bugün

ayrılıkların ve kavuşmaların mekanı.. egsoz dumanına karışmış duygular mekanı.. geceleri de hareket olan bir mekan olduğundan sabahlamak için kalacak ev bulamayan genç aşıkların yuvaları
izlemediğim, tom hanks oynuyordu sanırım,ilginç konulu bir film.adam terminalde yaşamaya başlıyor.sırtında havlu,elinde diş fırçası takılıyor öyle.
antimatter' in son derece güzel parçası. hastanın kalbi durduğunda öten bir cihaz vardır. o cihazın sesini son derece güzel kullanmışlar şarkıda...
2000 yılında kurulan, 2004 yılında "Dream of terminalist" adında bir demo albüm çıkaran, isimlerinin öyküsünü ' Ayrılıklar, kavuşmalar, gözyaşları, hüzünler, sevinçler; terk edişler.. ve hepsinin buluştuğu tek yer; 'TerminaL'; her zaman bir bekleyen vardır, neyi beklediğini bilmeden..' şeklinde açıklayan, dur gitme isimli mükemmel şarkının sahibi gruptur.
(bkz: dur gitme)
bursa dan 38 numaralı otobüs ile ulaşımı sağlanan şehirlerarası otobüs hedesi.
heyecanın başlayıp bittiği yer.***
terminal ayrılık yaşayanlar için cehennem buluşanlar kavuşanlar ayrılıklarına son bulduranlar için ceneettir
tom hanks'in dilinizi bilmiyorum esprisi altında bazı şeylere ince ince iğne batırdığı güzel bir film.benim içinse ne olduğunu anlayamadığım mekan..ya mutluluktan ya üzüntüden..garip işte!
Tom Hanks ve Catherine Zeta Jones'un oynadığı süper film.
bilgisayarlar arasında kurulan ağlar içerisinde sunucu* hÂriç diğer bilgisayarlara verilen isimdir.
amerika birleşik devletleri görevlilerinin ingilizce bilmeyenlere, turistle bağırarak konuşmaya çalışan türk'ler gibi davrandığını ifade eden filmdir.
ulkesi isgal edilince hic bir ulkeye ait olmadıgı gerekcesiyle ne amerika sınırlarına gidebilen ne de ulkesine donebilen, terminal de yasamanın nasıl bir duygu oldugunu bize gostermis filmdir.
ideolojiler ve kuralların gürültü patırtısının devam ettiği gerçek dünyada, havaalanı gibi karışık bir yerde, mecburen de olsa, kaldığı sırada dostluğu ve aşkı tatmayı başarmış bir vatansızın hikayesi. forrest gump kadar olmasa da, viktor navorski de beklentileri ve hayalleriyle, herkesin uzağında gelişen umut pırıltılarıyla bir hayat kurar kendine.
yönetmen koltuğunda Steven Spielberg'in oturduğu, hoş vakit geçirmek için birkaç kez izlenebilen film.
Met cezirine takılarak buradaki cinnetin
uzaklara sürüklenen eski a$kların içinden
atlayabilir mi korkusuzca bir deli aslan

Ve böyle bir sirkin kapısında
çocuklara indirimli satılır mı
vasiyet niyetine biletler

kimse utanmaz mı pistte dönerken iskelet filler
kucuk iskender..
elemanın birisi dilini bilmediği bir yerin terminalinde kalır ve yanlış hatırlamıyorsam kimliği falan hiçbirşeyi olmadığı için terminalden dışarı çıkartılmaz ve terminali eviymiş gibi kullanır ve olaylar gelişir.

tom hanks'in döktürdüğü bir sürü filmden birisi.

diğer bir örneği için

(bkz: forrest gump)
(bkz: otogar)

Sivas'ta terminal dediğinde otogar anlarız.
Eğer orada çalışılıyorsa, hergün binlerce ayrılığa ve kavuşmaya şahit olunan, her gün binlerce kişinin uğurlandığı fakat sizin hep orada kaldığınız, hiç bir yere gidemediğiniz yerlerdir...
aradığım eşyayı bulamamayı hatırlatır bana hep. bana hep arayıp da bulamadığım, ama bir yere yetiştirmem gereken eşya için endişelenmeyi hatırlatır. sonuç yok ama, bulup bulmamam önemli de değil ki aslında! tek farkına vardığım, normalde elimde olan eşyanın ortalıkta olmaması. şeytanın alıp sattığı da denebilirdi ama dedim ya burda sonuç monuç yok. burdaki sahafların eski atasözleri kitaplarında haticenin neticeye ağır bastığına dair duyumlar alıyorum üstelik. kafamdaki renkler de sarımtırak olduğundan olsa gerek, hiç şüphe duymuyorum.

