bugün

aşkları dilden dile, nesilden nesile anlatılmış kimseler.
ikisi de sanatçı insanlardır, zira sanatçıların değerleri de ölümlerinden sonra anlaşılmaktadır. (bkz: picasso)
(bkz: vincent van gogh)
en unlusunu fuzuli'nin yazdigi iran efsanesi. mecnun'nun leyla'ya duydugu bedeni askin tanri askina donusmesini anlatir.
bir orhan gencebay klasiğidir.

bir feryat yıllarca cevapsız kaldı
öyle bir feryat ki bu duyan ağladı
hasret dolu çile dolu sevgi dolu dert dolu
böyle aşk dünyada hiç yaşanmadı
hasret dolu çile dolu sevgi dolu dert dolu
böyle ask bir daha hiç yaşanmadı
aşkımın gözyaşları tek ümidim hala
döktüğüm kanlı yaş yalnızlık ne fena
mahşerde seni seni leylaa leylaa leylaa...

ölmek bir son değil bize seven ölümsüzdür leyla
dünya döndükçe biz varız sevdikçe leyla
biz varız leyla

bir efsane olduk dertle çilede
hep sordular mecnun leylan nerede?
dedim ki leyla bende gündüzümde hem gecemde
kaderimde feryadımda son nefesimde
dedim ki leyla benim gündüzümde hem gecemde
kaderimde kederimde her nefesimde
aşkımın göz yaşları tek ümidim hala
döktüğüm kanlı yaş yalnızlık ne bela
mahşerde seni senii leylaaa leylaaaa leylaaaaa...
leyleaea leylaea leylaea
ölmek bir son değil seven ölümsüzdür leyla
dünya durdukça biz varız sevdikçe leyla
sevdikçe leyla
leylaaa
mecnuun...
orhan baba nın en sevdiğim parçasıdır.başında harika bir bağlama solo bulundurur.
islam edebiyatlarında mesnevi konusu olan aşk hikayesi.hikaye kahramanlarının gerçek kişiler olduğu sanılmaktadır.bir rivayete göre mecnun, şair Kays b.mülevvahal-amiri'nin lakabıdır ve bu hikaye onun şiirlerinin yorumundan doğmuştur.
fuzuli'nin dünyaca ünlü mesnevisidir.hikaye kısaca şöyledir

"Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır. Bu iki genç birbirlerine aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen bu macerayı Leyla nın annesi öğrenir.

Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez.

Kays okulda Leyla yı göremeyince üzüntüden çılgına döner, başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar.

Mecnun un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla yı isterse de Mecnun (deli, çılgın) oldu diye Leyla yı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun u çölde bulur.

Halbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leylâ yı tanımaz.

Babası Mecnûn u iyileşmesi için Kâbe ye götürür. Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn, kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allahü Tealâya duâ eder:

"Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni."

Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar.

Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir. Bir zaman sonra âilesi, Leylâ yı ibn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir. Ancak, Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek ibn-i Selâm ı vuslatından uzak tutmayı başarır.

Mecnûn, çölde, Leylâ nın evlendiğini arkadaşı Zeyd den işitince çok üzülür. Leylâ ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn a anlatır.

Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder.Bir müddet sonra Mecnûn un âhı tutarak ibn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner.

Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûn u çölde aramaya başlar. Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylâ nın maddî varlığını unutmuştur. Leylâ, çölde Mecnûn u bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz.

Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnûn, Leylâ nın ölüm haberini öğrenir. Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler;

"Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez
Cânânsuz cihân gerekmez."
Der, kabri kucaklayarak ölür.

Bir müddet sonra Mecnûn un sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki:

"Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular."
orhan gencebay ın en nadide eserlerinden birisidir. yedi dakikadan uzundur ama ne güzel dinliyorduk lan çabuk bitti hissi verir bittiğinde.
"Beni Amir kabilesinden Kays ile Leyla daha okulda iken birbirlerini severler. Leyla'nın annesi bunu duyunca kızını okuldan alır. Sevgilisini göremez olan Kays yollara düşer. Mecnun diye anılmaya başlar. Kays'ın babası, Leyla'yı ailesinden esterse de vermezler. Kays çölde vahşi hayvanlar ve kuşlarla arkadaş olur. Kızı ibni Selam adlı birine verirler. Leyla kendisini bir perinin sevdiğini, eğer evlenirlerse peri tarafından öldürüleceklerini söyliyerek adamı kandırır, onu kendinden uzak tutar. Mecnun'un inkisariyle ibni Selam ölür. Mecnun bütün maddi varlıklarla ilgisini kesmiş, manevi bir aşkla kendinden geçmiş halde yaşamaktadır. Çölde karşısına çıkan Leyla'yı tanımaz. Leyla'nın kendi içinde olduğunu, onunla manevi alemde birleştiğini, başka bir Leyla ile buluşmaya takati olmadığını bildirir. Leyla, döner bir müddet sonra kederinden ölür. Mecnun bunu öğrenince Leyla'nın mezarına koşar, ölmek ister, isteği tanrı tarafından kabul olunarak orada düşüp ruhunu teslim eder."
türk edebiyatı nda bu konuda yazılmış eserlerin en meşhurunu fuzuli yazmıştır. bir şaheser hüviyetindedir. 3098 beyittir. 1535 yılında bağdat ve halep beylerbeyi üveys paşa ya takdim edilmiştir. eser,mazmun-mensur bir dibace ile başlamaktadır. eserinde mecaz yolu olarak nitelendirdiği edebiyat vasıtasıyla ilahi hakikatleri ve sırları açıklamak istemiş, leyla ismi altında allah ın sıfatlarını , mecnun kimliği ile de allah ı arayan ve ona ulaşma yolunda meşakkatlere katlanan insanı ifade etmeyi amaçlamıştır..
sibelcan'ın lale devri sarkısında adı gecen efsanevi cift.
kimi nesillerin anlayamadığı aşk efsaneleridir. tahir ve zöhre ferhat ve şirin'de olduğu gibi bu çiftlerdeki ön plana çıkan aşk hakka, yaratıcıya olan tutkudur. diğer bir deyişle ilahi-aşk.
sibel can'ın dansöz olarak rol aldığı film.
iskender pala'nın senaryo haline getirdiği ve şehir tiyatrolarında bu ay içinde perdelerini açacak müzikli oyun.
aslında eski bir arap halk hikayesidir. daha sonraları islamiyet'in de etkisiyle dini boyut kazanmıştır. burada leyla allah'ı (mutlak, gerçek güzellik), mecnun ise onun aşkında yanıp tutuşan insanı temsil eder. Hatta hikayenin sonunda mecnun leyla'ya rastlar. leyla, mecnun'a artık kavuştuklarını müjdeler ama mecnun bunu kabul etmez. leyla'ya "sen benim sevdiğim leyla'm değilsin!" der. onu inkar eder. çünkü mecnun ilahi aşka ulaşmıştır.
"...... Beni Amir kabilesinden Kays ile Leyla daha çocukken birbirlerini severler . Dedikodular çoğalınca Leyla nın annesi kızını çadırına kapatır . Kays ile sevgilisini göremeyince , üzüntüyle aklı başından gider ve sahralara düşer . Bir müddet sonra da mecnun(deli) diye anılmaya başlar . Kays ın babası oğlunun derdini öğrenince Leyla yı ailesinden isterse de Kays mecnun olduğu için kızı vermezler . Bunun üzerine babası , iyileşmesi için onu Kabe ye dua etmeye götürür . Fakat Kays , derdinin çoğalması ve aşkının artması için duada bulunur . Duası kabul olunmuştur . Babası çaresizlik içinde evine döner . Mecnun ise çöllerde yabani hayvanlarla dostluk kurup arkadaşlık eder . Bu arada yanık aşk şiirleri yazmaktadır . Nevfel adlı bir arap beyi onun şiirlerini okur ve acıklı haline bir son vermek için Leyla yı babasından tekrar ister . Kızı iyilikle alamayınca da ordusunu toplayıp Leyla nın kabilesiyle savaşa girişir . Mecnun Leyla yı o denli sevmektedir ki , ona ait hiç bir şeye zarar gelmesini istemez ve Leyla nın kabilesi savaşı kazansın diye duada bulunur . Nevfel yenilir . Ancak bu mağlubiyeti nefsine yediremeyip tekrar savaşa başlar . Bu defa galip gelir ama Mecnun un duasını öğrendiği için kızı almadan çekip gider . Sonra Leyla yı ibn Selam adlı biriyle evlendirirler . Leyla ise Mecnun un aşkına sadık kalmak için bir yalan uydurur ve kocasına , çocukluğundan beri bir cin tarafından sevildiğini , eğer ona el sürerse cinin her ikisini de öldüreceğini söyler . Böylece adamı kandırıp kendisinden uzak tutar . Bir müddet sonra Mecnun un intizarları sonucu ibn Selam ölür . Serbest kalan Leyla Mecnun u aramaya çıkar . Çölde onu bulursa da Mecnun onu tanımaz ve visale gücü olmadığını bildirir . Çünkü artık bütün maddi varlıklarla ilgisini kesmiş ve manevi bir aşk ile sarhoş gezer olmuştur . Leyla umutsuz bir halde geri döner . Bir müddet acı çektikten sonra da ölür . Bunu haber alan Mecnun Leyla nın mezarına koşar ve orada kendisinin de ölmesi için Tanrı ya yakarır . Yakarışı kabul edilir ve son nefesinde "Leyla!." Diyerek can verir . Sevgilisiyle cennette buluşurlar.

