bugün

ismi yüzünden gıcık alıp izlemediğim ve asla da izlemeyeceğim filmdir.Bu nasıl isim aq.
ilk gösterime girdiğinde listeme almıştım kaliteli bir filme benziyor diye. Bir baktım bizim milleti sarmamış merkezdeki tüm sinemalardan kalkmış. 14 dalda oscara adaymış üşengeçliğimi bir kenara bırakıp , şehrin bir ucundaki sinemaya gittim. Çok abartılıyor gibi geldi bana. Klişe bir senaryo var. Ama yine de hayaller hayatlar diyip insana dokunuyor. 3d li gözlüklerle bol aksiyonla göz boyamaya çalışan kimi filmlerin yanında kalitesiz demek de vicdansızlık olur. insan hayallerinin peşinden giderken on kere , yüz kere , bin kere deneyen mia'da kendini görüyor. Sevgilisi uğruna hayallerini bir kenara bırakan seb'in yumuşacık kalbine bakıyor. Evet klişe belki ama hayat işte hep bir yerden kırgın bırakıyor insanı.
açılış sahnesi için benim gibi "lan bu adamlar bunu nasıl çekmiş acaba" diye düşünenler için biraz olsun merakını giderebilecek iki tane video bırakıyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=PwuoSDNc660

https://www.youtube.com/watch?v=c9NNuMDBXSY

yalnız o değil de cutları bulabilmek için şu sahneyi yüz kere falan izlemişimdir, sanırım adamlar ciddi ciddi plan sekans çekmiş. bulabilen varsa bana da göstersin.
görsel
bafta film ödüllerinde de en iyi film ödüllerini almış.

öncelikle bence La La Land abartıldığı kadar güzel bir film değil. Sinema dünyası tüm ödülleri bu filme vererek bir şey deniyor sanırım bilmiyorum. 2002'de Chicago filmi de 13 dalda aday olup 6 ödül almıştı.O da müzikal bir filmdi. Ödülleri almak için müzikal film yapmak resmen bug olmuş. Müzikal iyi hoş güzel severim de, tiyatroda daha güzel. Sinemada eğreti duruyor. La la Land kötü film değil, ama bir baş yapıt efsane de değil. birisine asla bu filmi mutlaka izle demem.
Sinema salonunda tüm seyirciler dağıldıktan ve salonda, makine odasında kimse olmadığına karar kıldıktan sonra perde önünde "city of stars" müziği eşliğinde jenerik akarken dans ettiğim doğrudur.
Hala izlemeyeniniz varsa 7'den 77'ye hitap eden bu harikulade film cuma günü vizyondan kalkıyor.
--spoiler--

--spoiler--

Bizimki filmin sonunda ağladı diye gönlümde bir yer etmiş filmdir. Ek olarak iki gündür Yutup’tan City of stars dinlediğim de doğrudur. Hatta videonun üstüne sağ tıklayınca bir menü geliyormuş, oradan loop’a tıklayınca repeat sorununu aşabiliyormuşsun iyi mi?! Bu hayırlı bilgiye de ulaşmamı sağlamış film olmuştur.

Dans çekiciliği, ses güzelliği ve görsel yeterliliği birleştirebildiği için Emma Stone’un hakkını vermek lazım. Ryan Gosling de Notebook’ta olduğu gibi bayık bir görüntü çizse de, sesi de pek güzel olmasa da, adam hep ‘bende bir eksilik var’ mesajı verse de izlerken, kimse bu eksikliği bulamadığı için olmuş yani, o da olmuş.

Müzikal olduğunu bilmeden izlemeye başladım, iyi ki de bilmiyormuşum, Negatif önyargılamalarıma maruz kalacaktı ve başlamayacaktım zira. Öte yandan bir daha görüldü ki Mekan, köstüm ve müziğin dibine vurdun mu etki yaratmamak mümkün değil. Yoksa senaryoda anam nasıl da düşünmüş bunu gibi büyük bir sürpriz, vay anasını sayın seyirciler şaşkınlığı yaratan bir gelişme falan yok. Hatta ortada büyük bir aşk da yok, olsa kız adama teppiği vurmazdı, ki çocuk o kadar da destekledi. Bir de asıl abesle iştigal, kız başarıyor, parayı da buluyor. Hani zengin olmasa da doktor, dişçi, basurcu falan zengin birine kaçsa anlayacağım. Zengin kocayı buldu, sonra kendi de mi zengin oldu o net değil ama filmin sonundaki donmuş kurbağa bakışları “sevdiğim adamla hayallerimin peşinde koşmadım da kendimi paraya sattım. Fakir ama ihtiraslı bir aşk yerine, takım elbiseli, özel okulda okuyan sarı saçlı çocuklu bir evliliği seçtim” temasıyla birleşince biraz iğreti durmuş.

