bugün

sheryl crow şarkısı.

life springs eternal
on a gaudy neon street
not that i care at all
i spent the best part of my losing streak
in an army jeep
for what i can't recall
oh i'm banging on my tv set
and i check the odds
and i place my bet
i pour a drink
and i pull the blind
and i wonder what i'll find

i'm leaving las vegas
lights so bright
palm sweat, blackjack
on a saturday night
leaving las vegas
leaving for good, for good
i'm leaving for good
i'm leaving for good

used to be i could drive up to
barstow for the night
find some crossroad trucker
to demonstrate his might
but these days it seems
nowhere is far enough away
so i'm leaving las vegas today

i'm standing in the middle of the desert
waiting for my ship to come in
but now no joker, no jack, no king
can take this loser hand
and make it win

i quit my job as a dancer
at the lido des girls
dealing blackjack until one or two
such a muddy line between
the things you want
and the things you have to do

i'm leaving las vegas
and i won't be back
no i won't be back
not this time
ulkemizde "elveda las vegas" ismiyle gosterime giren 1995 yapimi nicolas cage filmidir. alkol bagimlisi bir adamin isinden kovulduktan sonra aldigi tazminatla icebildigi kadar alkolle yasamina son vermesini anlatan etkileyici bir filmdir.
Nicolas Cage'in canlandırdığı alkolik rolüyle döktürdüğü ve içlerinde Oscar'ın da bulunduğu tam on ödül aldığı, mike figgis filmi.
mike figgis'in 1995 yılında yönettiği film.yönetmen filmin tamamını süper 16 mm'lik kamerayla çekmiştir.
bir çöküş hikayesi.
süper bir nicolas cage filmidir ya bu film. nic süper oynamıştır ayyaş tiplemesini yarmıştır yani resmen oyununda . içmekten yanındaki hatunla sevişememesine film boyunca sinir olmuştum. ayrıca cage'in yanınadaki fahişeyi oynayan kızda çok güzeldi.
karate kid filminden hatırladığımız Elisabeth Shue ve başarılı oyunculuğuyla nicholas cage' in oynadığı buruk bir filmdir. başarılı bir soundtrack e sahip olmakla beraber güzel bir nüans olarak ben film boyunca yemek falan yememiş, sera' yla cinsel temasta bulunmamıştır. alkole bağlamak istemiyorum ama başka bir neden de bulamıyorum.
nicolas cage'in "alkolik olduğum için mi karım beni terk etti yoksa karım beni terk ettiği için mi alkolik oldum hatırlayamıyorum" repliğiyle kafama kazınan film.
nikılıs amcanın yaşayarak oynadığı nadide filmelrinden biridr. 95 yapımlı bu film iki dipteki 2 insanın hayatlarının birleşmesini konu alıyor. drink to death yapan bir alkoliğin bütün malını, her şeyini satıp las vegas'a emeline ulaşmak için gelmesiyle bu kesişme oluyor ve birbirlerini buluyorlar.
amacına uluşayorda, koca filmde ağzına alkolden başka bir şey sokmuyor , birbirlerinden kopan ben ve sera filmin sonunda ben ölmek üzereyken bir otel odasında tekrar buluşyor.
çok gaza getiriyor bu film içmeyenin içesi geliyor, içende ise şişeyi bırakmamak gibi bir niyet beliriyor. sting'in can alıcı yerlerde girişi de müziklerinlerin yerinde olduğunun kanıtı.

bana göre aşkı çok uç bir noktada da olsa, en iyi anlatan film...
ilişkide "anlama" kavramına güzel bir ifade getirmiş, sıradışı belki biraz da rahatsız edici film. öyle ki, eğer ortada bir sorun varsa, gerçekten de çözülmesi sadece kendi elimizdedir. filmde hem ben ve sera bu çözümden kaçar gibiydiler... özellikle ben'in alkol bağımlılı konusunda ortada bir karışıklık var...
buruk, huzunlu bir hikaye. kelimelerin kifayetsiz kaldigi, hissedilenin ne tur, ne siddette dahi oldugunu bile kestiremediginiz bir acayip aciyi birakip biten. ozunde irite edici evet... her seyini, kendini dahi kaybetmis bir adam... " acaba mi? " derken zaten kaybetmis oldugunu zor yoldan tekrar anlayan bir kadin... gunahlar sehri... goz alici isiklar, kasvetli, derin, karanlik girdaplar... 11'de terkedilmesi gereken 3. sinif otel odalari... bosalan icki siseleri...ve unutmadan;