kavuşmak, özlem gidermek falan gelmiyor ama hiç. zoraki el sallamalar dalgalandırıyor sadece camları. bir an evvel kalksa da şu otobüs, gitsem şurdan lar olmayan kedilerimizin önünde cirit atıyor. giderken sarılsam mı, sadece el tokalaşıp öpsem mi, yoksa sadece bi zorali el sallama yeter mi kol geziyor bi de. gelecekti ben düşünsün deyip, 5 dakka daha rahat edebilirsin. et yani, 5 dakka.

nerde düşkün, nerde ipsiz sapsız adam varsa terminallere toplanmıştır ayrıca. geceleyin deli hastanesi gibi olur, ilaçsız, doktorsuz, uyuşturucusuz, beyaz değildir bi de renk. sarıdır. her yer sarı ve koyu tonları. ağır koku işler hissetmeyen burunlarınıza, burnunuzdan nefes alıp ağzınızdan vermek lüks değil ihtiyaçtır artık.bunları alan var mı acaba dediğiniz 3 aylık ömrü kalmış ukala malların satıcıları bekler orda gözünün içine bakarak. adımlarının yakınlığını ölçer sürekli. her yakınlaşmada buyur abi demeyi isteyen ağız ve artık umutla bakmak isteyen bir çift sarı göz.

bi de çiş
ubuntu ve diğer linux dağıtımlarında bigisayarın temel kullanım birimi.

örnek :

sudo apt-get install komutu bir programı kurma komutudur.
valizinizi alıp yalnız başınıza gitmenin insanı buruklaştırdığı bir mekan.
ağırdır o valiz eşek ölüsü gibi, hatta valiz değil tek bir çanta bile olsa ağırdır.
geçmişle, geride kalanla ve gelecekte bekleyenle doludur.
yolculuğun ve otobüsün esrik kokusu hafiften burnunuza çarpmaktadır terminallerde.
yapmacıktan da olsa el sallayacak birini arar gözleriniz, sonra omuz silkersiniz ineceğiniz terminalde de sarılıp hoş geldin diyecek biri yoktur nasılsa.
nasılsa yalnızsınızdır siz, nasılsa belki de zorunluluktan sevmişsinizdir yalnızlığınızı. kulaklıklarınızı takıp 'güle güle canım yine bekleriz özleetme kendini'leri, 'aşkım beş ay sonra buradayım sıkma canını'ları duymaktan kaçarsınız. ama sulanan gözleri görmemek elinizde değildir. göz göze baka baka sulanır, ayrıldıklarının arkasından ağlayanlar sizi de ağlatmasın diye kaçarak binersiniz yaklaşan otobüse.
ve terminal kimi zaman da en sevdiğiniz insanı size getiren çok tekerleklinin durduğu yerdir, dünyaları sizin yapan mekandır.
o karmaşanın keşmekeşin içinde mutluluklar, hüzünler, umursamazlıklar, endişeler , hayaller birbirine karışır.
ve siz yine de seversiniz o terminali, soğuk kocaman yüksek tavanlı o mekanı ve yolculuk yapmayı seversiniz yine de.
bir static-x şarkısı. sözleri şöyledir ;

Spinning and whirling
Descending, unending
Light the halo
Watch the day glow

Spiral is viral
I'm seeing believing
Dig the feedback
Take another crack at it

Harder and harder
The hollow deceiver
Hit the noise box
Smash the ice box

Louder and louder
Forgetting the setting
Kill the digital
Beat the terminal

Go, take it slow
Let it go
Get down hard
Down, it's terminal

Sensing, commencing
The final dismantle
Your confusion
My illusion

Terminal heading
Advance to the hideout
Put the light out
Throw me down, throw me down

Harder and harder
The hollow deceiver
Hit the noise box
Smash the ice box

Louder and louder
Forgetting the setting
Kill the digital
Beat the terminal

Go, take it slow
Let it go
Get down hard
Down, it's terminal

Go, take it slow
Get down hard
It's terminal

Go, take it slow
Let it go
Get down hard
Down, it's terminal

Slow, go take it
Slow, go take it
Slow, go take it slow
bir şehri en guzel burada, bavulunuzun icine sikistirdiginiz o artik bir onemi kalmayan esyalarinizla, aklinizda anilarla terkedersiniz...
tom hanks in bir filmi. Güzeldir.
tom hanks'in aksanı sayesinde, krakozhia adlı bir ülkenin gerçekten var olduğuna inanmamıza neden olan filmdir.