme geri. Gezme sevdan yüzünden buradaki insanları da riske atma hakkın yok. Bu kadar embesillik görmedim hayatım boyunca.

karayolları genel müdürlüğü

Özel sektöre olan hakediş borçlarını ''kurumda nakit yok'' diyerek sallayan kamu teşkilatı.

Sözleşmeli personeller olarak yaptığımız işin nitelik ve nicelik bakımından 657'lilerden hiçbir farkı olmamasına rağmen, üvey evlat muamelesi görüyoruz ve Nisan 2019'dan beri 2 ay, 3 ay geriden maaş alıyor, ev kiralarımızı dahi ödeyemiyoruz. Hakediş borçlarını Karayolları Genel Müdürlüğü ''nakit yok kurumda'' diyerek ödemiyor. Kadro bekliyoruz kadro gelmiyor, ''KPSS'dan kontenjan açılsın sınavla girelim'' diyoruz teknikere ve teknisyene kontenjan yok, sadece mühendise var. Ne zaman sona erecek tüm bunlar? Bu mesleği seçmek midir bizim suçumuz? Nakit olmadığı iddia ediliyor ama yeni yeni milyon dolarlık ihaleler yapılıyor farklı bölgelerde. Önce halihazırda çalışan ve iş bitimine az bir süre kalmış personellerin özlük hakları verilse ya? Öyle bunaldım ki artık ne yapacağımı da, ne diyeceğimi de şaşırmış vaziyetteyim. insanlar ''aman sözleşmemiz feshedilir'' diye korkusundan ağzını açamıyor. Böyle olmamalı, olmaz.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Uzun zamandır içimde sürekli büyümüş kelimeler var cümlelere dökemediğim.

Anlatacak pek kimsem yok, çünkü biliyorum bu anlattıklarımı insanlar bana karşı zaaf olarak kullanacaklar.

Bir şantiyenin şefiyim, sorumluluklarım var ve günümün çoğu şantiyemde geçiyor. Yeni insanlarla tanışabileceğim alan oldukça kısıtlı olmasına rağmen, son 1 buçuk senedir sadece aklıma gelen 15'in üzerinde kadınla bir şekilde etkileşimim ve flörtüm oldu. Ne yaşandı derseniz koca bir 0, boşa kendimi anlatıp boşa sonrasında benim için hiçbir bilgi ve anlam ifade etmeyecek insanların hayat hikayelerini dinlemekle geçti bu koca süre, onlara vakit ayırmakla, onlarla bir şeyler içmekle geçti. Son ilişkim bittiğinden beri yaşadıklarım bunlar ve artık o kadar çok bunaldım ki insanlardan(bak sadece kadınlardan değil, insanlardan, zira dengesizlik, kendini tanımamazlık ve ne istediğini bilememek herkesin ciğerine kadar işlemiş) telefonumdaki tüm sosyal medya uygulamalarını kaldırdım, yeni insanların bana ulaşabileceği tüm alanları kısıtladım. Çünkü kaldırmıyor lan kafam, vallaha.

2 kere ölümden dönmüş bir insanım ben üzerime gazete kağıdı serilmiş, bir tane eski sevgili toprağa bırakmışım, hem okuyup hem çalışmışım, annem hariç kimseden 5 kuruş maddi yardım ya da manevi destek görmemişim, bir kaç senelik bir dolu dolu yaşadığım ergenliğim haricinde herkes benden yetişkinlik beklemiş, çocuk olamamışım ben hiç, yaşlarımı yaşayamamışım. ''Buraya kadar olay buysa 30 sonrası benim götüme kaçar abi, ebemi siker hayat benim'' diyorum kendi kendime. Bu kadar bok olamaz lan hayat, bir insanın ömrü %70 mutsuzluk %30 mutluluk olur mu? 50 50 olsun ona razıyım. O %30'un içerisinde de kişisel hobilerim, annem, kıyısından köşesinden güzel şeyler yaşadığım insanlar var, başka da bir şey yok, geri kalan safi travma, ölüm ve psikolojik işkence kokuyor.

