bugün

aşıkta keder neyler gam halk ı cihanındır
koyma kadehi elden söz pir i muganındır
(bkz: Şeyh Galip)
Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstırap, tasa.
hikmetinden sual olunmaz rahmetsiz bir buluttur ki gelir çöker bazı bazı. ola ki gurbet, ola ki hasret, ola ki kasvettir rengi. gönüle düşer göze siner de zor gelir dile, sığmaz imlası bozuk cümlelere.
insanı sıkıntıya sokan hislerden birisidir. pek çok nedeni olabilir. aşk ve ölüm en sık rastlananıdır.
benim kaderim kefle yazılmış demiştir bir dizesinde fuzuli. Osmanlıca'da k harfinin iki transkripsiyonu vardır kaf ve kef. Kafla yazılırsa kader, Kefle yazılınca keder oluyor.
bir televizyon programinda gordum onu tesadufen. bir tur belgesledi. bir grup cocukla, cocuklar 7 yasindayken konusmuslar, bir de 7 yil sonra cocuklar 14 yasindayken. hayatlarinda neler degismis onlari tesbit etmek maksadiyla yapilmis bir program.

hepsinin hikayeleri baska baska. ama o kocaman bal rengi gozleri urkek ve aglamakli bakan erkek cocugunun kederi, icime burgulu bir vida gibi isledi.

4 yasinda ayrilmis annesiyle babasi. belli ki, zor gecmis ondan sonrasi. cekmis gitmis bir babanin yolunu gozlemis hep. 9 yasinda iken de oldugunu soylemisler. bunlari anlatiyordu, bir de gelecege iliskin beklentilerini ve hayallerini. hep bir golgenin arkasindaki yuzuyle, gozleriyle.

donmus kalmistim izlerken. ve o zaman farkettim ki, gunluk hayatimizda kullandigimiz kelimlerin icleri bazen bos. keder, benim icin yalnizca bir kelime degil artik. keder, yeni yetismekte olan bir delikanlinin bugulu gozlerinden akmak uzere olan yas. keder, biyiklari terlememis bir oglan cocugunun konusmaya calisirken titreyen dudaklari. keder, kaybetmenin hancer gibi icine saplanmis acisi. keder, yasamak mecburiyetinde olmak bazen, eksikligine, yalnizligina, caresizligine ragmen.
katmerli aci. fazla dozu gebertir adami.
ince sızı gibi, pek naif. söylenişinde bile hep ince sesliler terennüm etmekte, baksanıza.

güzel kadın ismi de olurdu bundan, kitapçı ismi de.. aklımızda olsun.
kış vakti yazlık lokantanın yanından arabayla geçerken, masanın üzerinde ters sandalye görmektir.
içlenme tabiattaki yekpare kederden,
yas tutma dağılmış diye kuşlarla çiçekler.
onlar dönecektir yine gittikleri yerden,
onlarla giden günlerimiz dönmeyecektir.*
derin bir ohf çektikten sonra mideden soluk borusuna yükselen, yükselirken borulara değdiğini hissettiren ve daha sonra bir yudum suyla rahatlatılmaya çalı$ılan $ey.
benzer anlamları ifade eden kelimeler arasında en güzel olanı.

(bkz: acı)
(bkz: üzüntü)
(bkz: dert)
(bkz: ıstırap)
hatırı sayılır derin duygulardandır. mutluluk veya üzüntü gibi duygular hafif yaşanabilir. ancak hissedilen şeyin adının keder olabilmesi için gerçekten kalbin derinlerinden gelmesi gerekir. tıpkı pişmanlık, özlem ve nefret gibi.
Butunuyle su anki hissettigim seyi anlatiyor, nerden geldi bu gamsiz keder, iliklerime yer etmis, nefes almami bile zorluyor ve aglayamiyorum. Icimde oyle agir birsey oturuyorki, butun enerjim gitmis, ellerim bos olmus, yerimden kalkamiyorum, bir enkaz gibi kirik dokuk bir kenara yigilmis kalmisim sadece. Uzerime kara basan gibi cokmus bu seyin ne oldugunu bilmiyorum ama bitmisim ben.
Ekmek hepimize yetmiyor, kitap da öyle; Ama keder, alabildiği kadar…
üzüntü demektir.
KEDERLE NASIL BAŞA ÇIKMALI - Sandra Ingerman

Geçenlerde haberleri seyrederken ilginç bir hikayeye rastladım. Tıpta kederi bir hastalık tanısı olarak etiketleme hareketi var. Kederli insanlara, bir antidepresan olan Prozac reçete edilecekmiş.

