bugün

Artık anlıyorum ki, Türkiye gibi ülkeler için elzem. Tarihe bakınız, Türkiye Demokrasi ile yönetilen dönemde hep geriye gitmiştir, Jakoben anlayışla yönetilen dönemde ise osmanlı'nın küllerinden sıyrılmış çağdaş bir ülke olmuştur. Ve hala o dönemin özlemini içimizde taşıyoruz.

Vural Savaş'ın kitabında okumuştum. Jakobenizm kötü bir şey değildir diyordu. O zaman pek anlayamamıştım. Şimdi çok daha iyi anlıyorum. Bu memlekete batı tarzı bir demokrasi uymuyor. Demagoglar türüyor; sermaye memleketi ve yurttaşı devlet eliyle son damla kanına kadar emiyor.

Yalçın Küçük, kendisine "demokrat" denilmesini küfür sayacağını söylüyordu. Onu da anladım şimdi. Türkiye bu "demokrasi" anlayışı ile bir gram ileriye gitmez. imkanı yok. Çünkü halk demokrasi bilinci olmayan bir halk.

(bkz: halka rağmen halk için)
BiRiNCi BÖLÜM
1.FRANSIZ DEVRiMi
1.1 FRANSIZ DEVRiMi SEBEPLERi
1774 yılında Kuzey Amerika Kolonileri ingiltere'ye karşı başlattıkları bağımsızlık mücadelesine Fransa büyük mali yardımlarda bulunmuş, bu yardımlar neticesinde kendi ekonomisi de bir buhran yaşamıştır.
Savaş harcamaları ve saray masrafları yüzünden Fransız Monarşisi ekonomik olarak tükenmiş duruma geldi.
1789 yılında 16.Louis soyluları toplayarak bu ekonomik durumu düzeltmek için onlardan mülkiyet vergisi almayı istedi, soylular da bu karar karşısında parlamentonun toplanmasını istedi. Bunun üzerine soylular, ruhban sınıfı ve halktan seçilen üç kamaralı parlamento toplandı.
Toplanan parlamento da soylular ve ruhban sınıfının çok güçlü olduğu halk ve burjuvanın ise güçsüz durumda olması sebebiyle sorunlar ortaya çıktı.
Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı günden güne dış ticaret sayesinde ekonomik olarak güçlenmişti. Ekonomik güce sahip olan burjuva artık politik olarak da bir unsur olarak tanınmak istiyordu. Bu yüzden monarşiye adeta savaş açtılar, monarşinin bir anayasa ile gücünün sınırlandırılması, ticaretin serbestleştirilmesi ve vergilerin tekrardan düzenlenmesini istiyorlardı.
16. Louis parlamentonun bu isteklerini geri çevirdi. Fransa'nın ekonomik durumu bozulmuş refah seviyesi iyice azalmış halk fakirlik içinde yaşarken soylular ve ruhban sınıfı gündelik hayatlarına devam ediyor bu durumdan etkilenmiyordu. Bu durumdan bunalan halk ve orta sınıfı 14 Temmuz 1789 günü Bastille Hapishanesi'ne baskın düzenlendi ve devrimin fitili ateşlenmiş oldu. Bu baskın çok stratejik bir noktaydı çünkü hapishane aynı zamanda bir cephanelik olarak da kullanılıyordu ve artık orta sınıfın silahlanmış durumdaydı.
1.2. FRANSIZ DEVRiMi SONUÇLARI
Fransız Devrimi, ulusal bilinçlenme ve yönetime karşı ayaklanmanın tipik bir örneği haline gelmiş, kendisinin de sonra ki devrimlere de adeta bir öncü olmuştur.
Ezilen halklar haklarını aramaları gerektiğinin Fransız halkının gösterdiği reaksiyonu örnek alarak, onlardan esinlenerek özgüvenleri artmış, sineye çekilen tüm duygular artık reaksiyon göstermeye başlamıştır adeta tüm dünya ya bir örnek olmuştur.
Dini alanda da Katolik Klisesi'ni reformlara gitmesine neden olmuştur. Dünya da da ruhban sınıfın kendisine çeki düzen vermesi gerektiği sinyalleri verilmiştir, laiklik ve sekülerleşme fitili yakılmıştır.
Bir çağı kapatmış, yeni bir çağ açmıştır. Devrim sonucun da tüm dünyaya milliyetçilik kavramı yayılmaya başlanmış ulu bilinci ortaya çıkmış ulus devletleri önem kazanmaya başlamıştır.
2. Jakobenizm
Jakoben Kulüpleri 1789 ile 1794 arasında Fransa ' da kurulan siyasal topluluklara verilen genel bir isimdir. Bu toplulukların anasını, Milli Meclis'in üyesi olan Breton kulübüdür. G. Maintenant, ilk jakoben kulübün Paris de kuruluşunu şöyle anlatmaktadır;
6 Ekim 1789'da Etats Generaux Meclisi Kral'dan ayrılamayacağına ve toplantıları için Paris'e gideceğine karar verince Breton kulübü dağılır. . . Tuileies manajine yerleşen kurucu meclisin toplantılarının yapıldığı yere yakın bir lokal gerekiyordu; Saint Honore sokağı jakobenleri baş rahibine gidilir ve baş rahip manastırın kütüphanesini onlara tahsis eder kendilerine (Maintenant , 2005 : 210).
Dominken tarikatının Paris'deki ilk yerleşim yeri St.Jacques caddesi olduğu için; bu tarikat üyelerine Jakoben sıfatı yakıştırılmıştır.
Bir kulüp içerisinde toplanmış insanların oluşturduğu siyasal bir harekettir. Devrim sürecinden her evresinde önemli roller almışlardır. Gueniffey'in deyişiyle, jakobenler kulübü '' ne bir parti, ne bir hizip oldu; meşruluğu ele geçirmeye çalışan partilerin ve hiziplerin çatıştığı bir mekandı. . .
Jakobenlere olumlu yaklaşanlara göre jakobenizm, demokratik cumhuriyetçi ilkelere bağlı, toplumcu hatta sosyalizmi önceleyen bir ulus felsefe; bilime, akla ve laikliğe dayalı bir eğitim atılımıyla özgür düşünen bir ulus yaratma projesi; bu amaçla da burjuvazi ve halk kitlelerinin işbirliğine dayanan güçlü bir iktidar oluşturma anlayışıdır. Jakobenleri mahkum edenlere göre bireyi ezen bir '' makine '' , hatta gelecekte ki totaliter sistemlerin ilk kalıbı, ilk örneği halk adına halk üzerinde kurulan bir diktatörlük; belli bir inanç dizgisinden kaynaklanan bir devlet terörü; dinsizliği yada en azından baskıcı bir laikliği savunan küçük burjuvazinin diğer sınıflar üzerinde ki mutlak iktidarı.
Jakobenizme göre, halk egemen olduğundan nasıl ''istisnaya'' karar verme yetkisine sahipse, yasalarla çelişen hatta yasaları çiğneyen bir eylem, bir karar da eğer halk iradesini yansıtıp halkın esenliğini sağlıyorsa, meşruluğun ta kendisidir. Bu bakımdan Jakobenizm halka endeksli bir ideolojidir; yada bir başka deyişle, bu ideolojinin odak noktasında halk kavramı yer alır.
Jakobenlerin iki hedefi bulunmaktadır: “Kral’ın Anayasa kararlarına uymasının sağlanması ve Evrensel; insan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne saygılı bir yönetimin kurulması” (Maintenant, 2005: 22).
Bu kulüp 1381 halk derneği ve 798 şube içinde kesin bir egemenlik sağlamıştır.
Mazauric'e göre ise, bu jakoben derneklerinin minimum sayısı 2000 civarındadır. Fransa' daki tüm jakobenleri, C.Brinton 1793'de .500.000 kişi olarak değerlendirmiştir. Araştırmacıya göre bunların %45'i küçük burjuva, %24'ü memur, hukukçu,%10'u bağımsız köylü idi. Aralarında az sayı da tüccar ve işçi bulunuyordu.

