bugün

ruhundaki sarsintilari tuale yansitip saheserler yaratan renk ustadı.
hayattayken sadece iki tablo satmış birini abisi almıs*
kestiği kulağını bir fahişe ye vermiştir.
ayrıca kulağını tedavi eden doktora hediye olarak doktorun portresini yapıp yollamıştır.
doktor o kadar beğenmiş o kadar beğenmiştir ki tabloyu tavus kümesine delik kapaması için yama yapmıştır.o kadar yani...
evinin duvarlarını süslemek için çiçek tabloları yapmış ressam. gauginin kankasıdır, ev arkadaşıdır. ruh sağlığındaki dalgalanmalar tablolarında giderek karamsarlaşan renklerden ve çizimlerden sezilebilir.
1853'te hollanda'da dünyaya gelmiştir. mutsuz ve yalnız olması tablolarına da yansımıştır. 1889'da bir kulağını kestikten sonra, Saint-Remy'deki bir akıl hastanesine kendi isteğiyle yatmıştır. 29 temmuz 1890'da ise kendini vurmuş ve iki gün sonra da ölmüştür.
çalışmaları için
http://images.google.com....amp;tab=ii&oi=imagest]
gençlik yillarinda vaizlik yapacak ve teoloji okumak isteyecek kadar kendini dine vermiş, sari rengin hastasi post-empresyonist ressam.
(bkz: ressamların sonu söylenmez)
1881-1883 Premières peintures (ilk resimleri)
1883-1886 Nuenen - Antwerp
1886-1888 Paris
1888-1889 Arles (şehir ismi,o tarihlerde arles'te bulunmus)
1889-1890 Saint-Rémy de Provence (bu da şehir)
1890 Auvers sur Oise
(bkz: cafe terrace at night)
rivayet odur ki, gaugen'le van Gogh'un tablolarına bakmaktadırlar:

"gaugen- bunlar çok hızlı yapılmışlar.
van gogh- hayır sen hızlı bakıyorsun."

bu diyaloğun ardından sevgili gogh kulağını keser ve atar.*
iki ressamın savaşı mıdır, iki eşcinsel aşığın mı bilemiyom yaşanan.
patates yiyenler..adlı resimi yapan ressam
resim yaparken moleskine adında müsvedde bloknotlar kullanmak gibi artizlik yapan resimci.nitekim sırf bu marka bloknotları kullandı diye bu firma 60 sayfalık gt kadar bloknotları 24 Ytl gibi devasa bir rakama balkan,türki devletlerinde satmaktadır.diğer bir artiz adamlar için (bkz: hemingway) (bkz: picasso)
yıldızlı gece adlı tablosu vardır, hareketini hissedersiniz yıldızların,

