bugün

hikayesi ve oyunculuk performanslarıyla modern bir klasik.

hakkında kısa bir yazı
https://cinepopularica.bl...las-cage-mike-figgis.html
Vegas’a gitmek nasip olursa beni hüzüne boğacağına eminin bu şehrin.
tecavüz sahnesinde ömrümden ömür götürmüş, çok üzmüş filmdir. çok açıdan radikal ve biraz da sürreel bir film olduğu söylenebilir.

onun dışında sanılanın aksine bence alkol bütün kötülüklerin anasıdırı anlatmıyor.

alkol herkes için kötü değildir. filmde hem ben, hem sera içiyor ama devamlı sapıtan ben oluyor.

bence film içemeyen içmesin diyor. içki içeceğim diye evi barkı hatta metresi bile kaptırmak da ayrı gerizekalılık.
sera'nın neden fahişelik yaptığını öğrenemediğim ancak ben'in tramvasının ''ben onun babasıyım, ben onun babasıyım'' sözleriyle anladım trajedi.

mücadele etmek yerine pes eden bir adam ben. eşiyle neden ayrıldılar ? ucu kapalı.. evladından ayrı kalmasının nedeni alkol sorunu mu? ucu kapalı. ailesini bi şekilde kaybeden bir adam ben. vazgeçilmiş bir adam.

yaşayarak yavaş yavaş ölmektense, yudum yudum ölerek yaşamayı tercih edip ölen bir adam ben. neden alkolik olduğunu hatırlayamacak kadar alkolik olan biri ben.

bana göre filmde gerçek aşk değil gerçek çaresizlik işlenmiştir. fahişe sera'ya bir fahişe gibi değil, bir kadın ve bir insan gibi davranan, hissettiren ben ile kabul edilmeyen; sevilmeye layık görülmeyen ben'i alkol sorunu dahil her şeyiyle kabul eden seven sera'nın hayattan çaldıkları 4 hafta işlenmiş filmde.

kendi iç hesaplaşmalarında kabul edemedikleri kendilerini karşılıklı olarak kabul eden iki kayıp ruhun dramı.

fahişe, orospu denilen sera maalesef duygu anlamında çoğu kadından daha namuslu. hani şu nikah masasında iyi günde kötü günde denilen cümledeki kötü günün kadını sera. bu anlamda hiç kadınca değil yaklaşımı. ya da biz erkek milleti olarak hiç alışık değiliz böyle kadınlara. gerçek hayatta bir erkeği böylesine kabullenebilecek kişi sadece annesidir. diğer türlüsü olsaydı erkekler evlilikten korkmazlardı ve hatta kadınlarda '' adam yok'' diye dolanmazdı.

sonuç:

* alkol kötülüklerin anasıdır.
* kendine acıma ( ben bunları hak etmedim, hak etmiyorum) duygusu adamı öldürür.
* orospuluk kötüdür. kolla götüdür.
iki kaybetmiş insanın birbirini tesadüfen bulmasını konu alan film. eğlenceli gözüküp, melankolinin dibine vurur.
Aktörlük dersi verir nicolas Cage. Filmdeki o umutsuzluk ve hüzün çok derin düşüncelere sevk ediyor insanı bazen.
(bkz: ne içtik be ya)
abi bu filmin kritiği bi bunun gibi daha roman yazılarak ancak yapılır, bende de öyle bi sinema yetkinliği yok.

ama şunu söyleyebilirim ki bu filmin içinde geçen aşk galiba gerçek aşk. daha romantik bi film izlemedim ben.