Gerard Maintenant'a göre, ''Kulüpler, yurtsever halkı dernekler aracılığıyla sözcüğün bugünkü anlamında siyasi bir parti oluşturamamışlardır ama halkı, Dfourny'in deyimiyle (1789)''dördüncü gücü '' siyasi yaşama teşvik etmişlerdir. ( . . .) Her halükarda '' Kulüpçü pratik, jakoben tarihinin temel unsurlarını oluşturduğundan jakoben kulüplerin kökeni sorununu irdelemek gerekir. ''
2.1. Jakobenizmin Ortaya Çıkışı
Fransa'nın borç batağında olması adaletsiz vergilerin olması soyluların vergi vermemesi artık ekonominin çökme durumuna gelmesi, ülke de sosyal refahın iyiden iyiye düşmesi açlık ve yoksulluğun artması ülkenin sosyal siyasal ve ekonomik krize girmesine neden olmuştur. Bu duruma dur demek isteyen 16. Louis Zümreler Meclisi'ni toplantıya çağırır. Bu meclis üç kamaradan oluşmaktadır; soylular, ruhban sınıfı ve diğer halk kesimi. Soylular ve ruhban sınıfı her bir kamaranın bir oy hakkı olması gerektiğini söylediler fakat onlardan sayıca üstün olan diğer halk kesimi bunu kabul etmeyerek üçüncü zümre meclisini kurdular, daha sonra bu meclisin milli meclis daha sonra ise kurucu meclis olarak adlandırdılar.
Siyasal kriz için de olan Fransa Kralı 16.Louis meşrutiyet yana olan liberal ekonomi bakanını görevden alınca, devrimin fitilini ateşlemiş oldu. 14 Temmuz da ayaklanan halk feodalin baskı ve zulmü ile özdeşleşen Bastille hapishanesini basılıp mahkumların serbest bırakılması üzerine feodal, kurucu meclisin yani burjuvazinin iradesini kabul etti, yeni rejim meşruti monarşi olarak şekillendi. Aristokratların ayrıcalıkları ellerinden alındı ve insan Hakları Beyannamesi ilan edildi.
Serflik kaldırılmıştı ama halen devlet topraklara karşılıksız el koyup bu toprakları yoksullara dağıtmadığı ve toprak sahibi olabilmek için hala yüksek düzeylerde ücret ödenmesi gerektiği için topraklar aristokratların elinde kalmaya devam etmiştir. Seçimler de oy kullanabilmek için belli bir düzeyde vergi verebilme kriteri değişmemişti, bu da yoksul kesimin siyasal sistemden, siyasetten dışlanmasına neden olmaya devam etmiştir. Toplumsal çelişkilerin hala düzelmemiş olması ve hali hazırda ki düzene devam edilmeye çalışılması elbette olanaklı değildi, meşruti monarşi de kitleleri memnun etmeyecek duruma gelmişti. Nefret sembolü haline gelen Bastille Hapishanesi emekçi kitlenin devrim sürecine katılması anlamına gelmekteydi, zaman zaman kontrol edilemeyen bir emekçi kitle taşkınlıklarla devrimin çizgisine müdahale eder duruma gelmişti. En kritik siyasi krizlerin çözümü bu yığınları devrimci baskıları olmaktaydı.
Toplumda biriken ve çözülmeyi bekleyen çelişkiler öylesine büyüktü ki; bu durum, muazzam bir dinamizm veriyordu. Boyutları genişleyip derinleşen devrim kendine özgü araçlarını da yaratıyordu. Dernekler ve aslında şimdi ki partilere tekabül eden kulüpler bu örgütlenme biçimlerinden bazılarıydı. Burjuvazinin devrimci kesimini bir araya getiren Jakobenler Kulübü de bu kulüplerden bir tanesi ve en önemlisiydi. Jakobenlerin rollerini oynayabilecekleri devrimci organları oluşturdular, seçim çevrelerine göre düzenledikleri bir sistem oluşturarak büyük şehirlerde komün şeklinde ve çevrelerinde şube olarak adlandırdıkları mekanizmaları kurdular, böylece bu şubeler ve bunların üzerinde yükselen komünler, kitlelerin olaylara müdahalesini doğrudan aracı haline geldiler. Ulusal Muhafız adın altında devrimci milisleri bir araya toplamışlardır.
Fransız devrimi sürecinde Ulusal Muhafızlar, Milli Konvansiyon'a baskı yaparak Jakobenler'in iktidara gelmesine yardımcı olmuşlardır (. . .)
Ülke de ikili bir iktidar vardı; Meşruti koalisyonu temsil eden meclise karşı, burjuvazinin radikal kanadı olan jakobenlerin önderliğinde küçük - burjuva kesimleri, işçi ve yoksulları temsil eden komün ve şubeler. işçi ve yoksullar aristokrasinin ve kilisenin tümüyle bertaraf edilmesini, ekonomik ve siyasal eşitliğin getirildiği toplumsal dönüşümü arzulamaktaydılar. Jakobenler de devrimin daha da ileriye getirilmesi için bu kitleleri kullanmışlardır.
Jakobenlerin önderliğinde 10 Ağustos 1792'de tekrar ayaklanan devrimci kitleler, meclise bir heyet gönderiri ve halkın kendisinden başka bir egemen mercii tanımadıklarını ilan ederler. 2 Eylül de 21 yaşını aşmış herkesin seçime katılmasıyla seçilen ulusal meclis monarşinin kaldırıldığını açıkladı ve Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyet doğrudan kitlelerin eylemlerinin eseri olmuştur.
Cumhuriyetin ilanı ile devrimci şiddet artık siyasal alana egemen olmaya başladı, kralın giyotine gönderilmesi devrimci terörün işaret fişeğiydi. Jakoben önderlerden Marat, konvansiyon kürsüsünden şöyle sesleniyordu: '' Özgürlüğü sağlamak için şiddet kullanmak zorunludur ve kralın despotizmine karşı özgürlüğün despotizmi geçici olarak örgütlemenin zamanı gelmiştir. '' Bu sözlerle birlikte jakoben iktidar artık devlet terörü uygulamaya başlamıştır, ilk hedefi olan feodal hedefler üzerinde inanılmaz kıyımlar yapmıştır. Halkın isteklerine duyarlı olan radikal devrimciler, alt sınıfların sosyo - ekonomik durumlarını iyileştirecek adil bir paylaşım düzeninin kurulmasını ve kabul edilmiş ulus egemenliğine uygun olarak tüm yurttaşların siyasal yaşama katılımını garanti edecek bir siyasal düzenin tesis edilmesini Devrim'e bağlarlar, dolayısıyla da bu hedeflere ulaşıncaya kadar Devrim'in sürdürülmesini savunurlar. Oysa ılımlı burjuva devrimciler, bir yanda ellerine geçirdikleri devlet otoritesini sağlamlaştırmak, öte yanda kurdukları liberal mülkiyet düzenini koruyup sürdürmek amacıyla, sürekli olarak frene basmak ve böylece devrim sürecinin yol açacağı aşırılıklara engel olmak çabası içerisindedirler. Burjuvazinin büyük ve ticaretle uğraşan kesimlerini oluşturan Girodenler ılımlı politikalarını sürdürmeye devam edip kralcılar ve soylularla uzlaşma yönüne girince jakobenlerin açık hedefi haline gelmiştir. Jakobenler onları karşı devrimci olarak görmüştür. Girodenler, Jakobenler'i hapishane katliamlarından sorumlu tutarlar, Marat'ı '' Kan içicilik'' ile suçlarlar. Robespierre'i ise '' diktatörlük '' ile. Jakobenler ise bunları karşı devrimcilikle, federalizmle ( bölücülükle ) hatta kralcılıkla damgalayarak ve tüm Girodenler'i merkez kulüpten ihraç ederler. Jakobenler amaçlarına ulaşabilmek için, yönetimi devrimci bir biçimde örgütlemeye koyulurlar. Başta Robespierre, Saint - Just Counthon, Billaud - Varenne olmak üzere 12 üyesinden 8'i Jakoben olduğu Kamu Esenlik Komitesi, bakanlar da dahil olmak üzere bütün devlet görevlilerini denetlemeye, atamaya ve millet vekillerini bile tutuklamaya varan büyük yetkilerle donanır ve Konvansiyon'a çıkartılması istenen bütün yasaları dayatmaya varan büyük bir güç elde edinir. 10 Ağustos 'ta ilan edilen Jakoben Anayasa, uygulanacağı güne kadar mecliste ki bir sandığın içine yerleştirilir. 10 Ekim 1793'te Konvansiyon'un aldığı '' Fransa'nın geçici yönetimi barışa kadar devrimcidir '' kararıyla resmileştirilir. 5 Eylül de terörü gündeme koyarak bu yönetimin ''devlet terörü'' aracılığıyla işleneceği kabul edilmiştir. Jakoben iktidar, hegemonyasını tesis etmek amacıyla kentin yoksul kesimlerini ve köylülerin taleplerini karşılayan yasalar çıkartılır .
2.2 Cumhuriyet ve Demokrasi
Krallığın 10 Ağustos 1792' deki düşüşünden önce jakobenler arasında, Desmoulins dışında cumhuriyeti düşünen hiç kimse yoktur, hatta Robespierre bir konuşmasında ''ben cumhuriyetçi değilim'' demiştir. Onlara göre temel sorun yönetimin adı yada biçimi değil, içeriği önemlidir. Dolayısıyla ''toplumun amacı, herkesin mutlunun sağlanması ve insan haklarının korunması'' olduğuna göre yapılması gereken şey, kralın varlığını gereksiz tartışma konusu yapmayıp, yani içi boş bir cumhuriyet ideali peşinde koşmayıp, bir bakıma ''gerçekçi bir politika'' uygulayarak, bu amacı gerçekleştirmeye çalışmaktır''. Ancak 10 Ağustos'un ardından monarşinin karşıtı anlamında cumhuriyet kaçınılmaz olur ve Jakobenler de cumhuriyetçiliğe soyunur Cumhuriyet'in en katı savunucusu haline gelirler.
Jakobenler Devrim'le ortaya çıkan tüm değerleri, ilkeleri, kazanımları Cumhuriyet'in içine yerleştirirler, dahası Cumhuriyet'i erdemle ve demokrasiyle bir tutarlar . Robespierre'in Konvansiyon'da yaptığı konuşmalarını temel alarak, Jakoben Cumhuriyet'in özellikleri şöyle sıralanabilir: Eş anlamlı olan demokratik ve cumhuriyetçi yönetim, halk egemenliği üzerine inşa edilmiştir. Aklın ve gerçeğin hükmü doğrultusunda halkın birliği ile mutluluğunu amaçlayan Cumhuriyet, insan hakları ile özgürlük eşitlik kardeşlik ilkelerine dayanır ve adaletin gerçekleşmesidir. Cumhuriyetin özü olarak nitelenen eşitlik, yurtseverliği ve buna bağlı olan ''kamu çıkarının tüm bireysel çıkarların üzerinde olması'' duygusunu çağrıştırır. Gerçekte bu duygu, Cumhuriyet'i destekleyen ve hareket ettiren kamusal erdemdir, yani vatana ve onun yasalarına duyulan sevgidir. Bu kamusal erdemin dışında Cumhuriyet, ayrıca ahlaki erdemleri de içerir. Hatta ahlaki boyuta sahip olması, Cumhuriyet'in dinsellikle dinsel bir inançla donatılmasına da yol açar.
Jakobenizmin Cumhuriyet tasarımı, büyük bir ideal olarak belirmektedir. Onlara göre, halkın egemenliğini yasama ve yürütme düzeyinde temsilcilerinin ellerine devredip bütünüyle devre dışı kalması, gerçekte egemenliğin bir azınlık tarafından gasp edilmesi anlamına gelir. Üstelik temsilcilerin halktan farklı olarak bozulma yozlaşma eğilimleri içinde olmaları, özgürlüğün yıkılıp despotluğun yerleşmesi sonucunu doğurabilir. Robespierre'nin deyişiyle, '' demokrasi, sürekli toplantı halindeki halkın kamusal işleri kendi başına yürüttüğü yada halkın yüz bin parçasının birbirlerinden kopuk aceleci ve çelişkili uygulamarla tüm toplumun kaderinin belirlediği bir düzem değildir ... Demokrasi, kendi eseri olan yasalarca yönlendirilen halkın, iyi yapabildiği her şeyi kendisinin yaptığı ve yapamadığı her şeyin de delegeleri tarafından yapıldığı bir düzendir .''Ardından Konvansiyon'un ''arındırılıp'' halk kitlesiyle bütünleştirildiği vurgulanarak, halk kitlelerinin egemenliğin kullanımından tümüyle dışlanmasına varılır. Ayrıca Konvansiyon, din özgürlüğünü bir yasayla yeniden garanti altına alır.

