bugün

Halka zorla benimsetilmek istenen düşünce sistemi."halk için,halka rağmen" rağmen gibi komik ve demokrasinin yanından geçmeyen yaptırımlarla,halka birkaç insanın üstten inmeci yöntemle getirdiği düzenlemelerdir.
Despot bir sistem.
Ülkemizde kendini,4 darbeyle gösterip demokrasi tarihinde kara sayfalara yazılmıştır.Ve Türkiye demokrasisi bugün sakatsa bunda bu etken büyük rol oynar.

(bkz: darbeci zihniyet)
(bkz: paternalizm)
(bkz: jakoben kemalistler) *
(bkz: jakoben kemalizm)
Toplumsal değişikliklerin yöneticilerin tepeden inme buyrukları ile gerçekleştirilebileceğini savunan siyasal düşünsel akım. Fransızcası jacobenisme dir
aydınların halk için yaptığı ama halkı dikkate almayıp, onlara zorla benimsetme yolunu seçtiği darbedir.
Jakobenizm nedir?
Taha AKYOL

Kısaca "tepeden inmecilik" demektir, ama bu kadar basit değil, arkasında koca bir siyaset felsefesi, hatta bilim felsefesi vardır.
Ünlü siyaset filozofu Roger Scruton'un "A Dictionary of Political Thought"ta anlattığına göre, Jakobenizmin bariz özellikleri şunlardır:
* "inandığı görüş, eylem için yeterli meşruiyet sebebidir." Meşruiyetin birincil kaynağı hukuk değil, ideolojisi ve ilkeleridir. Karşıt görüşler ise, yok edilmesi gereken ihanetler ve sapmalardır!
* "Jakobenizm, güç kullanarak kendi görüşlerini dayatır." Metodu, ne pahasına olursa olsun 'devrim'dir, şiddettir, baskıdır.
* "Gaye için her vasıta meşrudur." Devrim, devlet, dava veya 'cihad' için hak ve hürriyetler, evrensel hukuk kuralları çiğnenebilir!
* "Cahil halk, 'doğru'yu ve çıkarlarını bilmez.." Öyleyse zorla 'aydanlatılmalı', sıkı bir "merkeziyetçilik"le yönetilmelidir.

'Ödünsüz' ideoloji!
Fransız ihtilali'nde, Jakoben tarikatından kalma eski bir manastır binasında toplanan devrimcilere 'Jakobenler' denilmiştir. Devrimin en radikal ve terör uygulayan takımı oldukları için de, Fransız ihtilali ile özdeşleşmişlerdir.
Benzer özelliklere sahip başka akımlara da 'Jakoben' denilmiştir. Mesela Rus ve iran devrimleri de 'Jakoben'dir.
Jakobenlerin temel felsefesi, aklın (ideolojinin) yanılmazlığıdır. Liberal filozof Friedrich von Hayek, bu 'yanılmaz akıl' anlayışını eleştirmiş, hem deneysel bilim felsefesine ters, hem anti demokratik olduğunu göstermiştir. (Kanun Yasama Faaliyeti ve Özgürlük, sf. 38 - 51)
Muhafazakar ingiliz ve Liberal Amerikan demokrasilerinin aksine, Fransız tarihinde "doğaları gereği farklı olan siyasal toplum ile dinsel toplumu benzer ilkelere göre düzenlemenin mümkün olmadığını iki taraf da anlayamamıştır." (A. de Tocqueville, Eski Rejim ve Devrim, sf. 200)
Ve hiç ödün vermemişler, hep çarpışmışlardır!
ingiltere ve Amerika'da Aydınlanma felsefesi dini###### inançları bir özgürlük alanı olarak algılarken, Fransa'da Aydınlanma ve din birbirlerini ezmeye çalışmışlardır! (Roy Porter, The Englightenment, sf. 33 - 40
Fransa'da Jakoben gelenek Katolikleri okullardan, memuriyetten, ordudan atmış, onlara "Cumhuriyet'in paryaları" muamelesini yapmıştır! (Bkz. Maurice Larkin, Religion Politics and Preferment in France, özellikle sf. 81 - 100)
"irtica" lafı da Jakoben markalıdır.

