bugün
- sophie dee'nin memeleri8
- yigitzsche12
- ölmeye karar vermek19
- erdal beşikçoğlu'nun işçilerle yemek pr çalışması10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi17
- kurtlar vadisi pusu rezaleti10
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor12
- cengiz ünder'in bıyığı12
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği21
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri10
- aleyna tilki nin annesi12
- anın görüntüsü17
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı63
- sexting haram mıdır23
- assembly kodu14
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur21
- erken seçim11
- junkman12
- ali koç8
- fenerbahçe14
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu10
- yazarların en rum özelliği21
- erdoğan'dan sonraki başkan20
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı10
- sadece sennn13
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir17
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti12
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak10
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- çok fazla çirkin erkek olması11
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- manyak olmaya karar verdim8
entry'ler (889)
Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama keşke sözlüğün de sonu gelmeseymiş.
Biraz üzerine düşünüldüğünde Nefes alıp ümit etmek ten geriye yalnızca nefes almak kaldığını görerek bizleri üzen cümledir .
Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır. O da mutlu olmak için burada olduğumuzu sandığımızdır.
Yukarıdaki sözüyle bence en büyük derdimizi yüzümüze şamar gibi vurmuş yazardır.
Yukarıdaki sözüyle bence en büyük derdimizi yüzümüze şamar gibi vurmuş yazardır.
Gerek orjinal aerosmith Versiyonu gerekse ronnie james dio Coverı yani her türlüsünü sevsem de bence morgan james isimli şarkıcının postmodern jukebox Taki şu performansıyla artık kusursuzluğa ulaşmış efsane şarkıdır.
https://youtu.be/Yq4KA0mUnC8.
“Lived and learned” kesinlikle öyle.
https://youtu.be/Yq4KA0mUnC8.
“Lived and learned” kesinlikle öyle.
ilahi komedyada cehennemin girişinde yazan sözdür ve Anlamı “Tüm umutlarınızı bırakın siz içeri girenler”dir. Ayrıca, viktor hugo’nun notre dame de paris Kitabında Yalnızca lasciate ogni sperenza kısmı geçer . Tüm umutlarınızı bırakın ya da siz hala ümit etmeyi bırakmadınız mı ? Anlamıyla verilir. Sahi niye bırakmadık mal mıyız biz ?
Son bir kaç yıldır ya makineyle sıfır numara yada jiletle yaparım. Modelle filan uğraşmayınca kolay ve hızlı oluyor.
Skrillex şarkısıyla milletin tarlasını yaktığımız bölüm oyun tarihinin en kral bölümüdür.
Ebru Şancı ne zaman kanaat önderi oldu amk dedirtir.
Liyakata uygun değildir. Ahbap çavuş ilişkisidir.
Erkekleri itici veya çekici yapan detaylar diye bir şey yoktur. Ama ilginçtir, Hatun milleti hoşuna gitmeyen adamların her türlü özelliğini bu başlıkla sıralar. Aynı özellikler hoşuna giden bir erkekte olduğunda ise yine aynı maddeleri erkekleri çekici yapan detaylar başlığında sıralar. Anlaması pek mümkün görünmeyen bu çelişkiyi idrak etmeye çalışırken ömrü geçer erkek milletinin.
Ancak ve ancak hiç ölümle yüzleşmemiş birinin kuracağı bir cümledir bu. Ayrıca;
Raskolnikov yürürken... "Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir. Yeterki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!
Dostoyevski - suç ve ceza
Raskolnikov yürürken... "Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir. Yeterki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!
Dostoyevski - suç ve ceza
ikisini de tavsiye etmiyorum. Bir kez içince insanın çok hoşuna gidiyor. Habire habire icesi geliyor.
Aşırı miktarda empatidir.
Doğa acımasız filan değil sadece çok nettir. islanırsan ya da rüzgar yersen üşürsün. Kayalar serttir üzerine düşersen kemiklerini kırar. Senden güçlü bir yırtıcıya yakalanırsan yem olursun. Yani doğada iki kere iki hep dört eder. Bizim sosyal iliskilerimizde olduğu gibi aynı anda birden fazla doğru yada yanlış olmaz. Kurallara uyarsan canın yanmaz. oysa biz öyle miyiz.
Sad-i Şirazi demiş;
Bir gece sevdiğim içeri girdi.Yerimden öyle bir fırlamışım ki elbisemin eteği odayı aydınlatan mumu söndürdü. Güzelliği ile karanlığı dağıtan sevgilim sordu;
Ben gelince neden ışığı söndürdün?..
Dedim ki; Güneş doğdu zannettim...
Bir gece sevdiğim içeri girdi.Yerimden öyle bir fırlamışım ki elbisemin eteği odayı aydınlatan mumu söndürdü. Güzelliği ile karanlığı dağıtan sevgilim sordu;
Ben gelince neden ışığı söndürdün?..
Dedim ki; Güneş doğdu zannettim...
Depresyon denilen şey grip gibi kısa süren bir şey değil. Yıllarca çürüyen bir duvarın yavaşça üzerinize devrilmesi gibi metaforlayabiliriz bunu. Ama o enkazın altından çıkması devrilmesinden daha uzun süren bir şey. Önce o ağırlığın altında da yaşayabileceğimizi düşünürüz, sonra baskı artar nefes alışımız zorlaşır. Yok bu böyle olmaz deriz. Tabi hepimiz tipik birer Ortadoğulu olduğumuzdan bizi içinde bulunduğumuz durumdan kurtaracak bir mucize yada bir kurtarıcı bekleriz. Bir el alsın elimi, bir bilge ki ben yapsın beni deriz. Tabi, beyhudedir tüm bunlar ne o muzice gerçekleşir ne de o beklenen bilge tutar elimizi. Kendimiz çıkarız yine o enkazın altından. Yavaş yavaş, önce molozları atarız üstümüzden, sonra tozları çırparız. Ayağa kalkarız dönüp arkaya bakar düşünürüz ben burada ne kadar yattım. Neden bu kadar uzun sürdü kalkmam deriz. Bir daha böyle bir duruma kendimi sokmayacağım diye söz veririz kendimize. Ayrıca, dibin de dibi vardır. Kimine göre enkaz olan diğerine göre bir kurtuluş, bir idealdir. Basit bir şükür anlayışı ile karıştırılabilir kavram tabi bu ama öyle değil. Herkes kendi gücünün yetmediği yerde düşer. Neyse çok uzattım güzel başlayıp kötü bitirmek gibi bir huyum olduğundan, özetle herkesin bir popisi vardır diyorum.
Kendim için bir mucize yaratırdım.
Çünkü, buna gerçekten çok ihtiyacım var.
Çünkü, buna gerçekten çok ihtiyacım var.
insan her yere kendi düşünceleri, sorunları, zevkleri ile beraber gidiyor. Nereye giderse gitsin yine kendisi oluyor. Eski yaşadığı yerde nasıl yaşıyorsa yeni yerinde de aynı yaşantıyı hemencecik kuruyor. Mutsuzsa yine mutsuz, neseliyse yine neşeli sadece biraz zaman alıyor. Kafa degismedikten sonra aynı kişinin farklı mekandaki versiyonu oluyor.