26 yaşındayım, iyi bir meslek edindim, bu yaşta arabamı aldım, üniversiteden beri yalnız yaşadım, gezdim, gördüm, sevdim, eğlendim, dibine kadar savaştım ama artık ''sikerim ananızı lan öldürmeye bile değmezsiniz siz'' moduna geçip siktir olup gitmeyi tercih eder hale geldim, müthiş bir kayıtsızlık ve beklentisizlik var üzerimde, sadece kıyısından köşesinden bir ''umut'' var.

''Lan erken yaşta bir araç sahibi olduk, education olaylarını bitirdik, aha 2 hafta sonra siktir olup askere gidiyorsun o da aradan çıkıyor, 4 sene sonra tam 30'dayken evin kredisi de bitecek ondan sonra gülecek hayat sana 20'lerinde yolduğun ömrünün kaymağını 30'dan sonra yiyeceksin kesin borca harca da girme zaten çoluk çocuk eş yok sürekli git yurt dışlarına'' diyorum, evet tek motivasyonum bu şu anda, başka da bir şey yok.

Hayat cidden zor, bekleyin Z kuşağı sizin üzerinizden daha sağlam geçecek valla, X kuşağı zaten mal oldu, Y kuşağı yarağı yedi sıra sizde.

kadınlar neden aldatır

Bakın bu yazdıklarımı özellikle erkekler iyi okusun, okusun ki benzer hataları yapmasınlar. Geçmişte, evli bir kadınla ilişkim oldu fakat o boşanana kadar asla cinsel bir olay gerçekleşmedi.

Zaten bizi tanıştıran durum da ortak mutsuzluğumuzdu, ben göçmen bir insanım, Kafkas göçmeniyim, Anadolu insanıyla, daha doğrusu kadınlarıyla frekansım uymuyor, bu uyumsuzluğu da yıllardan beri ilişkilerimde çekiyorum, ben ülkesindeki kadınların sırf bakire diye ekstrem beklentilerini ve egolarını beslemek istemeyen, dinlere inanmayan, işinde gücünde yalnız yaşayan, kaliteli uğraşları ve hobileri olan hiç evlenmemiş bekar bir adamken, o 7 senelik evliliğinin artık son dönemlerindeydi, boşanmayı zaten koymuştu kafasına, 2 yaşında bir oğlu vardı. Benden 2 yaş da büyüktü ama 2 yaş farkı oldukça önemsiz ve az bir fark.

Öncelikle eski sevgilim Türk değil yabancıydı. Çocuğun bir şeyleri değiştirebileceğini, kocasının sorumluluk alabileceğini düşündürmüş ona fakat bu da beklediği gibi gitmemiş. Zaten Anadolu'da da yaygın bir harekettir bu, ''çocuk olduktan sonra değişir'' bok değişir. Huylu huyundan asla vazgeçmez. Bir kadın, bu duruma gelene kadar yuvasını kurtarmak için her bir şeyi yapmış, kocasına yalvarmıştır adeta evliliğini bitirmemek için. Kadın tüm çaresi tükendiğinde sessiz sedasız uzaklaşır önce maneviyattan, sonrasında da boşanma kağıdını elinize gönderir ve resmi olarak da çeker gider. işleri bu raddeye getirdikten sonra kadınları suçlamayın, biraz öngörüşlü bir adam olsanız zaten size ilgisini kaybetmiş bir kadını hisseder, alır karşınıza konuşur sonra yollarınızı ayırırsınız. Defalarca bu şekilde hayatımdan çıkıp gitmek isteyen kadınları işleri çirkinleştirmeden özgür bıraktım ve gitmelerine izin verdim. Ataerkil baskıcılığınız, kıskançlığınız sizin sonunuzu getiriyor, haberiniz yok.

