bugün

(bkz: hayvan düşmanı detected)
(bkz: buradan yetkililere sesleniyorum)
(bkz: kedi sana naptı yavrum)
(bkz: kedinin suçu ne)
(bkz: satanist).
gözlerimi günlerce tuzlu su içinde bıraktıran, boğazımı en ufak lokmaya dahi kapayan ve dudaklarımı bir müddet titrekliğe mahkum eden acı dolu bir talihsizliktir.

bir kedim vardı.

kediden öte can ciğerim...

gelip de kucağıma kıvrıldığı vakit, bembeyaz tüyleriyle bulutları, biri sarı, ötekisi mavi olan gözleriyle de güneşi ve gökyüzünü bana hediye eden bir kediydi. adını bahtiyar koymuştum.

(bkz: yaşamdaki ironi)

birgün bahtıkaralı sevdiceğimi veteriner kontrolüne götürmekten dönüyordum. bahtıyarım pirelenmesin deyu da, sırtına ince bir şerit halinde veterinden aldığım ilacı dökmüştüm. bahtiyar bir huysuzlanmış bir huysuzlanmış ki, zapt edemiyorum. tüylerinde parlayan ilacı etrafa bulaştıra bulaştıra eve girmeye çalışıyordu. kuytuya köşeye saklanma telaşı içindeydi. bir anlam vermekte zorlanıyordum. belki ilaçtan rahatsız olmuştu, ya da o an aklımın ucuna gelmeyen ve asla gelmeyecek olan ölümün soğukluğundan ürküyordu.aldım bahtikaralımı kucağıma. elbiselerime bulaşan ilaç kalıntılarını hiç umursamadan başını okşaya okşaya balkona çıkardım. yere bırakmamla aralık kalmış kapıdan içeri fırlaması bir oldu. kedinin o hali ile oraya buraya girip çıkmasına sinirlenen annemin kızgın söylenmeleri eşliğinde bahtiyarımı tekrar kucağıma alıp balkona getirdim. fakat yere bırakmazdan evvel kapı kolunu tuttum. niyetim, kediyi yere bırakır bırakmaz kapıyı ardımdan kapamaktı.

kediyi yere bırakır bırakmaz kapının eşiğine adım atmıştım ki, ayak tabanımda eşikten farklı bir sertlik hissettim. hani zaman dondu derler ya, gerçekten zamanın hükümsüz kaldığı anların olduğunu, olabileceğini işte o zaman ötesine taşmış temas ile yaşadım. ayağımın altındaki sertliğin korkunç gerçeğinden kaçmak istercesine bir müddet yere bakmadım ve temas eder etmez irkilerek havada asılı kalan ayağımı, gayr i ihtiyari bir şekilde havada asılı tuttum. dudaklarımdaki endişe dolu acı kasılmayı ve ürpertilere boğulan bedenimin donup kalmasını, zerresi zerresine yaşadım. bir umutla arkamı dönüp de gözlerimi ürkekçe bahtiyarıma çevirdiğim vakit, onun da öylece dona kaldığını ve bana baktığını gördüm.
o bakışlarda ne vardı?

neden başka yere değil de, bir insan gibi gözlerimin içine içine bakıyordu?

o anda ne hissetmem gerekiyordu..?

ve daha da çıldırtıcı olanı, bana ne anlatmak istiyordu..? bilemiyorum.

bahtiyarım olduğu yerde sıçramaya ve şuursuz bir şekilde yere düşmeye başlayınca, erkekliğimi da zaman gibi hükümsüz bırakarak haykırmaya başladım. bahtiyarın kulaklarından sızan kan ve beni dehşete düşüren çırpınaşlar karşısında olduğum yere yığıldım. birşeyler sayıklıyormuşum. çok sonrasında söylediler. hatırlamıyorum.

çırpınışları bitmezden evvel gelip de kediyi balkona çıkardılar.
kedi bir müddet öylece kaldı.
çırpındı.

ben bir müddet öylece kaldım...

günün son ışıkları da oldukça kırılganlaşmış ve minarelerden yaratıcının davetine icabet için ezgili bir ses yükselmişti.herkesler iftar sofrasındaydı.yanaklarımda kuruyan gözyaşlarının bıraktığı kuru tesirle kediyi aldım ve evden çıktım. evimizin arka tarafındaki bahçenin kuytuluğuna gidip de yabani otların dibine gömdüm bahtıkaralımı. sonrasında eve gidemedim tabi. kasabanın yanıbaşındaki tepenin yamacına uzanıp da bozkırın serinleten yeli altında saatlerce sessizliğe büründüm.