gece resimlerini şapkasının kenarlarına mum takarak yapmıştır,

Kendini vurduktan iki gün sonra acı çekerek ölmüştür,
hollanda' lı ressam vıncent van gogh ( 1853-1890 ) bir protestan rahibin ogludur. ilk resim çalışmalarını antes' te yaptıktan sonra paris' e geçmiş, ilkin millet' nin tablolarının etkisini taşiyan resimler yapmiştir. daha sonra izlenimci anlayısa yönelmiş, cézanne ve gaugain ile birlikte bu akımın en büyük temsilcisi olmuştur. natürmort, portre ve görünüm türünden resimlerinde büyük bir yogunluğa ulasma amacı gütmüştür.
saint-rémy akıl hastanesinde kaldıgı süre boyunca hastane bahcesinin, hemşirelerin, hastaların resimlerini yapan van gogh, 1890 yılının mayısına kadar bu hastanede kalmıs, 21 mayıs günü auvers-sur-oise ' e gitmeye karar vermiştir. burada, cézanne ve pissarro ' nun da arkadaşı olan doktor gachet tarafından tedavi edilmeyi tasarlamişti. haziran ayinda yaptıgı doktor gachet' nin portesi, santcının kavuşmus oldugu kısa mutluluk döneminin izlerini tasır. ne var ki, çok gecmeden, 27 temmuz günü, yeni bir bunalım sırasında, kendini tabancayla yaralamıs, iki gün sonra da ölmüştür.
(bkz: acıların çocuğu)
gauguin ile tartıştıktan sonra sol kulağının "bir parçasını" ustura ile kestiği bilinir. ömrü boyunca 35 'e yakın otoportresini yapmıştır. bunlardan iki tanesi kulağını kestikten sonra olduğu için daha değerlidir olanlarıdır; bir tanesi londra'daki somerset house 'daki courtauld enstitüsü'nde diğeri ise özel bir koleksiyondadır.
resimlerinden çok kesik kulağı ile anılan, üstelik bu kulağını bir fahişeye yollayarak büyük bir sansasyona sebep olan, resme duygularını yansıtan en mükemmel ressamlardan biri. kendisi resimlerinde kullandığı koyu tonlar ve derin fırça darbeleriyle, resim alanında kendine haklı bir yer edinmiştir.
Eserlerinin çoğu amsterdam'da adına açılmış * bir müzede sergilenmektedir.
kendinin sayısız portresini yapmış, hollandalı ressam.
Vincent Van Gogh, bir papazın oğlu olarak 1853 yılında Hollandanın güneyinde bir köyde dünyaya geldi. 19.yüzyılın yazgısı en trajik sanatçılarından biri olan Van Gogh, içinde sürekli bunaltılar yaşar ve hiçbir işe yaramadığına olan inancı, bir şeyler yapma, bir çıkış bulma isteğidir bunaltılarının nedeni. Acı çeker, mutsuzdur, huzursuzdur ve yalnızdır ama resimleriyle neşe ve sevinç uyandırmak istemiş, acıları sevince, hüzünleri neşeye ve yalnızlığı birlikteliğe döndürmeye çalışmıştır.

insanların yalnızlık, hüzün ve acı içindeki hallerinden etkilenip bunları da resimlerinde yansıtmıştır. Acı çekenlere ilgi duymuştur; içinde yaşadığı dünyada kendisini uyumsuz hisseden bütün melankolikler gibi. Mutsuz olması yalnızlığındandır. Hiçbir zaman hiçbir şeyi başaramayacağına olan inancı, kendisinden kuşku duyması, trajik yazgısı, yaşamına son vermesidir onu melankolik yapan.

Dünyada kendisini alçalmış, sevgilerden uzaklaşmış görmüştür Van Gogh. Yararsızlığının kendi elinde olmadığını, yazgının çizdiği olaylar dizisi sonucu bir kafese tıkıldığını, bir şeyler yapmak istediğini ama bunun yolunu bulamadığını yazar Theo'ya mektuplarında. Daha sonra yapacağı işi bulmuş ve kendini tamamıyla ona adamıştır büyük bir coşkuyla
ilk dönem karakalem çalışmalarında maden işçilerini, köylüleri ele almış, patates yığınları, dokuma tezgahı gibi konuları işlemiş bir yandan da kasvetli gökler ve koyu renklerle iç karartıcı manzaralar resmetmiştir. Patates Yiyenler tablosu bu kasvetli ve iç karartıcı dönemini simgeler ( Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam). 1885 tarihli resimde iç mekanda günlük yaşam konu edinilmiştir. işçiler kendi ektikleri patatesleri paylaşarak yerken gösterilmişlerdir. Tek ışık kaynağı yukarıdan sarkan bir lambadır. Lambanın ışığı patatesleri aydınlatır. Resmin genelinde aynı renk ve tonlar hakimdir. Yeşilin ve kahverenginin koyu tonları. Patatesin tozlu rengini elde etmeye çalışıyordu. Bütün resme hakim olan renk yabani patates rengiydi. Resmin kasvetli ve karanlık görünümü ve insanların yüzleri, yoksulluğu melankolik bir atmosfer yaratıyor. Bu tür insanları gözlemleyen Van Gogh da yoksulluğun ne demek olduğunu biliyordu Bu dönemlerde kardeşine yazdığı bir mektupta " Böyle devam ederse hedefime varamayacağım. Bu kadar uzun zaman aç kalmasaydım bünyem daha kuvvetli olurdu. Fakat her seferinde daha az çalışmak ya da aç kalmak şıklarından birini seçmem gerektiğinde ben hep aç kalmayı tercih ettim. Bir insan buna nasıl dayanabilir? Açlığın etkisini resimlerimde öylesine görebiliyorum ki geleceğim için kaygılanıyorum".