--spoiler--
romantizmin yeriniyse çok hızlı bir biçimde hayatın gerçekleri alıyor olaylar dizisi halinde.

ne yalan söyleyeyim... ben kendini sorgulayıp akşamdan akşama 2 duble safhasına geçsin diye çok istedim izlerken ama öyle olmadı.

ona da çok acıdım ama sera'ya sanki biraz daha fazla acıdım. çünkü iş bi yerden sonra bu kadar zor bi ilişkinin devam etmesi için sadece sera'nın fedakarlık yapmasıyla devam etti ve sonucunda asla haketmediği şeyler yaşadı.

ama tabi dediğim gibi, burda su testileri su yolunda kırılmalı düşüncesi var. ki bu realiteyi arttıran bir bakışıydı senaristin. yalan yok.

yani garipsemiyorum belki ama hayat neden böyle diye de sormadan edemiyor insan işte... *.
--spoiler--

herkesin izlemesi gereken ama herkesin kolay kolay izleyemeyeceği bir filmdi.

bu açıdan otomatik portakal'a çok benziyordu. muhtemelen onun gibi bunu da bir daha izlememek için özel çaba sarfedeceğim.

ayrıca sting muhteşem olmuş. aslında müzikler genelde muhteşem.
alkolik bir adamı anlatan film. hayatımda izlediğim en psikolojik filmdi. neden böyle olduğunu bilmiyorum, filmin de bir şeyi yok aslında. filmi bitiremedim sonunu bilmiyorum son 20 dksı falan kaldı ama çok etkiledi muhtemelen sonunu asla bilemeyeceğim çünkü asla izlemeyeceğim. gerçekten çok rahatsızlık verdi.
Yazar olan Ben Anderson'ı karısı, Ben'i oğlunu da yanına alarak terk ediyor. Bu nedenle Ben kendini içkiye vuruyor. iyice herşeyden soyutlanıyor. Barlardaki kadınlarla sex yapmak istediği için başı belaya giriyor. Kovulduğunda ise Las Vegas'a taşınıp herşeyi geride bırakmaya karar veriyor. Ölümüne içki içmeye devam ediyor ve Las Vegas'ta Sara adında, Ben gibi problemleri olan bir fahişeyle tanışıyor.

Nicholas Cage'in ilk kez Oscar aldığı bu filmde, Mike Figgis, ölümcül derecede alkolik olmanın nelere yol açabileceğini seyirciye sunuyor. Cage ve Shue'nun müthiş uyumu filmi unutulmaz kılıyor.
nicolas cage in oynamış olduğu en iyi filmidir. izlerken hüzünlendirir ve evde alkol aratır. Tavsiye edebilirim.
nicholas cage'in en iyi filmi. özellikle bahar ve yazin seyredildiginde sicaktan insan da vodka vişne icme istegi uyandiran bir film. sonrasinda nicholas cok bozsa da bu fimlin yeri ayridir, zaten perfornmansiyla oscar almistir.
--spoiler--
" Karım beni içki içtiğim için mi terketti yoksa karım beni terkettiği için mi içmeye basladım hatırlamıyorum. "
--spoiler--
koca şehirdeki yalnızlık.
bence sinema tarihinin en iyi aşk filmlerindendir. çünkü aşka dair her şeyi eksiksiz barındırır içinde. özellikle de şiddeti(genelinde psikolojik olmak üzere). karısı terkettikten sonra mı yoksa terketmeden önce mi alkolik olduğunu hatırlayamayan anti-kahramanımız son ve altın vuruş için varını yoğunu satıp, ki bu arada işten de atılmıştır, lasvegas'a yollanır. tek derdi her şeyi tüketmektir; zamanı, içindeki duyguları, şişelerce alkolü ve benliğini. kayıtsızlığın kenarında dolaşıp dururken oral seks yapsın diye tuttuğu fahişeye delicesine sevdalanması ise hayatın ona son ve tek gerçek süprizidir. litrelerce özgürlük, sınırsız rezalet ve kepazelik, ölümün tam gözlerinin içi... ama tüm bunların içinde yaşanan ve insanı hüzne boğan şiddetli ve gerçek bir aşk. dünyanın en hüzünlü finali, nicholas cage ve elizabeth shoe'nun mükemmel oyunculukarı ve bir o kadar etkileyci underground vegas panoraması eşliğinde seyredilen tam bir sinema şöleni.
promil hesabı yapmayı öğrendiğim film. *
kaybedilmişlikten sonraki devre; dibe vuruş.. alkole olan bağlılık. ben'in oyunculuğuyla devleşmiş bi rol. yanlışlar da iyi oyunclulukla devleşiyor adeta.