( Bu özet tümüyle Dr. iskender Pala nın Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü nden alınmıştır. Akçağ Yayın , 1989) . (s: 211-212)
iskender palayı çok severim.. hocam kabul ederim.. hiç tanışmışlığım yok tabii.. sadece kitaplarından.. leyla ile mecnun müzikli oyun tiyatroda diye duyunca.. hemen gidilmeli dedim.. yazan:iskender pala.. yönetmende şahane.. muhteşemdir dedim.. hatta mendilleri hazırlayın diye de deniliyomuş.. kafamda hayali canlanıyodu.. kesinlikle diyodum ney ağırlıklı olur müzikleri.. leyla ile mecnunu çok merak ediyodum.. efenim neyse.. dün gittim sonunda.. arkadaşlarla merakla bekliyoruz oyunu..

ya anlatılmaz yaşanır.. nasıl bir hayal kırıklığı.. operada sandım kendimi.. herkes ordan oraya zıplıyo.. bağırarak şarkı söyliyerek konuşuyolar.. ney ağırlıklı olur diyodum, flüt çalıp durdular.. kanser oldum ya.. beklenti farklı olunca belkide bu kadar nefret ettim.. ama kardeşim sen buna niye müzikli oyun diyosun.. bildiğin müzikal.. bu kadar salakça bir "müzikli oyun" izlemedim şu güne deyin..
nasıl sıkıldım nasıl.. feciydi ya.. 5-6 tane leyla ile mecnun vardı.. hiç bir süreklilik yok.. saçma sapan.. halen bunu iskender palanın yazdığına inanmak istemiyorum.. gitmeyin demem.. belki beğenen olur..

çıkışta tek bir cümle kurdum.."sıçıyım böyle leyla ile mecnuna"..
bir türk müzisyenin yaptığı en güzel müziklerden birisine sahip olan şarkı.

(bkz: orhan gencebay)
bir kadın ve bir adam.
mecnun: ve sen çöl kızı leyla! Seni yüreğimden koparmak isteyenlere karşı Nevfel'in ordularınca savaşmaya hazırım. Bu şehir ki bu kadar güzeldir, sen buraya yakışırsın! Ah izini bir bulabilsem...
16.yy da fuzulinin yazmış olduğu beşeriden ilahiye geçen aşkı işleyen aşk mesnevisidir.
gece ve deli. ne güzel bir uyum!
padişah duymuş, bir oglan var, aşkindan deliye donmuş leyla'nin. adi divaneye cikmiş, taniyani kalmaz olmuş. getirtmiş mecnunu, cagirmiş leylayi.bakmiş leyla kara kuru, zayif,mazlum, oylesine bir kizcagiz. sormuş mecnuna:
-ugrunda yandigin leyla bu muymuş, ben de guzel birisini hayal etmi$tim gozumde.pehh?
-sultanim ona birde benim gözlerimden baksanız.

vakit leyla ile mecnunun yaşadığı vakit dönemin padişahı açlara,fakir fukaraya yemek dağıttırırmış.
yemeği dağıtan leyla,mecnun hemen sıraya girmiş,sıra mecnuna gelince leyla elindeki kepçeyle mecnunun kafasına vuruyor mecnun hoop sıranın sonuna,sıra tekrar mecnuna gelince leyla tekrar elindeki kepçeyle mecnunun kafasına vuruyor onu kovuyor mecnun sıranın sonuna geçiyor tekrar, bu böle devam ederken mecnun durumundan memlun sıranın tekrar ona gelmesini leylanın ona vurmasını bekliyorken sırada duranlardan biri dayanamamış mecnuna:
"delimisin?leyla sana yemek vermiyor kafana kepçeyle vuruyor hala ne peşinden koşarsın?" diye sormuş
mecnun da şöyle cevap vermiş "evet leylam bana yemek vermiyor,bana vuruyor ama bir tek bana yemek vermiyor bir tek bana vuruyor!"
1982 senesinde halit refig in cekmis oldugu ve sonlarina dogru, turk sinemasi nda en hickiriklara surukleyici sahneleri de barindiran, mukemmel otesi, orhan gencebay - gulsen bubikoglu filmi olup, ayni zamanda da, baglamanin aska geldigi, "orhan gencebay in neden orhan gencebay oldugu""nu belgeler derecedeki muzigi, sololari ve onu da gectim duzenlemesi ile basimi donduren parcasi.
sen leylaysan ben kimim şeklinde replikle mecnunun aşka aşık olmasıyla biten hede.