2.3 Halkı Yeniden Yaratmak
Özgürlük olmadan devlet varlığını sürdüremez diyen Rousseau ''erdem yani kamusal çıkarın gözetilmesi olmadan özgürlük yurttaşlar olmadan da erdem olmaz; yurttaşlar oluşturursanız her şeyiniz olur''. Jakobenizm bu görüşü yaşama geçirme denemesi olarak nitelenebilir. Jakobenler sahip oldukları ''birlik tutkusunun'' da etkisiyle, sürekli olarak özel ya da bireysel çıkarların halkın birliğini bozucu , Devrim'i yolundan saptırıcı etkisi üzerinde sürekli olarak dururlar. insanlara ''bencilliği ve kibri aşılayan'' eski kültürün hala etkisi sürdüğünü belirtip, kamu gücünün temel görevinin toplumda genel iradeyi ve kamusal çıkarları hakim kılması olduğunu vurgularlar. Bunu gerçekleştirmenin yolu, insanları gerçek yurttaşlara dönüştürmek, dolayısıyla yurttaşlardan oluşan halkı yaratmaktır.
insanların eşitliği de aşan bir aynılık altında birleşmesini sağlayan yurttaşlık kimliğine Jakoben ideoloji bazı özellikler yükler. Yurttaş, ilk önce siyasal erdemiyle, yani genel çıkarı bireysel çıkarına yeğlemesiyle bir anlam kazanır. Ahlakın üst bir norm olarak belirlenmesi, yurttaştan hareketle halkın ve toplumun ahlaklı kılınmasını yani yeniden biçimlendirilmesi anlayışına kapıyı açar. Jakobenler, bu hedeflerine ulusal bir eğitim programı oluşturarak, çok sayıda ulusal bayram düzenleyerek ve dinsel duyguları kullanarak ulaşmayı amaçlar. Yurttaşlık bilincini oluşturmak için yeni bir kültür aşılamak anlayışının vardığı nokta artık bireyin aydınlatılarak kendi içindeki iyiliği görüp istemesine genel iradeyi kavrayıp ortak çıkar gözetmesine yardımcı olmak değildir. Birey özünde iyi olan bir varlık olmaktan çıkmış, iyi olarak yeniden yaratılması gereken varlık haline gelmiştir. Aynı şekilde halk da içinde erdemi barındırmamaktadır artık, onun da erdemli bir halk olarak yeni baştan yaratılması gerekmektedir.
Devletin çeşitli yöntemlerle insanı ahlakileştirmesi, yani doğasını değiştirip onu yeniden yaratması sonucunda, artık kendine özgü iradesi olan bir bireyden ve kamusal alandan bağımsız bir özel alandan söz edebilmesi güçleşir. Hatta buradan hareketle, bireyselliklerin, objektif bir gerçeklik olarak ortaya konan bütünün içinde erimesi ve bireylerin tek ''bir'' e dönüşmesi anlayışıyla ''kamusal kurum içinde, çocuğun tüm varlığı bize aittir; bir başka deyişle, hammadde döküm kalıbının ona verdiği biçim dışına çıkamaz; hiçbir şey dışarıdan gelip bizim ona verdiğimiz biçimi bozamaz . . . Böylece Cumhuriyeti oluşturan her kişi cumhuriyetçi kalıp içine sokulacaktır ... Böylece güçlü, çalışkan, uyumlu, disiplinli ve yenilenmiş bir soy oluşacaktır.

2.4. Kültür Devrimi
Jakobenizm ulus - devletle bir tuttukları cumhuriyeti gerçekleştirme projesidir; fakat devrim süreci ile savaş koşullarının dayattığı bir ortamda girişilen bir projedir bu. Jakobenizm, kral-devletin yıkılıp ulus-devletin resmen bildirilmesinin, yani artık herkesin yasalar önünde, eşit özgür olduğunun ve herkesin yurttaş konumuna yükseldiğinin ilan edilmesinin yeterli olmadığının bilincindedir. Çünkü devrim, belli bir toplumsal siyasal yapıdan başka aşamaya ani bir geçişi, bir sıçrayışı ifade eder; dolayısıyla, yeni aşama için zihniyetlerin, düşüncelerin henüz hazır olmadan, eski değerlerden henüz kurtulmadan gerçekleşen bir kopuştur. Bu bakımdan devrimin kazançlarına işlerlik kazandırılacaksa, 1793 Anayasası'nın içerdiği demokrasi sağlam bir biçimde temellendirilip işletilecekse, devrim sonuna kadar götürülmelidir. Jakobenlerin gözünde ''sonuna kadar devrimcilik'' anlamı, iç ve dış düşmanların yok edilmesi ama daha önemlisi cumhuriyete uygun, cumhuriyeti yaşatacak ve onunla yaşayacak bir insan tipinin yaratılmasıdır. işte bunun içindir ki ''halkı yeniden yaratmak ''yada'' insanların bir dökme kalıbından çıkmışçasına biçimlendirmek'' söylemleri ''sonuna kadar devrimcilik'' anlayışı içinde değerlendirilmelidir. Gerçekte jakobenler, halka sürekli övgüler düzüyorsa da kesinlikle halka güvenmezler. Çünkü halkın etkisinden kurtulamadığı eski önyargılar ve değerler nedeniyle, özgürlüğünü kolayca yitirebileceğini düşünürler.
Jakobenler, ulus-devleti yaşama geçirmek ve yaşatabilmek için bu yapıya uygun bir insan malzemesinin gerekli olduğunun altını çizerler. Sorun, bireyselliklerin dış görüntüsü olan çeşitli kimliklerin yok edilmesi değil, fakat bunların tümünün bir üst kimliğe, yurttaşlık kimliğine bağlı kılınmasıdır. insanları yurttaşlık bilincine varamadığı, yurttaş statüsünün içerdiği hak ve özgürlükler ile sorumlulukları kavrayamadığı bir ortamda, tam anlamıyla bir halktan söz edilemez; bu durumda da ne halk ne de devlet var olabilir ne de cumhuriyet. Bu bakımdan jakobenlerin, tarihte, siyasal devrimin bir kültür devrimiyle sürdürülüp pekiştirilmesini savunan ilk devrimciler oldukları söylenebilir.
Jakobenizm, siyasal devrimi bir kültür devrimiyle tamamlayarak eşit ve özgür yurttaşlardan oluşan bir cumhuriyeti kurma ideolojisidir. Bu eşitlik ve özgürlük projesinin karşısında hem eski hem yeni muhalefetlerin direnci nedeniyle, jakobenler önceden tasarladıkları katı ve sert önlemler almak durumunda kalırlar. Bir nevi toplum mühendisliğine soyunurlar. Uyguladıkları devlet terörü her ne kadar kötü koşulların dayatmasıysa da hümanist bir bakış açısıyla cehennemin de yoludur; ama jakobenlerden sonra ulus-devletlerde iktidarını kuran burjuvazi, içeri de faşizme kadar varan baskıcı yönetim uygulamaları göstererek, dışarıda ise dünyayı o güne kadar görmediği savaşlar içine sokarak cehennemin kapılarını ardına kadar açacaktır.
3. JAKOBEN LiDERLER

3.1. Maximillien Robespierre
Fransa'nın küçük bir kenti olan Arras'da, hukukçu bir burjuva ailesinin en büyük çocuğu olarak 1758 de doğar. Lise öğrenimini Paris'de Camile Desmounlins ile birlikte LouisleGrand'da yapar, ardından Paris Hukuk Fakültesi'ni bitirip avukat olur. Etats Generaux'ya Arras tiersetat temsilcisi olarak seçilir ve meclisin ilk günlerinde Jakobenler Kulübü'ne girer. Devrimin üçüncü meclisi olan Konvansiyon'da Paris milletvekili olarak bulunur. Gençliğinde JeanJacques Rousseau'yu ziyaret edip kendisiyle görüştüğü bilinen Robespierre, Nisan 189 da Rousseau hakkında şu satırları kaleme alır: '' Ey tanrısal insan ! Bana kendimi tanımayı öğrettin; henüz gençken [insanlık] doğamın saygınlığını kavramamı ve toplumsal düzenin büyük ilkeleri üzerinde düşünmemi sağladın. ''Kendisi hakkında Mirabeay'nun: ''Bu adam çok yükselecek çünkü söylediği her şeye inanıyor'' dediği Robespierre, ilk meclisteki ilkesel tutummu nedeniyle halk tarafından incorruptible (yozlaşmaz, bozulmaz, satın alınmaz) lakabıyla taçlandırılır. Konvansiyon döneminde, Kamu Esenlik Komitesi'ne seçilip kurulan devrimci yönetimin ''lideri'' konumuna gelir ve bir ölçüde yine ilkeleri nedeniyle ''eski silah arkadaşlarıyla'' ters düşmekten kaçınmaz. Bunun sonucu olarak 9Thermidor darbesinin ardından 28 Temmuz 1794'de Paris'de giyotinle idam edilir.