(bkz: my one and only love)
bir mike figgis filmi. nicholas cage ve elisabeth shue'nun başarılı performansları akıllara kazınacak türdendir. filmin senaryosu da, müzikleri de gerçekten dört dörtlüktür. kişisel sinema beğenim içinde, hayatımda izlediğim en iyi on film sıralamasında kesinlikle yeri vardır. alkolseverlere ısrarla izlemelerini öneriyorum. iki tutunamayanın hikayesi... bir aşk öyküsü... bir dram... filmde gerçekten vurucu replikler ve sahneler vardır. karakterler gerçekçi ve etkilidir. defalarca izleyecek ve filmi hiçbir zaman unutamayacaksınız. ustalara selam, yola devam. 'yolda olmak iyidir...'
sera: ben onu oldugu gibi kabul ettim. ve degismesini beklemedim. *
(bkz: john o brien)
nicolas cage, bu filmdeki oscar kazandığı rolü için, gidip alkol bağımlılarıyla sohbetler etmiş ve gözlemlerde bulunmuştur. Rolü daha başarılı canlandırabilmek için, repliklerini sarhoş olmuş bir halde çalışmıştır. sonuçta oscar'ı alıp eve götürmüştür.
izledikce sizin'de içmek istediğiniz bir başyapıt.
daha önce yazılmış ama benim nezdimde unutulmaz sinema filmi replikleri içinde ilk 10'da yer alması gerektiğine inandığım için beyinlere kazınan şu repliği yeniden yazmakta sakınca görmüyorum. herhalde bir alkoliği bundan daha iyi anlatacak bir cümle henüz söylenmemiştir.

"alkolik olduğum için mi karım beni terk etti yoksa karım beni terk ettiği için mi alkolik oldum, hatırlamıyorum."
nicolas cage'in en iyi oyunculuk performansını sergilediği filmdir. bir alkoliğin hayatının dramatize edilmesinde oldukça başarılı olunmuştur. özellikle nicolas cage'in canlandırdığı karakterin kendi çöküşünü kabullenişi ve buna son bir heyecan vermeye çalışması insana oldukça vurucu gelir.

bu film insana pek çok şey anlatmaya çalışır. bağımlılığı, yalnızlığı, kabullenmeyi, paylaşmayı ve daha da etkilisi bir insanın tükenişini.
düşerken yolda karşılaşan iki kişinin hikayesini oldukça dramatik bir şekilde aktarmış filmdir.

--spoiler--
ilk izlediğimde ben için, aha tam dibe vuruşun simgesi bu adamdır demiştim. ama yeniden izledim ve aslında dibe vuranın sara olduğunu düşündüm nedense bu sefer. düşünsenize o kadar çaresiz, o kadar yalnızsınız ki ölmeye niyetlenen ben'e tutunabiliyorsunuz ancak. eve sadece ağzımı çalkalamak için geliyorum diyor ya sara. daha nedir işte, yalnızlığın son noktası nedir ki? ben dediğin yalnız değil ki abi, içkisi var.
--spoiler--

bu arada nicholas cage zaten tipi dolayısı ile alkoliğe benzemektedir.
iyi bir oyunculuk çıkarmış olması bundandır. kendisinin iyi oyunculuk çıkardığı ikinci bir filmi yoktur.
çok güzel kelimesinin yetersiz olduğu muazzam film.
muazzam soundtrack..
promil hesabı yapmayı öğrendiğim film. *
kaybedilmişlikten sonraki devre; dibe vuruş.. alkole olan bağlılık. ben'in oyunculuğuyla devleşmiş bi rol. yanlışlar da iyi oyunclulukla devleşiyor adeta.

na bu da bazı sahneleri devleştiren, nicolas'ın en büyük rol arkadaşı; http://www.youtube.com/watch?v=4OOaPnh0PhM

kulaklara cila*
bence sinema tarihinin en iyi aşk filmlerindendir. çünkü aşka dair her şeyi eksiksiz barındırır içinde. özellikle de şiddeti(genelinde psikolojik olmak üzere). karısı terkettikten sonra mı yoksa terketmeden önce mi alkolik olduğunu hatırlayamayan anti-kahramanımız son ve altın vuruş için varını yoğunu satıp, ki bu arada işten de atılmıştır, lasvegas'a yollanır. tek derdi her şeyi tüketmektir; zamanı, içindeki duyguları, şişelerce alkolü ve benliğini. kayıtsızlığın kenarında dolaşıp dururken oral seks yapsın diye tuttuğu fahişeye delicesine sevdalanması ise hayatın ona son ve tek gerçek süprizidir. litrelerce özgürlük, sınırsız rezalet ve kepazelik, ölümün tam gözlerinin içi... ama tüm bunların içinde yaşanan ve insanı hüzne boğan şiddetli ve gerçek bir aşk. dünyanın en hüzünlü finali, nicholas cage ve elizabeth shoe'nun mükemmel oyunculukarı ve bir o kadar etkileyci underground vegas panoraması eşliğinde seyredilen tam bir sinema şöleni.
koca şehirdeki yalnızlık.
--spoiler--
" Karım beni içki içtiğim için mi terketti yoksa karım beni terkettiği için mi içmeye basladım hatırlamıyorum. "
--spoiler--
nicholas cage'in en iyi filmi. özellikle bahar ve yazin seyredildiginde sicaktan insan da vodka vişne icme istegi uyandiran bir film. sonrasinda nicholas cok bozsa da bu fimlin yeri ayridir, zaten perfornmansiyla oscar almistir.