bugün

hayallerimin gerçek olduğu festival(!).

çok uzatmak istemiyorum zira eksiklerini düşündükçe moralim bozuyor ve küfrediyorum.
ama şunu söylemeden edemeyeceğim, bu organizasyonu o göt kadar yere layık görenlerin Allah belasını versin.

gelelim konserlere;

mastadon: gayet iyi bir performanstı. daha önce çok fazla dinlemişliğim yoktu ama sevdim kendilerini.

in flames: bir tek satellites and astronauts şarkısı dinlemiştim. arkadaşların dediğine göre vokal arkada kalırmış biraz. ama konserde böyle olmasaydı keşke. anlaşılması zor oldu.

alice cooper: bu adamı izlemeden önce çok sevmediğimden fazla heyecanlı değildim. yalnız sahneye çıktı ve beni fethetti.
hele ki another brick in the wall'ı söylemesi ve daha sonra türk bayrağı ile sahneye dönmesi süperdi.

serdar ortaç duymanı isterdim bunu.

slipknot: bizim mal dinleyici jump da fuck upı bilmediği için slipknot buruk ayrıldı bence. sid yine sağdan soldan atladı, seyirciye su atması güzeldi. joey jordison'u çekmeyen rejinin allah cezasını versin.
craig 133 jones'da chris fehn'in arkasında kaldı. sahne düzenini yapanların da ta... neyse.

ve beklenen an geldi.

iron maiden: ben böyle büyülendiğimi hatırlamıyorum. bir ara sadece izledim. şarkı söylemedim. zıplamadım. kafa sallamadım. izledim. nicko'nun kameraları süperdi.
anlatılmaz yaşanır.
ne söyleyeyim ne diyeyim bilemiyorum.
hala inanamıyorum ben tüm sahne prodüksiyonuyla iron maiden'ı izledim. kendime geleyim anlatırım.

ayrıca janick gers. hastanım abi!
Benim de söyleyeceklerim var:

1 gün önce gece, bilet bulamadığım için konsere gidemeyeceğimden eminken ve kendimi buna hazırlamışken, ertesi sabah tesadüf eseri bilet sahibi oldum. gerçi bileti almak için anlaştıktan sonra naaptım lan ben diye biraz pişman oldum; çünkü konser modundan iyice çıkıyorsunuz, kafanızda ertesi günün planını kurguluyorsunuz, sonra bir anda 150 lira vereceğinizi düşününce enayi gibi hissediyorsunuz. (en azından ben öyle hissettim.) az buz para değil 150 lira. buna değdi mi değmedi mi karar vermedim. birazdan festivalin benim açımdan artıları ve eksilerini maddeler hâlinde inceleyeceğim. değip değmediğine siz karar verin.

# festivalin artıları #

+ dünya gözüyle iron maiden, in flames izledim. mastodon'u ise sadece dinleyebildim; çünkü o esnada çin seddi uzunluğunda tek sıra hâlinde ilerlemek bilmeyen sırada * bileti teslim alacağım kişinin gelmesini bekliyordum. biraz mağdur durumda kaldım açıkçası. ama duyduğum kadarıyla mastodon baya iyiydi.

+ in flames tişörtlü insanlar görmek. bilhassa ilk dönem albümlerinin tişörtlerini görünce daha bir duygulandım. in flames fanı olmama rağmen, son dönemini pek sevemediğim için the jester race tişörtümü giymemiştim. çünkü en son clayman albümünden çalıyorlar artık. yeni şarkıların da eklenmesiyle eski in flames tarih olacak. yine de sahnedeki in flames'i oldukça beğendim. anders friden akşamdan kalma olduğu için vokal konusunda biraz sıkıntı çekse de, temiz bir sound vardı.

+ iron maiden kusursuzdu. sadece biraz daha uzun kalmalarını isterdim. haa bir de slow şarkıları azaltıp daha hareketli parçalar çalsalar harika olurdu. eski direkt şarkılarını daha çok seviyorum çünkü.

+ alice cooper pek dinlediğim bir grup değildi, ama bundan sonra mutlaka kulak vereceğim. sahneleri harikaydı.

+ slipknot aslında festivalin bir artısı değil, ama eksisi de değil. bana pek keyif vermiyorlar, ama seveni var, bişey diyemem. tabii sahneleri gayet iyiydi. bunu da es geçmemek gerek.

+ festival programına sadık kalındı. saatlere uyuldu. sadece iron maiden 15 dakika geç çıktı. diğerleri tam zamanında sahnedeydi.

# festivalin eksileri #

- festivalin k.çiftlikpark'ta yapılması başlı başına bir rezalet zaten. zaten bruce abimiz de bir dahaki sefere festivalin stadyumda yapılması gerektiğini söyledi. bunu geçiyorum.

- leş gibi kokan tuvaletler. gerçi o kadar kalabalık ki buna nasıl bir çözüm getirilebilirdi bilmiyorum. iş biraz da biz seyircilere düşüyor. kirletmeye, talan etmeye programlanmışız resmen.

- zaten insan kalabalığı olan mekanda bir de yere atılan plastik ve kağıt bardaklarla mücadele etmek zorunda kaldım. bu her festivalde oluyor ne yazık ki. ben bardakları direkt aldığım yere götürdüğümde, "hayrola birader sen niye bana veriyosun" der gibi baktı eleman. ee böyle alışmışız tabii yapacak bişey yok. metalciyiz, leşiz. hel yeeaa.

- girişteki kapı yetersizliği. herkesi tek bir kapıdan aldıkları için baya bir yığılma oldu. 1000 emekli kuyruğu gücünde sıra vardı.

- sıcak. güneş tepemizdeydi. slipknot çıktığında başım ağrımaya başlamıştı. iron maiden çıktığında ise ağrısından ne kafa sallayabildim ne bişey yapabildim. azıcık mırıldansam bile başım ağrıyordu, şaka gibi.

- yiyeceklerin erkenden bitmesi. hatta su mevcut olmasına rağmen su fişleri bittiği için su alamadı insanlar. bira sudan daha mı önemli mk. su lan. hayati içecek işte. gerçi ben pek acıkmadım. müzik ruhun gıdasıdır beybi. ondan galiba.

