bugün

galatasaray lisesi'nin osmanli zamanindaki adi. sultanlarin mektebi.
tanzimattan sonra yapılan (1868) yenilikler veya ıslahat hareketlerinden birisi
gok gürledi. beyaz saçlı, uzun beyaz sakallı adam okuduğu kitaptanbaşını kaldırdıi kulübenin penceresinden dışarı baktı, tel çerçeveli gözlüğünü çıkardı, katlayıp okuduğu sayfaya koydu, kapattı kitabı, usul usul kalktı sedirden. ocağa iki odun daha attı. ayaz esiyordu, fırtına patlamak üzereydi. pastırma yazını beklerken paldır küldür gelmişti istanbul'a kış. kulübenin gıcırdayan kapısını açtı, sarı ve kırmızı gül saksılarından bir ikisini içeri aldı. öbürlerini saçağın altına doğru çekti. yeni fidelerdi bunlar, narindiler, korunmaları gerekiyordu. bahçedeki eski fidelere bir şey olmazdı, onları budamıştı zaten, ilkbaharda azacaklardı. bus kesiyordu hava. ölecek bütün yeni fideler diye düşündü yaşlı adam. saçağın altındaki odunları kulübenin içine taşımaya başladı.
birden karardı gökyüzü, bardaktan boşandı yağmur. ocağa yeni odunlar attı, gene gelip sedirde oturdu, kitabını açtı, gözlüğünü taktı, kaldığı yerden okumaya koyuldu. gökgürültülerine nal sesleri, at kişnemeleri karıştı, pencereden baktı, orman tarafından beş tane atlı geliyoru. gene gözlüğünün arasına koydu kapattı kitabı, kalktı, gidip kapıyı açtı. en önde gelen atlı, yanaşıp seslendi:
-selâmün aleyküm ihtiyar!
-aleyküm selâm evlat!
-ava çıkmış idük, fırtına hasıl oldu, hânende bir nebze soluk alabilir müyüz?
buyut etti beş adamı kulübesine. giyim kuşamlarından zengin oldukları belliydi. içlerinde ağaları olduğu hissedilen, elâ gözlü, sağ yanağında bir ben olan, kumral, ince uzun parmaklı, samur kürklü adam soru yağmuruna tuttu ihtiyarı. duvardaki sazından, okuduğu kitaba kadar herşeyi sorup, terekte dizili kitapları bir bir inceledi. ayrıntılı sorular sordu. sonunda yaşlı adam bunaldı:
-zaptiye misün be kâfir? sormaduğun bir anamın adı kadlı!
dedi. meraklı sorularıyla onu bunaltan adam gülümsedi:
-hoşsohbet zât imişsün, adın bağışlar mısun?
-gül baba derler nâmıma. burda sarı ve kırmızı güller yetiştirür, tophane'den gelen meraklı gençlere saz çalmayı öğretirum.
-makbul adamsın gül baba, hoşlaştum senden. bu ıssız ormanda vaktün neye göre ayarlarsun? namazın neye göre kılarsun?
-gökyüzüne bakarum, anlarım ben zamanı... kasvet bulut günlerde bellü olmaz vakit, öyle günler namaz kılmam saz çalarum.
-bir camii istemez mü yani bu yerlere?
-isterdü amma, camiiden önce başka şeyler gereklü.
-bre camiiden önde gelen ne ola?
diye kaldırdı kaşını meraklı soruların sahibi adam.
-camii insana allah'ı öğretmez, insanı bilen bülür allah'ı, bunu öğretmek gerek insanoğlu'na.
bir an duraladı samur kürklü adam, ince uzun parmaklarıyla kır sakalını sıvazladı. adamlarına baktı. adamları ona baktılar.
-bize bu fırtınada kapınu açtun, sana bir ihsan eylemek isterüm gül baba, dile benden ne dilersün?
-sağluğun dilerüm beyim, ne dileyeyüm?
-yok yok. bir dileğün vardır elbet, söyle, edelüm.
-belli ki zengünsün beyim, velâkin benim dediğimi hakikat eylemeye senin de gücün yetmez.
-benim zengünlüğüm sen ne bilirsün?
-senin zengünlüğün bilmem amma, benim dileğümü bir tek sultan hakikat eyleyebilür.
-belki sultanım ben!
deyince samur kürklü adam, birden bakakaldı ihtiyar. ürkerek baktı adamın elâ gözünün içine ve o an padişahla karşı karşıya olduğunu anladı. hemen atılıp elini öptü, tanıyamadığı için af diledi.
-kusurun yok affoluncak, söyle nedir dileğün?
dedi sultan 2.beyazıt han.
-dilim varmaz sultanım.
diyerek boynunu büktü gül baba.
-bir konak mı isterdün eyyamın geçürecek? sarayda mı yaşamayı isterdün? sancak mı isterdün? vezirlük mü? üç tuğ mu? söyle! hakikat eyleyeyim rüyanı.
diye kükredi sultan 2.beyazıt han.
-sultanım, sancakta vezirlikte gözüm yoktur. o işleri beceremem. konak saray gerekmez ban. kulübemden güllerimden ayrılamam. buraya camii yerine bir mektep, bir ilim irfan yuvasu inşa edilsün. burada âlimer yetüşsün. devet uğruna pek hayurlu bir iş olur.
-sen meğer pek mühim bir zât imişsün gül baba! seni karşıma çıkaran fırtınaya hamdolsun! fikrül mektep pek münasip, osmanlı'nın mülkü çoğaldıkça güçleşiyor idaresi! bize mektepler, mekteplüler gerek.
diye gül baba'nın sırtını sıvazlayarak adamlarına döndü padişah.
-tez irade çıka! mimar hayrettin ve kemalettin efendiler, burada iki ahşap mektep binasının inşâsına başlayacaklar!
buyurdu.
çabuk tamamlandı inşaat, mektebin ilk öğretmeni gül baba, ilk öğrencileri padişahın çocuğu sultanlar oldu. bu sultanlar okuluna "mekteb-i sultani" denildi. yüzlerce çocuğu vardı padişahın, büyükler küçüklerin ağabeyleriydi, bu yüzden büyük sultan küçük sultana bir tokat çaktığında küçük ona:
-ne vuruyorsun lan?
diyemedi. vuran öz ağbisiydi.