3.2 Georges Jacques Danton Jean - Paul Marat
1743'de isviçre'de doğar, tıp fakültesini bitirip doktorluk yapar ve devrimin ilk günler,nde gazeteciliğe soyunur. Cordeliers Kulübü'nde boy gösterir ve L'Ami du Peuple (Halkın Dostu) adını verdiği gazetesindeki radikal yazıları nedeniyle Paris halkının sevgisini kazanır. Robespierre ile ancak 1792'nin Ocak ayında tanışan Marat, onun hakkındaki görüşlerini gazetesinde şöyle dile getirir: '' Robespierre beni dehşet dolu gözlerle dinledi, beti benzi attı ve bir süre suskun kaldı. Bu görüşme, onun hakkında beslediğim kanımı doğruladı: Robespierre, bilge bir senatörün aydınlığıyla gerçekten bir insanın dürüstlüğümü ve gerçek bir yurt severin gayretkeşliğini kendinde birleştirmiş birisi; fakat aynı zamanda gerçek bir devlet adamının cesaretinden ve vizyonundan yoksun. ''Jakobenler Kulübü'ne üye olan ve krallığın düşüşünden sonra Paris Komünü'nde görev alan Marat, Paris'den Konvasnsiyon'a seçilir. Konvansiyon'da kendisini Eylül 1792 katliamından sorumlu tutan Girodenlerin boy hedefi haline gelir. Bu saldırılar karşısında jakoben milletvekillerinden fazla bir destek göremez hatta Danton 29.10.1792 tarihli söyleminde şu sözleri sarf eder: '' Konvansiyon'a ve tüm ulusa ilan ederim ki, Marat denen bu adamı hiç sevmiyorum. Yalnızca ateşli ve hırçın değil, ayrıca antisosyaldir de ''Girodenlerce yollandığı Devrim Mahkemesi'nde aklanan Marat, Girodenlerin düşüşünden sonra onların öcünü almak isteyen Charlotte Corday adındaki bir genç kız tarafından 13 Temmuz 1793'de bıçaklanarak öldürülür.
3.3. Louis-Antoine de Saint-Just
1767'de doğar ve taşradaki kentinde Ulusal Muhafızlara katılıp devrimciliği öğrenir . 19.08.1790'da Robespierre'e yazdığı bir mektupla ona olan hayranlığını dile getirir ''Siz ki sallantıdaki vatanı despotizm ve entrika kasırgasına karşı korudunuz, sizi gerçekleştirdiğiniz harikalardan dolayı Tanrı olarak biliyorum. Sizi tanımıyorum, ama siz, büyük bir insansınız. Siz, yalnız bir eyaletin değil insanlığın ve cumhuriyetin temsilcisisiniz. ''Yasama Meclisi'ne seçilmesine karşın yaşı küçük olduğu için meclise giremez. Konvansiyon'da milletvekili olan ve Paris Jakobenler Kulübü'nde yer alıp Robespierre 'in en yakın çalışma arkadaşlarından biri haline gelen Saint-Just, Kamu Esenlik Komitesi'nde askeri işlerden sorumlu üye olarak görev yapar. Kendisine ''devrimin meleği ve terörün meleği ''lakapları verilir. 9 Thermidor'dan önce Robespierre 'in ile ona muhalif jakobenlerin arasına bulmaya çalışır, ama başarılı olamaz. Sonuçta, hayran olduğu adamla birlikte 28 Temmuz 1794'de giyotine gider; henüz 27 yaşındadır.
BiRiNCi BÖLÜM
1.FRANSIZ DEVRiMi
1.1 FRANSIZ DEVRiMi SEBEPLERi
1774 yılında Kuzey Amerika Kolonileri ingiltere'ye karşı başlattıkları bağımsızlık mücadelesine Fransa büyük mali yardımlarda bulunmuş, bu yardımlar neticesinde kendi ekonomisi de bir buhran yaşamıştır.
Savaş harcamaları ve saray masrafları yüzünden Fransız Monarşisi ekonomik olarak tükenmiş duruma geldi.
1789 yılında 16.Louis soyluları toplayarak bu ekonomik durumu düzeltmek için onlardan mülkiyet vergisi almayı istedi, soylular da bu karar karşısında parlamentonun toplanmasını istedi. Bunun üzerine soylular, ruhban sınıfı ve halktan seçilen üç kamaralı parlamento toplandı.
Toplanan parlamento da soylular ve ruhban sınıfının çok güçlü olduğu halk ve burjuvanın ise güçsüz durumda olması sebebiyle sorunlar ortaya çıktı.
Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı günden güne dış ticaret sayesinde ekonomik olarak güçlenmişti. Ekonomik güce sahip olan burjuva artık politik olarak da bir unsur olarak tanınmak istiyordu. Bu yüzden monarşiye adeta savaş açtılar, monarşinin bir anayasa ile gücünün sınırlandırılması, ticaretin serbestleştirilmesi ve vergilerin tekrardan düzenlenmesini istiyorlardı.
16. Louis parlamentonun bu isteklerini geri çevirdi. Fransa'nın ekonomik durumu bozulmuş refah seviyesi iyice azalmış halk fakirlik içinde yaşarken soylular ve ruhban sınıfı gündelik hayatlarına devam ediyor bu durumdan etkilenmiyordu. Bu durumdan bunalan halk ve orta sınıfı 14 Temmuz 1789 günü Bastille Hapishanesi'ne baskın düzenlendi ve devrimin fitili ateşlenmiş oldu. Bu baskın çok stratejik bir noktaydı çünkü hapishane aynı zamanda bir cephanelik olarak da kullanılıyordu ve artık orta sınıfın silahlanmış durumdaydı.
1.2. FRANSIZ DEVRiMi SONUÇLARI
Fransız Devrimi, ulusal bilinçlenme ve yönetime karşı ayaklanmanın tipik bir örneği haline gelmiş, kendisinin de sonra ki devrimlere de adeta bir öncü olmuştur.
Ezilen halklar haklarını aramaları gerektiğinin Fransız halkının gösterdiği reaksiyonu örnek alarak, onlardan esinlenerek özgüvenleri artmış, sineye çekilen tüm duygular artık reaksiyon göstermeye başlamıştır adeta tüm dünya ya bir örnek olmuştur.
Dini alanda da Katolik Klisesi'ni reformlara gitmesine neden olmuştur. Dünya da da ruhban sınıfın kendisine çeki düzen vermesi gerektiği sinyalleri verilmiştir, laiklik ve sekülerleşme fitili yakılmıştır.
Bir çağı kapatmış, yeni bir çağ açmıştır. Devrim sonucun da tüm dünyaya milliyetçilik kavramı yayılmaya başlanmış ulu bilinci ortaya çıkmış ulus devletleri önem kazanmaya başlamıştır.
2. Jakobenizm
Jakoben Kulüpleri 1789 ile 1794 arasında Fransa ' da kurulan siyasal topluluklara verilen genel bir isimdir. Bu toplulukların anasını, Milli Meclis'in üyesi olan Breton kulübüdür. G. Maintenant, ilk jakoben kulübün Paris de kuruluşunu şöyle anlatmaktadır;
6 Ekim 1789'da Etats Generaux Meclisi Kral'dan ayrılamayacağına ve toplantıları için Paris'e gideceğine karar verince Breton kulübü dağılır. . . Tuileies manajine yerleşen kurucu meclisin toplantılarının yapıldığı yere yakın bir lokal gerekiyordu; Saint Honore sokağı jakobenleri baş rahibine gidilir ve baş rahip manastırın kütüphanesini onlara tahsis eder kendilerine (Maintenant , 2005 : 210).
Dominken tarikatının Paris'deki ilk yerleşim yeri St.Jacques caddesi olduğu için; bu tarikat üyelerine Jakoben sıfatı yakıştırılmıştır.
Bir kulüp içerisinde toplanmış insanların oluşturduğu siyasal bir harekettir. Devrim sürecinden her evresinde önemli roller almışlardır. Gueniffey'in deyişiyle, jakobenler kulübü '' ne bir parti, ne bir hizip oldu; meşruluğu ele geçirmeye çalışan partilerin ve hiziplerin çatıştığı bir mekandı. . .
Jakobenlere olumlu yaklaşanlara göre jakobenizm, demokratik cumhuriyetçi ilkelere bağlı, toplumcu hatta sosyalizmi önceleyen bir ulus felsefe; bilime, akla ve laikliğe dayalı bir eğitim atılımıyla özgür düşünen bir ulus yaratma projesi; bu amaçla da burjuvazi ve halk kitlelerinin işbirliğine dayanan güçlü bir iktidar oluşturma anlayışıdır. Jakobenleri mahkum edenlere göre bireyi ezen bir '' makine '' , hatta gelecekte ki totaliter sistemlerin ilk kalıbı, ilk örneği halk adına halk üzerinde kurulan bir diktatörlük; belli bir inanç dizgisinden kaynaklanan bir devlet terörü; dinsizliği yada en azından baskıcı bir laikliği savunan küçük burjuvazinin diğer sınıflar üzerinde ki mutlak iktidarı.
Jakobenizme göre, halk egemen olduğundan nasıl ''istisnaya'' karar verme yetkisine sahipse, yasalarla çelişen hatta yasaları çiğneyen bir eylem, bir karar da eğer halk iradesini yansıtıp halkın esenliğini sağlıyorsa, meşruluğun ta kendisidir. Bu bakımdan Jakobenizm halka endeksli bir ideolojidir; yada bir başka deyişle, bu ideolojinin odak noktasında halk kavramı yer alır.
Jakobenlerin iki hedefi bulunmaktadır: “Kral’ın Anayasa kararlarına uymasının sağlanması ve Evrensel; insan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne saygılı bir yönetimin kurulması” (Maintenant, 2005: 22).
Bu kulüp 1381 halk derneği ve 798 şube içinde kesin bir egemenlik sağlamıştır.
Mazauric'e göre ise, bu jakoben derneklerinin minimum sayısı 2000 civarındadır. Fransa' daki tüm jakobenleri, C.Brinton 1793'de .500.000 kişi olarak değerlendirmiştir. Araştırmacıya göre bunların %45'i küçük burjuva, %24'ü memur, hukukçu,%10'u bağımsız köylü idi. Aralarında az sayı da tüccar ve işçi bulunuyordu.