- bir de eksi diyemem belki ama eksik diyebileceğim bir mevzu var. böyle büyük festivallerde grubu pek bilmeyenler için, katılımı artırmak açısından şarkı sözlerinin aktığı bir ekran olmalı. sahnenin her 2 yanına da, sahneyi tam göremeyenler için dev ekranlar yerleştirilmişti. aynı bu mantıkla "lyrics screen" tadında bir şey yapılabilirdi. naçizane bir tavsiye işte.

o değil de yanarım yanarım mastodon'u kaçırdığıma, brann dailor'ı izleyemediğime yanarım.

seneye daha az çakallığın döndüğü, daha iyi organizatörlerle daha iyi ve daha çok grupların geldiği bir festival olması dileğiyle.
kapıların 1 saat geç açılmasından dolayı aşırı sıcakta bayılma ve ezilme tehlikesi yine bu yüzden mastodon'u kaçıran yığınla seyirci, saat 4 de biten su ve yiyecek satışı, her zamanki gibi arıza yapan ses sistemi akabinde iron maiden solistinin muhteşem performans esnasında lafını sokuşu; "türkiyede çalmak çok güzel ama umarım bir dahaki sefere bu alanda olmayız." uzun lafın özeti sonisphere 2011 muhteşem grupların sahne aldığı yetersiz ve beceriksiz bir organizasyondur.
ömrü boyunca türkiye'de böyle bir sahne şovu görmemiş olmalarına rağmen slipknot'a bok atan insancıkların olduğu konser. sevmiyorsan bile saygı duyacaksın! adam orada sizi eğlendirmek için götünü yırtıyor. 15 20 saniye çömeleceksin, adam 'zıpla amına koyayım' dediğinde zıplayacaksın tüm mesele bu! sen yarrak gibi dikilirsen orada adam da 'sizin yapacağınız işi sikeyim' der ve işine bakar. sonra ağlarsınız 'türkiye'ye her sene aynı gruplar geliyürr' diye!
içeri girişlerin berbat olduğu konserdir saat 7de kapıda olmama rağmen saçma sapan organizatörler ve araya kaynak yapanlardan dolayı mastodonu kaçırdım. önündeki onca yığılmaya rağmen giriş kapısı dışa doğru açılmıştır. nerde görülmüş giriş kapısının dışa doğru açıldığı!

içeride ise kavurucu güneşten dolayı herkes yandı kül oldu bir allahın kulu da gelip şemsiye satmadı, siz anca tişört satarsınız zaten.

amma velakin çıkan gruplar organizatörlere inat mükemmel performanslar sahnelediler, in flames çıkıp çalarken bazen vokalistin sesinin gelmediği bile oluyordu adam bağırdı çağırdı sarkısını söyledi helal olsun. slip knot sahne performansı ve iron maidenın genel performansı mükemmeldi.
son olarak mekan konusunda hemfikir olduğumuzu da bruce dickinson bize gösterdi.
inşallah başka bir yerde başka bir zamanda bruce.

edit: bruce beni duydu iron maiden 26 temmuz 2013te inönü stadına geliyor
gidenlerin slipknot' ın spit it out şarkısına jump the fuck up adını koyduğu festivaldir. olum hepiniz mi şarkıları limewire' dan, ares' den indiriyorsunuz? biriniz de albüm almıyor mu lan?
neyse festivale gitmemiştim sırf organizasyonun saçma sapan işleri yüzünden şimdi yorumları okuyunca iyiki de gitmemişim diyorum.
slipknot'ın yer aldığı festivaldir. jump da fuck up, sipt it out'un en gaz yerinde yapılan aksiyona verilen addır.
iron maiden'ı ön sıradan izlemek için 300 lira verenlerin gittiği bir konserdir.
su 50kr bira 8 lira bu beni derinden etkilemiştir.
(bkz: gelmedikya beleş olsun mına koyım)
normal girişin en ön kısmında yer alabilmek için gece 12'de sıraya girdiğimiz bir festivaldi. bizim kafamızda sahne önü ve normal girişlerin farklı yerden yapılacak olmasıydı fakat bütün biletler yan yana 5 kişinin zor gireceği dar bir kapıdan giriş yaptı ve belirtilen saatten 1 buçuk saat geç açıldı. buradan organizatörlere hem girişleri bir yaptıkları için hem de giriş sırasında arkamdaki binlerce kişiyi sırtladığım için küfür ediyorum ve sırada da belirttiğim gibi allah belanızı versin. o sıkışıklıktan kurtarmak için "ben allaha inanmam" arkadaş diyen adamların dua etmesine sebep oldunuz belki oradan biraz kurtarırsınız. iyi ki evden çıkmadan ön kol, arka kol, omuz, göğüs, bacak falan bütün kas sistemimi çalıştırdım da gittim. yoksa ben orada yere düşer bir güzel ezile ezile şu an bunu yazamayacak durumda olurdum.

neyse girdik en ön demire tutunduk ve ilk olarak sahneye mastodon çıktı. adamları şimdiye kadar sadece konserden 2-3 gün önce rock fm'de dinledim. canlı performansları hakkında en ufak bilgim yoktu ve gereken cevabı en yakışan şekilde verdiler bana. çok sağlam bir performanstı. ayrıca gitaristin birinin james hetfield'e benzeme çabası baya sonuç vermiş anlaşılan. gerek tip gerek duruşu gerekse gitarı çalış biçimi neredeyse aynıydı. mastodon indikten sonra baş gösteren susuzluk nedeniyle su almaya döndük ve fark ettik ki ses arkaya daha net geliyor. biz de arkada devam ettik dinlemeye.

in flames'e gelince. adamları açıp dinlemişliğim olmadı hiç. dün de öyleydi pek dinleyesim gelmedi ama iyilerdi sonuç olarak.

ve alice cooper... bir solukta bitirdi konseri, ben ölecek adam değilim dercesine mola bile vermedi. yaptığı şovlar ve performansı son derece güzeldi. yaşayan efsanenin şarkılarına eşlik edebileceğim aklıma gelmezdi, o da oldu sonunda. bir an ağlayasım gelmedi değil. o orada karşımızda ben burada eşlik ediyorum. tarifsiz bir duygu. schools out'da bir ara another brick in the wall'a girdi babamız. o ara serdar ortaç'ı anan bir çok insan olduğuna eminim. sona doğru elinde türk bayrağı ile sahneye çıkıp şarkıyı o bayrakla söylemesi de güzel bir jest oldu. bir ara hiç istanbul, turkey lafını etmeyecek sandım ama onu da sona bırakmış. tek kelimeyle mükemmel bir his, mükemmel bir performans.