ferhan şensoy - kalemimin sapını gülle donattım
besiktas atatürk anadolu lisesi'nden ve baaloy'dan öğretmenim ali kırkar'ın türk dili ve edebiyatı olarak tayin olduğu okul.
bugün kuruluşunun 530. yıldönümü olan galatasaray kültürünün, öğretisinin ve ahlakının yeşerdiği yer.

yaşasın mekteb-i sultani!
yaşasın galatasaray!
geçmişi 530 yıl önceye dayanan ama 19.yy'dan itibaren fransız menfaatleri ışığında eğitim verilen bir kurum haline gelmiş, cumhuriyetin ilk yıllarında yeniden eski haline dönsede günümüzde tekrar fransız muhipleri cemiyeti gibi faaliyet gösteren eğitim kurumudur.
çok önemli insanlar yetiştiren okuldur, birde kurtuluş savaşına geleydiler iyiydi.
takiminin taraftari olmaktan gurur duyulan okul.
kendine aitt bir kültürü, bir adabı, bir hiyerarşisi olan, eğer matematiğe azcık yeteneğim olsaydı da kazanabilseydim görgüsüzlüğün dibine vurup her yerde adını söylemekten gurur duyacağım, mezunlarının o kendine has tavrı yüzünden bile imrenerek bakılan sayılı okullardan birisi.

istiklal caddesi gibi bir kaosun tam ortasında yer almasına rağmen öyle dingin bir bahçesi vardır ki; o heybetli kapıdan o cennet parçası bahçeye adım attınız mı anında sizi dış dünyadan soyutlar.

mezunları arasında;

Reşat Nuri Güntekin
Tevfik Fikret
Cemal Reşit Rey
Ferhan Şensoy
Erol Günaydın
Barış Manço
Haldun Taner
Nihat Erim
Çetin Altan
Candan Erçetin
Mehmet Günsür
Özdemir Asaf
Selim Sirri Tarcan
Yiğit Bulut
Mümtaz Soysal
Timur Selçuk
Orhan Veli Kanık
Fatih Altaylı
Ali Sami Yen
Özhan Canaydın
Tahsin Yücel
Fikret Kızılok
Mehmet Ali Birand
Abdi ipekçi
Aydemir Akbaş
Okan Bayülgen
Tuna Kiremitçi
Haldun Dormen

gibi ünlü isimler çoktur.