Gerard Maintenant'a göre, ''Kulüpler, yurtsever halkı dernekler aracılığıyla sözcüğün bugünkü anlamında siyasi bir parti oluşturamamışlardır ama halkı, Dfourny'in deyimiyle (1789)''dördüncü gücü '' siyasi yaşama teşvik etmişlerdir. ( . . .) Her halükarda '' Kulüpçü pratik, jakoben tarihinin temel unsurlarını oluşturduğundan jakoben kulüplerin kökeni sorununu irdelemek gerekir. ''
2.1. Jakobenizmin Ortaya Çıkışı
Fransa'nın borç batağında olması adaletsiz vergilerin olması soyluların vergi vermemesi artık ekonominin çökme durumuna gelmesi, ülke de sosyal refahın iyiden iyiye düşmesi açlık ve yoksulluğun artması ülkenin sosyal siyasal ve ekonomik krize girmesine neden olmuştur. Bu duruma dur demek isteyen 16. Louis Zümreler Meclisi'ni toplantıya çağırır. Bu meclis üç kamaradan oluşmaktadır; soylular, ruhban sınıfı ve diğer halk kesimi. Soylular ve ruhban sınıfı her bir kamaranın bir oy hakkı olması gerektiğini söylediler fakat onlardan sayıca üstün olan diğer halk kesimi bunu kabul etmeyerek üçüncü zümre meclisini kurdular, daha sonra bu meclisin milli meclis daha sonra ise kurucu meclis olarak adlandırdılar.
Siyasal kriz için de olan Fransa Kralı 16.Louis meşrutiyet yana olan liberal ekonomi bakanını görevden alınca, devrimin fitilini ateşlemiş oldu. 14 Temmuz da ayaklanan halk feodalin baskı ve zulmü ile özdeşleşen Bastille hapishanesini basılıp mahkumların serbest bırakılması üzerine feodal, kurucu meclisin yani burjuvazinin iradesini kabul etti, yeni rejim meşruti monarşi olarak şekillendi. Aristokratların ayrıcalıkları ellerinden alındı ve insan Hakları Beyannamesi ilan edildi.
Serflik kaldırılmıştı ama halen devlet topraklara karşılıksız el koyup bu toprakları yoksullara dağıtmadığı ve toprak sahibi olabilmek için hala yüksek düzeylerde ücret ödenmesi gerektiği için topraklar aristokratların elinde kalmaya devam etmiştir. Seçimler de oy kullanabilmek için belli bir düzeyde vergi verebilme kriteri değişmemişti, bu da yoksul kesimin siyasal sistemden, siyasetten dışlanmasına neden olmaya devam etmiştir. Toplumsal çelişkilerin hala düzelmemiş olması ve hali hazırda ki düzene devam edilmeye çalışılması elbette olanaklı değildi, meşruti monarşi de kitleleri memnun etmeyecek duruma gelmişti. Nefret sembolü haline gelen Bastille Hapishanesi emekçi kitlenin devrim sürecine katılması anlamına gelmekteydi, zaman zaman kontrol edilemeyen bir emekçi kitle taşkınlıklarla devrimin çizgisine müdahale eder duruma gelmişti. En kritik siyasi krizlerin çözümü bu yığınları devrimci baskıları olmaktaydı.
Toplumda biriken ve çözülmeyi bekleyen çelişkiler öylesine büyüktü ki; bu durum, muazzam bir dinamizm veriyordu. Boyutları genişleyip derinleşen devrim kendine özgü araçlarını da yaratıyordu. Dernekler ve aslında şimdi ki partilere tekabül eden kulüpler bu örgütlenme biçimlerinden bazılarıydı. Burjuvazinin devrimci kesimini bir araya getiren Jakobenler Kulübü de bu kulüplerden bir tanesi ve en önemlisiydi. Jakobenlerin rollerini oynayabilecekleri devrimci organları oluşturdular, seçim çevrelerine göre düzenledikleri bir sistem oluşturarak büyük şehirlerde komün şeklinde ve çevrelerinde şube olarak adlandırdıkları mekanizmaları kurdular, böylece bu şubeler ve bunların üzerinde yükselen komünler, kitlelerin olaylara müdahalesini doğrudan aracı haline geldiler. Ulusal Muhafız adın altında devrimci milisleri bir araya toplamışlardır.
Fransız devrimi sürecinde Ulusal Muhafızlar, Milli Konvansiyon'a baskı yaparak Jakobenler'in iktidara gelmesine yardımcı olmuşlardır (. . .)
Ülke de ikili bir iktidar vardı; Meşruti koalisyonu temsil eden meclise karşı, burjuvazinin radikal kanadı olan jakobenlerin önderliğinde küçük - burjuva kesimleri, işçi ve yoksulları temsil eden komün ve şubeler. işçi ve yoksullar aristokrasinin ve kilisenin tümüyle bertaraf edilmesini, ekonomik ve siyasal eşitliğin getirildiği toplumsal dönüşümü arzulamaktaydılar. Jakobenler de devrimin daha da ileriye getirilmesi için bu kitleleri kullanmışlardır.
Jakobenlerin önderliğinde 10 Ağustos 1792'de tekrar ayaklanan devrimci kitleler, meclise bir heyet gönderiri ve halkın kendisinden başka bir egemen mercii tanımadıklarını ilan ederler. 2 Eylül de 21 yaşını aşmış herkesin seçime katılmasıyla seçilen ulusal meclis monarşinin kaldırıldığını açıkladı ve Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyet doğrudan kitlelerin eylemlerinin eseri olmuştur.
Cumhuriyetin ilanı ile devrimci şiddet artık siyasal alana egemen olmaya başladı, kralın giyotine gönderilmesi devrimci terörün işaret fişeğiydi. Jakoben önderlerden Marat, konvansiyon kürsüsünden şöyle sesleniyordu: '' Özgürlüğü sağlamak için şiddet kullanmak zorunludur ve kralın despotizmine karşı özgürlüğün despotizmi geçici olarak örgütlemenin zamanı gelmiştir. '' Bu sözlerle birlikte jakoben iktidar artık devlet terörü uygulamaya başlamıştır, ilk hedefi olan feodal hedefler üzerinde inanılmaz kıyımlar yapmıştır. Halkın isteklerine duyarlı olan radikal devrimciler, alt sınıfların sosyo - ekonomik durumlarını iyileştirecek adil bir paylaşım düzeninin kurulmasını ve kabul edilmiş ulus egemenliğine uygun olarak tüm yurttaşların siyasal yaşama katılımını garanti edecek bir siyasal düzenin tesis edilmesini Devrim'e bağlarlar, dolayısıyla da bu hedeflere ulaşıncaya kadar Devrim'in sürdürülmesini savunurlar. Oysa ılımlı burjuva devrimciler, bir yanda ellerine geçirdikleri devlet otoritesini sağlamlaştırmak, öte yanda kurdukları liberal mülkiyet düzenini koruyup sürdürmek amacıyla, sürekli olarak frene basmak ve böylece devrim sürecinin yol açacağı aşırılıklara engel olmak çabası içerisindedirler. Burjuvazinin büyük ve ticaretle uğraşan kesimlerini oluşturan Girodenler ılımlı politikalarını sürdürmeye devam edip kralcılar ve soylularla uzlaşma yönüne girince jakobenlerin açık hedefi haline gelmiştir. Jakobenler onları karşı devrimci olarak görmüştür. Girodenler, Jakobenler'i hapishane katliamlarından sorumlu tutarlar, Marat'ı '' Kan içicilik'' ile suçlarlar. Robespierre'i ise '' diktatörlük '' ile. Jakobenler ise bunları karşı devrimcilikle, federalizmle ( bölücülükle ) hatta kralcılıkla damgalayarak ve tüm Girodenler'i merkez kulüpten ihraç ederler. Jakobenler amaçlarına ulaşabilmek için, yönetimi devrimci bir biçimde örgütlemeye koyulurlar. Başta Robespierre, Saint - Just Counthon, Billaud - Varenne olmak üzere 12 üyesinden 8'i Jakoben olduğu Kamu Esenlik Komitesi, bakanlar da dahil olmak üzere bütün devlet görevlilerini denetlemeye, atamaya ve millet vekillerini bile tutuklamaya varan büyük yetkilerle donanır ve Konvansiyon'a çıkartılması istenen bütün yasaları dayatmaya varan büyük bir güç elde edinir. 10 Ağustos 'ta ilan edilen Jakoben Anayasa, uygulanacağı güne kadar mecliste ki bir sandığın içine yerleştirilir. 10 Ekim 1793'te Konvansiyon'un aldığı '' Fransa'nın geçici yönetimi barışa kadar devrimcidir '' kararıyla resmileştirilir. 5 Eylül de terörü gündeme koyarak bu yönetimin ''devlet terörü'' aracılığıyla işleneceği kabul edilmiştir. Jakoben iktidar, hegemonyasını tesis etmek amacıyla kentin yoksul kesimlerini ve köylülerin taleplerini karşılayan yasalar çıkartılır .
2.2 Cumhuriyet ve Demokrasi
Krallığın 10 Ağustos 1792' deki düşüşünden önce jakobenler arasında, Desmoulins dışında cumhuriyeti düşünen hiç kimse yoktur, hatta Robespierre bir konuşmasında ''ben cumhuriyetçi değilim'' demiştir. Onlara göre temel sorun yönetimin adı yada biçimi değil, içeriği önemlidir. Dolayısıyla ''toplumun amacı, herkesin mutlunun sağlanması ve insan haklarının korunması'' olduğuna göre yapılması gereken şey, kralın varlığını gereksiz tartışma konusu yapmayıp, yani içi boş bir cumhuriyet ideali peşinde koşmayıp, bir bakıma ''gerçekçi bir politika'' uygulayarak, bu amacı gerçekleştirmeye çalışmaktır''. Ancak 10 Ağustos'un ardından monarşinin karşıtı anlamında cumhuriyet kaçınılmaz olur ve Jakobenler de cumhuriyetçiliğe soyunur Cumhuriyet'in en katı savunucusu haline gelirler.
Jakobenler Devrim'le ortaya çıkan tüm değerleri, ilkeleri, kazanımları Cumhuriyet'in içine yerleştirirler, dahası Cumhuriyet'i erdemle ve demokrasiyle bir tutarlar . Robespierre'in Konvansiyon'da yaptığı konuşmalarını temel alarak, Jakoben Cumhuriyet'in özellikleri şöyle sıralanabilir: Eş anlamlı olan demokratik ve cumhuriyetçi yönetim, halk egemenliği üzerine inşa edilmiştir. Aklın ve gerçeğin hükmü doğrultusunda halkın birliği ile mutluluğunu amaçlayan Cumhuriyet, insan hakları ile özgürlük eşitlik kardeşlik ilkelerine dayanır ve adaletin gerçekleşmesidir. Cumhuriyetin özü olarak nitelenen eşitlik, yurtseverliği ve buna bağlı olan ''kamu çıkarının tüm bireysel çıkarların üzerinde olması'' duygusunu çağrıştırır. Gerçekte bu duygu, Cumhuriyet'i destekleyen ve hareket ettiren kamusal erdemdir, yani vatana ve onun yasalarına duyulan sevgidir. Bu kamusal erdemin dışında Cumhuriyet, ayrıca ahlaki erdemleri de içerir. Hatta ahlaki boyuta sahip olması, Cumhuriyet'in dinsellikle dinsel bir inançla donatılmasına da yol açar.
Jakobenizmin Cumhuriyet tasarımı, büyük bir ideal olarak belirmektedir. Onlara göre, halkın egemenliğini yasama ve yürütme düzeyinde temsilcilerinin ellerine devredip bütünüyle devre dışı kalması, gerçekte egemenliğin bir azınlık tarafından gasp edilmesi anlamına gelir. Üstelik temsilcilerin halktan farklı olarak bozulma yozlaşma eğilimleri içinde olmaları, özgürlüğün yıkılıp despotluğun yerleşmesi sonucunu doğurabilir. Robespierre'nin deyişiyle, '' demokrasi, sürekli toplantı halindeki halkın kamusal işleri kendi başına yürüttüğü yada halkın yüz bin parçasının birbirlerinden kopuk aceleci ve çelişkili uygulamarla tüm toplumun kaderinin belirlediği bir düzem değildir ... Demokrasi, kendi eseri olan yasalarca yönlendirilen halkın, iyi yapabildiği her şeyi kendisinin yaptığı ve yapamadığı her şeyin de delegeleri tarafından yapıldığı bir düzendir .''Ardından Konvansiyon'un ''arındırılıp'' halk kitlesiyle bütünleştirildiği vurgulanarak, halk kitlelerinin egemenliğin kullanımından tümüyle dışlanmasına varılır. Ayrıca Konvansiyon, din özgürlüğünü bir yasayla yeniden garanti altına alır.

