bugün

kiliseler korkutma amacli tasarlanmis yapilardir, camiiler rahatlatma. aradaki fark bu.
bizim camilerin pek çoğu direkt ayasofya çakması olduğu için yanlış önerme. kilise derken ne tip bir kilise?
Bir gerçektir.
Kilise asildir camii varoş.
Şöyle kilise mimarileri tarihten gelen sömürgeci anlayışla görkemli olmalarına dikkat edilmiş.Katolik kilisesine halk demeyecek mi "ulan nerde bizim paralarımız fln " tabi onlarda o zaman demiş işte altından elmastan kilise felan yaptık boyuda uzun görkemli tabi ihtişam karşısında kim ağzını açar.Tabi buraya kadar biraz tiye aldım ama gerçeklik payı vardır.

Camilerde ise gösterişten uzak durulmuştur.Tabi gösteriş derken değerli madenlerin kullanılmaması onun yerine sade ve işleme yapılmasına özen gösterilmiştir.Kiliselerin mimarinin üstün olması halkı dizginlemek için yapılan görsel oyunlar tabi o zamanlar için konuşuyorum öyle öyle gelişmiş... Bizim medreselerden ne alimler çıktı ben katolik kilisesinden çıktığını hatırlamıyorum oralarda verilen eğitimler malum hollywood filmlerine konu oluyor.
Böyle saçma karşılaştırma olmaz hangi cami hangi kilise kazan mı Süleymaniye mi aziz petrus mu hangisi kaldı ki sizin karşılaştırma katedral üstüne kurulu.
en son camii mimarisi anadolu selçukluları tarafından düzenlendi. ne osmanlı ne türkiye bu mimarinin üzerine bişi koymadı. oysaki kiliselerin yapımında bir çok mimari akım kullanıldı ve hala kullanılmakta.
20-21. Yüzyıl Türkiye camileri baz alındığında doğru olan önerme.
Gece kondu gibi camiler yapılıyor, hiç estetik diye birşey yok.

Geçen sene Giresun'da gördüğüm inşaatı henüz tamamlanmamış taş işçiliği Selçuklu mimarisi tarzı camiye hayran kalmıştım ama bu gibi yapıların sayısı oldukça az maalesef.
Tarafsız şekilde bakıldığında katılmadığım önerme.

(img:#1
görsel )
Zevk meselesi aslında ama katılıyorum.gotik mimari hastasıyım zaten yakınlarımda olsa oradan çıkmazdım.
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel

özellikle iran ve orta asyadaki cami örnekleri mimari açıdan kat kat üstündür. bu üstünlük göreceli falan da değildir. mimari bu başlıkta sanıldığı gibi sadece dış cepheden de ibaret değildir. batıda iç süslemeler özer aydoğan karikatürleri gibiyken türk-islam medeniyetinin çini sanatının üstünlüğüne bugün bile biz dahil kimse sahip değil. sen oturduğun varoş semtteki derme çatma ruhsuz yapıları cami sanıp, plastik şeritli düz kiliseyi sanat eseri diye yutturmaya çalışsanda yemezler yehovanın şahitleri sizi, siz gelmeyecek olan hz. isayı dirilip gelecek sanıp bekleyin durun daha hadi canım.
camilerin mimarisi şahsıma göre kilise mimarilerinden güzeldir.

ancak her sokağa cami yapma hastalığımızdan artık çoğu fazlasıyla sade ve düzdür maalesef.

neden kaynaklanıyor bilmiyorum lakin kilise ayinlerindeki havada kendine özgü, biraz ürpertici gelmektedir.

mimari yönünden mimari eser niteliğindeki camilerin rakibi kiliseler değil katedrallerdir.

(bkz: cami mimarisi vs katedral mimarisi)
yapıttan yapıta değişir.