iki demokrasi
'ÖDÜNSÜZ' ve "yanılmaz doğru"cu Jakoben demokrasi, bu ideolojik, liberal demokrasinin "kuvvetler ayrılığı" ilkesini reddeder, "sivil topluma egemen bir ve bölünmez kamu otoritesi" ve "soyut bir milli egemenlik" kavramını benimser. Böyle bir "Devlet", topluma istediği şekli vermeyi, tek tip adam yetiştirmeyi görev sayar. (Francis Furet, Jacobinism, A Crtical Distionary of The French Revolution, sf. 710 - 711)
Bu Jakoben egemenlik anlayışının bizim devrim tarihimizdeki karşılığı "tevhid - i kuva" (kuvvetler birliği)'dir.
Jakoben demokraside, "genel irade", liberal demokrasideki sandıkta belirlenen "çoğunluk iradesi"ne benzemez. Jakoben liderlerden Saint - Juste diyor ki:
"Genel irade, çoğunluğun iradesi değil, milleti gerçek arzuları ve gerçek mutluğu hakkında aydınlatmakla görevli temiz insanların iradesidir." (P. Gaxotte, Fransız ihtilali Tarihi, sf. 255.)
Ve işte, 'mutlak doğru'yu, 'yanılmaz akıl'ı, 'devrim'i, soyut 'millet'i temsil ettiği içindir ki, Jakoben gelenekte "devlet hukukun üstündedir" ve "yargı ve hukuk, devlet çıkarlarına tabidir" (S.Hazareesingh, Political Traditions in Modern France, sf. 170 - 173)
Devletin kendisi radikalizme esin kaynağı olduğu içindir ki, Fransa, sağ ve sol radikalizmlerin elinde iki asır çalkalanmıştır!
Fransa, son 50 yılda devletin de siyasi akımların da liberalleşmesi sayesinde eski 'radikal' ve 'ödünsüz' çatışmalardan kurtulmuş ve gelişmesini hızlandırmıştır.
'Devlet'e, ve radikallere arz olunur!

http://www.milliyet.com.t...98/01/18/yazar/akyol.html
(bkz: oral sander)
fransız devriminin dehası, dahisi, sonradan biraz kafası karıştığı için de, yine devrimin en önemli kurbanlarından robespierre'in müthiş bir şekilde gerçekleştirdiği tavır.
jakobenizm yüzeysel olarak ele alındığında çok rahat tu kaka denilebilecek bir şeydir. ama suç ve ceza da dediği gibi jakobenizmin etik olup olmadığını onun muhatap olduğu toplum belirler. bunu şu şekilde açıklayabiliriz: bir toplum düşünelim; son derece demokratik şartlar altında rengini belli eden 7'sinden 77'sine düşüncelerini rahatlıkla seslendirebilen ve seslendirdiği için hiçbir zaman polis copu yememiş ya da hapis yatmamış ya da idam edilmemiş. böyle bir toplumda toplum için topluma rağmen diye birşey söz konusu değildir. çünkü toplum için olanı toplumun ta kendisi seçmiştir. ortada canlı bir toplum vardır. böyle toplumda jakobenizm elbetteki eğreti durur ve gereksizdir.