2.3 Halkı Yeniden Yaratmak
Özgürlük olmadan devlet varlığını sürdüremez diyen Rousseau ''erdem yani kamusal çıkarın gözetilmesi olmadan özgürlük yurttaşlar olmadan da erdem olmaz; yurttaşlar oluşturursanız her şeyiniz olur''. Jakobenizm bu görüşü yaşama geçirme denemesi olarak nitelenebilir. Jakobenler sahip oldukları ''birlik tutkusunun'' da etkisiyle, sürekli olarak özel ya da bireysel çıkarların halkın birliğini bozucu , Devrim'i yolundan saptırıcı etkisi üzerinde sürekli olarak dururlar. insanlara ''bencilliği ve kibri aşılayan'' eski kültürün hala etkisi sürdüğünü belirtip, kamu gücünün temel görevinin toplumda genel iradeyi ve kamusal çıkarları hakim kılması olduğunu vurgularlar. Bunu gerçekleştirmenin yolu, insanları gerçek yurttaşlara dönüştürmek, dolayısıyla yurttaşlardan oluşan halkı yaratmaktır.
insanların eşitliği de aşan bir aynılık altında birleşmesini sağlayan yurttaşlık kimliğine Jakoben ideoloji bazı özellikler yükler. Yurttaş, ilk önce siyasal erdemiyle, yani genel çıkarı bireysel çıkarına yeğlemesiyle bir anlam kazanır. Ahlakın üst bir norm olarak belirlenmesi, yurttaştan hareketle halkın ve toplumun ahlaklı kılınmasını yani yeniden biçimlendirilmesi anlayışına kapıyı açar. Jakobenler, bu hedeflerine ulusal bir eğitim programı oluşturarak, çok sayıda ulusal bayram düzenleyerek ve dinsel duyguları kullanarak ulaşmayı amaçlar. Yurttaşlık bilincini oluşturmak için yeni bir kültür aşılamak anlayışının vardığı nokta artık bireyin aydınlatılarak kendi içindeki iyiliği görüp istemesine genel iradeyi kavrayıp ortak çıkar gözetmesine yardımcı olmak değildir. Birey özünde iyi olan bir varlık olmaktan çıkmış, iyi olarak yeniden yaratılması gereken varlık haline gelmiştir. Aynı şekilde halk da içinde erdemi barındırmamaktadır artık, onun da erdemli bir halk olarak yeni baştan yaratılması gerekmektedir.
Devletin çeşitli yöntemlerle insanı ahlakileştirmesi, yani doğasını değiştirip onu yeniden yaratması sonucunda, artık kendine özgü iradesi olan bir bireyden ve kamusal alandan bağımsız bir özel alandan söz edebilmesi güçleşir. Hatta buradan hareketle, bireyselliklerin, objektif bir gerçeklik olarak ortaya konan bütünün içinde erimesi ve bireylerin tek ''bir'' e dönüşmesi anlayışıyla ''kamusal kurum içinde, çocuğun tüm varlığı bize aittir; bir başka deyişle, hammadde döküm kalıbının ona verdiği biçim dışına çıkamaz; hiçbir şey dışarıdan gelip bizim ona verdiğimiz biçimi bozamaz . . . Böylece Cumhuriyeti oluşturan her kişi cumhuriyetçi kalıp içine sokulacaktır ... Böylece güçlü, çalışkan, uyumlu, disiplinli ve yenilenmiş bir soy oluşacaktır.

2.4. Kültür Devrimi
Jakobenizm ulus - devletle bir tuttukları cumhuriyeti gerçekleştirme projesidir; fakat devrim süreci ile savaş koşullarının dayattığı bir ortamda girişilen bir projedir bu. Jakobenizm, kral-devletin yıkılıp ulus-devletin resmen bildirilmesinin, yani artık herkesin yasalar önünde, eşit özgür olduğunun ve herkesin yurttaş konumuna yükseldiğinin ilan edilmesinin yeterli olmadığının bilincindedir. Çünkü devrim, belli bir toplumsal siyasal yapıdan başka aşamaya ani bir geçişi, bir sıçrayışı ifade eder; dolayısıyla, yeni aşama için zihniyetlerin, düşüncelerin henüz hazır olmadan, eski değerlerden henüz kurtulmadan gerçekleşen bir kopuştur. Bu bakımdan devrimin kazançlarına işlerlik kazandırılacaksa, 1793 Anayasası'nın içerdiği demokrasi sağlam bir biçimde temellendirilip işletilecekse, devrim sonuna kadar götürülmelidir. Jakobenlerin gözünde ''sonuna kadar devrimcilik'' anlamı, iç ve dış düşmanların yok edilmesi ama daha önemlisi cumhuriyete uygun, cumhuriyeti yaşatacak ve onunla yaşayacak bir insan tipinin yaratılmasıdır. işte bunun içindir ki ''halkı yeniden yaratmak ''yada'' insanların bir dökme kalıbından çıkmışçasına biçimlendirmek'' söylemleri ''sonuna kadar devrimcilik'' anlayışı içinde değerlendirilmelidir. Gerçekte jakobenler, halka sürekli övgüler düzüyorsa da kesinlikle halka güvenmezler. Çünkü halkın etkisinden kurtulamadığı eski önyargılar ve değerler nedeniyle, özgürlüğünü kolayca yitirebileceğini düşünürler.
Jakobenler, ulus-devleti yaşama geçirmek ve yaşatabilmek için bu yapıya uygun bir insan malzemesinin gerekli olduğunun altını çizerler. Sorun, bireyselliklerin dış görüntüsü olan çeşitli kimliklerin yok edilmesi değil, fakat bunların tümünün bir üst kimliğe, yurttaşlık kimliğine bağlı kılınmasıdır. insanları yurttaşlık bilincine varamadığı, yurttaş statüsünün içerdiği hak ve özgürlükler ile sorumlulukları kavrayamadığı bir ortamda, tam anlamıyla bir halktan söz edilemez; bu durumda da ne halk ne de devlet var olabilir ne de cumhuriyet. Bu bakımdan jakobenlerin, tarihte, siyasal devrimin bir kültür devrimiyle sürdürülüp pekiştirilmesini savunan ilk devrimciler oldukları söylenebilir.
Jakobenizm, siyasal devrimi bir kültür devrimiyle tamamlayarak eşit ve özgür yurttaşlardan oluşan bir cumhuriyeti kurma ideolojisidir. Bu eşitlik ve özgürlük projesinin karşısında hem eski hem yeni muhalefetlerin direnci nedeniyle, jakobenler önceden tasarladıkları katı ve sert önlemler almak durumunda kalırlar. Bir nevi toplum mühendisliğine soyunurlar. Uyguladıkları devlet terörü her ne kadar kötü koşulların dayatmasıysa da hümanist bir bakış açısıyla cehennemin de yoludur; ama jakobenlerden sonra ulus-devletlerde iktidarını kuran burjuvazi, içeri de faşizme kadar varan baskıcı yönetim uygulamaları göstererek, dışarıda ise dünyayı o güne kadar görmediği savaşlar içine sokarak cehennemin kapılarını ardına kadar açacaktır.
3. JAKOBEN LiDERLER

3.1. Maximillien Robespierre
Fransa'nın küçük bir kenti olan Arras'da, hukukçu bir burjuva ailesinin en büyük çocuğu olarak 1758 de doğar. Lise öğrenimini Paris'de Camile Desmounlins ile birlikte LouisleGrand'da yapar, ardından Paris Hukuk Fakültesi'ni bitirip avukat olur. Etats Generaux'ya Arras tiersetat temsilcisi olarak seçilir ve meclisin ilk günlerinde Jakobenler Kulübü'ne girer. Devrimin üçüncü meclisi olan Konvansiyon'da Paris milletvekili olarak bulunur. Gençliğinde JeanJacques Rousseau'yu ziyaret edip kendisiyle görüştüğü bilinen Robespierre, Nisan 189 da Rousseau hakkında şu satırları kaleme alır: '' Ey tanrısal insan ! Bana kendimi tanımayı öğrettin; henüz gençken [insanlık] doğamın saygınlığını kavramamı ve toplumsal düzenin büyük ilkeleri üzerinde düşünmemi sağladın. ''Kendisi hakkında Mirabeay'nun: ''Bu adam çok yükselecek çünkü söylediği her şeye inanıyor'' dediği Robespierre, ilk meclisteki ilkesel tutummu nedeniyle halk tarafından incorruptible (yozlaşmaz, bozulmaz, satın alınmaz) lakabıyla taçlandırılır. Konvansiyon döneminde, Kamu Esenlik Komitesi'ne seçilip kurulan devrimci yönetimin ''lideri'' konumuna gelir ve bir ölçüde yine ilkeleri nedeniyle ''eski silah arkadaşlarıyla'' ters düşmekten kaçınmaz. Bunun sonucu olarak 9Thermidor darbesinin ardından 28 Temmuz 1794'de Paris'de giyotinle idam edilir.