daha geniş bir liste için;
http://tr.wikipedia.org/w...ray_Lisesi_mezunlar%C4%B1
http://tarihdersleri.blog...-mekteb-i-sultani/3527800

http://www.antoloji.com/kin-siiri/
görsel
Memleketin tüm vatan hainleri
Toplanmış mekteb-i sultaniyede,
Ahh bir müdür olsam
Hepsini sikerim bir saniyede.

dörtlüğüne konu olan kurum.
çanakkalede bir sürü şehit yada dur ya vatan haini mi desem vermiş kurum. ayrıca bir devlet kurumudur fransız kuruluşu falan değildir. ve bir çok sanatçı devlet adamı yetiştirmiştir. sadece taraftarlık adına ülkesine hizmet eden bir kurumu karalamak vatandaşlık ayıbıdır.
bazı ağır gavatların vatan haini diyerek itham ettiği, çanakkele savaşında ve sonraki senelerinde şehitleri yüzünden mezun veremeyen türkiye cumhuriyeti okuludur..

görsel

seviyoruz kendilerini..
akla eti reklamını getiren okul.

yulaflı mekteb-i sultani, her biri doğadan bir armağan eti'den.
bazı kültürsüzlere göre eti reklamına benzer ama bilmezlerki sabah akşam çalışsalarda o okula asla giremeyeceklerdir.
türkiye'nin en önemli liselerinden.
öğrencisi olmak istemiştim vakti zamanında.
bugün tanıdığım bir çok eski mezun yeni nesili beğenmiyor. fransızca'nın eski seviyede olmadığını söylüyorlar. her devirde en özgür bireyleri yetiştirdiği ise bir gerçek.
bu okulun öğrenci ve mezunları, okulda okumayanları kültürsüz olarak nitelendirir. iyi bir okulu kazanmak adam olmak için yeterli olmuyor demek ki. ayrıca kültürle sikim bir okul arasında nasıl bir bağ vardır bilinmez.
entry girme tarzıyla bile okul insana o kültürü verebilecek seviyededir. mekteb i sultani'ye de geçirdiğiniz her yıl farklı şeyler öğrenirsiniz.
+9 götoğlanı yetiştiren mekteb.
mekteb-i sultani'de jimnastik talimi:

görsel
Türkiye'nin ve Galatasaray'ımızın göz bebeğidir, ülkeye kültür kaynağıdır. 1481 yılından beri kültürün beşiğidir, Galatasaray Mekteb-i sultanisi.

Galatasaray lisesi ve üniversitesi onurumuzdur. Bir spor kulübünden daha fazlası olmanın kanıtıdır. Diğer takımlar asla böyle 600 yıllık üstün okullara erişemeyecektir. Galatasaray'ın en fazla taraftara sahip olmasının nedenlerinden biridir.

görsel
Galatasaray okulu. 1868’de Abdülaziz’in isteği ve Saffet Paşa’nın çabası ile kuruldu. Türkiye’de, Fransızca-Türkçe öğretim yapan ilk okuldu. Amacı, her dinden ve ulustan çocukları, bir okul çatısı altında kaynaştırmak, Osmanlılık kavramına temel hazırlamaktı. Siyasal etkiler de bu okulun açılmasında rol oynadı. Bu nedenle içeriden ve dışarıdan birçok tepkiye hedef oldu. Bu okula en başta Yeni Osmanlılar karşı çıktılar. 1874’te yüksekokul biçimine sokularak Mekteb-i Aliye-yi Sultaniye adını aldı. Hukuk, edebiyat, mühendislik ve teknik fakülteleri vardı. 1907’de, yanan binasının yerine yenisi yapıldı. (Bu okulun ilk açılışında o sıradaki Fransız Büyükelçisi Bourrée’ye yaranmanın rol aynadığı ileri sürülmüş ve bu yüzden eleştiri konusu yapılmıştır.)

#galatasaray
#osmanlıimparatorluğu
#osmanli