slipknot'a gelince. ülkemizde genellikle genç insanlara hitap eden grubun burada birkaç kişiden tepki alması çok normal. fakat bu adamlar grammy almış, yaşı başı büyük adamlar. tamam ödüle bakılmaz ama gösterdikleri başarı görmezden gelinemez. 2 tane dev gibi kalite gitariste, bir tane iyi iş çıkaran davulcuya sahip bu adamlar. vokal de öyle. diğerleri daha çok dalga peşinde ama renk katıyorlar orası ayrı. adamlara küfür edeceğine dinle biraz belki seversin. bizim insanımızın müziği yönetir gibi gösterdiği davranıştan nefret ediyorum. slipknot sonisphere bünyesine girmişse ve co-headliner olmuşsa bırakın da biraz saygı duyun. ben de çok dinlemem, evet ben de genç yaşa miras olmasını istemezdim ama öyle olmuş bir kere yapacak bir şey yok. adamlar şovunu yaptı yeterince.

ve iron maiden gelince akan sular durdu. blood brothers'a kadar durmadılar. orada bruce'un yaptığı konuşma gerçekten keyif verdi. tekrar geleceklerinin haberlerini vermiş oldu biraz da. artık burada söz diğer organizatörlere düşüyor. adam olan tekrar getirir iron maiden'ı. neyse konuya dönelim. akıcı bir konserdi ve bir anda bitti. seyirciyi tam performans bekliyordum zaten ama sınırların zorlanacağı hakkında şüphelerim vardı. seyirci de son derece kaliteliydi. sahnedekileri tek tek sayıp da yorum yapacak değilim çünkü her biri birer efsane. kamera çekimleri de hoştu, sanki bir kayıt havası vardı ama tabi bunlar sadece bir fantezi olarak kalacak. eddie'yi gördük, büyük eddie'yi de gördük. çok da hoş oldu. son noktayı koyabilecek tek şey var iron maiden'ı daha kalabalık bir kitleyle izlemek. çıkışta maçka yolunun ne kadar dolu olduğunu gördünüz. bruce'un söz ettiği "biraz insan var dışarda" cümlesi çok iyimser gelmişti ama çıkışta o yolda adım atılacak yer olmamasını varın siz düşünün.

bir sonraki konser incelemesinde görüşmek üzere, sağlam kalın.
hacı olduğum festivalimsidir. hayatımda yapmak istediğim en önemli şeylerden birini gerçektiren festivalimsi oldu. 5 grup da performas olarak iyidi ancak organizasyon bildiğin sıçış. arkadaş festival adı altında organizasyon yapıyosun ama alakası yok. sıralı konser yapmak ne zamandan beri festival oluyor. girmesi dert çıkması dert aç kalan mı dersin susuz kalanlar mı dersin sıcaktan yananlar mı dersn 540 lira verip boktan bi açıdan izleyenler mi dersin.

mastodon'un canlı performasını merak ediyodum açıkçası en önlerde izledim. o sıcağa rağmen gayet keyif aldım.

in flames, benim sevdiğim in flames olmadığı için uzaktan izledim biraz. onların da performasnları iyidi ancak bana hitap etmediler öyle uzaktan baktım. eskiden nerdeyse her konserde epise 666 çalarlardı. isveçli grup gittiğinden beri pek sevmiyorum.

alice dedeye söylecek tek kelime bile yok. en az iron maiden kadar iyidi. setlisteki parçaların çoğunu bilmiyodum ama hepsinde coşturdu. o yaşta o perforsmans çok etkileyici önünde saygıyla eğiliyorum.

slipknota dair pek bi yorum yapmak istemiyorum zira sevenlerine saygısızlık olucak. sahneye çıktılar sevenlerini coşturdular indiler bu kadarını yazsam yeter.

iron maidena gelince kelimeler yetmez diye düşünüyorum. bu kadar beklemiyodum açıkçası ama bu performans insan ötesi bişi. sahnenin hafif sağında janick'in tam önündeydim. gruptaki en sevdiğim adam tam önümdeydi rüya gibi bişidi. setlist açısından final frontier tutu olduğu için üzülüyodum ancak çaldıkları kadarı bile yetti. özellikle blood brotherstaki janick solosu, dance of deathteki adrian solosu, 2 minutes to midnighttaki bruce çığlığı benim açımdan ekstra güzeldi. beklenen setlist çalındı ve bitti. mutlu ayrıldım konserden.
harika geçen bi konser oldu benim için. bi ara düşündüm ulan dedim iron maiden dışındaki gruplarda müthiş performans sergiledi ama ne iron maiden'ı bu kadar büyük yapan acaba diye sordum kendime ve resmen soruyu ağzıma tıkadılar sahneye çıktıkları andan itibaren. böyle bir sahne yok abi o an ölsem dedim kendi kendime koymaz dedim valla bak.

alice cooper daha buradayım bu dünya'ya aitim bi yere gittiğim yok amk dercesine sahnedeydi devam baba aynen böyle durmak yok.

slipknot sahnedeyken yorgunluk atıyordum pek dikkat etmedim ama itfaiyeyi çağıracaktım bi ara yangın var diye sahne yanıyordu.

mastadon'a yetişemedik malesef bira içmekten unuttuk onu *

in flames de süperdi yeni bir kaç şarkısının tanıtımını falan yaptı artık daha çok dinleyeceğim bu adamları playlistte biraz daha fazla yer kaplayacaklar.

susamak, işeyememek, terlemek, güneşten yanmak ve sıkışıklık dışında süper bi konserdi ama gülü seven kaktüse katlanır ya da böyle bir şeydi işte gitmeyen şimdiden pişmanlığını yaşıyor gibi geliyor bana.

istanbul metale doydu saygılar efendim *
herkesin dile getirdiği gibi, ben de yazıya festivalin ufacık bir yerde yapılmış olmasını eleştirerek başlıyorum. yirmi bin insana on tane pisuvarın düştüğü bir oran herhalde dünyanın hiçbir yerinde yoktur. inanılmaz ağır bir testosteron kokusu içinde dakikalarca göt göte sırada bekledikten sonra işemek dahi gelmiyor insanın içinden. biranın yine piyasa fiyatının üç katı olması ve ekmeklerin yine yeni yeniden bayat olması bizleri şaşırtmamış, suyun ise bu kez elli kuruş olması hepimizi sevindirmiştir. *.