Boşanana kadar 2 arkadaş gibi görüştük sadece, birbirimize karşı ilgimiz vardı ama bu ilgi asla cinsel temas aşamasına geçmedi, birbirimizin nefsine karşı koyacak olgunlukta ve dirayette insanlardık, her şeyden önce karşımda bir ''anne'' vardı ve anneler kutsaldır. Benim kendi ebeveynlerim de boşandı vakti zamanında, bu yüzden insanlar nasıl boşanma aşamasına geçer, neler olursa evlilik çatırdar, kusurlu hareketler nedir, kadınlar yuvalarını kurtarmak için uğraşırken erkekler neden siklemez sonra akılları başlarına gelir bunların hepsini sizden daha iyi biliyorum. Namusluluk ayaklarını bana yutturmayın o yüzden. Benimkiler boşandıklarında ben 15 yaşındaydım ve neyin ne olduğunu kavrayabilecek, analiz edebilecek bir yaştaydım.

Ha boşanmasına rağmen neden ayrıldık? enteresan bir şekilde kendi ailesi karşı çıktı bu duruma, Türkiye'nin itibarı zaten 0 Avrupa'da, haliyle burada çocuğuyla birlikte benimle yaşamasını istemediler, çocuk için travmatik olacağını düşündüler ki dil sorunumuz olmasına rağmen gayet iyi anlaşıyorduk oğluyla, ben de mavi gözlü sarışın olduğum için kolay benimsemişti beni, ama gel gelelim o çocuk Türkiye'de mutlu olabilir miydi ergenliğe kadar orası şaibeliydi. Sonrasında başta annem olmak üzere benim ailem de karşı çıktı, nedeni ise benim daha önce evlilik yaşamamış olmam ve sevgilimin çocuğunun olması, sanki biten evliliğin suçlusu o yavruymuş gibi. Anlamıyorum insanları.''Evlenmiyorum amk, kimseyi bulmayın bana bok beklersiniz torun torba, hep bekar kalacağım böyle'' dedim, daha da koptum artık gönül işlerinden. 2 senedir de yalnızım. Türk kadınlarının egoist hareketlerini ve bitmek tükenmeyen bilmeyen taleplerini gördükçe daha da soğuyorum.

Neyse, yeter bu kadar. Hayatımda o kadar kalp kırıklığından sonra ilk kez bir kadını sevdim, o da olmadı.

dikey geçiş sınavı

inşaat ve elektrik adına konuşmam gerekirse Tamamıyla saçmalık olan bir sınav türü.

O kadar fazla talep var ki, Dgs'den yerleşmektense, adam akıllı Ygs'ye çalışsalar rahatlıkla bir mühendislik bölümü kapatırlar, 250 puana mühendislik fakülteleri var amk. Bekleseydin 1 sene daha hazırlansaydın, madem ön lisans diploması senin için gereksiz ve çöp, illa mühendis olmak gerek, neden ön lisans bölüme geldin o zaman? Kaldı ki çoğu dersine denklik alamayacaksın mühendislik fakültesinde, +2 sene değil +3 senede mezun olabileceksin, e ne anlamı kaldı o zaman dgs'nin? baştan hazırlansan hem yerleşmen daha kolaydı hem de zamandan kazanacaktın. Değişiksiniz amk.

O kadar çok mühendis mezun veriliyor ki senede adamlar artık tekniker kadrolarını işgal ediyor, tekniker olarak çalışıyor, daha düşük maaşa razı oluyorlar, olan yine ön lisans mezunlarına oluyor. iş tecrübesi varsa sıkıntı değil yolunu bulur da yeni ön lisans mezunlarının +5 yıl kıdemi olmadan iş bulabilmesi artık yeni mezun mühendisler yüzünden zor.

yalnız kadının gerçek yalnızlık sebebi

Çok çok az bir kısmı kendi tercihiyle yalnızlığı seçiyor, büyük çoğunluğu Ya kimseyi beğenmeyen, kimseye tahammül etmeyen, beklentileri gerçek dışı, beğendiği erkeklerin de yüz vermediği ruh hastası bir manyağın tekidir, ya da ortalamanın altında bir güzelliğe sahiptir kolay kolay hiçbir erkek yoklukta değilse ilgilenmiyordur.