--spoiler--
-- spoiler --
--spoiler--
emma stone ve ryan gosling'in basrolleri paylastiklari bir damien chazelle filmi.
müzikal sevmedigim icin özellkle sarki söylenen sahneleri pek begenmedim, ama bazi dans sahneleri tatliydi.
yine de ayarini iyi tutturmuslar, daha fazla olsaydi bayardi.
basrolleri ses konusunda basarisizdi, ama ryan gosling'in piyano caldigi sahneler etkileyiciydi.

--spoiler--

özellikle barda yasaklandigi ve isten cikarilacagini bildigi halde bir heyecana kapilip bir jazz eseri calip, sonunda ayaga kalkmasi, ona edilen iltifati hic kale almamasi güzeldi.
bunun yaninda jazz ile ilgili gecen sohbet ve sebastian'in mia'ya jazz'a olan hayranligini anlatmasi.

bana göre filmin en dokunakli sahnelerinden biri belki de cogu insanin ilgisini bile cekmemistir.
mia'nin sahneledigi eser ile ilgili yasadigi hayal kirikligindan sonra ailesinin evine gitmesi ve babasinin bavulunu tasimasiydi.
hep acik bi kapidir ya ailenin yani, onu kücücük bi detayla cok güzel vermisler bana kalirsa.

ardindan bes sene sonraki kisim basliyor.
mia baska biriyle evlemis, cocugu olmus, tesadüfen esiyle birlikte sebastian'in actigi seb's isimli jazz kulübüne giriyor ve sebastian'i piyano calarken görüyor. yine o dokunakli parcayi caliyor.
diger adamla yasadigi her seyi sebastian ile yasiyormus gibi hayal ediyor, donup kaliyor. o cok hüzünlüydü iste ya.
yaninda esini degil sebastian'i hayal ettiginde sahnenin sonunda öpüsüyorlardi, esiyle ise sadece yan yana oturuyorlardi, gitsek iyi olur diyordu esine.
belki de sevdigin insanin degil hayallerinin pesinden kostugunda nasil sonuclandigini gösteren bir sahneydi.
sonuc olarak ikisi de hayallerine kavusmustu ama yine de mutlu son degildi.

hangisi önemliydi peki hayallerine ulasmak mi sevdigin insanla hayatini paylasmak mi?

--spoiler--
14 şubat gecesinde izlenmemesi gereken romantik müzikal ve tadına doyulamayan filmdir.

filmi dün izledim ve izlerken 'amelie' filminde aldığım o zevk ve mutlulukla izledim zira film daha başlangıç sahnesinde yüksek dozaj mutluluk vererek damarlara giriş yapıyor.

çok fazla araştırmadan konusunu okumadan sadece birçok dalda oscara aday olmasından mütevellit atladım filme. çok irdelemedim yani. zaten boş vakit bu aralar gırla diyerek. daha ilk yarım saatte bu film bana başka bir filmin tadını anımsatıyor dememe kalmadı merakıma yenildim ve tam da dilimin ucundaki 'whiplash' filminin senaristinden olduğunu öğrendim. hah dedim tamam şimdi oturdu taşlar yerine. gerçekten filmi izlerken 'whiplassh' filmini anmadan edemiyorsunuz. yazar ve yönetmen tamamen kendi reklamını yapmış.
bayılarak izledim evet. özellikle caz müzik severlerdenseniz hiç vakit kaybetmeyin ve izleyin zira hayatınıza mutluluk ve neşe katan 2 saatiniz olacak. dans kısmına hiç girmiyorum zira yorumsuzdu izlerken keyiflerden keyif beğeniyorsunuz.

--spoilerimsi--

film biraz fazla gerçekçi davranmış içinizin burkulacağı sahneler var. ya da ben çok duygusal ve ağlak bir kızım bilmiyorum hep bir umut ile bitirdim filmi sonunda da o baş selamı ile sarsıldım. bu kadar mutluluk salan bir film için üzücü bir finaldi benim için. emma ve ryan mükemmel uyum nasıl olur onu göstermişler. ryan rol için soğuk kalmış diyenlere de laflarım var zira ryan'ın rolü zaten cool bir karakteri yansıtıyordu cuk oturmuştu rol üzerine. hatta kendisini oynamış bile olabilir...
üzerine çok da fazla yorum yapmaya gerek yok aslında ama yazmadan duramıyorum çünkü inanılmaz beğendim bu gün tekrar izleyeceğim sanırım.
mia'nın hayallerinin gerçek olduğunu filmin öyle bittiğini hayal ederek avuttum kendimi çünkü diğer seçeneği düşününce göz yaşlarıma engel olamıyorum. sebastian'ın mia'ya hani gitmesen diyorum bakışı olsun mia'nın o an geri dönesim var ama dönemiyorum diye bağıran yüz ifadesi her sahne her dakika o kadar içime işledi ki hala etkisindeyim.