karanlıktı sonra. hem sigaram da bitmişti. telefon yok haber vermişliğim yok. bizimkiler merakta kalmasın bari...
indim eve geldim. biraz açılmıştım. gidip de televizyonun karşısına kuruldum. birşeyler bulamayınca kalkıp da diğer odaya geçmeye niyet ettim. lakin o balkon kapısı ilişti gözlerime.

dudaklarımın gayri ihtiyari titremesine ve dizlerimin bükülmesine mahkum ve yeniktim ben. kendimi kandırma çabası içine girmeden oturup da acının beni bulmasına teslim oldum.

ve saatlerce...
ve günlerce...

bensiz yapamayan bahtiyar,onsuz eksik olduğum bahtiyar, dehşetinde mana yüklü bir olayla ölmüştü.

ayağımın altında ezilerek...
kucağından ayrılmadığı, peşini bir an olsun bırakmadığı sahibinin ayağı altında ezilerek...
hisseye girilmişse en fazla 3 e bölünebilecek hayvan türü.
dinen 7 adet camii inşa etmeyi gerektirir.
araba ile giderkene önüme atladı ve kaza ile üstünden geçtim.
Yokuş aşağıydı yol kısa mesafede durma imkanım yoktu. Hemen durdum gittim ama çok geçti...
Kaza ile olsa da insan fazlası ile üzülüyor demek istediğim şudur ki;
bir kedi tüm masumiyeti ile ne zarar verebilir ki sana zevk uğruna öldürebilirsin.
an itibariyle tanık olduğum durum.
adamın biri arabayla çarptı ve kaçtı.
rüyama girmezse iyi.
çok var etrafta böyleleri.
nesilleri kurusun inşallah.
bunlar babadan oğula nesiller işte.
kendi sadistliklerini tatmin ediyorlar bunu yapınca.
allah bir insanı hastalıklı yaratmaya gosun.
hele de kedi veya başka bir hayvan öldürecek kadar.
Zannımca en ilginç olanı gırtlağını sıkarak boğmaktır. Kedinin yüz ifadesi çok tuhaf olmaktadır. bir kediyi boğarak öldürebilen insan kesinlikle zerre vicdana sahip değildir. Çünkü an be an izlemektedir ölümünü.
Günahtır. Onun yerine ateist öldürün.
islam dini hayvanlara karşı şefkatli olunmasını emretmekte ve bu konuda önemli ikazlarda bulunmaktadır. Allah Resûlü hayvanların bile aç, susuz bırakılarak ölmesine sebebiyet verilmesinin cehennem azabına götüren bir günah olduğunu bildirmiştir: “Bir kadın bir kedi yüzünden cehenneme girdi. Ne o kediye yedirdi, içirdi ne de salıverdi. Kediyi hapsetti. Ve kedi de açlıktan öldü. O kadın da bu yüzden cehenneme girdi.” (Buhâri, Bed’ü’l–Halk 17; Müslim, Birr 151)

insan hata ile işlediği suçtan dolayı mazurdur. Bu bakımdan bilinçli yapmış gibi mesul olmaz. Tevbe istiğfar etmesi gerekir.

yazıktır günahtır sözlük..
neden yaptıklarını anlamadiğım insan dışı varlıkların saçmalıklarıdır, gücünün sadece o minicik canlılara yetmesi olsa gerek.
Küçükken 2-3 tane öldürmüştüm. Pişmanım.
Herhangi bir canlıyı bilerek kasten öldüren gerçek bir suçludur, canidir. Önce Kedi ile başlar, o yetmez sonra biraz daha büyük bir canlı. Bu işin sonunda insanlar vardır hedefinde.
bu dünyada sadece kediler mi var lan karıncaları niye kimse sahiplenmiyor ya da hamsileri ne kediymiş arkadaş, meriçler yüzünden oluyor bunlar. hayvanın her türlüsünü öldürmek kötüdür yemedikten sonra.
çocukluğum kedilerle geçti bi tane de değil bir sürü kediyle ve şu an hala bi kedim var çocukken yanlışlıkla ayağına bassam dahi içim giderdi şu an hala öyle... yapmayın arkadaşım şu hayvanlara dokunmayın, çocuklarınızı da düzgün yetiştirin, canlı lan onlar insaf.
dünyada işlenebilecek en büyük günahtır. cehennem garantisi size daha dünyadayken verilir, ona göre akıllı olun.
yapan kimsenin satanist olduğunu gösteren eylem.

Nası kıyıyorsunuz lan?
hukuken suç değildir kabahattir.

oley.