Bir kadının yalnız kalması hele Türkiye gibi toplumlarda imkansızdır, kendi kaçsa amköpekler rahat bırakmaz, eninde sonunda ''birini seçeyim bari'' der takılır.

şeyma subaşı nın tangayla markete gitmesi

Tanga değil Brazilian bikini dedikleri göt loblarının bir kısmını açıkta bırakan bir bikini çeşidi o.

maaş alamamak

ücretsiz izin, akabinde ''ödenek yok'' bahanesiyle 2 aydır yaşadığım durum.

eylül'de zaten ücretsiz izindeydik, daha ekim ayının maaşını bile alamadım bırak kasım'ı. aha aralık geldi, 3 aydır cebe giren para yok, aileme yük olmaktan bıktım, zaten mutsuzlar, ''böyle çalışacaksan hiç çalışma gel yanımıza, en azından + ev kirası, fatura, mutfak giderlerin olmaz tazminatınla ve içeride kalmış maaşınla da tüm borçların kapanıyor zaten'' diyorlar. aralık 15'e kadar da maaşlarımız yatmazsa, noterden ihtarname çekip yasal süreçleri başlatarak 2020 haziran'a kadar olan sözleşmemi feshedeceğim. insana başka çare bırakmıyorsunuz.

2018 ekonomik krizi

Bu ay bireysel olarak konkordato ilan ettirmiş krizdir.

Maaş gününün üzerinden 12 koca gün geçti, maaşımızı alamıyoruz. Enflasyon yetmiyormuş gibi bir de ödemelerin gününü geciktirdiğim için faiz ödüyorum, alım gücüm iyice ďüşüyor. Insan olan bunu yapmamalı, maaşı ödeyemeyeceksen çıkış ver, "al tazminatını siktir git" de, ben de her ay ortası ve sonu "yatacak mı, ödemeleri yapabilecek miyiz" stresi çekmeyeyim, borçları kapatıp yatayım evde bekleyeyim krizin bitmesini.

maaşın geç yatması

Oldukça can sıkan durumlardan biridir.

Tam 9 gün geçti maaş gününün üzerinden hala para yok. Pazar günü kredi ödemesi var cumartesi pazar eft yapılamadığı için muhtemelen ödemesi yalan oldu, faiziyle alacaklar artık kaç gün gecikecekse.

Yasal olarak bence geciken maaşı işcinin faiziyle alma hakkı olmalı. Yoksa şirketler hep günü geciktiriyorlar, şu maaşı sene başından beri 2 sefer anca gününde alabilmişimdir.

dizel

Benzinle arasında sadece 0.5 kuruş farkı kalması, benzinli araçlar mı daha mantıklı yoksa dizel mi tartışmasını yeniden gündeme getirdi.

Şu anda dizel araç sahibiyim, 2 sene önceye kadar atmosferik motor lpgsiz benzinli araç kullanıcısıydım. Benzin, dizelden 40 kuruş daha ucuz seviyeye gelmediği müddetçe dizel almak daha mantıklıdır. Benim aracımın ortalama yakıt tüketimi 100/4.5 Litre. Bu seviyeyi ancak 1.0 ya da 1.2 tsi, tce gibi benzinli turbo motorlar yakalayabilir belki. Bu motorlar da uzun ömürlü motorlar değil ne yazık ki, fiyatları da dizellere yakın. Avrupalı bunlara maksimum 4 sene binip sonra hurdaya veriyor, düşük hacimden kaynaklı motorun erken bitmesi söz konusu bu araçlarda. Dileyen araştırabilir. Tsi, tce motora sahip araç sahipleri 4. seneden sonra üzülecekler çıkaracakları sorunları görünce.