bunun karşısında da zıt bir örnek vardır. bir toplum düşünelim ki o toplumun düşünme, muhakeme yetisi kademe kademe köreltilsin. tepkisiz, uyuşuk bir toplum olarak varlığını sürdürsün. böyle toplumlara elbetteki jakobenist isimler gereklidir. yoksa toplumlar kimi zaman düştükleri gaflet uykusundan nasıl uyanacaklardır? jakobenizmi yüzeyselleştirmek üzerinde bulunduğumuz cumhuriyeti yüzeyselleştirmektir. çünkü bazen mustafa kemal gibi önderler çıkıp halka rağmen halk için diyebilir.
şu sıralar türkiyeyi avucunun içine almış yönetim şekli.
ittihat ve terakki ile bir nevi bu oluşumun devamı chp tarafından benimsenen anlayıştır. jakobenler "halka rağmen halk için" düsturuyla cahil gördükleri halkı eğitmekten bahsederler. halk ise kendisine yönelen baskıyı kabullenmez ve jakobenler de yine halkı aptallık ya da cehaletle suçlarlar. jakobenlerin demokratik yöntemlerle iktidara gelememelerinden bahsetmeye gerek yoktur sanırım. *
akp milletvekili suat kılıç' ın mecliste chp milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada chp için yaptığı yakıştırmadır.
aydınlanmanın ürünü olan ve fransız devrimi ile kendini göstermiş olan akım. fransız devrimcileri, burjuva aydınlanmacılığının en ileri mevzilerinde bulunan aydınların hepsi iktidarın genel olarak gökyüzünden yer yüzüne indirilmesini savunmakta ve bunu bir grup devrimcinin öncülüğünde yapabileceklerini savunmaktaydılar.

genel olarak toplumsal devrimlerin kendisi büyük bir dönüşümü içermektedir ve bu kitlelere siyaset taşıma yoluyla gerçekleşir. burjuva aydınlanma çağında aydınlanmanın sınırlı ölçütleriyle kalması ve burjuvazinin iktidarı ele geçirdikten sonraki geriye dönüşleri bir nevi jakobenizminde burjuvazi tarafından terk edildiği anlamına gelmektedir. jakobenizmin kendisi demokrasi-diktatörlük ikilimine sıkıştırılamayacak kadar geniş bir algılayış biçimidir ve aslen bir tarz-ı siyasetidir. halka rağmen halk için düsturu ise bir dönemi içermektedir ve geriye dönen burjuvazi ile sona ermiştir. o halde jakobenizm iflas mı etmiştir?

bu soruya post modernist dünyanın cevabı "evettir." çünkü totalleştirici ve bütünlüklü ideolojilerin kendisi insanları tek kalıba sokarlar. bu ise gerçeğin parçalı ve göreceli oluşuna ters düşüceğinden bu tarz-ı siyaset başarısızlığa mahkumdur. ancak post modernistler eleştiriyi yaparken kendileri ile bir şekilde çelişiyorlar. bütünlükçülük ile tek kalıba sokma işlemlerini o çok kızdıkları indirgemecilik ile yorumluyorlar.

tarihin her döneminde sınıf mücadelerinin gelip dayandığı noktalarda, tıkanıklığı açmak sıçramaların yani devrimlerin işi olmuştur. bu da kitleleri etkileme ve yönlendirme ile olmuştur. aydınlanma çağının, ilericiliğin, kalkınmacılığın yarattığı büyük etkilerle boşluğa düşen 20.yy aydını aslen jakobenizmi hepten kötüleyerek kendi entelektüel iflasını da ilan etmiştir. artık onları bu yalnızlıklarından kurtarmak oldukça zor.

jakobenizmin bir ucunun işçi sınıfı siyasetine taşınabileceğini söyleyen lenin, sınıfa siyaset taşıma dersleri ile jakobenizmin korkulacak bir heyuladan öte bir anlama geldiğini işaret etmiştir. "tarih bazen biraz ittirilmeye mecburdur." sözü aslında iradiyetin ifadesidir. elbette bütün bunlar jakobenizmin aklanması anlamına gelemez. burjuva ilerlemeciliğinin tekelinde kalan bir jakobenizm bugün için bir anlam ifade etmiyor; ancak bunun nedeni dikta-demokrasi karşıtlığı değil. bizzat hayatın içinde bir karşılığı olmadığıdır. çünkü çağımız artık kitlelerin bir başkası adına iktidarı ele alma çağı değil, bizzat ona sahip olma çağıdır. işçi sınıfı siyasetine düşman, marksizm düşmanlarına duyurulur!
türkiye'deki son "kalesi" toktamış ateş'i de liberalizm'e teslim ederek sanırım neredeyse tükenmiş ya da tükenmek üzere olan kurumdur.