Ama kilise daha kasvetli duruyor.
iki dinin doğuş tarihleri arasındaki süreyi göz önüne alalım. hristiyanlık kudüs ve çevresinde doğdu diyelim. ve genişlemesi roma imparatorluğu'na yani kuzeye doğru gerçekleşti. kudüs ve suriye'den sonra uğradığı kilit nokta kadim anadolu coğrafyası oldu. hristiyanlığın yayılmasına öncelik eden insanların, konakladığı han ve benzeri yapılar, zamanla manastır ve benzeri yapılara evrildi. ve bu yapıların bir parçası da kiliselerdi.

hristiyanlık anadolu'ya yayıldıkça manastır ve kiliselerin sayısı arttı. hristiyanlık yayıldıkça anadolu'daki bu dini kabul eden aileler çocuklarının, bu yapılarda din adamı veya kadını olarak yer alması için birbiriyle yarıştı. kaçınılmaz olarak hristiyanlık da yayıldığı her coğrafyanın kültüründen etkilendi. bu etkilenmeden mimari de nasibini aldı. bu sürecin sonunda bir ermeni icadı olan kubbe, kiliselerin vazgeçilmezi oldu.

anadolu'nun her yerine hristiyanlık zamanla yayıldı. ta ki kavimler göçü ve malazgirt savaşı'na yani biz türkler anadolu'ya gelene kadar. böylece islamiyet anadolu'ya hızla yayılmaya başladı. ama göçebe olan türkler mimari bilimine hakim değildik.

halktan insanların konaklayacağı evler ve halkı yönetenlerin konaklayacağı saraylar, daha önce o topraklarda yaşayan medeniyetlerin inşa ettiği yapıların aynısı oluyordu. tıpkı islam ibadethaneleri gibi. ama islamdaki ezan yani bir insanın diğer insanları ibadet etmeye çağırmak için çan, çalgı veya başka bir alet kullanmadan onları çağırması gerekiyordu. bu ihtiyaç da hristiyan ibadethanelerinde olmayan minareyi doğurdu.

anadolu'daki fethedilen topraklardaki kiliselerin önemlileri minare eklenerek camiye çevriliyordu. tarihten silinen roma imparatorluğu'nun, mirasçısı osmanlı imparatorluğu'nun üzerine konduğu hazinenin bir parçası da mimariydi. ve üretilen mimarinin önceki medeniyetin izlerini taşıması da gayet normaldir.

ama iki dinin ibadet ederkenki prensiblerinden doğan farklılıklar yapılara da yansıdı. bir hristiyan ayakkabılarını çıkarmadan kiliseye girer ve içerideki sandalyelere oturur. bir müslüman ise ayakkabılarını kapıya bırakarak camiye girerek yerdeki halı ve kilimlere oturur. ibadetlerdeki ortak nokta yaratıcı ile başbaşa kalmak. kiliselerde bu iş için biraz daha karanlık bir ortam oluşturulurken, camilerde tam tersi tercih edilmiştir.

bir sürü kilise ve cami var dünyada. ama en önemlileri üzerinde yaşadığımız topraklarda bulunur. insan kendi annesini, babasını, memleketini seçemez. dolayısıyla da içinde yaşayacağı kültürü de önceden seçemiyor. mantıklı olan farklılıklara gülümseyerek bakmakken, faşist veya holigan akımlara kapılmak hiç de insani değil.
almanya da her şehirde bulunan domlar güzel oluyorlar. dışardan hoş gözükse de içine girince insanın içini karatıyor o ne öyle.. camiiye girince bir huzur doluyor içim açılıyor.
Kiliseler gotik mimaridir.
Kasvetli karanlik ve korkunçtur.
katolik kiliseleri çok kasvetli olduğu gibi protestan kiliseleri de fazlasıyla neşelidir.

mezhepler çok fark ediyor.
özellikle avrupa'da ki kiliselerin hem içinin hem de dışının camilerden çok daha şık olduğu aşikardır. ancak özellikle gotik mimariye sahip yapılar oldukça karanlık, kasvetli ve ürtütücüdür. aslında zaten gotik mimarisinin tarzı budur. bu durum biraz da toplumun kültürü ve dine bakışı ile ilgilidir. hristiyan kültüründe kiliselerde sessizlik, içe kapanıklık ve yalnızlık ön planda tutulur. camiler ise pencerelere, aydınlatmaya ve açık renkli tavan ve kubbealtı boyamalarına önem verilmesinden dolayı kiliselere göre daha ferah ve huzur vericidir.