''Ama dizelin bakım masrafları çok fazla'' olayı bir şehir efsanesidir. indirimleri takip ederseniz, yıllık bakıma serviste 650 tl verebiliyorsunuz. Ya da ustanıza götürüyorsunuz, 300 tl'ye yaptırıyorsunuz. Benzinli araçların da yıllık bakım fiyatları hemen hemen aynı. Vergi dilimlerinin zaten yakıt tipiyle de bir alakası yok, tamamen motor hacmiyle, aracın yaşıyla alakalı.

Dizel biraz nazlıdır evet, ilk çalıştırmadan sonra 5-10 dakika motorun yağlamasını beklemek, yoldan geldikten sonra hemen motoru stop etmeyip 5-10 dakika turbonun kapanmasını beklemek gibi küçük detaylara dikkat ederseniz, aracınız da genç bir araçsa(benimkisi 2 yaşında) dizel motor on yıllarca size sıkıntı çıkarmaz. Yeter ki arabaya bakın.

Bir diğer husus da, dizelin benzinle aynı fiyat olmasına sevinip ''ne oldu dizelciler'' diye sevinen benzinci tayfaya acıyorum. Olay sadece hususi otomobillerin kullandığı dizel yakıt değil arkadaşım. Bu yakıtı toplu taşıma araçları kullanıyor, nakliye araçları kullanıyor, iş makineleri kullanıyor, tarımsal makineler kullanıyor. Dizelde olmayan indirim, hatta dizele gelecek olan zam senin yediğin domatesin bile zamlanması demek. Dizel = altın suyudur, benzin ise keyfi bir yakıttır.

19 kasım bedelli askerlik yerlerinin açıklanması

tüm karadenizlilere kütahya'nın çıktığı uygulama.

kütük: ordu/fatsa
ikametgah: antalya/kepez
birlik: hv.er egt.tug.k.ligi/kutahya
sevk tarihiniz : 06.04.2019

memleketten kime sorsam ''bana da kütahya çıktı'' diyorlar, sadece celp dönemleri farklı. herkese hayırlı teskereler.

pazar sabahı erken kalkan insan

Pazar günü mesaisi vardır pazar günü de çalışıyordur.

(bkz: kizil kurt)

bedelli askerlik

Bu nasıl bir planlama lan?

Önce çıktınız dediniz 4 Kasım'da açıklanacak. Sonra dediniz 1 Aralık'ta tüm celpler açıklanacak. Ben de ona göre yönetim kuruluna bilgi verdim ''1 Aralık'a kadar müsaitim'' diye. Millet ona göre plan program yaptı, ayın 21'inde şehir dışına çıkacaktım iş gezisi biletlerim alındı, 26'sında dönecektim, belki 24 Kasım'da birliğe çağrılacağım, olaya bakar mısın amk ya? Bütün millet işi gücü bırakıp elinde asker valizi eşyaları hazır sizi mi bekleyecek? Yeter ya siktiniz düzenimizi iyice. Umarım bana şöyle 2019 Nisan-Mayıs celbi falan çıkar da 4-5 ay sonra giderim.

34 plaka

Aktif araç kullanan biri olarak şirket aracı değil de hususi otomobilse, 34 plaka kadar iyi araba kullanan şoförler Türkiye'nin hiçbir yerinde görmedim.