3.2 Georges Jacques Danton Jean - Paul Marat
1743'de isviçre'de doğar, tıp fakültesini bitirip doktorluk yapar ve devrimin ilk günler,nde gazeteciliğe soyunur. Cordeliers Kulübü'nde boy gösterir ve L'Ami du Peuple (Halkın Dostu) adını verdiği gazetesindeki radikal yazıları nedeniyle Paris halkının sevgisini kazanır. Robespierre ile ancak 1792'nin Ocak ayında tanışan Marat, onun hakkındaki görüşlerini gazetesinde şöyle dile getirir: '' Robespierre beni dehşet dolu gözlerle dinledi, beti benzi attı ve bir süre suskun kaldı. Bu görüşme, onun hakkında beslediğim kanımı doğruladı: Robespierre, bilge bir senatörün aydınlığıyla gerçekten bir insanın dürüstlüğümü ve gerçek bir yurt severin gayretkeşliğini kendinde birleştirmiş birisi; fakat aynı zamanda gerçek bir devlet adamının cesaretinden ve vizyonundan yoksun. ''Jakobenler Kulübü'ne üye olan ve krallığın düşüşünden sonra Paris Komünü'nde görev alan Marat, Paris'den Konvasnsiyon'a seçilir. Konvansiyon'da kendisini Eylül 1792 katliamından sorumlu tutan Girodenlerin boy hedefi haline gelir. Bu saldırılar karşısında jakoben milletvekillerinden fazla bir destek göremez hatta Danton 29.10.1792 tarihli söyleminde şu sözleri sarf eder: '' Konvansiyon'a ve tüm ulusa ilan ederim ki, Marat denen bu adamı hiç sevmiyorum. Yalnızca ateşli ve hırçın değil, ayrıca antisosyaldir de ''Girodenlerce yollandığı Devrim Mahkemesi'nde aklanan Marat, Girodenlerin düşüşünden sonra onların öcünü almak isteyen Charlotte Corday adındaki bir genç kız tarafından 13 Temmuz 1793'de bıçaklanarak öldürülür.
3.3. Louis-Antoine de Saint-Just
1767'de doğar ve taşradaki kentinde Ulusal Muhafızlara katılıp devrimciliği öğrenir . 19.08.1790'da Robespierre'e yazdığı bir mektupla ona olan hayranlığını dile getirir ''Siz ki sallantıdaki vatanı despotizm ve entrika kasırgasına karşı korudunuz, sizi gerçekleştirdiğiniz harikalardan dolayı Tanrı olarak biliyorum. Sizi tanımıyorum, ama siz, büyük bir insansınız. Siz, yalnız bir eyaletin değil insanlığın ve cumhuriyetin temsilcisisiniz. ''Yasama Meclisi'ne seçilmesine karşın yaşı küçük olduğu için meclise giremez. Konvansiyon'da milletvekili olan ve Paris Jakobenler Kulübü'nde yer alıp Robespierre 'in en yakın çalışma arkadaşlarından biri haline gelen Saint-Just, Kamu Esenlik Komitesi'nde askeri işlerden sorumlu üye olarak görev yapar. Kendisine ''devrimin meleği ve terörün meleği ''lakapları verilir. 9 Thermidor'dan önce Robespierre 'in ile ona muhalif jakobenlerin arasına bulmaya çalışır, ama başarılı olamaz. Sonuçta, hayran olduğu adamla birlikte 28 Temmuz 1794'de giyotine gider; henüz 27 yaşındadır.
anadolu çomarlarına s.ke s.ke uygulamkata hiç bir beis görmediğim -izm.
Sabahları aç karnına jacob kahve içmektir.
fransız, rus, japon ve türk devrimlerinin ideolojisidir. zübükler tarafından kandırılan, tasallut edilen halkı cehaletten kurtarmaya yarar...
tezim bitince detaylı yazacağım .
--spoiler--

Genel olarak bir ideoloji olduğu zannedilen jakobenizm aslında öğretiden çok temel bir yöntem olarak tanımlanır. Toplum ideolojilerinden yararlanan jakobenizm, herhangi bir fikri toplum geneline kabul ettirmek için “dikte etme” yolunun kullanılmasıdır. Kelime anlamı açısından jakobenizm incelendiğinde, devrimin keskin bir şekilde yapılması olarak tanımlanır. Özellikle Fransız Devrimi sonrasında “Jacobin Demokratik Kulübü” taraftarları tarafından kabul edildiği için jakobenizm ismini alan bu yöntem, bazı kişiler tarafından doğrudan “dikte etmek” fiilinin isim hali olarak da kullanılır. Radikal bir kesim olan Jacobin Demokratik Kulübü taraftarları, Avrupa tarihinin gelişimini doğrudan etkileyen Fransız Devrimi’nin de en önemli ve gidişat belirleyen kesimlerinden biridir. Jakobenizm akımının ortaya çıkmasını sağlayan kişi olarak kabul edilen Maximilien Robespierre de Jacobin Demokratik Kulübü üyelerinden biridir. Robespierre liderliğinde toplanan bu kesim Fransız Devrimi’nin gidişatını doğrudan etkilemiş ve devrimin gerçekleşmesi için muhakkak devletin “zorlama” gücünün kullanılması gerektiğini savunmuştur. Devletin bizzat kendisinin bazı ideolojileri dikte etmek suretiyle halka dayatması gerektiğini ileri süren bu kitle, jakobenizm yönteminin bir gereksinim olduğunu savunmuştur. Fransız Devrimi’nde görev alan jakobenizm akımı taraftarları, Aydınlanma Çağı olarak da tanımlanan ve Avrupa genelinde bilim ile sanayi gelişiminin büyük hız kazanmasını sağlayan dönem öncesinde muhakkak devletin dikte etme yetkisinin kullanılması gerektiğini ileri sürmüştür. Yalnızca bir dönemliğine devletin halk üzerinde baskı kurması gerektiğini düşünen jakobenizm taraftarları, bu bir dönemlik periyotun ardından aydınlanmanın zaten kendiliğinden gelişeceğini iddia etmiştir. Aydınlanma Çağı düşünürlerinin ileri sürdüğü “doğal süreç” düşüncesine benzerlik gösteren jakobenizm yöntemi, doğal sürecin hızlanması ve gelişim göstermesi için devletin elinde tuttuğu gücün halk üzerinde baskı kurmak suretiyle kullanılması gerektiğine inanır. Günümüzde herhangi bir ideolojiyi toplum geneline kabul ettirmek isteyen her insan bir jakoben olarak tanımlanır hale gelmiştir. Fransız devrimcilerinden farklı olarak ideolojinin halka kabul ettirilmesi için muhakkak devrim yapılması gerekmemektedir. Bu tür düşüncelerin halka zarar verdiğini kabul eden aydın kesimler, jakoben kişilerin herhangi bir güç kullanmadan yalnızca konuşarak da halka kendi ideolojilerini kabul ettirebileceğini savunmaktadır. Aristokrasi rejiminin yıkılarak yerine cumhuriyet düzeninin getirilmesini amaçlayan Fransız devrimcilerin ortaya çıkarttığı jakobenizm yöntemi zaman içinde değişim göstermiş ve günümüzde çok daha geniş bir anlamda kullanılır hale gelmiştir. Ancak tüm bunlara rağmen ideolojisini topluma kabul ettirmek isteyen her insanın bir jakoben olarak tanımlanmasına karşı çıkan kişiler de bulunmaktadır.

--spoiler--
genellikle gülsuyu kokan şakirtler tarafından kemalizme çakmak için kullanılan ve o kadar çok kullanılmasına rağmen gerçek anlamını şakirtlerin bilmediği kavramlardan birisidir. bu şakirtlerin bir çoğunun oku lafını sadece sadece kuran okumak olarak anladıkları için cahilliklerine kızmamak gereklidir. Jakobenler Fransız devriminde burjuvazinin en radikal kesimlerinden birisidir. 1789 dan sonra eski feodal rejimdeki soylu, ruhban sınf tasfiye edildiyse bu jakobenlerin devrimciliği sayesindedir. Jakobenler aslında bir kulüp-dernek ismidir.. Fransız devrimi sırasında siyasi örgütler dernek ve kulüp çatısı altında faaliyet gösteriyorlardı. devrimdem sonra burjuvazi, ruhban, soylu olmak üzere kabaca üç büyük zümre hakimdi. Devrimden sonra burjuvazinin ılımlı kesimleri ruhban sınıfıyla ve soylu sınıfla işbirliği yapıp onları hoşgörme eğilime girdiğini görünce Jakobenler büyük devrimci Robespierre önderliğinde devrimin tüm kazanımlarının kaybedeceğini öngörüp giyotin sehpalarını kurdular ve 1 sene içinde giyotin sehpası defalarca inip kalkarak başta devrik kral olmak üzere tüm eski feodal kesimin tüm kalıntılarını tasfiye ettiler ve ruhban sınıfının topraklarını halka dağıtıp dinle devlet işlerini birbirinden ayırmışlardır.