1882 tarihli Hüzün adlı taşbaskısında oturan çıplak bir kadın tasvir edilmiştir (Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam). Kadının başı dizine doğru eğilmiştir ve kolları arasında kalmıştır. Koyu renk uzun saçları çıplak sırtından aşağıya dökülmektedir. Saçlar ten rengiyle kontrast oluşturur. Figürün dış hatları belirginleştirilmiştir. Kolları arasında kalan yüzü görülmez ama büyük ihtimalle ağlamaktadır ya da üzgün bir ifade içindedir. Tek başına bırakılmış, çaresiz bir durumu vardır. Kederleriyle birlikte yapayalnızdır, itilmiştir. Kederin dokunaklı bir ifadesine tanık oluyoruz. Buradaki kadın Van Gogh'un birlikte yaşadığı alkolik, gebe ve fahişe Sien'dir. Bu resmin bir de karakalemle yapılmış deseni vardır.

Van Gogh'un 1890 yılında Sonsuzluğun Eşiğinde - 1890- adlı resminde de yine kederler içindeki bir insanın tasviri vardır (Rijksmuseum Kröller Muller, Otterlo ). Resimde sandalye üzerinde oturan mavi pantolon ve gömlekli yaşlı bir adamın derin acısı yansıtılmıştır. Yaşlı adam yumruk yaptığı elleriyle yüzünü kapamış, dirseklerini bacaklarının üzerine dayamış ve öne doğru eğilmiştir. Gözleri ve yüzü görünmüyor ama o da ağlamaklı ve yıkılmış bir durumdadır. Yine aynı yıl yaptığı Doktor Gachet'in Portresi -1890- adlı resimde de masaya dirseğini dayamış oturan bir adam görülür (Musee du Jeu de Pavme,Paris). Beyaz kasketli figürün yumruğu yanağında be başını destekler. Düşünceli ve kederli görünümlü Doktor Gachet'in kendisine sinirli olduğu kadar hasta göründüğünü de belirtir Van Gogh. Figürün yüzünde melankoli, hüzün, çaresizlik ve umutsuzluk hakimdir. Bu hüzün resmin her yanına yayılır. Bütün renkler ve çizgiler bu melankolik atmosfere uyar. Figürün çizgileri kasvetli görünümü izler ve bu duygusal ruh halini açığa vurur. Üzerindeki lacivert ceket ve arka planın koyu mavi rengi ve yüzün solgunluğu ifadeyi güçlendirir.
Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece -1888- adlı manzarasında yıldızlı gecenin tasviri göz kamaştırıcıdır. Işık saçan yıldızlar, kıyıdan denize vuran yapay ışıklar ve lacivertle mavi tonları resmin bütününe yayılır. Ön planda yürüyen bir çift görülür. Buradaki ve başka resimlerinde görülen çiftlerden erkek olanı kızıl saçlı olarak tasvir edilmiştir. Hayatı boyunca yalnız olan ressam gerçek hayatta asla bulamadığı eşini resimlerinde hep yanında çizmiştir. Figürler manzarada çok küçüktür ve yüzleri seyredene dönüktür. Bir mektubunda " Gece manzaralarını ve gece ortamının özelliklerini, gecenin gerçek karanlığı içinde ve yerinde tuvale aktarma sorunu beni her taraftan kuşatmakta" diye yazmıştı. Gökyüzündeki yıldızlara gitmek için ölümün bir araç olduğunu belirtir. Ölümle ulaşılan yıldızların erişilir olabileceğini düşünüyordu. Gece karanlıktır, korkudur, ölümdür, uykudur, yalnızlıktır, hüzündür.