geriye doğru ilerleyen sırada içeri girene kadar birayı on liradan satan amcaları zengin ettikten sonra tek kapılı girişe geçip her yerimizi elleterek alana girdik. beş yüz kişiden fazlasını alamayacak bir ortamda dile kolay yirmi beş bine yakın kişiydik. tabii biz içeri girene kadar mastodon konseri yarılamıştı. derken in flames çıktı sahneye, genel olarak pek dinlemem fakat; çok enerjiktiler. solist zoru başardı sayılır, brutalde sorun yaşamadı. baterist belki biraz daha kendini gösterebilirdi ancak; bütüne bakarsak epey coşturdular, zira melodik death icra etmekte çokta basit bir iş değil. genel anlamda memnun kalındı diye düşünüyorum.

alice coopera gelicek olursak, herkesin mükemmel olduğu konusunda hemfikir olduğuna inanıyorum. gerek sahne şovları, gerek bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle ve o harika sesiyle kitleyi çokta güzel eğlendiren, kendinden geçiren altmış üç yaşındaki bu adama büyük bir teşekkür borçluyuz. kostümleri ise bana vurucu etkiyi yapan olaydı. özellikle ilk kostümü çok yaratıcıydı şahsen çok hoşuma gitti. gidip alnından öpesim geldi. bu arada tekrar söylemeden geçemeyeceğim, sahne şovları gerçekten çok güzeldi, çok güldüm çok eğlendim. konser sonunda yaptığı jestte çok hoştu ayrıca. ek olarak the wall u seslendirmeleri beni çok heyecanlandırmış, çığlıklarla eşlik etmeme sebebiyet vermiştir. *

slipknot konseri belki de en çok konuşulması gereken konserdir. birçok şeyi görmüş olduk. ve ben olanlardan fazlasıyla tiksindim. joey sahneye omuzlarda çıktı falan güzel konser olucak dedik. harika bi giriş yaptılar art arda iki- üç şarkı çaldılar derken baktım pogo başladı. e tamam çok güzel. slipknot konserinde olmayacakta radiohead konserinde mi olucak diye sorarlar adama. ona da eyvallah dedi insanlar. fakat; tarzını bütün dünyaya kanıtlamış olan bu sekiz psikopat bok gibi bir sahneye çıkartıldıkları yetmemiş gibi, sıfır ilgi, sıfır eşlik halinde konser verdiler! orijinal halde dahi dizilemediler sahneye. ve adamlar en yardıran şarkılarını çalıyorlar, alanın yarısı, çoğunluğu ergenlerden oluşan pogoyu izliyo, kalan yarısı, 'ne çalıyo lan bu gavatlar' edasında..! hasiktir diyorum başka bir şey demiyorum. bu kadar şaşırmadım hiçbir konserde. yıllarca forumlarda kafayı yediniz slipknot neden gelmiyo, slipknot ı getirin diye. sonra? herkes ergenlerin pogosunu izledi. yemin ediyorum hiç pogo görmemiş gibiydi herkes, kaldı ki o pogo da bir wall of death şeklinde geçmedi.

dikkat edenler muhakak görmüştür, iki tane ortaokul öğrencisi tarzında, dar pantalonlu, üstsüz çocuk vardı. sürekli birbirlerini ellediler inanamıyorum falan dememe sebebiyet verdiler. en hareketli de onlardı sanırım.

tabii ben bu esnalarda terim soğumuş, yarı buruk şekilde 555 to the 666 e eşlik ediyordum. pogoyu izleyen alanın o yarısı ise maalesef inanılmaz vahşi bir vokalden bîhaber evlerine gittiler gece sonunda. şarkı aralarında corey biraz canlanın tarzında konuştu falan derken sıra spit it out şarkısına geldi. yahu aklım almadı o durumu çok ciddiyim. solist eğilin diyor, jump the fuck up yapacağız diyor, lütfen herkes eğilsin diyor, beş dakika oldu şarkı hâlâ geçiş aşamasında, corey konuşmasını yapamıyor eğilin demekten. ve evet maalesef istanbulun en geri zekalı insanları da dün konserdeymiş. yaklaşık yüz kişilik asi kafileden birkaçı bizzat benim önümdeydi. otursanıza neyi kanıtlamaya çalışıyosunuz diye sorduğumda bana ne lan falan dediler ki kan beynime sıçradı o esnada! bu konudan dolayı pogodan iki adam kavga etti, arka taraftan bağrıyorlar eğilsenize lan şeklinde.. yani hiç görmek istemeyeceğimiz ve aslında konser öncesinde olmasına pekte ihtimal vermediğimiz görüntülerdi.. bu durum beni cidden üzdü. kendilerini gerçekten dünyaya kanıtlamış bu adamlara yapılanların hepsi büyük ayıptı. çok basit bir ortamdı kısaca. tabii solo falan da atmadılar. çalıp, her zamankinden bir iki şov yapıp teşekkür edip indi adamlar sahneden...

and iron maiden.. gerçekten otuz bini vurduğumuzu düşündüğüm dakikalar.. beklettikleri o on beş dakika hayatımın en heyecanlı dakikalarıydı kesinlikle. bekledik bekledik çığlık attık bağırdık çağırmadan gelmezler dedik sahneye davet ettik falan derken her yer mavi oldu duman oldu bir baktım karşımda iron maiden! hasiktir çığlıklarım o anda yükselmeye başladı. mükemmel, tek kelimeyle mükemmeldiler. ilk kez o'nları canlı görmenin verdiği heyecanla kendimden geçmek üzereydim. the final frontier turnesinde olduklarından dolayı şarkıların ağırlığı o albümdendi, pek bilmediğimiz şarkılardı ancak; yine de the trooper, dance of death, fear of the dark, 2 minutes two midnight, the evil that mans do, blood brothers, hallowed by the name, running free gibi şarkıları dinlemek beni inanılmaz mutlu etti.. bruce organizasyona lafı çakmadan da geçmedi, bi dahaki sefere iki katı büyük bi yerde yapıcaz tarzında bir şeyler söyledi, iyi de etti. bir ara kafasını sallayıp, daha erken henüz sikilmediniz ayarında bi mesaj verdi ki karizmanın tanımını yaptı adam. sahne şovları da bir harikaydı, eddie yi görmek bize de kısmet oldu. gerçekten devasa şahne şovları yaptılar ve inanılmazdı tek kelimeyle.