(bkz: kahraman halkıma virgül)
güncel hayatta eleştiri kelimesi nasıl olumsuza yaslanıyorsa jakobenizm terimi de aynı şekilde olumsuzu ifadeler. fransız devrimi ile ortaya çıkan fakat sosyolojik mana da toplumsal dönüşümlerin/ devinimlerin gelgitlerini yansıtan ve kadroculuk etiketiyle bir liderin o toplum için önayak olması durumu jakobenizmi açımlar. tabi bu analitik çözümlemenin açımlanışı literatür de halkın fikrinin alınmaması, başına buyrukluk hatta en keskin ifade şekliyle tepeden inmecilikle bağdaşır.
konunun sosyolojik temelden işin analitiğinden çıkarılıp halk nezdinde ifadelenişi vardır. bu daha ziyade kadroculuk vasfı içinde lider ve ekibinin devrim olgusunu halka ne kadar inerek oluşturduğudur. devrimlerin özünde başına buyrukluk vardır. halkı yöneten kitlelerin karar mercisini köküne kadar kullanışı yatar. jakobenizm terimine bu açıdan bakabilmek daha yararlı olur gibime geliyor. devrim sözcük manasıyla da önceki olguların kökten yok oluşu yeni bir şeylerin oluşturulmasıdır. köklü oluşum esastır. yoksa mevcut oluşum içinde yeni yapılanma devrimle bağdaşmaz. devrim ana tema içinde zaten halk isteğiyle yapılan bir toplumsal hareket değildir. bir çok toplumun kendine has koşulları içinde örgütlü bahse konu olan bir kadrosu oluşmuştur. ve ekonomik/ sosyal konjonktur içinde, yeni bir yapılanmanın öncülüğü üstlenilmiştir.
jakobenizm terimi birçok açıdan değerlediğimiz üzere negatifi yansıtır. fakat tu kaka olarak ifade edilmesi az biraz tuhaflık yaratır. konuyu entelektüel seviye de toplumsal bir devinim olarak devrimden bağımsız değerlememek lazım. tarihi ve politik arena da içinde bulunulan koşulların önemliliği ortadadır. ve bu da sosyolojik dönüşümlerin ışığında ifadelenmelidir.
ismi toplantıların yapıldığı katedralden gelen akım. sonra hepsi giyotinin tadına bakmış.
son 80 yıldır türkiye cumhuriyeti devletinin resmi ideolojisi.
(bkz: keskin devrimci)
jakobenizm türkiye'nin ne resmi ideolojisidir ne de darbecidir. leninizm tam anlamıyla olmasa da birçok konuda jakobendir. leninizm darbeci mi lan?
(bkz: mustafa kemal atatürk)
popülist oy manyağı cahil cühelanın anlayamayacağı erdem.
çoğu kişi için hakaret gibi olsa da aslen jakobenizm, bilgili üst bir kesim tarafından halka verilecek fikirlerle yönetilmektir, din ve gelenek ile aklı bulanan halkı ilerlemeye yönlendirmektir.
emeli kesinlikle "halkın insanca yaşaması" olmayan ideoloji dayatma maskesidir. şirinleştirmeye de çalışmışlar.
yani hindistan'daki kast sistemi gibi halkı sınıflara böleceğiz, bir kesim üst olacak, bir kesim alt.
üst ne derse alttakiler "lutfettiniz haşmetlim" diyecek.

bu sistem türkiye'de benimsenmedi mi? benimsendi.
halen bir kesim bu yöntemi kullanmak konusunda diretiyorlar da yemezler.
"halk için, halka rağmen" vay vay vay...

siz bu kafanızda oluşturduğunuz kast sistemindeki alt tabakaya daha şimdiden "cahil cühela ne anlar ki" demeye başlarsanız karşınızda koca bir nah görürsünüz. misal; %50.
Bir çok sözlük yazarının tarif ettiği gibi bir ideoloji değil, yöntemdir.