Şirket aracı kullanan adam zaten arabaya acımadığı ve cebinden 5 kuruş masraf çıkmayacağı için gta oynar gibi sürüyor o arabayı, siz de 2-3 34 plakalı şirket araçına denk gelip milyonlarca insanın yaşadığı bir yeri genelliyorsunuz. Hele hele 07 plakalar bu konuda hiç ahkam kesmesin, gereksiz yere sol şeridi ihlal etme, koca şeride arabayı sığdıramama, sollamaların sağdan yapıldığı olayları bir tek 07 plakalarda gördüm ben. Yörük adam at binsin araba kullanmasın bir zahmet.

konya

25. yaşıma girdiğim şehirdi konya. 1 ay kadar bir süre eğitim vesilesiyle orada yaşamıştım.

meram bağları, kelebekler vadisi ve japon parkı çok güzeldi. mevlana türbesinin eski osmanlı mimarisi ise harikaydı, orijinalliğini neredeyse hiç bozmamışlar. bosna'da oldukça renkliydi fakat gözüme batan tek şey üniversite öğrencilerinin popülasyonunun yoğun olduğu yerde bile bar ve pub olmamasıydı, koca şehirde tek bir alkollü mekan işleten yer yok, buna istinaden tekel falan da yok, çok istisna bir iki yerde bir tanesi cadde üzeri bir tanesi de ara sokakta bir yerde bulmuş 2-3 içecek bir şeyler almıştım.

nargile cafe cenneti burası, nargileleri de baya güzel yapıyorlar yalnız. kışın kule avm'nin en tepesine çıkıp o karasal iklim rüzgarını hissedin, şehir manzarasını bir görün. konya sarması acayip lezzetli bir şekerleme, 3-4 paket almanızı tavsiye ederim fiyatı da çok uygundu şimdi ne kadardır bilmem. bir de sakinleri çok kötü araba kullanıyor.

aldatılan erkeklerin genel özellikleri

Aldatılmak, kısmen bireyin kusurlu bazı hareketlerinden kaynaklansa da, çoğu zaman onunla alakalı değildir.

Aldatmak şehvi bir eylemdir, doyumsuzluktan, arayıştan, daha fazla bedene sahip olma dürtüsünden ileri gelir. zengin de aldatıldı, yakışıklı/güzel olan da aldatıldı, kaslı da aldatıldı, çelimsiz de aldatıldı, fakir de aldatıldı, maço da aldatıldı naif erkek de. aldatılan çoğu insan kendinde bir kusur olduğundan dolayı değil, hayatındaki partnerin tek eşli kalmayı bilememesinden ya da sadakatsiz oluşundan dolayı aldatıldı. ha hayatınızdaki insanı ilgisiz bırakıyorsanız, sevgisiz hissettiriyorsanız, sürekli arıza/problem çıkarıyorsanız bu da hayatınızdaki insanı aldatma yoluna itebilir. aldatılan insanlara boşuna hatayı kendilerinde aramamalarını tavsiye ederim.

2019 asgari ücret

2000 tl üzerinden konuşulsa da 1800'e karar kılınacaktır.

Asgari ücret artmalıdır arkadaşlar. Evet asgari ücret arttıkça gıda malzemeleri, çeşitli ürünler ve hizmetlere de zam geliyor fakat asgari ücret artmasa da zam geliyor zaten. En azından vatandaşın alım gücü daha az düşsün, alım gücü biraz daha değerini korusun. Bugün bir fırından simit aldım, geçen seneden beri belirli aralıklarla simit aldığım bir yer. Hem boyutu, gramajı azalmış, hem de fiyatı 1 tl'den önce 1,25 tl oldu, şu anda da 1,5 tl. Çoğunuz fark etmişsinizdir eskiden bir yarım ekmekle tıka basa doyuyordunuz artık 1 bütün ekmeği rahatlıkla yiyorsunuz, çünkü küçüle küçüle sik kadar oldu. Fiyatı aynı olsa ne olur, gizli zamdır bu da. Çoğu ürünün fiyatları sabit kalsa da gramajlar hep düşürüldü, 3000 gram olan yoğurt 2700 gram'a düşürüldü mesela.

Umarım 2000 tl olur da şaşırır kalırım ama en ufak ihtimal vermiyorum. 1800'de karar kılınır, eller sıkılır, şükürcü tayfa şükreder olay biter.