Yaşamdaki her değişim, bir bitişe yönelen ve tanıdık birşeyin ölümüyle keder hali yaratabilecek, bir ölüm biçimidir. işimizi değiştirebilir, boşanabilir, yaşlandıkça nasıl hissettiğimiz ile ilgili değişim yaşayabilir, yaşamımızı tehdit eden bir hastalık geçirebilir veya sevdiğimiz birinin ölümünü deneyimleyebiliriz.

Ölüm bir son değil aksine yeni bir başlangıçtır. Ve keder deneyimi büyümemiz ve evrimimiz açısından önemlidir. Keder, içinden genişleyebileceğimiz derin bir içsel kuyu geliştirmemize yardımcı olur.

Sıkça insanların nasıl bir “genişleme” çağında olduğumuz hakkında konuştuklarını duyuyorum ve birinin başından dışarı doğru genişleyen zihinsel bir enerji prosesi gözümde canlanıyor. Fakat gerçek genişleme içimizin derinliklerinden gelir. Kendimize kederli olma, yas tutma iznini verdiğimizde, içimizde derinlik geliştiririz.

Kendi yaşamımda farkettim ki kalbim kırılırken aslında genişliyor. Yaratılmış olan bu genişleme, sevgiyi iletmek için daha büyük bir araç haline gelmeme yardımcı oluyor. Ve sevgi en büyük şifalandırıcı güçtür. Daha büyük bir sevgi haline açılmamızda bize yardımcı olan, keder gibi başka birşey daha yoktur.

Kalbimiz genişlediğinde acı çeken diğerleri için daha fazla şefkat hissedebiliriz. Ve bu şefkatle diğerlerinin şifalanması için gerekli alanı yaratırız.

Kederi durdurmaya çalıştığımızda büyümeyi de durdururuz. Ve doğaya baktığımızda, büyümeye devam etmeyen yaşamın öldüğünü görürüz. Keder hali, her ne kadar kötü hissetseniz de, yaşamla doludur. Keder içimizde daha fazla yaşamın akışını sağlayan bir alan yaratmamıza yardımcı olur.

Keder, yeni ilişkilerin, yeni fırsatların yaratılabileceği verimli bir hal yaratır.

Üzerinde durulması gereken konu kederli olduğumuzda kendimizi nasıl destekleyeceğimizdir. Kederi tümüyle bastırmanın yararlı olmadığını düşünüyorum.
ilk olarak, sahip olduğumuz duyguları kabul etmeliyiz. Herhangi bir çeşit üzüntü ve duygusal acıyı kabul ettiğimizde, bu bizi değişime doğru götüren enerjetik bir hareket yaratır. Bir duyguyu bastırdığımızda içimizde büyümeye devam eder. Duygularımızı bastırmanın bir yolunu bulsak bile, duygunun enerjisi içimizde gerilim yaratacaktır. Yaşadığımız tüm duyguları ifade etmemiz önemlidir.

işlerimize ve günlük rutinlerimize dönmemiz gerekebilir ama yas tutmak için kendimize zaman yaratmamız önemlidir. Yas sürecinde olanlara yardımcı olan bir gruba katılmayı düşünebilirsiniz. Gün içinde kendinizle başbaşa kalabileceğiniz zaman yaratın.

iş arkadaşlarınızı ve arkadaşlarınızı kaybınızdan haberdar edin, duygularınızı anlatın ve kendinizi ağlarken bulabileceğinizi söyleyin. Şifalanmanın en iyi yolu, artık kalmayıncaya kadar enerjiyi ifade etmektir. Toplum içinde iyiymiş izlenimi vermek için duygularınızı bastırmak yalnızca şifalanmayı erteler.