her şeyiyle kusursuz sayılırdı konser. tek eksik sayılacak nokta özellikle dance of death şarkısında neredeyse hiç eşlik edilmemesi, resmen kendi sesimi duymam beni bir hayli üzdü. aynı durum fear of the dark şarkısısında da gerçekleşti maalesef..

on altı şarkının hepsi de çok güzeldi ve evet her soloda biraz sağdan orta taraflardan, allahım sana geliyorum! diye haykıran bendim. ve yine evet, orospu çocuklarıı! tapıyorum lan size! şeklinde çığıran da bendim.. çevremdeki insanları sürekli çekiştirip durmam, omuzlarını ısırmam çığlık atmam da cabası.. gecenin o saatine kadar ayakta durmanın verdiği yorgunluğun üzerine güneşte kavrulmanın acısını da eklersek gerçekten zor bir gün oldu ancak; yine de tarihe tanıklık etmek güzeldi..
Erkekler tuvaletinin mescide dönüştüğü festival.Herkes bir önündekine işiyor sonra en öndeki toplu boşaltım yapıyor.O neydi arkadaş.Klasik konser organizasyonu sorununun bir diğer klasik haline gelen portatif tuvalet kabinleriyle çözüme ulaşması falan.Mekandaki Doritos standı çalışanlarından aldığım bilgiye göre 10000 paket * cips bitirilmiş ki bu daha Iron Maiden sahneye çıkmadan.Konsere yaklaşık kaç kişi katılmış oradan hesaplayın.Slipknot sahneden inip Iron Maiden ı arka taraftaki çimensi oluşum üzerinde yayılmış beklerken sevgili Aziz Kedi nin hayranlarıyla fotoğraf çekildiğine şahit olduğum bir festival.Bir Ankara Misket Gecesi.Ya amk bu herif meşhur mu oldu hayranlar falan.Buradan ayrıca sevgili Slipknot a sesleniyorum;

1-) Lan Vermillion u neden o çalma listenize almadınız itneler?
2-) Tamam Wait and Bleed de suçunuz yok arka tarafa ses doğru dürüst gelmiyordu.
3-) O davul neden çeyrek tur döndü? Orda burda tam tur attırıyonuz davulu burda çeyrek oldu mu? Mekanizma mı bozuk?

Iron Maiden ve In Flames paranın hakkını verdi.Teşekkürler.
Dance Of Death'i burdan izleyebilirsiniz. N95le çektim fena sayılmaz ses ve görüntü

http://www.youtube.com/watch?v=NpjZufPGynk
güneşten beyin amcıklaması geçirmiş olmama rağmen iron maiden'ın Hallowed Be Thy Name'den Running Free'ye geçmesi herşeyi unutturdu. ohh yeahhh.

link vereyim tam olsun:
http://www.youtube.com/watch?v=JlOnMPlWvtI&feature=related
sonisphere 2011 sonrası ve öncesi ile aklımda kalanları şimdi yazıya dökeceğim. parasızlıktan dolayı dışarıda izledim konseri. konser mekanına geç gelmiştim 4 gibiydi yanlış hatırlamıyorsam. alan doluydu.

o aralar alice cooper sahnede idi. sahne şovu gözlerden kaçamadı. biz de dışarıdan ekrandan izledik alice cooper’ı. ama ses pek duyulmuyordu. school’s out, i’m eighteen,poison şarkılarını dışarıdan duyduk az da olsa. yanılmıyorsam bed of nails çalınmadı onu bekledim açıkçası.

i̇çeridekiler alice cooper’in her şarkı da kostumünü değiştirdiğini söylüyordu. iron maiden’in çıkmasına az kalmıştı. bizler elimizde biralarımızı yudumluyorduk. ayrıyetten şarap gelmiş böylece daha iyi olmuştu. ama her yer doluydu.

in flames,slipknot çıktı. slipknot yeterince kafamı şişirmişti. dışarıda o ara içiyordum zaten. iron maiden’ın bir an önce çıkmasını bekliyorduk. beleştepe tarafına girdik ,çimler de oturmuştuk. ama olaylar bundan sonra oldu.

demirlerden atladık alana girmek için. arkadaşım girer iken ben tam giriyordum ki güvenlik görevlisi geldi. koluma aldığım yara, şortumun yırtılması,güvenlik ile tartışmamız çoğu şey vardı. artık konsere geçmiştik. dışarıdan ağaçlardan pek görünmüyordu grup elemanları ama ‘’scream for me istanbul’’ sesini duymuştuk.

2 minutes to midnight coştuğumuz şarkılardan biriydi her ne kadar onlara uzak olsak da karşıdan. yeni albümü öyle çok dinleyen yoktu her ne kadar maiden hayranları yeni albümü pek beğenmese de ben bu albümü farklı görüyordum.

iron maiden için daha çok progresif öğelerin olduğu bir albümdü. konserde çalınan parçalardan biri de yeni albümün için de bulunanlardan ‘’coming home ‘’idi.

the number of the beast ve hallowed be thy name diğer çalınan parçalardan bir kaçıydı. fear of the dark ve the evil that man do daha önce çalınması gerek. fear of the dark’a insanlar dışarıdan eşlik ediyordu diğer şarkılara eşlik ettiği gibi. yazıyı bitirmeden running free’nin de çalındığını da söylemeliyim. konseri öyle abartmanın anlamı yok. karşıdan görünen oydu.

ama şu bilinsin ki dünyanın hala çatır çatır çalan tek rock’n roll grubu motörhead ‘dir. canlı performans'ta da iron maiden’dan daha ilerideler. bruce’in sesini duymak güzeldi uzaktan da olsa. ama hayatımda izlediğim en iyi konser 2008 yılında judas priest konseriydi. 16 temmuz’da motörhead ‘i izleyeceğiz. o saatten sonra başka grup izlemesem de olur

http://sallanyuvarlan.blo...esi-ve-sonras-aklmda.html
yetmez ama evet dediğimiz konser.
bi kere festival değildi o.
kapılar 1 saat geç açıldı, sıcaktan piştik dalga geçer gibi su attılar.
tuvaletleri bok götürüyodu ve yiyecek bitti, su bitti (sonra getirmişler galiba), en önemlisi iron maidena kadar bira bitti fıçı bira verdiler sidik gibi...

mastodon ve in flames pek dinlemememe rağmen keyif aldım, performansları hoşuma gitti.