Jakobenler burjuvazinin tarihsel olarak en ilerici dönemini yaşıyordu, halk desteği yoktu diyenlere Avusturyayla yapılan savaş kaybedildikten sonra devriminn tehlikeye gireceğini gören 1.5 milyon emekçi orduya yazılmasını söyleyelim. Tüm bunlara ek olarak krallığı kaldırıp cumhuriyeti ilan eden anayasayı referanduma götürüp referandumdan zaferle ayrılmışlardır. Yani ortada tepeden inmecilik gibi bir durum yok. Jakobenler burjuva sınıfının tarihsel olarak en ilerici olduğu dönemde çok önemli bir rol oynamıştır. Tabii sonra emeköçi sınıfların alttan baskısı gelince bu rolünü kaybetmiştir.

Kemalizmi illaki tepeden inme olduğunu iddia edecekseniz * benzeteceğiniz ideoloji belki Bismarkçılık olabilir. Çünkü Bismarkta bürokrasi içinden yetişmiş bir politikacıydı.
Bir çok sözlük yazarının tarif ettiği gibi bir ideoloji değil, yöntemdir.
emeli kesinlikle "halkın insanca yaşaması" olmayan ideoloji dayatma maskesidir. şirinleştirmeye de çalışmışlar.
yani hindistan'daki kast sistemi gibi halkı sınıflara böleceğiz, bir kesim üst olacak, bir kesim alt.
üst ne derse alttakiler "lutfettiniz haşmetlim" diyecek.

bu sistem türkiye'de benimsenmedi mi? benimsendi.
halen bir kesim bu yöntemi kullanmak konusunda diretiyorlar da yemezler.
"halk için, halka rağmen" vay vay vay...

siz bu kafanızda oluşturduğunuz kast sistemindeki alt tabakaya daha şimdiden "cahil cühela ne anlar ki" demeye başlarsanız karşınızda koca bir nah görürsünüz. misal; %50.
çoğu kişi için hakaret gibi olsa da aslen jakobenizm, bilgili üst bir kesim tarafından halka verilecek fikirlerle yönetilmektir, din ve gelenek ile aklı bulanan halkı ilerlemeye yönlendirmektir.
popülist oy manyağı cahil cühelanın anlayamayacağı erdem.
(bkz: mustafa kemal atatürk)
jakobenizm türkiye'nin ne resmi ideolojisidir ne de darbecidir. leninizm tam anlamıyla olmasa da birçok konuda jakobendir. leninizm darbeci mi lan?
(bkz: keskin devrimci)
son 80 yıldır türkiye cumhuriyeti devletinin resmi ideolojisi.
ismi toplantıların yapıldığı katedralden gelen akım. sonra hepsi giyotinin tadına bakmış.
güncel hayatta eleştiri kelimesi nasıl olumsuza yaslanıyorsa jakobenizm terimi de aynı şekilde olumsuzu ifadeler. fransız devrimi ile ortaya çıkan fakat sosyolojik mana da toplumsal dönüşümlerin/ devinimlerin gelgitlerini yansıtan ve kadroculuk etiketiyle bir liderin o toplum için önayak olması durumu jakobenizmi açımlar. tabi bu analitik çözümlemenin açımlanışı literatür de halkın fikrinin alınmaması, başına buyrukluk hatta en keskin ifade şekliyle tepeden inmecilikle bağdaşır.
konunun sosyolojik temelden işin analitiğinden çıkarılıp halk nezdinde ifadelenişi vardır. bu daha ziyade kadroculuk vasfı içinde lider ve ekibinin devrim olgusunu halka ne kadar inerek oluşturduğudur. devrimlerin özünde başına buyrukluk vardır. halkı yöneten kitlelerin karar mercisini köküne kadar kullanışı yatar. jakobenizm terimine bu açıdan bakabilmek daha yararlı olur gibime geliyor. devrim sözcük manasıyla da önceki olguların kökten yok oluşu yeni bir şeylerin oluşturulmasıdır. köklü oluşum esastır. yoksa mevcut oluşum içinde yeni yapılanma devrimle bağdaşmaz. devrim ana tema içinde zaten halk isteğiyle yapılan bir toplumsal hareket değildir. bir çok toplumun kendine has koşulları içinde örgütlü bahse konu olan bir kadrosu oluşmuştur. ve ekonomik/ sosyal konjonktur içinde, yeni bir yapılanmanın öncülüğü üstlenilmiştir.
jakobenizm terimi birçok açıdan değerlediğimiz üzere negatifi yansıtır. fakat tu kaka olarak ifade edilmesi az biraz tuhaflık yaratır. konuyu entelektüel seviye de toplumsal bir devinim olarak devrimden bağımsız değerlememek lazım. tarihi ve politik arena da içinde bulunulan koşulların önemliliği ortadadır. ve bu da sosyolojik dönüşümlerin ışığında ifadelenmelidir.
türkiye'deki son "kalesi" toktamış ateş'i de liberalizm'e teslim ederek sanırım neredeyse tükenmiş ya da tükenmek üzere olan kurumdur.

(bkz: kahraman halkıma virgül)
aydınlanmanın ürünü olan ve fransız devrimi ile kendini göstermiş olan akım. fransız devrimcileri, burjuva aydınlanmacılığının en ileri mevzilerinde bulunan aydınların hepsi iktidarın genel olarak gökyüzünden yer yüzüne indirilmesini savunmakta ve bunu bir grup devrimcinin öncülüğünde yapabileceklerini savunmaktaydılar.

genel olarak toplumsal devrimlerin kendisi büyük bir dönüşümü içermektedir ve bu kitlelere siyaset taşıma yoluyla gerçekleşir. burjuva aydınlanma çağında aydınlanmanın sınırlı ölçütleriyle kalması ve burjuvazinin iktidarı ele geçirdikten sonraki geriye dönüşleri bir nevi jakobenizminde burjuvazi tarafından terk edildiği anlamına gelmektedir. jakobenizmin kendisi demokrasi-diktatörlük ikilimine sıkıştırılamayacak kadar geniş bir algılayış biçimidir ve aslen bir tarz-ı siyasetidir. halka rağmen halk için düsturu ise bir dönemi içermektedir ve geriye dönen burjuvazi ile sona ermiştir. o halde jakobenizm iflas mı etmiştir?

bu soruya post modernist dünyanın cevabı "evettir." çünkü totalleştirici ve bütünlüklü ideolojilerin kendisi insanları tek kalıba sokarlar. bu ise gerçeğin parçalı ve göreceli oluşuna ters düşüceğinden bu tarz-ı siyaset başarısızlığa mahkumdur. ancak post modernistler eleştiriyi yaparken kendileri ile bir şekilde çelişiyorlar. bütünlükçülük ile tek kalıba sokma işlemlerini o çok kızdıkları indirgemecilik ile yorumluyorlar.

tarihin her döneminde sınıf mücadelerinin gelip dayandığı noktalarda, tıkanıklığı açmak sıçramaların yani devrimlerin işi olmuştur. bu da kitleleri etkileme ve yönlendirme ile olmuştur. aydınlanma çağının, ilericiliğin, kalkınmacılığın yarattığı büyük etkilerle boşluğa düşen 20.yy aydını aslen jakobenizmi hepten kötüleyerek kendi entelektüel iflasını da ilan etmiştir. artık onları bu yalnızlıklarından kurtarmak oldukça zor.

jakobenizmin bir ucunun işçi sınıfı siyasetine taşınabileceğini söyleyen lenin, sınıfa siyaset taşıma dersleri ile jakobenizmin korkulacak bir heyuladan öte bir anlama geldiğini işaret etmiştir. "tarih bazen biraz ittirilmeye mecburdur." sözü aslında iradiyetin ifadesidir. elbette bütün bunlar jakobenizmin aklanması anlamına gelemez. burjuva ilerlemeciliğinin tekelinde kalan bir jakobenizm bugün için bir anlam ifade etmiyor; ancak bunun nedeni dikta-demokrasi karşıtlığı değil. bizzat hayatın içinde bir karşılığı olmadığıdır. çünkü çağımız artık kitlelerin bir başkası adına iktidarı ele alma çağı değil, bizzat ona sahip olma çağıdır. işçi sınıfı siyasetine düşman, marksizm düşmanlarına duyurulur!
akp milletvekili suat kılıç' ın mecliste chp milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada chp için yaptığı yakıştırmadır.
ittihat ve terakki ile bir nevi bu oluşumun devamı chp tarafından benimsenen anlayıştır. jakobenler "halka rağmen halk için" düsturuyla cahil gördükleri halkı eğitmekten bahsederler. halk ise kendisine yönelen baskıyı kabullenmez ve jakobenler de yine halkı aptallık ya da cehaletle suçlarlar. jakobenlerin demokratik yöntemlerle iktidara gelememelerinden bahsetmeye gerek yoktur sanırım. *
şu sıralar türkiyeyi avucunun içine almış yönetim şekli.
jakobenizm yüzeysel olarak ele alındığında çok rahat tu kaka denilebilecek bir şeydir. ama suç ve ceza da dediği gibi jakobenizmin etik olup olmadığını onun muhatap olduğu toplum belirler. bunu şu şekilde açıklayabiliriz: bir toplum düşünelim; son derece demokratik şartlar altında rengini belli eden 7'sinden 77'sine düşüncelerini rahatlıkla seslendirebilen ve seslendirdiği için hiçbir zaman polis copu yememiş ya da hapis yatmamış ya da idam edilmemiş. böyle bir toplumda toplum için topluma rağmen diye birşey söz konusu değildir. çünkü toplum için olanı toplumun ta kendisi seçmiştir. ortada canlı bir toplum vardır. böyle toplumda jakobenizm elbetteki eğreti durur ve gereksizdir.

bunun karşısında da zıt bir örnek vardır. bir toplum düşünelim ki o toplumun düşünme, muhakeme yetisi kademe kademe köreltilsin. tepkisiz, uyuşuk bir toplum olarak varlığını sürdürsün. böyle toplumlara elbetteki jakobenist isimler gereklidir. yoksa toplumlar kimi zaman düştükleri gaflet uykusundan nasıl uyanacaklardır? jakobenizmi yüzeyselleştirmek üzerinde bulunduğumuz cumhuriyeti yüzeyselleştirmektir. çünkü bazen mustafa kemal gibi önderler çıkıp halka rağmen halk için diyebilir.