sendrom olması çalışanlar için ertesi gün işe başlamanın verdiği stresten evinden ayrı yaşayanlar için çamaşır yıkama bavul toplama alışveriş yapma gibi ıvır zıvır şeylerle geçmesinden kaynaklanan televizyonda bile bişey bulunmayan kötü gün.
(bkz: pazartesi sendromu)
pazartesi sendromunun arifesi olmasından kaynaklanan gerilimdir. özellikle de akşam saatleri.
haftanin alti gunu cali$an insanlarin en buyuk derdi.
koca gun yatarim dersin ama sabah 10 gibi kalkip mal mal etrafina bakarsin.
tek tatil gunu oldugu icin guzel bir $eyler yapmak istersin ama yapacak bir bok bulamazsin. hele ki yaz gelmi$ ve herkes kendini ba$ka diyarlara atmi$ ise bir boka benzemez tatil gunu. verem eder, pazartesi gunu giyilecek olan ruh haline antrenman gibidir.
okulların tatile girmesi ile öğrencilerde artık görülmeyen sendromdur.
çocukların anneleri ile pazara çıkmak istememesinin yegane sebebidir. bütün pazarı dolaşıp, 3 torba yiyecek almak, çocuklara işkence gibi gelir. "pazar" lafı duyduğunda "ben ders çalışıcaaam" gibi aslında hayatta yapılmayan eylemler bile sebep olarak öne sürülür.
cumartesi tatil yapıp pazar günü çalışmak zorunda olan insan bünyesinin yaşadığı şeydir.
(bkz: yeni yıl sendromu)
pazar günü hiçbir şey yapamamanıza sebep veren sendrom. evde pinekletmekten başka bir işe yaramaz.
pazarın adı çıkmıştır bir kere.ne yaparsa yapsın o gün , kendini sevdiremez.haftanın stresi ve hazırlığı ile amaçsızca gecer.bu nedendendir ki pazarlar sendrom olarak gecer.
yarın sabah erkenden kalkıp, işe gideceğinin korkusuyla iğrenç geçen bir gün.
işinize severek gidiyorsanız olmayan sendromdur.
kendinizi size en tipsiz, en çirkin hissettiren sendromdur.
sabah üst kattan gelen gürültüye 'kardeşim pazar pazar ne bu gürültü' diye tepki vermenize, sonra da öğrenci olduğunuzu ve pazarın sizin için pek bir anlam ifade etmediğini farketmenizle kendinize gelmenize sebep olan sendromdur. *
pazartesi iş veya okul olmasa dahi yaşanan sendromdur.
Yataktan kalmayı işkence yapan sendromdur kendileri.
en hızlı geçen ama en ağır hissedilen gündür.
hafta sonunun bitişini ve yeni bir iş haftasının başlayacağını bildiren, hele de akşam vakti gelince daha da belirginleşen moral bozucu bir sendromdur. öğrenci kesim için de aynı şey geçerlidir.
ilkokul yıllarında tahminimce her öğrencinin sahip olduğu sendromdur. 7-12 yaş aralığındaki tüm çocukların kanayan yarası idi pazar günleri. değişen teknoloji ile bir nebze de olsa kırılmış olabilir tabi bu sendrom.

öyle eskiden kalkayım kahvaltıdan sonra bilgisayarı açar akşama kadar oyalanır sonra uyur okula giderim yoktu. pazar sabahı kalkılır, tüm ailenin katıldığı etraflıca bir kahvaltı edilir. kahvaltı sofrasından kalkılınca pazar işkencesi başlar. televizyon açılır ve sırasıyla tüm kanallar dolaşılır. ama her kanalda ya ekonomi ya siyaset ya da magazin vardır. bir çocuğun dikkatini çekebilecek sıkıntısını giderebilecek tek şey magazin programlarında gördüğü iki göt bir de bacaktır. o da bir süre sonra sıkar çünkü çocuktur. uyuyan dev uyanmamıştır. bu sıkıntıyla camdan dışarı bakılır. bir umut arkadaşlar belki dışarı çıkmıştır da iki top teperiz diye. ama tüm babalar evde oturmayı tercih ettiğinden çocuklarını da dizlerinin dibinde isterler. sokakta incin top oynardı.

evde temzilik yapılır sırf can sıkıntısı geçsin diye kendi çalışma masamın tozunu alır yatağımı toplardım. ama yine de geçmezdi vakit. tüm sıkıcılığıyla o gün bir saat yüz dakika bir gün 32 saat olurdu benim için.

ve pazar günleri ütü kokusudur benim için. evet evet. pazar günü akşam haberlerine takiben salona ütü masası kurulur. yaklaşık iki saat boyunca önlükler pantolonlar o hafta giyilecek her şey ütülenir. o ütünün metalik kokusu tüm evi sarardı.

ve bir nesil bizimkiler dizisinden sonra şahane pazarı izlemeden uyumazdı. tüm bu eğlencelik programlar bile zevk vermezdi. bizim için tek anlamı birkaç saat sonra uyumamız gerektiğidir.

yani ilkokula gidiyorsanız ve günlerden pazarsa hayat çok sıkıcı.
haftasonu tatilinin getirdiği rahatlıktan dolayı kişi akşama doğru ayaklarını uzatıp izlediği televizyonundan dikkatini toplar, yarın sabahın köründe kalkacağını ve akşama kadar çalışacağını düşünür, morali bozulur. tüm bunları kafasında kurarken çayı da soğumuştur. ama bilinmelidir ki bu sendromu yaşayamayanlar da vardır. mesela tatil kişisi bunu evinde rahat bi ortamda düşünürken, staj kişisi yarınki okulunu veya dersanesini düşünebilir. aynı şekilde mesaisini düşünebilir. bir gün bile tatili olmayanlar vardır, tatili sendroma çevirmeyinizdir.
yarın okula gidicek olduğunuzu biliyorsanız ve o gün günlerden pazarsa hayat çok sıkıcı.. Daha dün cumartesinin kollarında koşarken tatilin tadını çıkarırken ertesi gün tatilin son günü olduğunu bilmek ve muhtemelen pazartesi erken kalkıcak olduğunuzu hatırlamak kadar kötü bi duygu yok sanırım.Bir düşüneyimm, evet yok.
bir an önce bitmesi istenen günün direnmesinden kaynaklanır.
haftanın 6 günü çalışıp 1 gün izin yapıyorsanız eğer, pazar ve pazartesi günlerinin diğer günlerden farkı olmuyor, haliyle sendrom falan hikaye gibi geliyor, güzel bir yanı ise gününüz canlı geçiyor, şimdi evde hiçbir şey yapmadan, oturmaktan sıkılmak yerine iş yerinde olunca, daha bir düzenli oluyor ya da yaşam düzeni bozulmuyor...
(bkz: disiplinli zihin)
en azından günlerini gün gibi yaşıyorsun, günün ne olduğu nasıl yaşaman gerektiğini etkilemiyor, tatil gününü dolu dolu geçirebiliyorsun..
yarın iş var amına koyim ana temalı sendromdur.
herhangi bir uğraşı olmayan kişinin hissetmediği sendromdur.