alice cooper ise galiba co-headliner olarak çıkmadığından olsagerek beklediğimiz performansı göremedik,
gerçi o şarkıları da çalmadılar ama bu haliyle bile konserlerin kesinlikle en iyi sahne performansı onundu bence.
zira 63 yaşındaki bir adamdan beklenmeyecek şeyler yaptı.
ben gerçekten çok etkilendim, hele poison'da resmen ağladım zira karşımda bir "baba"nın olduğuna ve o muhteşem şarkısını söylediğine aklım inanmayı redediyordu.
böyle muhteşem anlar yaşayacağıma inanmıyordum. ama öyleydi çınar, baba, dev alice cooper karşımdaydı... bir de another brick in the wall'ı söyleyince tadından yenmedi adam ya,
serdarın o iğrenç yorumunu kafamdan sildiği için ayrıca eğiliyorum karşısında

slipknot'u pek dinlemediğim için ve iron maiden'a güç toplamak adına sık sık oturdum yani onlar hakkında pek yorum yapamam.

ve iron maiden... daha ilk dakikalardan itibaren gözlerim dolu dolu dinledim-izledim her performansını.
yeni albüm ağırlıklı olmasına rağmen no more liesı söylememelerine rağmen muhteşem ve ötesi bir performanstı.
zira bana göre hiç bir şey yapmalarına gerek yoktu öylece durup şarkılarını söyleseler bile yeterdi.
ama gitaristler sahnede ayak basmadık yer bırakmadıkları gibi Bruce da bi orda bi burdaydı...
ve o muhteşem konuşmasının ardından söyledikle blood brothers...
allahım kulaklarımla canlı dinliyor gözlerimle canlı izliyordum, inanılası gibi değil ve fear of the dark...
gözlerim bir dakikasında bile boş durmadı bu ne duygusallık amk. dedim kendi kendime sürekli ağladım lan!
number of the beast, When the Wild Wind Blows, dance of death, Coming home, two minutes to midnight, the trooper ve finaldeki running free hepsi muhteşemdi ama blood brothers ve fear of the dark beni benden aldı, gözlerime engel olamıyordum, zira yaşadıklarıma inanamıyordum. kolay mı lan, metalin devlerini izliyosun-dinliyosun canlı canlı karşındalar "Turkey" diyolar "scream for me istanbul" diyolar...
eddie gitar çalıyo, kocaman eddie kafası çıkıyo, of of of yani!
umarım ima ettikleri gibi tekrar gelirler ama bu sefer 2 katı büyük bir alana.

kendimi öyle büyük metal dinyicisi ya da iron maiden hayranı diyemem ama o konser büyüsü beni çok fazla etkiledi.
şu an işteyim ama hala kendimde değilim, gerçi bunda kızarmış derimin, tutulmuş boynumun ve şişmiş ayaklarımın etkisi çok fazla ama olsun,
ve Şunu anladım ki hergün Iron Maiden konseri olsa, güneşte pişmeye, bok çukuru tuvaletlerle insanlığıma hakaret eden organizasyonlara rağmen, koşarak giderim.
iron maiden için gittiğim festival olmasına rağmen tüm grupları en ön kısımlardan izlediğimiz, yıllardır sevip dinlemeye çalıştığım ama başaramadığım bok atmak için demiyorum sinirlenmeyin ama gerçekten öyle yaptıkları müzikleri bi sikime benzetemediğim slipknot bozuntusu yüzünden iron maideni gerilerden izlediğimiz festival idi.

yıllardır bekledik adamları geldi gelicekler dedik günleri saatleri saydık geldiler sahneye çıkmak üzereler yorgunluktan kendimi yere atmak üzereyim satellite 15 in girişi çalıyor ve sahneye çıktılar.

iron maidenin en sevdiğim nedensiz bi şekilde ona karşı hayranlık duyduğum gitaristi adrian smithi görüyodum. giyiniş tarzı kafasındaki bant hareketler falan herşey aynı insanın içinden kendini kaptırmak ağlamak geliyo ama onu yapmaya bile halim kalmamıştı. bagırdık cagırdık hopladık zıpladık bilmiyorum beklentilerim daha farklıydı in flamesten daha çok keyif aldım.