na bu da bazı sahneleri devleştiren, nicolas'ın en büyük rol arkadaşı; http://www.youtube.com/watch?v=4OOaPnh0PhM

kulaklara cila*
çok güzel kelimesinin yetersiz olduğu muazzam film.
muazzam soundtrack..
düşerken yolda karşılaşan iki kişinin hikayesini oldukça dramatik bir şekilde aktarmış filmdir.

--spoiler--
ilk izlediğimde ben için, aha tam dibe vuruşun simgesi bu adamdır demiştim. ama yeniden izledim ve aslında dibe vuranın sara olduğunu düşündüm nedense bu sefer. düşünsenize o kadar çaresiz, o kadar yalnızsınız ki ölmeye niyetlenen ben'e tutunabiliyorsunuz ancak. eve sadece ağzımı çalkalamak için geliyorum diyor ya sara. daha nedir işte, yalnızlığın son noktası nedir ki? ben dediğin yalnız değil ki abi, içkisi var.
--spoiler--

bu arada nicholas cage zaten tipi dolayısı ile alkoliğe benzemektedir.
iyi bir oyunculuk çıkarmış olması bundandır. kendisinin iyi oyunculuk çıkardığı ikinci bir filmi yoktur.
nicolas cage'in en iyi oyunculuk performansını sergilediği filmdir. bir alkoliğin hayatının dramatize edilmesinde oldukça başarılı olunmuştur. özellikle nicolas cage'in canlandırdığı karakterin kendi çöküşünü kabullenişi ve buna son bir heyecan vermeye çalışması insana oldukça vurucu gelir.

bu film insana pek çok şey anlatmaya çalışır. bağımlılığı, yalnızlığı, kabullenmeyi, paylaşmayı ve daha da etkilisi bir insanın tükenişini.
daha önce yazılmış ama benim nezdimde unutulmaz sinema filmi replikleri içinde ilk 10'da yer alması gerektiğine inandığım için beyinlere kazınan şu repliği yeniden yazmakta sakınca görmüyorum. herhalde bir alkoliği bundan daha iyi anlatacak bir cümle henüz söylenmemiştir.

"alkolik olduğum için mi karım beni terk etti yoksa karım beni terk ettiği için mi alkolik oldum, hatırlamıyorum."
izledikce sizin'de içmek istediğiniz bir başyapıt.
nicolas cage, bu filmdeki oscar kazandığı rolü için, gidip alkol bağımlılarıyla sohbetler etmiş ve gözlemlerde bulunmuştur. Rolü daha başarılı canlandırabilmek için, repliklerini sarhoş olmuş bir halde çalışmıştır. sonuçta oscar'ı alıp eve götürmüştür.
(bkz: john o brien)
sera: ben onu oldugu gibi kabul ettim. ve degismesini beklemedim. *
bir mike figgis filmi. nicholas cage ve elisabeth shue'nun başarılı performansları akıllara kazınacak türdendir. filmin senaryosu da, müzikleri de gerçekten dört dörtlüktür. kişisel sinema beğenim içinde, hayatımda izlediğim en iyi on film sıralamasında kesinlikle yeri vardır. alkolseverlere ısrarla izlemelerini öneriyorum. iki tutunamayanın hikayesi... bir aşk öyküsü... bir dram... filmde gerçekten vurucu replikler ve sahneler vardır. karakterler gerçekçi ve etkilidir. defalarca izleyecek ve filmi hiçbir zaman unutamayacaksınız. ustalara selam, yola devam. 'yolda olmak iyidir...'