Bulutlu Göğün Altındaki Buğday Tarlası -1890-resmi için "bunlar kasvetli gökyüzünün altında uzanan uçsuz bucaksız buğday tarlaları...derin kederi ve sonsuz yalnızlığı ifade etmekte zorlanmadım" diye yazar Theo'ya mektubunda. (Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam). Ancak ona göre üzüntü ve üzgün yine de iyileştiricidir ve neşelidir. Resmin yarısından çoğunu kaplayan koyu mavi tonların hakim olduğu gökyüzü altında sarılar ve yeşiller beyazlarla ışıklandırılmış tarlalar uzanmaktadır. Önde birkaç küçük gelincik başı vardır. "Kanımca somurtkan yeşil renkler toprak rengi tonlarıyla iyi bir uyum içinde; bunda sağlıklı ve bu yüzden itici bulmadığım bir üzüntü havası var"

Buğday Tarlası ve Kargalar'da -1890-yine kasvetli ve karanlık bir gökyüzü tasviri vardır (Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam). Van Gogh bu resimle de yine kederini ve aşırı yalnızlığını iletmeye çalışmıştır. Geniş tarladan üç ayrı yol ayrılır. Seyreden resmin köşesinde veya tarlada patikanın sonunun ve ufkun nerede olduğunun bilinmezliğiyle sarsılır. Geniş açık tarlaların normal perspektif kurgusu tersine dönmüştür. Çizgiler resmin önünde buluşmak için ufuktan kaçar. Vincent bu resmi yaparken önünde malzemeleriyle ufka doğru yükselen iki yolun böldüğü buğday tarlasının - üçüncü yol resmin sağ alt köşesinde kalmıştır- karşısında yere çökmüş ve önce sola sonra sağa iki kez ateş etmişti. Kara kuşlar ölümü çağrıştırır. Fırtınalı alçak gökyüzünde uçuşan kargalar ve gökyüzünde belirgin mor fırça vuruşları izleyende yalnızlık ve keder duygularını uyandırır. 29 temmuz 1890 da kendini vuran Van Gogh iki gün sonra ölmüştür. Ölümünden sonra üzerinde bulunan kardeşine yazdığı ama göndermediği mektupta " kısaca sanat uğruna hayatımı tehlikeye atıyorum ve bu yüzden aklımın yarısını yitirdim" diye yazmıştır.

kaynak: http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=533
''Acı duymak gülmekten iyidir, zira acı insanın yüreğini arıtır. insanları diri diri gömercesine kilitleyip çevrelerinde duvarlar örenin ne olduğu bilinmez ama yine de bir takım duvarların, tel örgülerin, demir parmaklıkların varlığı hissedilir. Bütün bunlar bir kuruntu, bir hayal midir? Sanmıyorum. Ve insan kendi kendine sorar; Tanrım bu uzun süreli mi, temelli ve herkes için geçerli olan bir ebediyet midir?"

"Çoğu zaman 30 yaşında olduğuma inanamıyorum. Çok daha yaşlı hissediyorum kendimi. En çok beni tanıyanların çoğunun bana 'rante' gözüyle baktıklarını düşündüğümde ve bazı şeyler değişmezse belki de haklı çıkacaklarına inandığımda içim kararıyor, sanki bu şimdiden gerçekleşmişçesine bir umutsuzluğa kapılıyorum"
en sevdiği konu ayçiçekleri olan, flemenkçe nin yanısıra ingilizce , fransızca ,almanca dillerini yazıp, mükemmel konuşabilen hollanda lı deha.
(bkz: arlesli kadın)
rüzgarın resmini yapan adam...
orta halli bir rahibin oğlu, fakat zengin tablo tacirlerinin yeğeni olmasına rağmen yaşadığı süre içinde iki tablosunu satabilmiştir. bir resim galerisinde satıcı olarak hayata atıldı. onun yeteneğini ilk olarak kardeşi theo fark etti. van gogh akıl hastanesinde kaldığı süre içinde de 150'ye yakın resim yapmıştır. 1500 dolaylarında eser vermiştir. bunalıma girerek kulağını kesti. kulağını kesmesinin nedeni ise gauguin adındaki bir arkadaşıyla tartışmasıdır. 1890'da intihar etti.