artık bir sonraki ne zaman olur bilemem ama bruce amca mesajı verdi yine gelecekler. bidahaki sefere tek gelsinler yine bekleyeceğim.
Şu yorumları yapabileceğim festivaldir:
Mastodon: Pek dinlemem ama müziklerinin iyi olduğu kanaatine vardım. Ki ben tam mastodon'ı izleyecekken, önümde bir adet Doğu Yücell görünce, bi delirdim. O orada headbang yaparken ben de onu izledim. Bir de herkese 'Yaa bakın doğu yücel orada, yaa ne tatlı' falan diye anonslar yaptım:P Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz. Adamı görmekle kalmadım, izledim, ayrıca headbang de yaptı. Ooh miss.
in Flames: 3 şarkısını bildiğim bir grup. Üyeleri tanımam etmem. Ama bana iyi üyeler deseler bile bu kadar sempatik insalar olacağı aklıma gelmezdi. Sahneden inip gelseler, ensesine vurup, naber, diyebileceğim adamlardı. Bildiğim 3 şarkıyı da çaldılar. Yine de kendimi çok yormadım headbang falan yaparak. Zira önümüzde 3 adet mükemmel gösteri olacaktı. Dinledim ve sevdim. Coşturmayı iyi biliyorlar.
Alice Cooper: Bu festivalde beklediklerimden biriydi. Sahne önüne açtıkları resimle, arkada bir şeyler çevirdikleri belliydi zaten. Sonunda sahneye çıktığında, delirdim. Dedecim benim öyle sempatik, öyle tatlı ki. Bruşturup, astığı suratı bile engel olamadı sempatikliğine. Örümcek kollu ceket, kanlı doktor önlüğü, deri ceketi, şapkalarıyla süperdi. Koltuk değneği bile çıkardı sahneye * Ama yaptığı en büyük jest, Türk Bayrağı çıkarması oldu. Zaten bayrağı görünce millet delirdi. Vee, birilerine neyin nasıl olmasını gösterir gibi, School's Out söylerken bir anda bir ses duyduk: 'We dont need no education.' Ve delirdiğim, delirdiğimiz an oldu. Another brick in the wall'ı bir de dedemden dinledim. Ve mükemmel bir şekilde bitirdi. Bu arada, dedemin, mükemmek bir gruba sahip olduğunu da söylemeliyim. Baterist ve gitaristler mükemmeller. Alice Cooper'ı izlerken de sık sık sklıma şu geldi: Şu anda Slipknot o sahnenin arkasında.
Slipknot: Hayatta canlı performansını izlemeyi en istediğim gruptu kendileri. Corey Taylor'ı Stone Sour'la izlemek hoştu fakat bir de asıl yardırmasını, maskeli halini görmeyi çok istiyordum. Konsere geliş amaçlarımdan büyük olanı da Slipknottı zaten. Ki bana bilet kazandırn grup da Slipknot'tı * O siyaj-altın bateri, perküsyon, sample falan kurulduğunda, ben delirme aşamasındaydım. Uzun zamandır görmediğim babamla görüşecekmiş gibi heyecanlıydım. Sonunda Joey Jordison gözüktü. Shawn'ın omzunda. Sahney geldiklerinde, bassçılarının eksik olduğu gözümden kaçmadı. Paul'un anısına koydukları model ise çok hoştu. (sic)le başladılar. Till we die'ı saymazsak, Surfacing'le bitirdiler. Corey Taylor, aşık olduğum adam, anonsları, harika sesi, insanları coşturan hareketleriyle herkesi büyüledi. Joey Jordison, asil bir şekilde bateriyi ağlattı adeta. Bateri, döndüğünde, yükseldiğinde ve yana çevrildiğinde bile istifini bozmadı. Mick Thompson ise tüm iriliğiyle sahnede gitarını konuşturuyordu. Shawn kendini sahneden attı, beklediğim gibi. Yada umduğum gibi demeliydim. Diğer konserlerinde yaptıkları delilikleri burada da yapmalarını çok istiyordum. Sid, bir rampa üzerinde yükselen perküsyona tutunup durdu. Sonunda kendini sahneye bıraktı. Shawn birkaç kez seyirciyle bütünleşti. Mükemmeldiler. Sulfur ve Paul Gray eksikliğine rağmen, o an kesseler beni, canım yanmazdı. Bütün şarkılara deli gibi eşlik ettik, ölümüne hadbang yaptık. O sıkışıklıkta pogo çıkmadı, slipknot'ta pogo yapamamak içimde kalmış olsada, saha içinin en önünden süper izledim ben onları. Hayatımda izlediğim en mükemmel şeydi. Boğazım ve boynum kopmuş olsa da MÜ-KEM-MEL-Di-LER.

Iron Maiden: O kadar insanın, bütün herkesin toplanmasına neden olan gruptu işte. Herkes, o bir saati geçirmeye çalışıyordu. Biraz gecikmeli de olsa çıktılar ve herkes delirdi. Ben inanamıyordum. Yıllardır orada burada gördüğüm, izlediğim insanlar karşımdaydı işte. Orada coşuyorlardı. Yaşlarına başlarına bakmadan, herkese taş çıkarttılar. Diyecek hiç bir şey bulamıyorum onlarım hakkında. Eddie'yi gördüğümde sanki kardeşimi görmüş gibi sevindim açıkcası. Fear of the Dark'ta ise, hissedeceğim bütün duygular beynimde yayılmış durumdaydı. Belki de binlerce defa dinlediğim o konser çekimleri, artık karşımdaydı. Canlıydı. 'Dear of the dark, you ,fear of teh dark, yes.' repliğini duyabilmek bile bana yetti. Gözlerimin dolmasına engel olamadım açıkcası. Mükemmeldiler. Bruce babam olsa bu kadar severim ya adamı. Nasıl tatlılık o öyle. O şapkasını atınca da içim acıdı. Ben almalıdım onu :/ Her neyse. Mükemmeldiler. Doctor Doctor'ı duyduğumda içimde yayılan sevinç ve heyecan, sdfghjk 'ı duyduğumda yerini hüzüne bıraktı. O kadar hızlı geçmişti ki zaman. Bittiğine inanmak mümkün değildi. Onları Türkiyede ilk ve son olarak gördük belki de, ama tek birkere görmek bile dünyalara bedeldi. O sahnesi büyük, alanı küçük KüçükÇiftlik parkdan çıkarken içimde hüzünle karışık sevinç vardı. Çünkü az önce, Maiden izlemiştim.

Genel olarak Sonisphere: Alana girdiğimde inanamadım, gerçekten fazlasıyla büyütmüşlerdi. Hele de o sahne. Lamb of Godda gördüğüm ufacık sahneden eser yoktu. Fakat bir inönü olamaz tabii ki. Yiyecek alanları iyiydi fakat yine su bitti. Diğer meşrubatla idare etmek zorunda kaldık. Saha içinin en önünde olduğum için, zaten pek çıkamadım dışarı.. Sahne önündekilerden su falan istedik biz de * Slipknotta adam gibi pogo çıkmadı, o kötü oldu, alan dardı çünkü. Ses ise mükemmeldi. inönü'de de bu ses yoktu işte. Fakat arkalara doğru ilerledikçe bile sıkışıklık vardı, bu da alan darlığının bir sonucuydu. Herşeye rağmen, Maiden bir stadda hem de Tttnet Arena'da çıkmalıydı. Böylesine büyük bir gruba yakışan o olurdu..
cebimdeki 30 lirayla mekanın önüne gittim. bilet satan birilerini arıyorum. arkadaştan da 100 lira alıcaktım. adamın biri bilet satıyorum. var mı bilet arayan diye bağırdı. gittim yanına. sordum ne kadar diye. adam 130 dedi. benim o kadar param yok dedim. adam gel kardeşim sana bileklik verelim o zaman dedi. bilekliği taktım. hesapta stant görevlisiydim. ama Iron Maiden' ı sahne önü demirlerine yaslanarak izledim. rüya gibi bir konserdi. Alice Cooper muhteşemdi. slipknot ergenleri yine tatmin etti. Iron Maiden büyüledi. bir adet pena kaptım. hayatımın en inanılmaz günüydü.
Ben cumartesi akşamı festivale gitmek için çıktıktan sonra bu sabah tekrar yerime dönebildim. Benden önce bir çok adamın yazdığı gibi organizasyon kötüydü. işememek için fazla bira içmedim. iki tuvalet vardı. Taştan olanına girdiğinizde yüzünüze, amonyak,koltuk altı ve terli taşşak kokularının karıştığı düşük oksijenli bir hava çarpıyordu. Bir an yüzümün çürüdüğünü düşündüm. Şu polikorbondan olanlarda bildiğin foseptiğin içine işiyordun. Kim ne yapmışsa önünde duruyordu. Alanda dardı tabi.