--spoilerimsi--

film hakkında lütfen kötü yorum yapmayın zira bunca ödülü toplayan film hakkında sizin kötü yorum yapmanız filmin muhteşemliğine gölge düşüremeyecek.
ideallerinin ve isteklerinin peşinde giderlerken birbirlerini kaybeden nice sevgilinin yaralarını deşmeyi ve gözlerini yaşartmayı, çok sade ama bir o kadar etkileyici senaryosuyla başarmıştır.
Görünen o ki oscar'ı alacak muhtemel overrated filmdir.

senaryonun boka sardığı anlarda filmin dönüştüğü müzikal ortam, hollywood klişelerinden bahsederek "klişe değilim ben.s" havaları filmi gözümde düşüren bir kaç durumdan biri.
Pek tabi acı-tatlı hikayesi ve emma stone un verdiği izleme kredisiyle 2 saat kadar sıkılmadan izledim.
Oruspu mia.
yarın tüm dünyada gündem olacak ve buralar hep entry dolacak!
oscarı alacak filmdir.

buralar değerlenir arkadaşlar.

buradan bu entryi okuyan herkesin aq.
En iyi film açıklanıp ödül verdikten sonra, yanlış oldu ödül moonlight'ın dediklerinde ekibin şoka girmesi ve yüz ifadeleri olaydı. Kaldılar öyle sahnede mal gibi, bide ödülleri topladılar * Tüm dünyanın izlediği törende yanlış zarf vermek nedir ya..
bu filmin aday olması bile oscar'ın benim için bittiğine yetmiştir. filmi izlerken o kadar çok oflayıp pofladım ki, sırf bir filmi yarıda bırakmayı sevmediğim için sonuna kadar izledim. film bittiğinde bilgisayarı ışık hızıyla kapattım.
harika müzikleri ve masalsı anlatımıyla başarılı bir film, eski film havası vardı. özellikle son 15 dakikasını çok başarılı buldum. aşk, hayaller, gerçekler, müzik...

edit: 14 dalda aday olunca mükemmel film olduğu sanılmış filmin. en iyi müzik, en iyi kostüm gibi dallar var oscar ödüllerini bilmeyenler için. kurgusunu, oyunculukları ve yönetmenin başarılı olmadığını söyleyecek adam gitsin recep ivedik izlesin. ödül töreninde yaşadıkları şey ise sadece talihsizlik.
14 dalda oscara aday olup 6 sını almış film, fazla abartılmıştır. Tören gecesi film ekibi ağır göt olmuştur. Evet.
emma stone'un gitmediği film.

normalde beğenirim kendisini, alımlı ve sempatik gelir bana. herhalde film boyu fazlasıyla sıkılığımdan detaylı inceledim oyuncuların tipini makyajını giyimini vs.

çok çocuksu duruyor kadının yüzü. suratı böyle minnacık ve buz gibi. antipatik değil kesinlikle ama olmamış işte, o dümdüz memeler falan.
ikisini yakıştıramadım bir türlü. daha sanatsal, daha romantik auralı bir kadın olmalıydı. ne bileyim işte.

bunun dışında film kötü değil kesinlikle ama abartıldığı kadar harika da diyemem. son olarak filmin ismini daha dramatik birşey koyabilirlerdi. çünkü hep hatırlanacak, tarihe geçecek bir film yapmak istemişler belli. o filmin ismi la la land olmamalıydı işte.
Bi tık abartılmış gibi geldi lakin kamera açıları ile bir şeyler denemiş yönetmen abimiz. bi de müzikleri tatlış.
moanadan muzik dalinda oscarlari bildigin calmis filmdir net.
Önyargılı şekilde izlemeye başladığım ama gayet başarılı bulduğum film son 15 dakika bildiğin bütün duyguyu ve anlatılmak isteneni yaşatıyor.
City of star
Are you shinning just for me?
izlemedim ama oscarı elinden aldıkları için gidip izlemeyi düşündüğüm film.
evrenin kesinlikle paralel olmasi gerektigii gosteren film. ne secimler yapip nerelere gidiyoruz. halbuki yasasak gorsek butun secenekleri, kalmasa icimizde...
Ben anlatıldığı kadar beğenmedim. Bilmiyorum belki de beklentim fazla olduğu içindir. Sevdiğim film türlerinden olmadığı için de olabilir.

Kısaca:

(bkz: hata sende değil bende)