Birçok insan için, yalnızca onları dinleyecek sevgi dolu bir topluluğun olması önemlidir. Kültürümüzde çoğumuz, sevdiklerimizi ihtiyaçları olduğunda düzeltmek istiyoruz. Kederde düzeltilecek hiçbir şey yoktur ve gerçekte diğer bir insanın kederini yoketmenin bir yolu da yoktur. Yalnızca orada olmak, dinlemek ve sevgi dolu şekilde desteklemek çok büyük yardım sağlar.

Yas tutan birine acımamak önemlidir. Enerjetik olarak acıma, taşınması ağır bir enerji yüküdür. Kederli olduğunuz esnada binlerce insann size acıdığını hayal edin. Size böyle bir enerjinin gönderildiğini deneyimlemek ister misiniz?

Kendinizi şımartmanın yollarını bulun. Banyo yaparak rahatlamak isteyebilirsiniz. Su son derece şifalandırıcı bir elementtir. Acınızı suya bırakabilir ve sudan acınızı sevgi enerjisine dönüştürmesini isteyebilirsiniz.

Toprağın üzerine uzanabilir veya bunu yaptığınızı hayal edebilirsiniz. Acınızın toprağa süzülmesine izin verin. Acınızı aldığı ve yeni ürünlerin büyümesi için verimli organik maddeye dönüştürdüğü için Toprak Ana’ya teşekkür edin. Yeryüzünün sonbaharda ölüp yere düşen yaprakları alarak zengin ve verimli toprak yaratmak için gübre olarak nasıl kullandığını düşünün.

Bırakmayı dilediğiniz duygularınızı bir kağıda yazarak ateşte yakabilirsiniz. Yerli kültürlerinde ateş değişim ve dönüşüm elementi olarak görülür.

Dışarı çıkabilir ve rüzgarın acılı duygularınızı alıp götürmesine izin verirken esintilerin getirdiği sevgi dolu mesajlara kendinizi açabilirsiniz.

Çalıştığınız elementlere daima şükranlarınızı sunun. Bu, bize yaşam veren elementleri onurlandırmanın bir yoludur. Aynı zamanda, bıraktığınız enerjinin daima sevgi ve ışığa dönüşmesini isteyin. Böylece dünyaya göndermiş olduğunuz şey tüm yaşam için şifa yaratır.

En önemlisi, kendinize yas tutmak için zaman verin. Kendinizi daha iyi hissetmeniz “gereken” bir zaman çerçevesi yok. Duygularınızı gerçekten kucaklamanıza izin verdiğinizde, zaman sizi kendiliğinden yenilenme noktasına getirecek. Yaşamda herşey değişir. Ve kederiniz de buna dahildir.
'melankolia' adı altında psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul edilebilen bir duygu durumudur.
söylenişi itibarı ile dert, tasa gibi taka tuka kelimelerden çok daha güzeldir.
kullanın, unutturmayın; benim canımı sıkmayın!
"sanırsın aşk yazdırır bütün şarkıları,
oysa her şey sadece keder."
Kronikleşmiş acıdır keder. Çaresizliği kabullenilmiş mevzulardan ya da kişilerden düşer kalbe. Göze vurur, bazen boğaza.. bitmez, gitmez. Tedavisi yoktur ama ağrı kesici olarak;

(bkz: rakı)
hayatın olmazsa olmazı, hatta tek gerçekliğidir.
Olduğu kadar...
Dünya can çekişen yüreğin telleri üzerinde gidip gelirken, kederin müziğini çalar...demiş Rabindranath Tagore...o yüzden mi tutkunuz şarkılara?
Dert anlamına gelir.
insanlar eskiden kederden ölürlermiş. Ben niye ölemiyorum ya. Daha ne kadar kederlenebilir bir insan?