Nese gruplara gelince;

Mastadon u anca dışarıdan dinleyebildim. O sırada güneş ve önümde duran hatunun kalçalarıyla ilgileniyordum.

in Flames e gelince çok dinlediğim bir grup değil halada dinlemeyi düşünmüyorum. Konserdede sound o kadar kötü ayarlanmıştı ki bi bok anlamadım.

Alice Cooper tabiki katılma sebeplerimden birisi. Ama iron maiden den hemen önce çıksa daha iyi olurdu.iki eski kuşağın arasına maskeli bebeler olmadı. Bence Alice Cooper sahnede soundunu en iyi ayarlayan gruptu. Tek tek her şeyi duyabildim. Ve tabi ki ölmeden canlı canlı o korku şovunu seyredebildim.

Slipknot şimdiye kadar hiç dinlememiştim. Hatta programda görünce bile bakmadım ne yapıyorlar diye. Halada bakmamayı düşünüyorum. Çokda beni saran bi müzik değil. Ama şunu da söylemek lazım ki sahneleri ve kıyafetleri iyi olmuş. Hele solistin maske bile tek başına adamı germeye yetiyor.

Ve iron maiden. Başlangıcından bitişine kadar gerçek ile hayal arasında gidip geldim. Ekrandaki görüntülere baktığımda sanki evde oturmuşta dvd den seyrediyor muşum hissine kapılıyordum. Sahneye bakınca da "olum adamlar kanlı canlı çalıyorlar" diyordum.Ölmeden önce yapacaklar listemden bir tanesi eksildi. Darısı Pink Floyd konserinin başına.
Konser ile ilgili detaylı yazılar ve amatör videolar için
http://arzuozozlu.blogspot.com
hayatımın kara lekesi olan festivaldir . gidememek gerçekten üzdü.
sonunda bize iron maiden izleten.

uzun uzun yazmayacağım ama sıralamak gerekirse;

sıra beklerken bile pogo yapan gençler oldu. bir ara ortam gerildi kavga çıkmak üzereyken tatlıya bağlandı her şey.

giriş rezilliği, içerideki yiyecek sorunu ve en önemlisi su ve tuvalet sorunun artık çözülmesi gerek. organizatörlerin örümcek ağı örmüş kafalarına artık doğal ihtiyaçların lüks olmadığını sokmak gerek. içeride kimse rahat aramıyor zaten ihtiyacını karşılamak istiyor.

mastodon: gayet gaz ve başarılıydılar. fakat insanların sıcaktan etkilenmesiyle ve girişteki yaşadıkları sorunla pek dinlenmediler. seyirciyle iletişimi biraz zayıftı.

in flames: takipçisi olduğum ve beklediğim gruptu. sanırsam biraların da devreye girmesiyle insanları coşturan grup oldular. headbangin dibine vurdurdular seyirci için.

alice cooper: asıl beklediğim üstaddı. iletişimi iyi kurdu fakat liriklerin söylenmemesine biraz bozuldu. sahne şovu çok iddalı değildi bildiğimiz cooper'a göre sanki. the wall söyletmesi de klasik ama çok hoş bir şeydi ama söylemeden edemeyeceğim kulaklarımın pasını sildi üstad ve sahnede en alçak gönüllü gördüğüm kişiydi.

slipknot: genç seyircilere tarihi anlar yaşatan grup oldu fakat söylemem gerekirse yaptıkları açıklamanın biraz altında bir performans sergilediler. çok iddalı olduklarını söylemişlerdi. eğer iddaları seyirci arasına karışıp yükselen platformlarsa bilemeyeceğim. spit it out herifler için rezaletti. iron maiden için gelmiş olan ağır abiler çömelmeyince rezillik diz boyu oldu.

iron maiden: ah ne denir ki onlara. rüya yaşattılar neredeyse. söz bulamıyorum betimlemeye. tadımlık geldiler gibi oldu sanki biraz. gözlerimi doldurdu ihtiyarlar ve hala efsaneler. helal be size müzik nasıl icra edilir dersi verdiler ve gittiler.

zamanla editleyeceğim.
daha önce çokça yazılmış ancak ben de birkaç cümle ile ifade etmek isterim.

öncelikle organizasyon tam anlamıyla rezaletti. giriş ve çıkışlar, tuvalet sorunu, suyun ve yemeğin bitmesi bize aç susuz maiden izletti. bunun dışında mal bi kitle vardı. iki üç tane terli abi alice cooper sırasında pogo yapmaya çalıştılar ama ayakta duracak halleri yoktu. onlar maiden'e kadar sızmadılarsa iyi. iron maiden konseri sırasında havada dolanan, ellerde gezen mal bir eleman vardı kısa sarı saçlı. yanımıza düştü, tatsızlık çıkardı.

konser olarak da sadece alice cooper, slipknot, ve iron maiden'i izledim. alice cooper muhteşemdi, çok enerjikti. sahne şovu iyiydi. the wall söylediği sırada aklıma direk serdar ortaç'ı getirdi. buralara buralara demesinden korktum. slipknot sırasında sahnenin kenarına gelip yemek falan yeriz diye düşünmüştük. yemek kalmadığı için aç kaldık. sahnenin kenarından bütün sahne görünüyor. izlemeye niyetim yoktu ancak slipknot'ı çok iyi bir görüş açısıyla izledim. slipknot normalde dinlemediğim bir grup. müzikal açıdan beğenmiyorum. ama müthiş sahne şovu yaptı adamlar. yine de iron maiden'den önce alice cooper çıksa daha iyi olurdu düşüncesindeyim. slipknot bittiğinde iron maiden için yer kapma adına önlere doğru ilerledik. babalar müthişti. söyleyecek kelime yok. üç gitarist oldukları için sahnede bolca vakit bulabiliyorlar. işte bu vakitlerde fanick gers abimiz gitarla şov yaptı resmen. eddie yi iron maiden şarkısında beklerken bir önceki şarkıda çıktı. iron maiden şarkısında "eddie asıl burada çıkacaktı" geyiği yaparken sahnenin arka kısmından dev bir eddie çıktı.

not: biraz günlüğümsü bir entry oldu ama idare et sözlük.
güncel Önemli Başlıklar